Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183716
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
And whistle a merry tune | ...ve neşeli bir şarkı mırıldanır mısın? | Zero Effect-1 | 1998 | |
And if I'd pop the question | Eğer soruverirsem o soruyu... | Zero Effect-1 | 1998 | |
Straight from my heart | ...kalbimin derinliklerinden... | Zero Effect-1 | 1998 | |
Would you say... | ...der misin sen de... | Zero Effect-1 | 1998 | |
..."Let's run away And be happy and gay?" | ..."Haydi kaçalım ve mutlu mesut olalım" diye? | Zero Effect-1 | 1998 | |
'Cause if you would I'd say, | Çünkü dersen eğer, ben de derim ki... | Zero Effect-1 | 1998 | |
"Let's run off and get married | "Haydi kaçalım ve evlenelim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
If you love me... | Beni seviyorsan... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... love... | ...sevdiğim... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... you" | ...gibi." | Zero Effect-1 | 1998 | |
It's really good. | Gerçekten iyiydi. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I had the first verse a while ago... | İlk kıtayı bir süre önce yazmıştım... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...but I just got that second one... | ...ama ikinci kıtayı yeni yazdım. | Zero Effect-1 | 1998 | |
...just a couple hours ago. | Birkaç saat önce. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You really like it? Yeah. | Gerçekten beğendin mi? Evet. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Where the fuck have you been? | Ne cehennemdeydin? | Zero Effect-1 | 1998 | |
I came straight from the airport. | Havaalanından doğruca buraya geldim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I've been awake for three days. | Üç gündür hiç uyumadım. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Just love those amphetamines. | Amfetaminleri çok seviyorum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Got to love them. | Sevmek zorundayım. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Got to. | Sevmek zorundayım. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Sounds healthy. | Çok sağlıklı bir şey. | Zero Effect-1 | 1998 | |
It's good for my skin. | Derime iyi geliyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
If you do enough of that stuff over a short period of time... | Kısa süre içerisinde yeterince alırsan... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...you get these canker sores on your tongue. | ...dilinde pamukçuk çıkıyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
They bleed and... | Kanıyorlar. | Zero Effect-1 | 1998 | |
What'd the guy in Portland want? | Portland'daki adam ne istiyormuş? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Name? Stark. | İsmi? Stark. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Gregory Stark, Oregon Timber. | Gregory Stark, Oregon Keresteleri. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He's a very rich man. | Çok zengin bir adam. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Old money. | Aileden. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Blackmail, huh? | Şantaj, öyle mi? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Did he kill somebody or fuck somebody? | Birini öldürdü mü, yoksa düzdü mü? | Zero Effect-1 | 1998 | |
Fucked somebody over. Sounds like embezzlement, maybe. | Düzdü diyebiliriz. Zimmete para geçirme olabilir belki. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Runs in the family, I guess. His old man, Jordan... | Ailesine çekmiş, sanırım. Babası Jordan'a da... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...had a big tax evasion suit against him in '82. | ...1982'de vergi kaçırmak suçundan dava açılmıştı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He was legally exonerated but karmically convicted because he died right after. | Mahkemede beraat etti, ama ilahi olarak cezalandırıldı... | Zero Effect-1 | 1998 | |
It was a massive coronary. | Kalp krizi geçirdi. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He just didn't take care of himself. He ate like a pig. | Kendine hiç bakmıyordu. Domuz gibi yiyordu. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He was just a fat man. | Şişman bir adamdı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Gregory Stark is the son of a fat man. | Gregory Stark şişman bir adamın oğlu. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You wouldn't be the first hound down this trail. | Onu izleyecek ilk kişi sen olmayacaksın. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Who? Clearburg. | Kim? Clearburg. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Didn't turn a thing. Fucking hack! | Bir şey bulamadı. Beceriksiz herif! | Zero Effect-1 | 1998 | |
You know the trouble with fucking Clearburg? | Bu Clearburg'ün sorunu ne biliyor musun? | Zero Effect-1 | 1998 | |
He has absolutely no fucking tact. | İşin inceliğini hiç beceremiyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He stinks up the whole neighborhood. And he's press hungry. | Her tarafı mahvediyor. Basına çıkmaya da çok meraklı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He's just repulsive. | İğrenç biri. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Gregory Stark. How desperate? Scale of 1 to 10. | Gregory Stark. Ne kadar çaresiz? 1'den 10'a kadar bir skalaya göre. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Bordering on manic. | Manyaklık sınırında. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Do I need to go there? | Oraya gitmem gerekir mi? | Zero Effect-1 | 1998 | |
You'd want to check it out. | Bence gitmek istersin. | Zero Effect-1 | 1998 | |
There isn't too much to go on here. | Burada yapacak çok bir şey yok. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I'd have to go there? | Gitmem mi lazım? Evet. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Fuck it! Sure. Yeah. Tell him I'll do it. | Boş ver. Tamam. İşi yapacağımı söyle ona. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Wait. Don't you even want to hear what it is? | Bekle. Konunun ne olduğunu bilmek istemiyor musun? | Zero Effect-1 | 1998 | |
