Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 1377
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Would you like to see our boy's photo album? | Oğlumuzun fotoğraflarını görmek ister misiniz? | A i deul-1 | 2011 | |
| Where was it? | Neredeydi? | A i deul-1 | 2011 | |
| Mother, please. | Hey, sen, içeri geç çabuk. | A i deul-1 | 2011 | |
| My son was a good kid. | Oğlum iyi bir çocuktu. | A i deul-1 | 2011 | |
| He got along well with other kids too. | Diğer çocuklarla da iyi anlaşırdı. | A i deul-1 | 2011 | |
| Did you get new flooring? | Yeni bir döşeme mi yaptırdınız? | A i deul-1 | 2011 | |
| We'd like to meet the other parents too. | Diğer ebeveynlerle de görüşmek isteriz. | A i deul-1 | 2011 | |
| They've been through a lot. | Çok şey yaşadılar. | A i deul-1 | 2011 | |
| I don't think they'll want to. | İsteyeceklerini sanmıyorum. | A i deul-1 | 2011 | |
| I think someone the children knew is behind all this. | Sanırım tüm bunların arkasında çocukların tanıdığı biri var. | A i deul-1 | 2011 | |
| Someone they knew? | Tanıdıkları biri mi? | A i deul-1 | 2011 | |
| You mean someone in the neighborhood? | Mahalleden biri mi demek istiyorsunuz? | A i deul-1 | 2011 | |
| Maybe, maybe not. | Olabilir de olmayabilir de. | A i deul-1 | 2011 | |
| Just someone who knew the kids. | Çocukların tanıdığı biri yalnızca. | A i deul-1 | 2011 | |
| I thought the kids went out early in the morning, | Çocukların sabah erkenden gittiklerini ve... | A i deul-1 | 2011 | |
| and got kidnapper in the mountain. | ...dağda kaçırıldıklarını sanıyordum. | A i deul-1 | 2011 | |
| And sensed something. | ...ve içine kötü hisler doğdu. | A i deul-1 | 2011 | |
| You once received a call from Jong ho? | Jong ho'dan bir kez telefon almıştınız, değil mi? | A i deul-1 | 2011 | |
| Yes. Two months after they disappeared | Evet. Kaybolmalarından iki ay sonra. | A i deul-1 | 2011 | |
| All calls were being recorded and tracked? | Tüm aramalar kaydedilip izleniyor muydu? | A i deul-1 | 2011 | |
| If you press the hook button like this | Eğer çengele böyle basarsanız... | A i deul-1 | 2011 | |
| it starts the tracking. | ...izlemeye başlar. | A i deul-1 | 2011 | |
| But my wife pressed it like this, | Ancak karım ahizeyle birlikte böyle bastı... | A i deul-1 | 2011 | |
| with the receiver so it slipped off. | ...o da içeri kaçtı. | A i deul-1 | 2011 | |
| So, it wasn't pressed? | Yani, basılmadı mı? | A i deul-1 | 2011 | |
| She regrets it forever. | Bundan hep pişmanlık duydu. | A i deul-1 | 2011 | |
| My wife and everyone say it was Jong ho. | Karım ve başka herkes onun Jong ho olduğunu söyledi. | A i deul-1 | 2011 | |
| But the police said it's too short | Ancak polis kaydın çok kısa olduğunu söyledi. | A i deul-1 | 2011 | |
| Here are the tapes. | İşte bantlar. | A i deul-1 | 2011 | |
| Could I use the toilet? | Tuvaleti kullanabilir miyim? | A i deul-1 | 2011 | |
| Actually could you wait here? | Aslında burada bekleyebilir misiniz? | A i deul-1 | 2011 | |
| I have to go to the toilet too. | Benim de tuvalete gitmem gerekiyor. | A i deul-1 | 2011 | |
