Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 189
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Sweetie? | Hayatım? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Rabbi Goldstein called. | Haham Goldstein aradı. | 18 to Life-1 | 2010 | |
He's heading out of town so he can't make it do dinner next week. | Şehirden ayrılıyormuş önümüzdeki hafta gelemeyecek. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Oh, there is a God. | Tanrı varmış. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Hm? | Ne? | 18 to Life-1 | 2010 | |
And the rabbi must be busy with said deity. | Haham Tanrıyı anlatmakla meşgul olması gerekiyor | 18 to Life-1 | 2010 | |
So instead, I asked him if he could make it to dinner tonight, | Onun yerine bende bu akşam gelebilir misin diye sordum, | 18 to Life-1 | 2010 | |
and he said yes! | ve evet dedi! | 18 to Life-1 | 2010 | |
Ah! Here comes my famous kuegel! | En sevdiğim erişte pudingi geliyor! | 18 to Life-1 | 2010 | |
Hello, Tom. | Naber, Tom. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Looking for this? | Bunu mu arıyorsun? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Phil. Neighbour's Genitalia. | Kime: Phil'e. Konu: Komşunun cinsel organı. | 18 to Life-1 | 2010 | |
As your friend Ben never went through with the ceremonial circumcision... | Arkadaşın Ben sünnet töreniyle kabul edilmediği gibi... | 18 to Life-1 | 2010 | |
No, no! That's the wrong letter! | Hayır, dur, o yanlış mektup | 18 to Life-1 | 2010 | |
You quit college! Hm? | Okulu bırakmışsın! doğru mu? | 18 to Life-1 | 2010 | |
You've been lying to us all! | Sen bize bunca zamandır yalan söylemişsin! | 18 to Life-1 | 2010 | |
I've been lying? | Yalan mı söyle mişim? | 18 to Life-1 | 2010 | |
You're not even Jewish! | Hiç bir zaman yahudi olmamışsın! | 18 to Life-1 | 2010 | |
That is none of your business! | Bu seni ilgilendirmez! | 18 to Life-1 | 2010 | |
What were you thinking? You might as well stab your mother in the heart. | Ne düşünüyordun? Annenin kalbine indirebilirsin. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Or prick you in the | veya biraz kesilebilir senin .... | 18 to Life-1 | 2010 | |
STAY on the topic at hand. | Konuyu sakın değiştirme. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Bill Gates never went to college. | Bill Gates hiç üniversiteye gitmedi. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Warren Buffet never went to college. | Warren Buffet hiç üniversiteye gitmedi | 18 to Life-1 | 2010 | |
They both did, genius. | İkiside gitti seni çok bilmiş. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Something you would probably learn | Belki bir şeyler öğrenebilirdin | 18 to Life-1 | 2010 | |
if you actually went to college! | üniversiteye gitmiş olsaydın! | 18 to Life-1 | 2010 | |
Please don't tell Mom. I haven't even told Jessie yet. | Lütfen anneme söyleme. Henüz daha Jessie'ye söylemedim. | 18 to Life-1 | 2010 | |
There's one thing I was hoping you would learn | Tek bir şey öğreneceğini ummuştum | 18 to Life-1 | 2010 | |
and that is that honesty is the anchor for any good marriage. | oda iyi bir evliliğin sebebinin dürüstlük olduğu. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Where was I supposed to learn that, Dad? From you? | Onu nerden öğrenmem gerkiyordu, baba? Senden mi? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Judith. I thought you were shopping. | Judith. Alış verişte olduğunu düşünüyordum. | 18 to Life-1 | 2010 | |
I forgot my purse. | Cüzdanımı unutmuşum. | 18 to Life-1 | 2010 | |
What's going on here, boys? | Çocuklar burada ne oluyor? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Absolutely nothing. | Kesinlikle bir şey olmuyor. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Gee fellas, who died? | Hayırdır dostum, kim öldü? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Me. In about ten minutes. | Ben. On dakika içinde öleceğim. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Rabbi Goldstein's on his way. | Haham Goldstein yolda. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Yeah, I heard. Tara got us an invite. | Evet duydum. Tara bizide davet ettirmiş. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Front row seats, right in the splash zone. | Ön sıradan, sıçrama bölgesinin sağından. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Splash zone. | Sıçrama bölgesi. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Yeah, yuck it up, chuckle heads. | Evet gülün eğlenin budalalar. | 18 to Life-1 | 2010 | |
What does that mean? If I go down, I'm bringing both of you with me. | Eğer ben batarsam ikinizide benimle beraber batırırım. | 18 to Life-1 | 2010 | |
