Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 124
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
The United States now has the highest rate of incarceration in the world. | ABD dünyadaki en yüksek hapsedilme oranına sahip. | 13th-1 | 2016 | |
History is not just stuff that happens by accident. | Tarih kazara meydana gelen olaylardan ibaret değildir. | 13th-1 | 2016 | |
We are the products of the history that our ancestors chose, if we're white. | Eğer beyazsak, atalarımızın seçtiği tarihin ürünleri oluyoruz. | 13th-1 | 2016 | |
If we are black, we are products of the history that our ancestors | Ama eğer siyahsak, atalarımızın seçmediği bir tarihin ürünleriyiz. | 13th-1 | 2016 | |
Yet here we all are together, the products of that set of choices. | Yine de hepimiz bu seçim kümesinin ürünleri olarak beraberiz. | 13th-1 | 2016 | |
And we have to understand that in order to escape from it. | Ve ondan kaçabilmek için bunu anlamalıyız. | 13th-1 | 2016 | |
The 13th Amendment to the Constitution | Anayasada yapılan 13. Değişiklik | 13th-1 | 2016 | |
to all Americans. | ...özgürlük tanıyor. | 13th-1 | 2016 | |
There are exceptions, including criminals. | Suçlular dahil olmak üzere bunun istisnaları mevcut. | 13th-1 | 2016 | |
There's a clause, a loophole. | Yasal boşluk sağlayan bir hüküm var. | 13th-1 | 2016 | |
in this constitutional language, | bu anayasal dile yerleştirirseniz, | 13th-1 | 2016 | |
then it's there to be used as a tool | o zaman hangi amaçla kullanılmak istenirse o amaca yönelik olarak kullanılır. | 13th-1 | 2016 | |
One of the things to bear in mind is that | İnsan şunu aklında tutmalı, | 13th-1 | 2016 | |
when we think about slavery, it was an economic system. | kölelik ekonomik bir sistemdi. | 13th-1 | 2016 | |
And the demise of slavery at the end of the Civil War | Ve köleliğin İç Savaş'ın sonunda tasfiyesi | 13th-1 | 2016 | |
left the Southern economy in tatters. Uh, and so this presented a big question. | Güney'in ekonomisini felç etti. | 13th-1 | 2016 | |
There are four million people who were formerly property, | Önceleri mal statüsüne sahip olan | 13th-1 | 2016 | |
and they were formerly kind of the integral part | dört milyon kişi vardı ve bir zamanlar | 13th-1 | 2016 | |
And now those people are free. | Bu insanlar artık özgür. | 13th-1 | 2016 | |
And so what do you do with these people? | O zaman bu insanlarla ne yapacaksınız? | 13th-1 | 2016 | |
How do you rebuild your economy? | Ekonomiyi nasıl tekrar inşa edeceksiniz? | 13th-1 | 2016 | |
The 13th Amendment loophole was immediately exploited. | 13. Anayasa Değişikliği'nde bulunan boşluk anında istismar edildi. | 13th-1 | 2016 | |
After the Civil War, African Americans were arrested en masse. | İç Savaş sonrasında Afrikalı Amerikalılar toplu hâlde tutuklandı. | 13th-1 | 2016 | |
You were basically a slave again. The 13th Amendment says that | Esasen yeniden köleydiniz artık. 13. Anayasa Değişikliği şöyle der, | 13th-1 | 2016 | |
"Except for criminals, everybody else is free." | "Suçlular hariç herkes özgürdür." | 13th-1 | 2016 | |
Well, now if you're criminalized, that doesn't apply to you. | Suçlu durumuna düşürülürseniz, özgür de olamazsınız. | 13th-1 | 2016 | |
They were arrested for extremely minor crimes, | Aylaklık veya serserilik gibi | 13th-1 | 2016 | |
like loitering or vagrancy. | çok önemsiz suçlar yüzünden tutuklandılar. | 13th-1 | 2016 | |
And they had to provide labor | Ve İç Savaş sonrası Güney'in ekonomisini | 13th-1 | 2016 | |
to rebuild the economy of the South after the Civil War. | yeniden inşa etmek için çalışmak zorundaydılar. | 13th-1 | 2016 | |
What you got after that was a rapid transition | Bunu takiben siyahların suça yatkınlığı miti | 13th-1 | 2016 | |
Go back and, you know, read the rhetoric that people used then. | Eskiye dönüp o zamanlar kullanılan retoriğe bir bakın. | 13th-1 | 2016 | |
So the same sort of image that we had of Uncle Remus | Remus amca ve diğer iyi huylu | 13th-1 | 2016 | |
that had to be banished. | zenci şeytanlar almıştı. | 13th-1 | 2016 | |
