Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 178887
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Come on, you lads.! War is come to Europe.! | Gelin gençler. Savaş yaklaşıyor! | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
My brother wants tojoin.! | Kardeşim orduya katılmak istiyor! | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
If you're here to plead his case, you've made a wasted journey. | Onu savunmak için geldiysen gününü boşa harcamış olursun. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Mr. Osborne, we're on the brink of war. | Bay Osborne, savaşın eşiğindeyiz. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Should anything happen to George, you'd never forgive yourself if you hadn't parted in charity. | George'a bir şey olursa barışmadığınız için kendinizi asla bağışlamazsınız. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
May I not take him a message from you? Please. | Ona sizden bir mesaj götürebilir miyim lütfen? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Let him only come home to his old room and things will be as they were before. | Eve gelsin, eski odası ve eşyaları bıraktığı gibi olacak. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
They cannot be. | Bıraktığı gibi olamaz. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Why not, if I say they can? Because... | Neden? Ben olur diyorsam? Çünkü... | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
George married Miss Sedley this morning. | ...George bu sabah Bayan Sedley'le evlendi. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
I go from here to their wedding breakfast. | Buradan onların düğün kahvaltısına gideceğim. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Will you not come with me? | Benimle gelmez misiniz? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Welcome, Mr. Sedley. Sedley. Welcome home. | Hoş geldiniz Bay Sedley. Sedley, eve hoş geldin. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Crawley. Righto. | Size bir mesaj var efendim. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Mrs. Crawley. So, | Bayan Crawley. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
have you found many changes since your last visit from India? | Hindistan'dan son gelişinizden beri çok değişiklik olmuş mu? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
And one in particular that I regret very much. | Ve özellikle pişman olduğum bir tanesi var. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Dobbin.! Osborne.! | Dobbin, Osborne. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
There's news here for all of us. It's the order for Belgium. | Hepimiz için bir haber var. Belçika'ya gidiş emri. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
We embark next week. | Haftaya yola çıkıyoruz. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Men need war like the soil needs turning. I'll enjoy it! | Erkeklerin savaşa ihtiyacı var. Büyük keyif alacağım. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
You're surely not going over there in your condition? | Her halde bu durumda gitmezsiniz. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Of course I'm going! Why should the men have all the fun? | Elbette gideceğim. Neden her zaman erkekler eğlensin? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
And didn't Eleanor of Aquitaine ride into battle pregnant and bare breasted? | Aquitaine'li Eleonor hamileyken at sırtında savaşa gitmedi mi? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
By Gad, if there's a woman alive who could do the same, it's you.! | Aynını yapabilecek bir kadın varsa o kesinlikle sensin. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Be careful of the model, Mrs. Crawley. | Modele dikkat Bayan Crawley. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Queen Eleanor was locked up by her husband. | Kraliçe Eleanor kocası tarafından hapsedildi. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
And emerged from her prison to govern England. | Ve İngiltere'yi yönetmek için hapisten çıktı. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
What about you, Sedders? Will you be joining us on our little excursion? | Ya siz Sedders? Bu yolculukta bize katılmaya niyetiniz var mı? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
If it weren't for my duties in India, I'd be over there like a shot. Oh yes.! | Hindistan'daki görevim olmasa gelirdim. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
I'll go. You cannot. | Ben gideceğim. Gidemezsiniz. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Well, why shouldn't she? She can keep Becky company. | Neden gidemesin? Becky'ye arkadaşlık eder. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
To victory! Victory! | Zafere! Zafere! | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Victory! To victory. | Zafere! | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
We won't know anyone. Whose fault is that? | Kimseyi tanımayacağız. Kimin suçu? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
If you would only put yourself out to be civil once in a while. | Arada bir çaba göster. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
The Crawleys have been here no longer than us, and Mrs. Crawley's the talk of the town. | Crawley'ler de bizim kadar yeni ama Bayan Crawley tüm şehrin dilinde. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Is that what you would have me be, the "talk of the town"? | Benden istediğin bu mu? Şehrin dilinde olmam mı? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Here comes the famous Mrs. Crawley. | İşte ünlü Bayan Crawley. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Why she is famous is a mystery to me. | Neden ünlü, merak ediyorum. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Why does everyone receive her, as for General Tufto? | Neden herkes onu kabul ediyor? General Tufto gibi. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
He must find her command of French useful. | Fransızcasını yararlı buluyordur. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
I know I should. A real lady wouldn't speak it half as well. | Yapmam gerekirdi, biliyorum. Gerçek bir leydi o kadar bilemez. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Hush, my dear. Lady Darlington. Lady Bareacres. | Sus tatlım. Leydi Darlington. Leydi Bareacres. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Good evening, Mrs. Crawley. Good evening. | İyi akşamlar Bayan Crawley. İyi akşamlar. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