What is it today? | Bugün günlerden ne? | Zero Effect-1 | 1998 | |
What day is it? | Bugün hangi gün? | Zero Effect-1 | 1998 | |
I'll get on the plane to Portland... | Portland uçağına... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...at 11: 15 tonight... | ...bu gece 11: 15'te binip... | Zero Effect-1 | 1998 | |
You'll give me the details on the way to the airport tonight. | Bu gece havaalanına giderken yolda bana ayrıntıları verirsin. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Wait a minute. Tonight? Yeah. 10:00. | Bir dakika. Bu gece mi? Evet. 10:00'da. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Can't it wait till tomorrow? I can have one night with Jess? | Yarın olsa olmaz mı? Jess ile en azından bir gece geçirseydim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
...at 7:36 a. M... | ...sabah 7:36'da... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...because I need you to drive me to the airport tonight... | ...çünkü bu gece beni havaalanına götürmen gerekiyor... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...at 10:00. | ...saat 10:00'da. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Do you want that low cal breakfast? | Az kalorili kahvaltı ister misin? | Zero Effect-1 | 1998 | |
My abilities are seriously impaired... | Yeteneklerim şu anda ciddi şekilde... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...maybe even disabled... | ...azaldı, hatta belki de... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...right at the moment. | ...etkisini kaybetti. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Because I got to... | Çünkü şimdi benim... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...get to sleep right now. | ...uyumam gerekiyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Daryl. I'll see you at 10:00. | Daryl. Saat 10:00'da görüşürüz. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You're all wet. | Sırılsıklam oldun. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Thank you for the flowers. You're welcome. | Çiçekler için sağ ol. Rica ederim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
I'm glad to be back. | Ben de döndüğüme sevindim. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Where are you taking me tonight? | Bu gece beni nereye götürüyorsun? | Zero Effect-1 | 1998 | |
He wouldn't say what's in the box. | Kasada ne olduğunu bana söylemiyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
It sounds like some sort of financial record, but he didn't want to tell me. | Tahmin ettiğim kadarıyla bazı finansal kayıtlar gibi gözüküyor, ama bana söylemiyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
So whatever he's hiding, he keeps it in a safe deposit box. | Her ne saklıyorsa, kiralık kasasında saklıyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
But then he keeps the key to the box cleverly hidden on his key ring... | Ama kasanın anahtarını çok zeki bir şekilde... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...with his car keys and his house keys? | ...ev ve araba anahtarının takılı olduğu anahtarlıkta mı saklıyor? | Zero Effect-1 | 1998 | |
I'm telling you what he said. | Bana ne dediyse onu söylüyorum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
So anyway, about a year ago... It'll be a year on the 12th... | Her neyse, yaklaşık bir yıl önce, ayın on ikisinde... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...he loses his keys. They had a gold plated... | ...anahtarlarını kaybediyor. Anahtarlar altın kaplama... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... Swiss Army knife attached. A couple days pass. | ...İsviçre çakısına takılıymış. Birkaç gün geçiyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He gets a little panicky. Flight 2064 to Portland. | Panik yapmaya başlıyor. 2064 sayılı Portland uçağı. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Harold Burges. | Harold Burges. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Then on June 23rd, he gets a letter at the office. | 23 Haziran'da ofisine bir mektup geliyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Comes FedEx. Stamped "Personal and Confidential." | Bir posta kuruluşu ile geliyor. "Kişisel ve Gizli" olarak damgalanmış. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Sender's name marked as "Past Due Collections." | Gönderici adı kısmında "Geçmiş Tahsilatlara Dair" yazıyormuş. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Laser printed, not very long. | Lazer çıktı, çok uzun değil. | Zero Effect-1 | 1998 | |
Starts out: "Mr. Stark, I have evidence linking you to your crime. | Şöyle başlıyor: "Bay Stark, elimde sizi suçunuzla ilişkilendiren kanıtım var. | Zero Effect-1 | 1998 | |
You may entertain notions of impunity. But in the end everyone is culpable." | Dokunulmazlığa sahip olduğunuzu düşünebilirsiniz. Ama sonuçta herkes suçludur." | Zero Effect-1 | 1998 | |
There's a succession of $ 100,000 payments to be collected. | 100.000'er dolarlık tahsilatlar dizisi gerçekleşiyor. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He gets letters which lay out a maze... | Bir labirent tarif eden mektuplar alıyor... | Zero Effect-1 | 1998 | |
... and at the end of the maze he makes the drop. He's done it 7 times so far. | ...ve labirentin sonunda parayı bırakıyor. Şu ana kadar yedi kez yapmış. | Zero Effect-1 | 1998 | |
He gave me copies of the letters which are in a file... | Bana mektupların fotokopilerini verdi. Bunları... | Zero Effect-1 | 1998 | |
...that I'm putting in your briefcase with the case file. | ...dava dosyası ile birlikte çantana koyuyorum. | Zero Effect-1 | 1998 | |
There's a drop tomorrow. I said he should plan... | Yarın bir ödeme gerçekleşecek. Ona biz aksini söylemedikçe... | Zero Effect-1 | 1998 |