Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 1052
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Roadie? Yeah. | Roadie? Evet. | 90210-1 | 2008 | |
| I was thinking more groupie. | Bence daha çok "groupie"yim. | 90210-1 | 2008 | |
| Um, that's possible. | Mümkün. | 90210-1 | 2008 | |
| It's very possible. | Kesinlikle mümkün. | 90210-1 | 2008 | |
| But you know what groupies do for their rock stars? | Grupieler, rock star'ları için ne yaparlar bilir misin? | 90210-1 | 2008 | |
| Their ironing. Oh. | Ütü. | 90210-1 | 2008 | |
| Wilson looks. | Wilson bakıyor. | 90210-1 | 2008 | |
| He shoots. | Şutunu atıyor. | 90210-1 | 2008 | |
| Aw, come on. | Hadi ama. | 90210-1 | 2008 | |
| Was it something I said? | Yalnış birşey mi söyledim?? | 90210-1 | 2008 | |
| Do over. | Boşver. | 90210-1 | 2008 | |
| No way, man. I want my ten bucks. | Hayatta olmaz, 10 papelimi istiyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Are you guys betting on baby basketball? | Bebek basketboluna bahis mi yapıyorsunuz? | 90210-1 | 2008 | |
| That's just sad. | Çok acıklı. | 90210-1 | 2008 | |
| I mean, I wish I could put money on the Lakers. | Lakers'a biraz para yatırmak istiyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| I'm telling you, man. | Sana söylüyorum dostum, | 90210-1 | 2008 | |
| They're about to go on a roll. I can feel it. | ..büyük bir çıkış yapacaklar. Hissediyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Sounds like someone's got the gambling bug. | Kumara hislerini karıştırırmak büyük hata. | 90210-1 | 2008 | |
| Bug? | Hislerim? | 90210-1 | 2008 | |
| No. Gift? Yes. | Hayır. Kabiliyetim.Evet. | 90210-1 | 2008 | |
| Hey, uh, could you hook me up with your dad's bookie? | Benim için babanın bahisçisi ile konuşur musun? | 90210-1 | 2008 | |
| I'm telling you, I really feel good about the Lakers. | Size söylüyorum, Lakers'la ilgili çok iyi hislerim var. | 90210-1 | 2008 | |
| Put me down for 250 bucks. | Benim için 250 papel yatır. | 90210-1 | 2008 | |
| Well, you don't want to put it on the Lakers. | Bence Lakers'a paranı yatırmamalısın. | 90210-1 | 2008 | |
| My dad's got floor seats and last night, | Babamın sezonluk bileti var. Dün akşam.. | 90210-1 | 2008 | |
| he overheard his trainer saying that Kobe's | Kobe'nin antrenörü ile konuşmuş. | 90210-1 | 2008 | |
| going to sit out against the Spurs. | Spurs maçında oynamaycakmış. | 90210-1 | 2008 | |
| Oh, yeah? | Öyle mi? Katkı yapacağı bir şeyler vardır. | 90210-1 | 2008 | |
| His knee's bothering him. | Dizinde bir sakatlık varmış. | 90210-1 | 2008 | |
| Really? Yep. | Ciddi misin? | 90210-1 | 2008 | |
| Well, then, I'm feeling really good about the Spurs. | O zaman Spurs hakkında çok iyi hislerim var. | 90210-1 | 2008 | |
| Hook me up, all right? | Benim işi hallet, tamam mı? | 90210-1 | 2008 | |
| You got it. | Anlaştık. | 90210-1 | 2008 | |
| Anyone see the Cavs last night? | Dün akşam Cavs'ı seyreden oldu mu? | 90210-1 | 2008 | |
| Lebron was on fire. | Lebron çok iyiydi. | 90210-1 | 2008 | |
| Ah, man, I missed it. | Dostum, unutmuşum. | 90210-1 | 2008 | |
| Naomi and I were... | Naomi'yle ve ben... | 90210-1 | 2008 | |
