Türkçe
İngilizceAra
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 178130
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Come on, you are so smart, | Yapma, öyle zekisin ki... | Uncertainty-1 | 2008 |  |
| and, you know, sometimes you're so confused, you know? | ...yani bazen fazla kafan karışıyor, anlıyor musun? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| So if you don't get the scholarship next year | Yani eğer seneye burs alamazsan... | Uncertainty-1 | 2008 | |
| I'll get the scholarship again. | Yine burs alacağım. Sorun olmayacak. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| And if you don't, then what? | Ya alamazsan ne olacak? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| I think... | O zaman, ceza verirsin işte. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| It almost went over me. | Tam üstümden geçti. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| It flew past, a bee. | Üzerimden uçtu, bir arıydı. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Well, we don't want to kill the bee, do we? | İyi de arıları öldürmek istemeyiz, değil mi? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| You're gonna go back to your studies? | Derslerine dönecek misin? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Yes. I don't think so. | Evet. Hiç sanmıyorum. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Well, why don't you just let me | O zaman kendi kararımı... | Uncertainty-1 | 2008 | |
| make that decision for myself, okay? | ...kendim vermeme izin ver, tamam mı? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| I'm 18. | 18 yaşındayım. Okulumda başarı oldum. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| I think I've earned the right | Bence bu hakkı kazandım... | Uncertainty-1 | 2008 | |
| What do you want? | Ya amacın ne? Ne istiyorsun? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| You want to struggle like your sister? | Ablan gibi kıt kânaat mi geçinmek istiyorsun? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| What struggle are you talking about? | Ne kıt kanaatından bahsediyorsun sen? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| I'm sorry. No, what? | Özür dilerim. Hayır, ne var? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| You all have jobs. | Hepinizin işi gücü var. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| You have they're all happy. | Sen de... Hepiniz mutlusunuz. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Here's the ginger. | Al haplar. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| I'll be outside. | Dışarıdayım ben. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| The Shermans? | Sherman'lardır değil mi? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Is this enough filling for one? | Bu bir tane için yeter mi? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Yes, that's perfect. | Evet, harika. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Can you tell your father, please, | Lütfen babana Sherman'ların geldiğini söyler misin? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Papi? | Babiş? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Papi. | Babiş. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Darling. | Şekerim. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Hello! Hey! | Merhaba. Selâm. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Hey, Sylvia! | Selam, Sylvia! | Uncertainty-1 | 2008 | |
| This is my casserole for you. Okay, thank you very much. | Al sana güveç getirdim. Tamam, çok teşekkür ederim. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| That's for Felix. | Bu da Felix için. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Go get your son, please. | Git oğlanı getir lütfen. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| That's a very nice one. | Çok güzelmiş. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| We got 3 now. | Üç tane gelmiş. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| We pissed him off. | Kafasını bozduk. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Okay, so it's his guys at the internet place. | Tamam, demek ki internet kafedeki onun adamlarındanmış. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Doesn't seem scared to me. | Bana korkuyormuş gibi gelmedi. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| He's making threats. | Tehditler savuruyor. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Okay, well, that's what we wanted. | Tamam işte, istediğimiz buydu. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| That's what we talked about. | Böyle konuşmuştuk. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| That's what we talked about. | Evet, böyle konuşmuştuk. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| We're gonna do it? | Yapacak mıyız? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Okay, I'm gonna send it. | Tamam, gönderiyorum. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| No, I want to send it. | Hayır, ben göndermek istiyorum. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Maybe we should turn the Treo on. | Belki de Treo'yu açmalıyız. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| What, just to fuck with him? | Dmitri'yle taşak geçmek için mi? Evet. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| That's a good idea. | İyi fikirmiş. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| I got another message from Perez. | Perez'den başka bir mesaj daha geldi. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Nothing. | Hiç, sadece ona neden dönmediğimizi soruyor. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| He doesn't know anything about us, though, does he? | Bizim hakkımızda hiçbir şey bilmiyor, değil mi? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Okay, I'm turning off the phone. | Tamam, telefonu kapatıyorum. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| So now what? | Peki şimdi ne olacak? Ne yapacağız? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| We wait until the morning. | Sabaha kadar bekleyeceğiz. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| You hungry? | Aç mısın? Aç olmadığım zaman mı var? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| You did good. | Aferin sana. Ne çok yedin öyle! | Uncertainty-1 | 2008 | |
