Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 187
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
to make you think that she thinks that it was someone else, | çünkü sana başkasının çarptığını düşündüğünü düşündürtmek istiyor. | 18 to Life-1 | 2010 | |
thereby increasing your guilt. | Bu şekilde senin suçluluğunu arttırıyor. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Why would she do that? | Neden böyle bir şay yapsın? | 18 to Life-1 | 2010 | |
She's playing you, man. | Kanka, seninle oynuyor. | 18 to Life-1 | 2010 | |
What? She is not. Oh really? | Ne? oynamıyor. Gerçekten mi? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Look at you: making her dinner, washing her car, doing her shopping. | Kendine baksana, akşam yemeği yapıyorsun, arabayı yıkıyorsun,alış verişini yapıyorsun. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Jessie's not the game playing type. | Jessie öyle oynayan tiplereden değildir. | 18 to Life-1 | 2010 | |
You're way off base. | Yanlış düşünüyorsun. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Am I? Just think about it, man. | Öyle miyim? Sadece bunu düşün. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Look, she knew that you were gonna get this license. | Bak ehliyeti alacağını biliyordu. | 18 to Life-1 | 2010 | |
She needed a counter balance. | Bunu dengeleyecek bir şeye ihtiyacı vardı. | 18 to Life-1 | 2010 | |
I'm getting the groceries because she's busy at school. | O okulla meşgul olduğu için alışveriş yapıyorum. | 18 to Life-1 | 2010 | |
And for the record, I buy what I want. See? Boom. | ve aklında olsun, ne istersem alıyorum. gördün mü? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Jessie prefers Whole Grain Kamut. | Jessie % 100 buyday proteinini tercih ediyor. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Oh, man. I am so whipped. | Olamaz, çok kötü kamçılanmışım. | 18 to Life-1 | 2010 | |
OK. You don't nip this in the butt, she's gonna stop respecting you. | Bunun başlamadan arkasını kesmezsen, Sana saygı duymayı bitirecek. | 18 to Life-1 | 2010 | |
It's bud. | Arkasını değil önünü. | 18 to Life-1 | 2010 | |
I think it's "butt", OK? Thanks. | Bence arka tamam mı? Teşekkürler. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Look, the point is that girls secretly want their men in control. | Bak asıl konu kızlar erkekleri gizlice kontrol altına almak ister. | 18 to Life-1 | 2010 | |
I thought I asked for Kamut. | Buğday proteini istediğimi sanıyorum. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Change of plans. Since Putzie's going to the shop and we're cabbing it, | Planlar değişti.Putzie alış verişe gidecekken, onu kiraladıktan sonra | 18 to Life-1 | 2010 | |
I just realized all the cab money comes from my job at the Juice Bar. | bütün taksi parasının kafedeki işimden geldiğini farkettim. | 18 to Life-1 | 2010 | |
So? | Yani? | 18 to Life-1 | 2010 | |
So you've got no cash flow, sweetie. | Yani senin nakit akışın yok, tatlım. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Which, if you think about it, puts me in the driver's seat. | Buda biraz düşünürsen beni sürücü koltuğuna oturtur. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Have you been sniffing car wax? | Araba cilası mı kokladın? | 18 to Life-1 | 2010 | |
I've arranged the chores by colour, tried to divvy them up fairly. | Ev işlerini renklerle düzenleyerek adil bir paylaşım yapmaya çalıştım. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Oh my God. You've co opted Ben's colour coded training system. | İnanmıyorum. Ben'in kodlanmış renk sistemini seçmişsin. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Somebody's gotta take the reins. | Birileri kontrolü almalı. | 18 to Life-1 | 2010 | |
How can you "take the reins" when you don't even have the lugnuts | Nasıl kontrolü eline alacaksın arabamı kırıp döktüğünü | 18 to Life-1 | 2010 | |
to admit you trashed my car! | kabul edecek bijonların bile yokken! | 18 to Life-1 | 2010 | |