| I'm in the next stall. | Ben yan bölmedeyim. | A i deul-1 | 2011 | |
| Back then, Jong ho's older sister wrote a letter to the president | O sıralarda Jong ho'nun ablası Başkan'a kardeşini bulması için... | A i deul-1 | 2011 | |
| to find her little brother. | ...bir mektup yazdı. | A i deul-1 | 2011 | |
| And my wife? | Karım mı? | A i deul-1 | 2011 | |
| She couldn't stop crying for days... | O... günlerce ağlayıp durdu... | A i deul-1 | 2011 | |
| I'll try talking to Won gil's father. | Won gil'in babasıyla konuşmaya çalışırım. | A i deul-1 | 2011 | |
| I'd appreciate that. | Minnettar olurum. | A i deul-1 | 2011 | |
| Why didn't I think of that? | Bunu neden düşünemedim? | A i deul-1 | 2011 | |
| The kids never went to the mountain! | Çocuklar dağa hiç gitmedi! | A i deul-1 | 2011 | |
| Then what about the testimony? | Ya yeminli ifadeler o halde? | A i deul-1 | 2011 | |
| That witness didn't even know what the kids looked like. | O tanık çocukların neye benzediğini bile bilmiyordu. | A i deul-1 | 2011 | |
| That's groundless. | Tamamen asılsız. | A i deul-1 | 2011 | |
| He was very edgy over the toilet, wasn't he? | Tuvaletin yanında oldukça tedirgindi, değil mi? | A i deul-1 | 2011 | |
| Jong ho's father? | Jong ho'nun babası mı? | A i deul-1 | 2011 | |
| And? | Bağırsaklarım... | A i deul-1 | 2011 | |
| Soon after I started peeing, he said I have to go, too. | Ben tuvalete gittikten hemen sonra o da tuvalete geçmek zorunda olduğunu söyledi. | A i deul-1 | 2011 | |
| He wanted us to hear that. | Bizi dinlemek istedi. | A i deul-1 | 2011 | |
| That's being too subjective. No! Listen. | Bu çok farazi oldu. Hayır! Dinle. | A i deul-1 | 2011 | |
| The next stall was women's but he still went in. | Yan tuvalet kadınlara aitti ama yine de girdi. | A i deul-1 | 2011 | |
| Then he kept on talking to me. | Sonra benimle konuşup durdu. | A i deul-1 | 2011 | |
| People in the country are usually cautious around strangers. | Bu ülkedeki insanlar yabancıların yanında genellikle çekingendir. | A i deul-1 | 2011 | |
| He probably felt uncomfortable with a professor and producer. | Muhtemelen aniden ortaya çıkıp, tuvaletini kullanan bir profesör ve... | A i deul-1 | 2011 | |
| Suddenly showing up and using his toilet. | ...bir yapımcıyla birlikte olmaktan tedirgin oldu. | A i deul-1 | 2011 | |
| 35 seconds. | 35 saniye. | A i deul-1 | 2011 | |
| How long does it usually take to pee? | Çiş yapmak genelde ne kadar sürer? | A i deul-1 | 2011 | |
| Who counts that? | Bunu kim hesaplar ki? | A i deul-1 | 2011 | |
| Assuming it takes 35 to 40 seconds... | Farz edelim 35 40 saniye sürsün... | A i deul-1 | 2011 | |
| Then from the toilet... | O halde tuvaletten... | A i deul-1 | 2011 | |
| This is the toilet, This is the front gate. | Bu, tuvalet olsun, bu da ön kapı. | A i deul-1 | 2011 | |
| From the toilet... | Tuvaletten... | A i deul-1 | 2011 | |
| One two three four... | 1, 2, 3, 4... | A i deul-1 | 2011 | |
| Five six seven eight... | 5, 6, 7, 8... | A i deul-1 | 2011 | |
| Nine, ten, eleven, twelve... | 9, 10, 11, 12... | A i deul-1 | 2011 | |
