Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 1375
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Cut? Cut. | Keseyim mi? Kes. | A i deul-1 | 2011 | |
| Chief? | Şef? | A i deul-1 | 2011 | |
| Should I say something? | Bir şey söyleyeyim mi? | A i deul-1 | 2011 | |
| We have nothing to air. | Yayınlayacak hiçbir şey yok elimizde. | A i deul-1 | 2011 | |
| Just think of a closing comment. | Kapanış yorumunu düşün sen. | A i deul-1 | 2011 | |
| Guess who, Chief AHN? | Tahmin et kim Şef Ahn? | A i deul-1 | 2011 | |
| It's me, Ji seung. | Benim, Ji seung. | A i deul-1 | 2011 | |
| Shit. Damn waste of time. | Lanet olsun. Kahrolası zaman kaybı. | A i deul-1 | 2011 | |
| We told you it couldn't be, didn't we? | Size olamayacağını söyledik, değil mi? | A i deul-1 | 2011 | |
| But you had to pump it all out anyway. | Ama sizin ille de hepsini boşalttırmanız gerekiyordu. | A i deul-1 | 2011 | |
| No way our kids would be here. | Çocuklarımızın burada olmasına imkân yok. | A i deul-1 | 2011 | |
| Bro. | Kardeşim... | A i deul-1 | 2011 | |
| Time flows backwards here. | ...zaman burada geriye doğru işliyor. | A i deul-1 | 2011 | |
| Still talking about the Mt. To ap Boys. | Hâlâ To Ap Dağı Çocukları hakkında konuşuyorlar. | A i deul-1 | 2011 | |
| Still? | Hâlâ mı? | A i deul-1 | 2011 | |
| People aren't interested in stories like that. | İnsanlar bu gibi hikâyelerle ilgilenmiyor artık. | A i deul-1 | 2011 | |
| Wow, Sir. | Vay canına, efendim... | A i deul-1 | 2011 | |
| That's because you don't know things around here. | ...çünkü siz burada işlerin nasıl döndüğünü bilmiyorsunuz. | A i deul-1 | 2011 | |
| Their parents have given up their jobs and life, | Aileleri, onları tüm ülkede aramak için... | A i deul-1 | 2011 | |
| to search all over the country for them. | ...hem hayatlarından hem de işlerinden vazgeçti. | A i deul-1 | 2011 | |
| It's been over 4 years. | Kaç yıl oldu? 4 yıldan uzun zaman geçmedi mi? | A i deul-1 | 2011 | |
| There were many floods since then. | O zamandan beri pek çok sel yaşandı. | A i deul-1 | 2011 | |
| They would've floated up long ago. | Uzun zaman önce sulara kapılıp gitmiş olurlardı. | A i deul-1 | 2011 | |
| But there's nothing sure, is there? | Yine de belli olmaz. Değil mi? | A i deul-1 | 2011 | |
| There is nothing dramatic or catchy here. | Burada dramatik veya insanı yakalayan bir şey yok. | A i deul-1 | 2011 | |
| Who cares about a story like that? Do you? | Böyle bir hikâyeyi kim umursar ki? Sen umursar mısın? | A i deul-1 | 2011 | |
| Does he? No. | Ya da o? Hayır. | A i deul-1 | 2011 | |
| KANG! | Kang! | A i deul-1 | 2011 | |
| You try saying that to the parents! | Git bunu ailelere söylemeyi dene! | A i deul-1 | 2011 | |
| That's right! | Bu doğru! | A i deul-1 | 2011 | |
| Till we know what happened, the story continues. | Neler olduğunu öğrenene kadar hikâye devam eder. | A i deul-1 | 2011 | |
| MT. TO AP BOYS | TO AP DAĞI ÇOCUKLARI | A i deul-1 | 2011 | |
| PROFESSOR HWANG INTERVIEW | Profesör Hwang'la Röportaj | A i deul-1 | 2011 | |
| Hello. I am professor HWANG Woo hyuk from the National University. | Merhaba. Ben Ulusal Üniversite'den Profesör Hwang Woo hyuk. | A i deul-1 | 2011 | |
| The local elections were held on the day the children disappeared. | Yerel seçimler çocukların kaybolduğu gün yapıldı. | A i deul-1 | 2011 | |
| One of the five human behaviors, | İnsanın beş davranışından biri... | A i deul-1 | 2011 | |