| I appreciate you taking care of these. | Bunlarla ilgilendiğin için çok sağ ol. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| All right, make a little space here, please. | Pekâlâ, biraz boşluğa ihtiyacım var burada. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Really good, yeah. | Çok güzel, evet. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| All right, round 2. | Pekâlâ, 2. tabağımız! | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Mami, there's more down here if you want any | Anne, burada daha çok var. İstersen söyle yani. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Hey, guys? | Burayı dinleyin, millet. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| This is the time for a toast. | Şimdi şerefimize içme zamanı. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Para arriba. | Yukarı! Yukarı! | Uncertainty-1 | 2008 | |
| I want everyone to taste my empanadas. | Herkesin empanadamı tatmasını istiyorum. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| That's what you want. I'll go for you. | İstediğin bu mu? Tamam, ben getiririm. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Earl, we will get you some gardening going here. | Earl, seni burada bahçe işleri ile ilgili bir yere götüreceğiz. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| I actually own, finally. | Sonunda aldım ben de. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Congratulations. Thank you. | Tebrik ederim. Sağ ol. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Little piece of New York. That's right. | New York'un bir parçası gibi. Evet. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| It's like me in a cubicle with a phone and a computer, | Sanki küçük bir yatak odasında, bilgisayar ve telefonum... | Uncertainty-1 | 2008 | |
| and that's really it. | ...var gibiydi, gerçekten de. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Yeah. You know? | Anladım. Öyle işte. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| All day long, right? All day long. | Bütün gün, değil mi? Bütün gün. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| I don't have anybody bringing me fresh tomatoes like you did, | Bana senin gibi ayağıma taze domates getiren yok. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| or my or my coffee or something like that. | Bir fincan kahve yapanım bile yok. Her şeyi tek başıma yaptım. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| There was interference there. | Orada bir sürtüşme olmuş tabii. Yedekten biri çıkıp,... | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Can I have one? | Ben de bir tane alayım mı? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Yeah, pass the plate. | Tamam, tabağı gezdirin. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| These are just vegetarian, right? | Bunlar sadece vejetaryen, değil mi? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| They're beef. | Sığır etinden o! | Uncertainty-1 | 2008 | |
| No? | Değil mi yani? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| I can't have? | Yiyemez miyim? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| What do you think, everybody? | Ne düşünüyorsunuz, millet? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| You're my little girl. | Aferin küçük kızıma. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| I'd love to go to Harvard. She should. | Harvard'a gitmesini çok isterim. Gitmeli. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| She just she just deferred her scholarship. | Daha yeni bursunu dondurdu. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| They are driving me absolutely insane, tio. | Bana kafayı yedirtecekler, dayı. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Do you know what happened? | Ne oldu biliyor musun? | Uncertainty-1 | 2008 | |
| So it's yours. | O zaman sizin olacak. Evet, alacağız. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| This isn't renting. There's no more renting. | Kiralamayacak mısın? Kiralamak yok. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| It's gonna be so much larger. | Çok daha büyük olacak. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| We've had, like, no time. | Hiç zamanımız yok gibi. Hergün mesaideyim ve iki çocuğumuz var. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| because she wants everything to be perfect. | Neymiş efendim her şey mükemmel olmalıymış. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| My father was there when he was stationed in in New York | Babam New York'a atandığında oradaydı. Taa Fi tarihinde tabii. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Don't you worry about it. | Endişelenme. Notları almam için yeterli kredi verdiler. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| Relax. | Sakin ol. Kendi kararlarımı vermeme engel oluyorlar. | Uncertainty-1 | 2008 | |
| The same happened to Katalina. | Katalina'ya da aynısı olmuştu. Kafana takma. | Uncertainty-1 | 2008 | |
