Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183966
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Martina, Saxony potato cakes are a bit much for 2.30 a.m. | Martina, saatin ikisinden sonra patates de olmaz. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
You'll each get two rissoles with rolls, and that's it. | Her biriniz ikişer kuru köfte yiyeceksiniz, o kadar. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Don't forget the strong mustard, madam. | Yanında hardal almayı unutmayın Madam. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Will you come with me, Herr Simon? | Benimle gelir misin Bay Simon? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
And for God's sake, not a word about politics until I'm back. | Tanrı aşkına, ben gelene kadar tek kelime siyaset konuşmayın. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Marga, give the guests a drink on the house. | Marga, misafirlere birer içki ver. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Alone at last. May I call you Eduard? | Sonunda yalnız kaldık. Sana Eduard diyebilir miyim? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
You're lying there in front of me like an open book... | Daha önce hiç okunmamış bir kitap gibi... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...that I can read. | ...uzanmış yatıyorsun kucağımda. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
You need someone to look after you. | Sana bakması için birine ihtiyacın var. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I suppose your mother did that at home. | Eminim bu görevi evde annen üstlenmiştir. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
The world is a wicked place. | Şu dünya çok ahlaksız bir yer. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Weren't you lucky to bump into me? | Benimle karşılaştığın için şanslı olduğunu düşünüyor musun? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
And I just intended to take a walk. | Oysa sadece biraz dolaşmak için çıkmıştım. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
And look what you walked into. | Nereleri dolaştığına bir bak. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
You've really got me on heat. | Çok sıcak oldu burası. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Have you got a tap here? | Lavabo var mı? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Are you living in such a tiny room? | Bu kadar küçük bir odada nasıl yaşıyorsun? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
If your father only knew. | Ailen biliyor mu? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
They're still waiting for their rissoles. | Evdekiler hâlâ köftelerini bekliyor. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
SIMMERN 30th JANUARY 1933 | SIMMERN 30 Ocak 1933 | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Adolf Hitler. Reich Chancellor. Bread and work for the German people. | Başbakan Adolf Hitler. "Alman ırkı için iş ve ekmek." | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Neither learned anything at school. | Bunlara okulda hiçbir şey öğretmemişler herhalde. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
And Fritz there with his fine boots... | Fritz'e bak. Ayağında yeni botları ve... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...all duffers in uniform. | ...üniformasıyla çıkmış sokağa. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I'm going out for a look. | Ben çıkıp bir bakayım. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I love you. | Wilfried, haydi yatağa. Seni çok seviyorum. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Pauline, what's the matter. | Pauline, bir şey mi oldu? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I want to be with you. Hold me tight. | Hep seninle olmak istiyorum. Sıkıca sarıl bana. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Things are getting better and we must stick together. | İşler yoluna giriyor, birbirimizden ayrılmamalıyız. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Everybody feels it. | Herkes farkında. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Every day, it's getting better... | Her geçen gün daha iyi oluyor. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...they feel that in Schabbach, too. | Schabbach'takiler de bunun farkında. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Be glad, Robert. | Buna sevinmelisin, Robert. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I thought that while I was dismantling the clock. | Saati sökmeye çalışırken ben de bunu düşünüyordum. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I felt as if there had been lovely weather for years. | Birkaç senedir daha ılımlı bir hava esiyor gibi. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
And in the clock mechanism, suddenly everything looked bright. | Bu saatin mekanizmasına bakarken bile bu ışıltıyı görebiliyorsun. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
It's true. Something's coming. | Evet doğru. İşler yolunda. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Customers laugh nowadays and they're always in a hurry. | Müşterilerin bile yüzü gülüyor. Sürekli bir telaş içindeler. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
It's taken a long time. | Ama buraya gelebilmek çok uzun sürdü. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
We'll soon get on and grow rich with our efforts. | Bu çabaların sonunda çok yakında işleri düzeltip, zengin olacağız. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
It's taken a long time. | Çok zamanımızı aldı. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Papa, look, it's us. | Biz geldik baba. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Mother, look. Oh, it's you. | Anne, biz geldik. Siz miydiniz?. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
But I baked a cake. | Ama sadece kekimiz var. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
A car, I can't believe it. | İnanamıyorum araba almışsınız. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
You haven't gone into debt for it? | Borçlanmadınız mı? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
People are buying more watches and jewellery than ever before. | Artık insanlar daha fazla saat ve altın alıyor. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Isn't that right? Things are looking up. | Öyle değil mi? Evet anne. İşler yolunda. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