| is the Disturbance Behavior. | ...Kargaşa Davranışıdır. | A i deul-1 | 2011 | |
| Just to disturb the elections, | ...seçimlerde kargaşa yaratmak için kaçırdığı ancak... | A i deul-1 | 2011 | |
| but something went wrong in the process, | ...bu sırada bazı şeylerin ters gittiği ve... | A i deul-1 | 2011 | |
| and the kids never came home. | ...çocukların bir daha evlerine dönemediği yönünde. | A i deul-1 | 2011 | |
| This hypothesis is based on the theory of disturbance behavior. | Bu varsayım, kargaşa davranışı teorisine dayalıdır. | A i deul-1 | 2011 | |
| In 1950, the leader of a cult predicted the end of the world. | 1950'de bir mezhep lideri, dünyanın sonunun geldiği kehanetinde bulundu. | A i deul-1 | 2011 | |
| His message was that since the end can come at any time, | Verdiği mesaj, son her an gelebileceği için... | A i deul-1 | 2011 | |
| all should pay offerings and be saved. | ...hepimizin adak adaması gerektiği, ancak o zaman kurtulabileceğimizdi. | A i deul-1 | 2011 | |
| So his followers earnestly waited for that day. | Böylece ona inananlar o günü ciddiyetle bekledi... | A i deul-1 | 2011 | |
| And that day came, on December 21st, 1950. | ...ve o gün 21 Aralık 1950'de geldi. | A i deul-1 | 2011 | |
| What do you think happened on that day? | O gün ne oldu dersiniz? | A i deul-1 | 2011 | |
| Interesting thing is that when people realized it was a hoax, | İlginç olan şey, insanlar bunun bir aldatmaca olduğunu anladıklarında... | A i deul-1 | 2011 | |
| they started to believe that their faith delayed the doomsday, | ...aldatıldıklarına inanmak yerine... | A i deul-1 | 2011 | |
| Rather than believe that they had been tricked. | ...kıyameti kendi imanlarının ertelediğine inanmalarıydı. | A i deul-1 | 2011 | |
| They denied they were wrong because their world would fall apart. | Yanıldıkları gerçeğini inkâr ettiler çünkü o zaman dünyaları yıkılırdı. | A i deul-1 | 2011 | |
| So they held onto their faith even more desperately. | Bu yüzden inançlarına daha da çaresizce sarıldılar. | A i deul-1 | 2011 | |
| Human nature is so heartrending. | İnsan doğası çok üzücüdür. | A i deul-1 | 2011 | |
| That is the Theory of Cognitive Dissonance, | Buna Bilişsel Uyumsuzluk Teorisi denir. | A i deul-1 | 2011 | |
| First introduced by Leon Festinger. | İlk olarak Leon Festinger tarafından ortaya atılmıştır. | A i deul-1 | 2011 | |
| We'll look at it tomorrow. That's it for today. | Bunu yarın işleyeceğiz. Bugünlük bu kadar. | A i deul-1 | 2011 | |
| Thank you, professor. | Teşekkürler, Profesör. | A i deul-1 | 2011 | |
| I'm KANG Ji seung from MBS Seoul. | Ben, MBS Seul'dan Kang Ji seung. | A i deul-1 | 2011 | |
| I'm from the headquarter. | Merkezden geliyorum. | A i deul-1 | 2011 | |
| I'm here in Daegu on a break. | İzin dolayısıyla Daegu'dayım. | A i deul-1 | 2011 | |
| I happened to see your interview. | Şans eseri röportajınızı gördüm. | A i deul-1 | 2011 | |
| Right? | Bize röportaj vermiştiniz, değil mi? | A i deul-1 | 2011 | |
| Yes, but they never called back. | Evet ama bir daha hiç aramadılar. | A i deul-1 | 2011 | |
| It's under investigation. | Soruşturma altında olduğu içindir. | A i deul-1 | 2011 | |
| It's some powerful stuff, what you said. | ...söyledikleriniz oldukça iddialı şeylerdi. | A i deul-1 | 2011 | |
| I never said that. | Ben bunu hiç söylemedim. | A i deul-1 | 2011 | |
| You don't have to pretend with me. | Bana rol yapmanıza gerek yok. | A i deul-1 | 2011 | |