Ah! So you admit you were playing me! | İşte benimle oynadığını kabul ediyorsun yani! | 18 to Life-1 | 2010 | |
I was protecting you! | Ben seni koruyordum! | 18 to Life-1 | 2010 | |
I didn't want you to freak out! | Çıldırmanı istemedim! | 18 to Life-1 | 2010 | |
Why would I freak out? | Neden çıldıracaktım? | 18 to Life-1 | 2010 | |
You've been so sensitive lately, not asking me for help. | Son zamanlarda baya hassas oldun, yardımımı bile istemedin. | 18 to Life-1 | 2010 | |
And that story about Cindy McLaren. | Ve Cindy McLaren hakkındaki hikaye. | 18 to Life-1 | 2010 | |
I can't believe I ever told you that. | Sana onu söylediğime inanamıyorum. | 18 to Life-1 | 2010 | |
And I can't believe I married such a girl. | Ve bende kız gibi biriyle evlendiğime inanamıyorum. | 18 to Life-1 | 2010 | |
It was better when I thought you were playing me. | Benimle oynadığını düşündüğüm zaman daha iyiydi. | 18 to Life-1 | 2010 | |
TOM: Don't ask. | Hiçbir şey sorma | 18 to Life-1 | 2010 | |
Did you and Jessie have a fight? | Jessie ve sen kavga mı ettiniz? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Oh, come on, Tom. It's kinda obvious. | Hadi ama Tom. Apaçık ortada. | 18 to Life-1 | 2010 | |
We Bellows have a tendency to clean during moments of tension. | Biz Bellow'lar gerilim anı boyunca temizlik yapmaya meyilliyiz. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Is that why our house is always so spotless? | evimizin pırıl pırıl olmasının sebebi bu değil mi? | 18 to Life-1 | 2010 | |
This is about you, Tom. | Bu seninle ilgili, Tom. | 18 to Life-1 | 2010 | |
And for what it's worth, I say you should have paid attention to your father's codes. | Ve ona değer, babanın kodlarına dikkatini vermen gerektiğini söylüyorum. | 18 to Life-1 | 2010 | |
If you say "colour" and "coded" in close proximity, I'm going to scream. | Eğer renk ve kodları yan yana kullanırsan çığlık atacağım. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Still blaming your father? | Hala babanı mı suçluyorsun? | 18 to Life-1 | 2010 | |
His system made me dizzy. He wouldn't stop yelling at me. | Sistemi beni sersemleştirdi. Bana bağırası asla durmayacaktı. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Whatever you say, honey. | Sen bilirsin tatlım. | 18 to Life-1 | 2010 | |
What do you mean? | Ne demek istiyorsun? | 18 to Life-1 | 2010 | |
When you crashed in front of that girl's house, | O kız evinin önünde arabayı çarptığın zaman, | 18 to Life-1 | 2010 | |
why do you think your father told everyone he got dinged at the mall? | neden herkese ağaçlık alanda kendisinin çarptığını söyledi? | 18 to Life-1 | 2010 | |
For insurance purposes? | Sigorta için? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Besides that. | Onun haricinde. | 18 to Life-1 | 2010 | |
He was toying with me. | Benimle oynuyordu. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Try covering for you. | Senin için kapatıyordu. | 18 to Life-1 | 2010 | |
But it was his fault. | Ama onun hatasıydı. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Wasn't it? | Değil mi? | 18 to Life-1 | 2010 | |
I think you missed a spot. | Bence bir noktayı kaçırıyorsun. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Dad? Hey! Heh heh. | Baba | 18 to Life-1 | 2010 | |
Since when is your poker game back on? | Ne zamandan beri poker oyunun geri döndü? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Since I realized your mother was controlling the TV again. | Annenin televizyonu tekrar kontrol ettiğini farkettiğimden beri. | 18 to Life-1 | 2010 | |
I figured why not capitalize, bring back poker night? | Bundan poker gecesi düzenleyerek neden yararlanmayayım diye düşündüm. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Come on, Phil. | Hadi, Phil. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Something you wanted to ask me? | Sormak istediğin bir şeymi var? | 18 to Life-1 | 2010 | |