We're hoping to buy Kahn's flat upstairs... | Kahn'ın üst kattaki dairesini de almayı düşünüyoruz. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...so we have the whole house. | O zaman tüm ev bizim olur. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
You know, the Jew living upstairs... | A dam Yahudi. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
We think he'll sell. | Zorluk çıkarmadan satacağını düşünüyoruz. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Things aren't so rosy for the Jews. | Bu sıralar Yahudiler için hayat güllük gülistanlık değil. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I'm expecting. | Bir de bebek istiyoruz. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
A car and a house... | Ev, araba, bir de bebek. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...and a baby, too; all at once. | Hepsini birden nasıl karşılayacaksınız? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
You're only young once, Mother. | Dünyaya bir kere geliyoruz anne. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
You're right, Pauline. | Sen de haklısın, Pauline. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Robert says we should enjoy life. | Robert, hayatın zevkini çıkarmamız gerektiğini söylüyor hep. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Who knows what may come? | Yarın ne olacağını kim bilebilir ki? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I'll tell you what's coming today. | Ben söyleyeyim sana yarın ne olacağını. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...I've been lucky enough to find a wife... | Senin de gurur duyacağın... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...you'll be proud of. | ...bir eş buldum kendime. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Born in Berlin, she's naturally proud of stature... | Berlin'de doğmuş. Endamı yerinde. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...and elegant in posture. | Sağlam kişilikli. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
She's got a brain, too. | Ayrıca çok da zeki. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Lucie is from the best metropolitan circles. | Lucie'nin fazlasıyla elit bir çevresi var. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
She has wealth and a car... | Malvarlıklı. Arabası da var. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...in which we shall arrive to see you on Sunday, 9th April. | 9 Nisan günü birlikte sizi görmeye gelebiliriz. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Please welcome her into the family circle... | Lütfen onu ailemize kabul edin. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...for marriage has cured my ill health. | Onunla evlenmek beni iyileştirdi. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Isn't it wonderful that we live in times... | Artık nereli olurlarsa olsunlar... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...in which one's origin no longer matters... | ...insanların birlikte olabilmeleri ve bazı şeylerin değişmesi... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...and where everything is starting to get better? | ...sizce de çok harika değil mi? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Love from your Eduard. | Eduard'dan sevgilerle. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Today is the 9th of April. | Bugün 9 Nisan. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
When I heard your car, I thought it was Eduard and his new wife. | Sizin arabanın sesini duyduğumda, Eduard ve karısı geldi sandım. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Beautiful. | Ne kadar güzel. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
The Rhineland is the nicest country I know. That's true, Eduard. | Rhineland şimdiye kadar gördüğüm en güzel kasaba. Gerçekten Eduard. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
My mother and I aren't on speaking terms now. | Annem ile artık görüşmüyoruz ama... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
We were on holiday once at Usedom. That was nice, too. | Bir keresinde Usedom'a tatile gitmiştik. Orası da güzeldi. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
But not as nice as this. | Ama burası kadar olamaz. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Your home must be like summer holidays all year long. | Senin memleketinde yaşamak, tüm yılı bir tatil köyünde geçirmeye benzer. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Lucie, strictly speaking, the Rhine... | Lucie, Rhineland... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
These are only the Hunsr�ck foothills. | Bu gördüğün sadece Hunsrück dağının etekleri. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
It goes up higher. | Orası daha yukarıda. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
And the lovely vineyards there. | Şu üzüm bağlarına bak. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Yes, vineyards all around. | Evet buralarda üzüm bağı vardır hep. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
But up there, the wind blows. | Şu yukarılarda çok rüzgar olur. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
We're used to it, but it's too cold for grapes. | Biz alışkınız ama üzümler için pek iyi olmuyor. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
It's often much too cold up there in the Hunsr�ck. | Hunsrück'ün etekleri genelde çok soğuk olur. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Or, rather, far too cold altogether. | Hem çok uzak, hem çok soğuk. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
So what's planned on your father's estates? | Peki ya babanın gayrimenkullerini ne yapmayı planlıyorsunuz? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Estates... well... | Gayrimenkuller. Tabii. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
We have to import a lot of fertilizer because of the soil. | Bu toprağın yapısı nedeniyle çok fazla gübre ihtiyacı doğuyor. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
We get saltpetre from Chile and guano from Peru. | Biz Şili'den güherçile Peru'dan da guano alıyoruz. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
You know guano? It's bird droppings. | Guano ne biliyor musun? Kuş gübresi. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
A hundred years old, lying about on South American islands. | Güney Amerika adalarında yaşayan kuşların. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Know what I mean? | Ne düşünüyorum biliyor musun? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 |