| Sit please. | Oturun lütfen. | A i deul-1 | 2011 | |
| Professor, | Profesör... | A i deul-1 | 2011 | |
| Why do you think they're dead.? Wait. | ... neden öldüklerini düşünüyorsunuz? Durun. | A i deul-1 | 2011 | |
| Don't record yet. | ...henüz kaydetmeyin. | A i deul-1 | 2011 | |
| Oh, sorry. | Özür dilerim. | A i deul-1 | 2011 | |
| Why do you think the children are dead? | Çocukların öldüğünü neden düşünüyorsunuz? | A i deul-1 | 2011 | |
| Their parents are still searching all over the country for them. | Aileleri onları hâlâ tüm ülkede arıyor. | A i deul-1 | 2011 | |
| I wasn't trying to say they were dead or alive. | Onların sağ veya ölü olduklarını söylemeye çalışmıyordum. | A i deul-1 | 2011 | |
| I just followed the clues and arrived at the conclusion. | Sadece ipuçlarını takip ettim ve bir sonuca vardım. | A i deul-1 | 2011 | |
| The conclusion that someone was trying to disturb the elections? | Birinin seçimleri sabote etmeye çalıştığı sonucu mu? | A i deul-1 | 2011 | |
| The local elections were pretty intense. | Yerel seçimler oldukça çekişmeliydi. | A i deul-1 | 2011 | |
| Some won by one vote, | Bazıları bir oyla kazandı... | A i deul-1 | 2011 | |
| some were tied so the older one was elected. | ...bazıları berabere kaldı, böylece daha yaşlı olan seçildi. | A i deul-1 | 2011 | |
| But who would vote when children have disappeared? | Ancak çocuklar kayıpken kim gidip oy verir ki? | A i deul-1 | 2011 | |
| So someone hid the children to disrupt the elections? | Böylece, biri seçimleri sabote etmek için çocukları saklayıp... | A i deul-1 | 2011 | |
| Then killed them, so to speak? | ...sonra öldürdü mü? Farazi olarak tabii. | A i deul-1 | 2011 | |
| But this is the point. | Fakat asıl mesele de bu. | A i deul-1 | 2011 | |
| People went to search for the kids in the afternoon, after the vote. | İnsanlar çocukları aramaya öğleden sonra çıktı, oy kullandıktan sonra. | A i deul-1 | 2011 | |
| The plan must've failed. | Plan suya düşmüş olmalı. | A i deul-1 | 2011 | |
| Something happened to the kids. | Çocuklara bir şey oldu. | A i deul-1 | 2011 | |
| What moron said that! | Hangi geri zekalı söyledi bunu! | A i deul-1 | 2011 | |
| He's a professor at a national university. | O adam, Ulusal Üniversite'de bir profesör. | A i deul-1 | 2011 | |
| National university or not, he's a moron talking crap. | Ulusal Üniversite veya değil, o gerzek saçmalıyor. | A i deul-1 | 2011 | |
| Just listen, please! | Beni biraz dinle lütfen! | A i deul-1 | 2011 | |
| It is strange, isn't it? | Oldukça garip, öyle değil mi? | A i deul-1 | 2011 | |
| Five boys disappeared in broad daylight. | Beş çocuk güpegündüz ortadan kayboldu. | A i deul-1 | 2011 | |
| Soldiers and police were sent on a search. | Arama yapmak üzere asker ve polis gönderildi. | A i deul-1 | 2011 | |
| 300,000 of them. | Tam 30,000 kişi. | A i deul-1 | 2011 | |
| All those people | Tüm bu insanlar ve hiç ipucu bulanamadı mı yani? Hadi ama. | A i deul-1 | 2011 | |
| That's what I'm saying. | Ben de bunu söylüyorum ya. | A i deul-1 | 2011 | |
| We would've found their bodies after all that searching. | Bu kadar aramadan sonra cesetlerini bulmuş olurduk. | A i deul-1 | 2011 | |
| They weren't found because they're probably alive somewhere! | Bulunmadılar çünkü bir yerlerde sağlar! | A i deul-1 | 2011 | |
| So the moron, I mean that professor... | Dolayısıyla şu gerzek, yani şu Profesör... | A i deul-1 | 2011 |