I think I just figured it out. Bye. | Sanırım şimdi çözdüm. | 18 to Life-1 | 2010 | |
OK, fellas. Ante up. | Tamam beyler. Ödeyin bakalım. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Damn birds. How come they never defecate on their own property? | Lanet kuşlar. Nasıl olurda kendi mülklerine dışkılarını yapmazlar? | 18 to Life-1 | 2010 | |
I didn't crash out front of Cindy McLaren's house because you were yelling at me, did I? | Cindy McLaren'ların evinin önünde uyumadım çünkü sen bana bağırıyordun değil mi? | 18 to Life-1 | 2010 | |
No. You were trying to look cool for some girl. | Hayır sen bazı kızlara hava atmaya çalışıyordun. | 18 to Life-1 | 2010 | |
And did a bang up job, so to speak. | ve konuşma yüzünden işi mahvoldu. | 18 to Life-1 | 2010 | |
And you let me? | Sende izin mi verdin? | 18 to Life-1 | 2010 | |
I did more than "let you". | İzin verekten fazlasını yaptım. | 18 to Life-1 | 2010 | |
I ducked down in the seat beside you like you asked me to as you whizzed past. | Sen vın diye geçmek için sorduğun da ben senin yanındaki koltuğa yattım. | 18 to Life-1 | 2010 | |
And then I slammed into the pole. | Ve sonra bende havuza çarptım. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Why did you let me off? | Neden müsade ettin? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Well? I figured your ego got kicked around enough that day. | Şey? o günlerde egonun yeterince burnun sürtülmesi gerektiğini düşündüm. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Plus, I know that men can do stupid things when it comes to women. | Bunun yanında kadınla ilgili olduğu zaman erkekler aptalca şeyler yaptığını biliyorum | 18 to Life-1 | 2010 | |
I always remember growing my hair long once for a certain Melanie Simms. | Bir keresinde falanca Melanie Simms için saçlarımı uzattığımı hep hatırlarım . | 18 to Life-1 | 2010 | |
Most awkward twelve days of my life. | Hayatımın en garip 12 günüydü. | 18 to Life-1 | 2010 | |
The things we do for our gals. | Kadınlarımız için yaptığımız şeyler. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Gals of the past. | Geçmişteki kadınlarımız. | 18 to Life-1 | 2010 | |
And present. | Ve şimdiki. | 18 to Life-1 | 2010 | |
I see you found my girly man hideout. | Benim saklanmış kadınımsı erkekliğimi bulmanı anlıyorum. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Grab an herbal tea, we're about to watch "The Notebook". | Zorla bitki çayı almak, "The Notebook" seyretmemizle ilgili olan. | 18 to Life-1 | 2010 | |
My parents think deception is good for a marriage. | Ailem kandırmanın evlilik için iyi olduğunu dşünüyor. | 18 to Life-1 | 2010 | |
We're in pretty good shape then. | Çok güzel bir durumun içindeyiz o zaman. | 18 to Life-1 | 2010 | |
If something's going on Tom, I want to hear it. | Eğer bir şeyler oluyorsa Tom, onu duymak istiyorum | 18 to Life-1 | 2010 | |
I know I'm an idiot, but most guys my age are stuck at wedgies and penis jokes. | Biliyorum aptalın biriyim ama benim yaşındaki çoğu kişi külot ve penis şakalarına sıkışıyorlar. | 18 to Life-1 | 2010 | |
You told a penis joke at breakfast. | Kahvaltıda penis şakası yaptın. | 18 to Life-1 | 2010 | |
But it was wedgie free, right? | Ama külot şakası yok değil mi? | 18 to Life-1 | 2010 | |
So I'm a little insecure. | Biraz güvensizimde. | 18 to Life-1 | 2010 | |
But you deserve like, a rock star or a lawyer or you know... a man. | Ama sen Rock yıldızı veya avukat gibi bilirsin işte bir erkeği hakediyorsun. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Is... is that... | Bu... Bu yoksa | 18 to Life-1 | 2010 | |
... stubble? | kirli sakal mı? | 18 to Life-1 | 2010 | |
You always know what to say. | Her zaman ne söyleyeceğini biliyorsun. | 18 to Life-1 | 2010 | |
You know what would really prove your manhood? | Erkekliğini ne ispat eder biliyormusun? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Doing it cowboy style. | Kovboy sitili ile yapmak. | 18 to Life-1 | 2010 |