It's the first major blockbuster film, | Gişe rekorları kıran ilk büyük filmdi | 13th-1 | 2016 | |
hailed for both its artistic achievement and for its political commentary. | ve hem sanatsal başarısı hem de getirdiği politik yorum açısından göklere çıkarıldı. | 13th-1 | 2016 | |
Birth of a Nation confirmed the story | Bir Ulusun Doğuşu, birçok beyazın | 13th-1 | 2016 | |
that many whites wanted to tell about the Civil War and its aftermath. | İç Savaş ve sonrasına dair anlatmak istediği hikâyeyi doğruluyordu. | 13th-1 | 2016 | |
To erase defeat and to take out of it sort of a martyrdom. | Yenilgiyi ortadan kaldırmak ve ondan bir tür şahadet yaratmak. | 13th-1 | 2016 | |
Woodrow Wilson, the sitting president, had a private screening | Dönemin başkanı Woodrow Wilson, filmi Beyaz Saray'daki özel gösterimde izledi. | 13th-1 | 2016 | |
And every image you see of a black person | Siyahlara ait her imge | 13th-1 | 2016 | |
is a demeaned, animal like image. | aşağılık, hayvani bir imgeydi. | 13th-1 | 2016 | |
There's a famous scene where a woman throws herself off a cliff | Erkek bir zenci suçlu tarafından tecavüze uğramaktansa | 13th-1 | 2016 | |
rather than be raped by a black male criminal. | kendini uçurumdan atan bir kadınla ilgili meşhur bir sahne vardır. | 13th-1 | 2016 | |
In the film, you see black people being a threat to white women. | Filmde siyahların beyaz kadınlar için tehdit oluşturduğunu görürsünüz. | 13th-1 | 2016 | |
What we overlook about Birth of a Nation | Bir Ulusun Doğuşu ile ilgili gözden kaçırdığımız nokta | 13th-1 | 2016 | |
of the way in which race would operate in the United States. | son derece doğru bir öngörüde de bulunmasıydı. | 13th-1 | 2016 | |
Birth of a Nation was almost directly responsible | Bir Ulusun Doğuşu, Ku Klux Klan'ın yeniden doğuşundan | 13th-1 | 2016 | |
for the rebirth of the Ku Klux Klan. | neredeyse doğrudan sorumluydu. | 13th-1 | 2016 | |
It had received this romantic, glowing, heroic portrait. | Romantik, coşkulu ve cesur bir portre çizilmişti. 1 | 13th-1 | 2016 | |
The Klan never had the ritual of burning the cross. | Klan'ın asla içinde haç yakılan bir töreni olmamıştı. | 13th-1 | 2016 | |
That was something that D.W. Griffith came up with | Fikir D.W. Griffith'e aitti, | 13th-1 | 2016 | |
because he thought that it was a great cinematic image. | bunun harika bir sinematik imge olduğunu düşünüyordu. | 13th-1 | 2016 | |
So it was literally an instance of life imitating art. | Bu esas itibarıyla hayatın sanatı taklit ettiği bir durumdu. | 13th-1 | 2016 | |
The ripples emanate far out | Bir Ulusun Doğuşu, | 13th-1 | 2016 | |
from just the simple fact that it's a movie | sinemanın ilk dönemine ait olduğu için etkisi dalga dalga yayıldı. | 13th-1 | 2016 | |
With the tremendous burst of popularity 1 | Ku Klux Klan'ın | 13th-1 | 2016 | |
that the Ku Klux Klan had as a result of Birth of a Nation | Bir Ulusun Doğuşu ile elde ettiği muazzam popülerlik sonucu | 13th-1 | 2016 | |
came another wave of terrorism. | başka bir terörizm dalgası geldi. | 13th-1 | 2016 | |
We had lynchings between Reconstruction and World War II. | Yeniden İnşa dönemi ve İkinci Dünya Savaşı arasında linçler oldu. | 13th-1 | 2016 | |
Thousands of African Americans murdered by mobs | Binlerce Afrika kökenli Amerikalı... | 13th-1 | 2016 | |
under the idea that they had done something criminal. | ...suç işledikleri gerekçesiyle kalabalıklar tarafından öldürüldü. | 13th-1 | 2016 | |
At the National Democratic Convention in New York in 1924, | New York'ta yapılan 1924 tarihli Demokrat Parti Kongresi'nde | 13th-1 | 2016 | |
The demographic geography of this country was shaped by that era. | Ülkenin demografik yapısı bu dönemde şekillendi. | 13th-1 | 2016 | |
Now we have African Americans in Los Angeles, | Artık Los Angeles, Oakland, Chicago, | 13th-1 | 2016 | |
in Oakland, and Chicago, and Cleveland, Detroit, Boston, New York. | Cleveland, Detroit, Boston ve New York'ta Afrika kökenli Amerikalılar yaşıyor. | 13th-1 | 2016 | |