| Thirteen, fourteen, fifteen! | 13, 14, 15! | A i deul-1 | 2011 | |
| Sixteen. | On altı. | A i deul-1 | 2011 | |
| It takes 17 seconds for 16 steps. | On altı adım 17 saniye alıyor. | A i deul-1 | 2011 | |
| It took about 40 seconds to pee. | Çiş yapmak yaklaşık 40 saniye sürdü. | A i deul-1 | 2011 | |
| Add 17, it's 57 seconds. | 17 ekle, eder 57 saniye. | A i deul-1 | 2011 | |
| When my foot hit the top... | Ayağım son basamağa vardığında... | A i deul-1 | 2011 | |
| Won gil's father... Let's subtract. | Won gil'in babası... Hadi geriye doğru çıkaralım. | A i deul-1 | 2011 | |
| Let's say it took him 8 seconds to reach me. | Diyelim ki bana yetişmesi 8 saniyesini aldı. | A i deul-1 | 2011 | |
| 57 minus 8 is 49. | 57'den 8 çıkarırsak, kalır 49. | A i deul-1 | 2011 | |
| An adult taking dump in only 49 seconds? | Bir yetişkin çişini sadece 49 saniyede mi yapar? | A i deul-1 | 2011 | |
| Is it a crime to poop quickly? | Acele sıçmak suç mu? | A i deul-1 | 2011 | |
| Why are you so pessimistic? | Neden o kadar kötümsersin? | A i deul-1 | 2011 | |
| Think about it. | Düşün bir. | A i deul-1 | 2011 | |
| We have to be precise and objective. | Kesin ve objektif olmalıyız. | A i deul-1 | 2011 | |
| Scientific evidence is what I go by. | Ben bilimsel kanıtlara bakarım. | A i deul-1 | 2011 | |
| How about this? | Şuna ne dersin? | A i deul-1 | 2011 | |
| Freaky, isn't it? | Garip, değil mi? | A i deul-1 | 2011 | |
| Why would he get so tense over me using his toilet? | Neden tuvaleti kullandığım için o kadar gerginleşti? | A i deul-1 | 2011 | |
| Maybe something is in the toilet. | Belki tuvalette bir şey vardır. | A i deul-1 | 2011 | |
| Maybe it's your imagination? | Belki senin hayal gücündür? | A i deul-1 | 2011 | |
| You call yourself a producer? | Sen kendine yapımcı mı diyorsun? | A i deul-1 | 2011 | |
| Use your imagination. | Hayal gücünü kullan. | A i deul-1 | 2011 | |
| Jong ho's father was startled when I went to the toilet. | Jong ho'nun babası, tuvalete gittiğimde yerinden sıçradı. | A i deul-1 | 2011 | |
| And that granny. | Üstelik şu büyükanne... | A i deul-1 | 2011 | |
| Cut two? What was that? | İkiyi kesti? O neydi öyle? | A i deul-1 | 2011 | |
| What was she trying to tell us? | Bize ne söylemeye çalışıyordu? | A i deul-1 | 2011 | |
| It means, | Anlamı... | A i deul-1 | 2011 | |
| You two are fired! | ...siz ikiniz kovuldunuz! | A i deul-1 | 2011 | |
| Must you be so pessimistic? | Bu kadar kötümser olmak zorunda mısın? | A i deul-1 | 2011 | |
| You know... | Düşünüyorum da... | A i deul-1 | 2011 | |
| We may be living in a pretty cruel world, | ...belki oldukça zalim bir dünyada yaşıyoruz ama yine de... | A i deul-1 | 2011 | |
| but let's try to have some heart for the people. | ...insanlara biraz şefkat duymaya çalışalım. | A i deul-1 | 2011 | |
| Got it, KANG? | Anladın mı Kang? | A i deul-1 | 2011 | |
| That was good. | Bu harikaydı. | A i deul-1 | 2011 | |
| Thanks for the meal. It's cash only' here. | Yemek için teşekkürler. Burada kart geçmez, sadece nakit. | A i deul-1 | 2011 |