| Never mind. | Neyse, boşver. | 90210-1 | 2008 | |
| Liam, what's your problem? | Senin derdin ne Liam? | 90210-1 | 2008 | |
| You can talk about Naomi in front of me. | Benim yanımda Naomi'den bahsedebilirsin. | 90210-1 | 2008 | |
| Dixon looks. | Dixon bakıyor. | 90210-1 | 2008 | |
| Uh, hey. Are... are you okay? | Sen iyi misin? | 90210-1 | 2008 | |
| Never been better. Why? | Daha iyi olmamıştım. Neden? | 90210-1 | 2008 | |
| I don't know. It just looks like | Bilmem. Belki kitaplarınla.. | 90210-1 | 2008 | |
| you have something against those books. | topu onun kafasına fırlattığın için olabilir. | 90210-1 | 2008 | |
| I just... I don't get why everyone keeps treating me | İnsanlar bana neden böyle davranıyor anlamıyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| like I'm some loser or something. | Sanki zavallıymışım gibi. | 90210-1 | 2008 | |
| You're preaching to the choir, miss. Oh, really? | Bunu bana anlatman çok saçma? Öyle mi? | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah. Ever since Silver and Teddy's been going out, | Evet. Teddy ve Silver çıkmaya başladıklarından beri.. 30 gündür içmiyormuş | 90210-1 | 2008 | |
| they've been treating me like some... charity case. | sürekli bana yardım etmeye çalısıyorlar. Acıma olayı. | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah. Teddy tried to hook me up with some tennis girl. | Evet. Teddy, tenis partnerini ayarlamayı teklif etti. | 90210-1 | 2008 | |
| Oh, God. He was like, "well, let me call in a favor | "Hadi eski kız arkadalıma soralım bakalım... | 90210-1 | 2008 | |
| to this ex girlfriend of mine to see if she'll go out with you." | ...seninle çıkmak ister mi" der gibi. | 90210-1 | 2008 | |
| Like I need his hand me downs. I hear you. | Sanki ona ihtiyacım var da. Bilmez miyim. | 90210-1 | 2008 | |
| I mean, between you and me, | Söylediklerim aramızda kalsın. | 90210-1 | 2008 | |
| Liam's practically chewing my food for me | Liam, yemeğimi benim için çiğneyip.. | 90210-1 | 2008 | |
| and then regurgitating it back into my mouth. | Durur musun, Mike? Seninle değil, Ray. ..sonrada ağzıma veriyor. Bende. | 90210-1 | 2008 | |
| What? | Ne? Malibu Canyon daki bu olay, | 90210-1 | 2008 | |
| Like, he's patronizing me, man. He treats me like I'm some | Aklı sıra beni koruyor. Sanki küçük bir çocuk.. | 90210-1 | 2008 | |
| baby or something. Oh, baby bird, yeah. I get it. | ...ya da bebekmisim gibi. Yavru kuş. Şimdi anladım. | 90210-1 | 2008 | |
| And you know what I mean, though? | Ne düşünüyorum biliyor musun? | 90210-1 | 2008 | |
| It's kind of ridiculous. I... | Aslında ben ona üzülüyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| As if I care that he's still dating | Çünkü, embesil gibi gülen bir kızla | 90210-1 | 2008 | |
| that giggling imbecile, you know? | hala çıkan o. | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah, like I'm supposed to care that Silver | Ben de Silver hakkında aynısını düşünüyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| changed her Facebook status to " in a relationship." | Facebok satatüsünü "ilişkisi var" diye değiştirmiş. | 90210-1 | 2008 | |