And very few people appreciate that the African Americans in those communities | Pek az kişi, bu Afrikalı Amerikalıların | 13th-1 | 2016 | |
We didn't just land in Oakland, in LA, in Compton, | 2015'te kendiliğinden Oakland, LA, | 13th-1 | 2016 | |
in Harlem, in Brownsville in 2015. | Compton, Harlem ve Brownsville'e gelmedik. | 13th-1 | 2016 | |
The Chicago Negro boy, Emmett Till, is alleged | Chicago'lu genç zenci Emmett Till, | 13th-1 | 2016 | |
to have paid unwelcome attention to Roy Bryant's most attractive wife. | Roy Bryant'ın çekici karısına göz koymakla suçlanıyor. | 13th-1 | 2016 | |
And then when it became unacceptable | Bu kadar açık biçimde... | 13th-1 | 2016 | |
Segregation. Jim Crow. | SONSUZA KADAR IRK AYRIMI | 13th-1 | 2016 | |
to a permanent second class status. | sağlayan yasalar kabul edildi. | 13th-1 | 2016 | |
These things really begin to live out the prophecy that Griffith was making | Tüm bunlar, Griffith'in ırkların nasıl etkin olacağına dair kehanetinin... | 13th-1 | 2016 | |
Every time you saw a sign that said "white and colored," | "Beyazlar ve beyaz olmayanlar" levhasını her görüşünüzde | 13th-1 | 2016 | |
every time you had to deal with the indignation | ön kapıyı kullanamayacak olmanın yarattığı öfke ile | 13th-1 | 2016 | |
of being told you can't go through the front door. | BRYAN STEVENSON AVUKAT | 13th-1 | 2016 | |
you were bearing a burden that was injurious. | onur kırıcı bir yükü taşımak zorunda kalıyordunuz. | 13th-1 | 2016 | |
Civil rights activists began to see the necessity | Vatandaşlık hakları savunucuları | 13th-1 | 2016 | |
of building not just a civil rights movement, | sadece vatandaşlık değil, bir insan hakları hareketinin de | 13th-1 | 2016 | |
And I think we should start now preparing | Artık kaçınılmaz olan için hazırlanmamız gerektiğini düşünüyorum. | 13th-1 | 2016 | |
And let us, when that moment comes... | O an geldiğinde... | 13th-1 | 2016 | |
go into the situations that we confront | ...karşılaştığımız durumları | 13th-1 | 2016 | |
They want to throw white children and colored children | Beyaz çocuklarla beyaz olmayan çocukları | 13th-1 | 2016 | |
into the melting pot of integration, | bir potada birleştirmek ve bu sayede | 13th-1 | 2016 | |
through out of which will come a conglomerated, | melez ve kırma yığınlardan oluşan | 13th-1 | 2016 | |
mulatto, mongrel class of people. | bir insan sınıfı yaratmak istiyorlar. | 13th-1 | 2016 | |
Both races will be destroyed in such a movement. | Böyle bir hareket, her iki ırkı da yok eder. | 13th-1 | 2016 | |
Negroes were trying to integrate the bathing beaches. | Zenciler plajları ortak olarak kullanmaya çalışıyordu. | 13th-1 | 2016 | |
And the Florida Advisory Committee to the US Civil Rights Commission | ABD Vatandaşlık Hakları Komisyonu'na bağlı Florida Danışma Kurulu, | 13th-1 | 2016 | |
warned that the city was becoming a racial superbomb with a short fuse. | şehrin her an patlamaya hazır bir bombaya dönüştüğü konusunda uyarıda bulundu. | 13th-1 | 2016 | |
Civil rights activists began to be portrayed in the media | Vatandaşlık hakları savunucuları medya ve birçok politikacı tarafından | 13th-1 | 2016 | |
People who are deliberately violating the law, | Güney'de var olan ırk ayrımı yasalarına kasten karşı gelen | 13th-1 | 2016 | |
segregation laws that existed in the South. | insanlar olarak gösterildiler. | 13th-1 | 2016 | |
For years now, I have heard the word "wait." | Yıllardır "bekle" kelimesini işitiyorum. | 13th-1 | 2016 | |
It rings in the ear of every Negro with piercing familiarity. | Her zencinin kulağına çok aşina gelen bir söz. | 13th-1 | 2016 | |
This wait has almost always meant never. | Bu "bekle", neredeyse her zaman "asla" anlamını taşıyor. | 13th-1 | 2016 | |
Justice too long delayed is justice denied. | Çok geç gelen adalet, adalet değildir. | 13th-1 | 2016 | |
I think that one of the most brilliant tactics of the civil rights movement | Vatandaşlık hakları hareketinin en parlak taktiklerinden biri | 13th-1 | 2016 |