You're making an exhibition of yourself. | Kendini teşhir ediyorsun. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Good evening. Good evening. | İyi akşamlar. İyi akşamlar. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Can I leave you in charge? I see some sheep that need shearing. | Yetkiyi sana bırakabilir miyim? Kırpılması gereken koyunlar var. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Go. You manage our income, and I'll see to your career. | Git. Gelir senin, kariyer benim işim. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
George, I feel... I feel sick. | George, midem bulanıyor. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
General Tufto. Mrs. Crawley. | General Tufto. Bayan Crawley. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Can I tempt you with some refreshment? That would be delightful. | Bir şey içer miydiniz? Bu harika olur. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Mrs. Crawley. Yes, good evening. | Bayan Crawley. İyi akşamlar. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
I hope your dance card isn't quite filled yet. | Umarım dans kartınız tamamen dolmamıştır. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Hardly. I've just arrived. I am the early bird, then. | Pek değil. Yeni geldim. Demek erken kalkan kuş benim. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
And I, presumably, the worm? | Bu durumda ben de yutacağınız solucan mı oluyorum? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
General Tufto, this is Captain Osborne of the Ninth. | General Tufto, bu Dokuzuncu Alay'dan Yüzbaşı Osborne. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
That is Osborne with an "E." Make sure you spell it right... | Sonu "E" ile. Doğru hecelediğinizden emin olun. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
If only spelling was my forte. | Keşke hecelemek en güçlü yanım olsaydı. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
My dear, please. Thank you. | Tatlım, lütfen. Teşekkür ederim. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Would you like me to fetch you some water? Or a chair? | Biraz su getirmemi ister misiniz? Ya da bir sandalye? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Or a doctor? | Ya da bir doktor? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Is Amelia all right? | Amelia iyi mi? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
I expect so. Dobbin's with her. | İyi olmalı. Dobbin yanında. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Shouldn't you have more care of her now? | Daha çok ilgilenmeniz gerekmez mi? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
You mean, now that yet another rope has come to bind me? | Yani beni bağlayacak yeni bir ip gelmek üzereyken mi? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
You're not like Amelia, Mrs. Crawley. | Siz Amelia gibi değilsiniz Bayan Crawley. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Nothing will quench your fire. | Ateşinizi hiçbir şey söndüremez. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Captain Osborne. | Yüzbaşı Osborne... | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Will you fetch me my shawl and my nosegay? | ...şalımı ve çiçeğimi getirebilir misiniz? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
I wish you'd let me come with you. No. I mean it. Go back at once. | Keşke gelmeme izin verseniz. Hayır, ciddiyim. Hemen geri dönün. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
I'll tell George you're safe. Don't. | Güvende olduğunuzu George'a söylerim. Yapmayın. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
It will only annoy him that I've left the ball early. | Balodan erken ayrılmış olmam sadece canını sıkar. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
But why did he bring you at all? | Peki ama sizi neden getirdi? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Just tell me you're happy. | Mutlu olduğunuzu söyleyin bana. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
We're happy enough. | Yeterince mutluyuz. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
How prettily the Duchess has arranged things. | Düşes her şeyi ne güzel düzenlemiş. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
She always does. Or don't you go to her parties back in England? | Hep yaptığı gibi. İngiltere'de onun partilerine gitmez miydiniz? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
No matter. We won't know her back in London. | Önemli değil. İngiltere'ye dönünce onu tanımayacağız. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
I see you've been busy. Very. | Meşgul görünüyorsun. Çok. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Osborne. Crawley. | Osborne. Crawley. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Ready for a hand or two of cards? | Bir iki el oyuna hazır mısın? | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
If Mrs. Crawley... Of course. | Eğer Bayan Crawley... Elbette. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
I'll leave you to it, gentlemen. | Sizi baş başa bırakayım beyler. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
George, don't drink anymore. Nonsense, Dobbs. | George, içme artık. Saçmalama Dobbs. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Come and have a drink yourself, and light up your lantern jaw. | Gel ve bir tane de sen iç. | Vanity Fair-1 | 2004 | ![]() |
Ah.! | Amin. | Vanity Fair-2 | 2004 | ![]() |
Pitt! | Bunlar ve verdiği diğer nimetler için. Pitt. | Vanity Fair-2 | 2004 | ![]() |
Your Grace. My lords, ladies and gentlemen. | Ekselans, lordlarım, leydilerim ve beyler. | Vanity Fair-3 | 2004 | ![]() |
The enemy is past the River Sambre and our left is already engaged. | Düşman Sambre nehrini geçti ve sol kanadımız çatışmaya girdi bile. | Vanity Fair-3 | 2004 | ![]() |
We march in three hours. | Üç saat içinde hareket ediyoruz. | Vanity Fair-3 | 2004 | ![]() |
Becky! Rawdon! Rawdon! | Rawdon! Rawdon! | Vanity Fair-3 | 2004 | ![]() |
I'm not afraid, but I'm a big target for a shot. | Korkmuyorum ama bir kurşun için fazla büyük bir hedefim. | Vanity Fair-3 | 2004 | ![]() |
And if I should go down, I want you to know what there is. | Bana bir şey olursa maddi durumu bilmeni istiyorum. | Vanity Fair-3 | 2004 | ![]() |
I've had a good run here, so you've a wad of money. | Burada iyi kazandım, bol paran var. | Vanity Fair-3 | 2004 | ![]() |
There's a horse left to sell, and... | Ve satılacak bir at kaldı. | Vanity Fair-3 | 2004 | ![]() |
well, those trunks are worth 30 alone. | O sandıkların değeri 30 kadar. | Vanity Fair-3 | 2004 | ![]() |
You mean, we owe 30 on them. | Yani onlar için 30 mu borçluyuz? | Vanity Fair-3 | 2004 | ![]() |
Well, I'll wear me old uniform, so you can sell the new one. | Eski üniformamı giyeceğim. Böylece yenisini satabilirsin. | Vanity Fair-3 | 2004 | ![]() |
What with the saddles, guns, rings and... | Ayrıca eyerler, silahlar, yüzükler ve... | Vanity Fair-3 | 2004 | ![]() |