| Dixon, why do you know Silver's Facebook status? | Dixon? Neden Silver'in Facebok satüsüne bakıyorsun? | 90210-1 | 2008 | |
| Anyways, look, you want to hang out later? | Neyse,. Sonra birşeyler yapalım mı? | 90210-1 | 2008 | |
| I don't know, grab a burger? | Ne bileyim, hamburger yemeğe falan gideriz. Onun arkadaşlarından birine uyuşturucu sattığını söyledi. | 90210-1 | 2008 | |
| Yes, that'll be cool. | Çok iyi olur. | 90210-1 | 2008 | |
| I mean, it seems like everybody else is coupled off. | Herkes çift olarak gezmeye başladığından | 90210-1 | 2008 | |
| And besides, I haven't had a beach burger since... | beri, plajda hamburger yemedim. | 90210-1 | 2008 | |
| Yesterday. | En son dün. | 90210-1 | 2008 | |
| Peace. | Görüşürüz. | 90210-1 | 2008 | |
| I'll call you. | Ararım. | 90210-1 | 2008 | |
| I'm just saying... | Bu yaptığını.. | 90210-1 | 2008 | |
| you can't let Mr. Cannon get away with it. | Mr.Cannon'un yanına bırakamazsın. | 90210-1 | 2008 | |
| That is exactly what I've been saying. | Kesinlikle. Ben de aynen böyle söyledim. | 90210-1 | 2008 | |
| Have you guys seen Alaina Grossberg's collagen injections? | Alaina Grossberg'in kolajen enjeksiyonunu gördünüz mü? | 90210-1 | 2008 | |
| Naomi, you have to tell somebody. | Naomi, birilerine anlatmak zorundasın. | 90210-1 | 2008 | |
| Honestly, it's not that big of a deal. | Aslında, büyütülecek birşey değil. Peki, tamam. | 90210-1 | 2008 | |
| Seriously, her lips look like an inner tube. | Ciddiyim, dudakları şişmiş lastik gibi görünüyor. Annie. | 90210-1 | 2008 | |
| It is, and it's your responsibility. | Bunu yapmak senin sorumluluğun. | 90210-1 | 2008 | |
| Your moral obligation. | Ahlaki yükümlülüğün. | 90210-1 | 2008 | |
| Think about it. What if Mr. Cannon | Bir düşünsene, ya Mr.Cannon.. | 90210-1 | 2008 | |
| harasses some other girl? Okay, enough! Please! | ..başka birine daha bunu yapsa? Tamam. Lütfen yeter. | 90210-1 | 2008 | |
| Just stop! | Durun. | 90210-1 | 2008 | |
| This has been really hard, huh? | Bunu duymak iyi değil di değil mi? | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah, yeah, it has. | Evet. Değildi. | 90210-1 | 2008 | |
| This whole situation is... it's too much. | Bu durum.. Ağır geliyor. ve ve ve dolap hakkında konuşmamız gerek | 90210-1 | 2008 | |
| Maybe you should talk to somebody. | Belki biriyle konuşmalısın. | 90210-1 | 2008 | |
| Maybe Kelly. | Bekli Kelly ile. | 90210-1 | 2008 | |
| Naomi, it's a good idea. | Bu iyi bir fikir Naomi. | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah, you're struggling with this. | Evet, bu seni rahatsız ediyor. | 90210-1 | 2008 | |
| Fine, I'll talk to someone. Not Kelly. | Tamam. Biriyle konuşacağım. Ama Kelly ile değil. | 90210-1 | 2008 | |
| I don't trust this psyche to anyone | Saati 400$ dan az olan.. | 90210-1 | 2008 | |
| who costs less than $400 an hour. | ..bir terapiste güvenmem. | 90210-1 | 2008 | |
| I'll see a real therapist, okay? | Gerçek bir terapiste gideceğim, tamam mı? | 90210-1 | 2008 | |
| Your chair, madam. | Sandalyeniz, madam. Hangi Quality'e gitmemiz gerektiğini düşünüyorsun? | 90210-1 | 2008 | |
| Thank you. | Sizinle takılmama izin verseniz nasıl olur? Teşekkür ederim. | 90210-1 | 2008 |