Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 181924
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I know you want to go! Stop making excuses! | Gitmek istediğinizi biliyorum! Mazaret uydurmayı bırakın! | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| It's starting to fall apart... Even this close to the center. | Yıkılmaya başlıyor... Merkeze bu kadar yakınken bile. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| It looks like we should get a move on, all right. | Hareket etmeliyiz gibi görünüyor, tamam. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| When it starts to look like I'll slow you down, | Sizi yavaşlattığımı düşünmeye başladığınızda, | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| I want to go as far as I can, too. | Ben de gidebildiğim kadar gitmek istiyorum. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Go on ahead. | İlerleyelim. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| I want to talk with the runt for a bit. | Ufaklıkla biraz konuşmak istiyorum. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| We understand. | Tamam. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Hige. | Pops ölecek mi? Hige. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| I've betrayed you guys before. | Daha önce size ihanet etmiştim. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| I'm scared. I might betray you again. | Hep birlikte Cennet'e gitmek mi? Kötü bir rüya gibi geldi... Korktum. Size tekrar ihanet edebilirim. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| No matter what you do to us now, I won't think of it as a betrayal. | Şu an ne yaparsan yap, bunun ihanet olacağını sanmıyorum. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| No matter what it is, I'll just accept it. | Ne olursa olsun, kabulleneceğim. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| When I think you're trying to kill me, then I'll fight you. | Beni öldürmeye çalıştığını düşünürsem, seninle savaşırım. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Sure. I'll hold you to that. | Tabii. Bunu yapmanı engellerim. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| You know, you've grown pretty big... | Biliyorsun, bir hayli büyüdün... | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| When I first met you, you were still a scrawny little pup. | Seni ilk gördüğüm zaman, hala sıska bir eniktin. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| I knew back then that you loved humans more than anything, but I... | O zamanlar insanları herşeyden çok sevdiğin aklıma geliyor, ama ben... | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| No, maybe I never did understand anything. | Hayır, belki ben hiçbir şey anlamadım. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| But I... Are you listening, Toboe? | Ama ben... Dinliyor musun Toboe? | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| You asked me about my scar once, remember? About how I got it. | Bir keresinde bana göğsümdeki yarayı sormuştun, hatırlıyor musun? Nasıl olduğunu. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| It's the mark of my sin. | Bu benim günahımın izi. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| I abandoned my packmates and ran as they were being killed. | Sürümdekileri yüzüstü bıraktım ve onlar öldürülürken kaçtım. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| And I was run out of the pack. | Ve sürüden kovuldum. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| I didn't need any friends. | Arkadaşa ihtiyacım yoktu. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| I never trusted them. | Onlara asla güvenmedim. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| I always betrayed those around me. | Etrafımdakilere hep ihanet ettim. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Until I met you guys. | Ta ki sizinle tanışana dek. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| I wanted to take you to Paradise. | Sizi Cennet'e götürmek istedim. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| You were the one who brought me all this way. | Bütün bu yolu senin sayende geldim. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| C'mon, Tsume! Let's go! | Hadi Tsume! Gidelim! | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| I believe in you, Tsume. | Sana inanıyorum Tsume. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| I won't whine anymore. | Artık sızlanmayacağım. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Old man, take care of the runt for me. | İhtiyar, benim için ufaklıkla ilgilen. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Am I the only one who's having trouble breathing? | Nefese almakta zorlanan bir tek ben miyim? | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| No, so are we. | Hayır, biz de zorlanıyoruz. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| We're pretty high up, that's why. | Bir hayli yüksekteyiz, bu yüzden. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| We are almost there. The Tree of All Seeds is waiting up ahead. | Neredeyse vardık. Bütün Tohumların Ağacı ileride bekliyor. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| The Tree of All Seeds has been alive this whole time. | Bütün Tohumların Ağacı bütün bu zaman boyunca farkındaydı. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| It has felt pain all this time. | Kurtlar oradaydı, bana alay eder gibi bakıyorlardı. Bütün acıyı hissetti. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| But now, it is breathing freely. | Ama şimdi, özgürce nefes alıyor. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Thank you. | Teşekkürler. Seni bekliyor olacağım. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| The crest of House Darcia? | Darcia Ailesi'nin arması mı? | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| That's what this was... This is the Tower of the Seal. | Bu Mühür Kulesi. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| It says here that the Nobles built this to seal off the wolves' Paradise. | Cheza... Burada Soyluların bunu kurtların Cennet'ini mühürlemek için yaptığını söylüyor. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Seal? | Mühür mü? | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| "The seal is broken"... That's what he said to me. | Beni oraya götür. "Mühür kırıldı"... Bana bunu söylemişti. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| He was starting to turn into a wolf. | Bir kurda dönüşmeye başladı. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Darcia, you mean? | Darcia'dan mı bahsediyorsun? | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| He had a wolf's eye. | Bir kurt gözü var. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| When Jaguara's... When the Noble's Paradise started to open, | Jaguara'nın... Soyluların Cennet'i açılmaya başlarken, | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| he gave up on going there himself. | oraya kendi başına gitmekten vazgeçmişti. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| He's trying to become a wolf. | Bir kurt olmaya çalışıyor. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| And if he opens Paradise first...? | Ve Cennet'i önce o açarsa...? | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Our kind will have no future. | Türümüzün geleceği olmaz. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Hey, in that book, how is Paradise described? | Hey, şu kitapta, Cennet nasıl tarif ediliyor? | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| It doesn't say anything... | Birşey söylemiyor... | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| The last page is blank. | Son sayfası boş. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Over there. The first mountain. | İşte orası. İlk tepe. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| That is the entrance to Paradise. | Cennet'in girişi orada. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Yeah... I'm sorry. Don't worry about me, go on ahead. | Evet... Üzgünüm. Beni dert etmeyin, devam edin. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| I'll take my time as I climb. | Tırmanmak zamanımı alacak. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Just a little more, and you'll reach a spot where you can rest. | Biraz daha, sonra dinlenebileceğin bir yere ulaşacaksın. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| It's beautiful... | Ama eminim ki oraya varabiliriz. Çok güzel... | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Can you see that, Cher? | Bunu görüyor musun, Cher? | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| I tell you now the words of the Red Moon. | Şimdi sana Kırmızı Ay'ın sözcüklerini anlatacağım. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| The wolf was born from the Great Spirit, and man became the messenger of the beast. | Büyük Ruh'tan bir kurt doğdu, ve insan iblisin habercisi oldu. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| He lives his life in silence, | ve düşünüyorum da hepimiz Cennet'e ulaşabiliriz. Hayatını tanrıların kutsadığı kan kendisine ihsan edilmiş şekilde... | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| where the blessing of the blood of the gods is bestowed upon him. | sessizlik içinde yaşar. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Hey! Hold on! | Hey! Dayan! | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| For all my tough talk, I guess I won't be able to make it with you to the end... | Onca sıkı konuşmadan sonra, sanırım sizinle birlikte sonunu getiremeyeceğim... | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| I guess the area up ahead is a place I won't be able to set foot in. | Sanırım önümüzdeki yer benim ayak basabileceğim bir yer değil. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Hang on tight! | Sıkıca tutun! | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Stay back! Don't try to come down! | Uzak dur! Buraya gelmeye çalışma! | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| You wolves will open up the next world for us. | Siz kurtlar bizim için bir sonraki dünyayı açacaksınız. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| I have faith that you will... | Yapacağınıza inanıyorum... | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| I didn't need the gun, after all... | Artık silaha ihtiyacım yok... | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| The flower wins the favor of the lord of the night, | Çiçek, gecenin efendisinin sevgisini kazanır, | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| and gives off her scent. | ve kokusu yayılır. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| Firm and eternal in countenance, her form is as a lily white, supple maiden. | binlerce yıldır orada yetişmekte olan devasa bir bitki varmış, Görünüşü sonsuz ve katıdır, şekli ise beyaz zambak gibidir güzel bakirenin. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| She distills and condenses time until all is a precious, frozen mass. | Her şey kıymetlenip buz tutana kadar, zamanı damıtır ve yoğunlaştırır. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| It is then that the beast shall appear. | Sonrasında iblis ortaya çıkar. | Wolf's Rain-4 | 2003 | |
| When d'you think your father will be moving in? | Baban ne zaman taşınacak buraya? | Wolfsbergen-1 | 2007 | |
| Oh, we don't know yet. | Hiçbir fikrim yok. | Wolfsbergen-1 | 2007 | |
| An alarm can be fitted if need be. | Gerekirse bir alarm sistemi kurdururuz. | Wolfsbergen-1 | 2007 | |
| In an emergency, someone can be with your father in a couple of minutes. | Acil bir durum olması halinde bir kaç dakika içinde yardımına gelebilirler. | Wolfsbergen-1 | 2007 | |
| Tomorrow or Friday? | Yarın mı? Cuma günü mü? | Wolfsbergen-1 | 2007 | |
| I have to prepare my speech tomorrow. | Konuşmamı yarın hazırlamam gerekiyor. | Wolfsbergen-1 | 2007 | |
| And Friday... | Yani Cuma... | Wolfsbergen-1 | 2007 | |
| No, it isn't possible either. | Yok, ikisi de olmaz. | Wolfsbergen-1 | 2007 | |
| Fine, just let me know later. | Peki, zamanını haber vermeniz yeterli. | Wolfsbergen-1 | 2007 | |
| ...like that... | ...buradan... | Wolfsbergen-1 | 2007 | |
| ...and in this area... | ...ve bu bölgeden... | Wolfsbergen-1 | 2007 | |
| ...I'll take away some more. | ...biraz almamız gerekecek. | Wolfsbergen-1 | 2007 | |
| When's Mum coming back? After the weekend. | Annem ne zaman dönecek? Hafta sonunda sonra. | Wolfsbergen-1 | 2007 | |
| Yes, it's very important. | Evet, bu çok önemli. | Wolfsbergen-1 | 2007 | |
| Please ask my wife to call me immediately. | Eşime beni acilen aramasını söyler misin? | Wolfsbergen-1 | 2007 | |
| Never mind, these things happen. | Takma kafana, olur böyle şeyler. | Wolfsbergen-1 | 2007 | |
| You can read for a bit if you like. | İstersen biraz okuyabilirsin. | Wolfsbergen-1 | 2007 | |
| I'm exhausted, I'm going to bed. | Çok yorgunum, yatmaya gidiyorum. | Wolfsbergen-1 | 2007 |