He's mad old. Maybe he won't recognize you. | Baya yaşlı. Belki seni tanımayacak. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Benjamin Bellow! | Benjamin Bellow! | 18 to Life-1 | 2010 | |
I'd recognize that face anywhere! Heh heh heh. | Bu yüzü her yerde tanırım. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Course it wasn't your face that I saw last, was it! | Tabiki son gördüğüm yüz seninse değilmi! | 18 to Life-1 | 2010 | |
Hey, wait a minute. | Bir dakika | 18 to Life-1 | 2010 | |
You never finished your conversion. | Dinini tam olarak değiştirmemiştin. | 18 to Life-1 | 2010 | |
You can't be the man that married Judith. | Judith ile evli olan sen olamazsın. | 18 to Life-1 | 2010 | |
He's not. I am. | O değil, benim. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Hi. Phil, Judith's husband. | Merhaba, ben Phil Judith'in kocası. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Pleased to meet you. | Memnun oldum. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Shazam! | Zeus'un gücü adına! | 18 to Life-1 | 2010 | |
Ben was kind enough to set us up on a date, | Ben bize bir buluşma ayarlayacak kadar nazikti, | 18 to Life-1 | 2010 | |
and the rest, as they say, is history. | ve kalanı, söylediklerine göre tarihti. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Oh boy. | Çocuklar. | 18 to Life-1 | 2010 | |
What a mitzvah! | ne güzel sevap! | 18 to Life-1 | 2010 | |
Oh, huge mitzvah. | Çok büyük sevap. | 18 to Life-1 | 2010 | |
And to think that Ben's daughter Jessie married my son Tom over here. | ve dahası Ben'nin kızı Jessie oğlum Tom'la evli olarak burada yaşıyor. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Oh hey, Tom, why don't you take the rabbi and show him the garden? | Tom, neden Haham'a bahçeyi göstermiyorsun? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Oh good! Yeah, that'd be great. Come, Rabbi. Follow me. | Harika, evet bu çok iyi olur. Buyrun Haham. Beni takip edin. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Are you high? | Uyuşturucu mu aldın sen? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Yeah. A little. | Evet, biraz. | 18 to Life-1 | 2010 | |
But this isn't about me. | Ama bu benim hakkımda değil. | 18 to Life-1 | 2010 | |
This is about you and saving your marriage. | Bu sen ve evliliğinin kurtulması ile ilgili. | 18 to Life-1 | 2010 | |
And my meat. | ve benim etim. | 18 to Life-1 | 2010 | |
All we have to do is keep up the illusion till after dinner. | Bütün yapmamız gereken bu aldatmacayı akşam yemeğinin sonuna kadar devam ettirrmemiz.. | 18 to Life-1 | 2010 | |
This has gotta be the dumbest idea you've ever had! | Bu senin en salak fikrin olmalı! | 18 to Life-1 | 2010 | |
A, this is not the dumbest idea I've ever had. | İlk olarak bu benim en salak fikrim değil. | 18 to Life-1 | 2010 | |
And B... | ve ikinci... | 18 to Life-1 | 2010 | |
What was the other thing you said? | Diğer söylediğin şey neydi? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Come the Rabbi. | Buyrun Haham. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Oh, Tara. | Tara. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Thank God. | Şükürler olsun. | 18 to Life-1 | 2010 | |
I was afraid you'd take horribly ill and not be able to make it. | Çok kötü hastalanmandan ve gelemiyeceğinden korkuyordum. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Oh look, paper plates and plastic cutlery. | Baksana, kağıt tabaklar ve plastik çatal bıçak takımı | 18 to Life-1 | 2010 | |
Classy and wasteful. | Zarif ve müsrif. | 18 to Life-1 | 2010 | |
It just so happens that the Rabbi keeps kosher and we do not. | Haham için özenle hazırlandı bizim için değil. | 18 to Life-1 | 2010 | |
It's a religious observance. | Bir dini adet bu. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Good to know the trees you killed will go to heaven, hm? | Öldürdüğünüz ağaçların cennete gideceğini bilmek iyi oldu. | 18 to Life-1 | 2010 | |
We brought cookies for dessert. | Tatlı için kurabiye getirdik. | 18 to Life-1 | 2010 | |
There were more but Dad ate them and then claimed it wasn't him. | Daha fazla vardı ama babam yedi ve yediğini inkar etti. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Thank you, Jessie. | Teşekkürler, Jessie. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Why don't you and your refugee friend set the table? | Sen ve mülteci arkadaşın neden masayı hazırlamıyorsunuz? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Why are you trying to brainwash my daughter? | Kızımın beynini neden yıkamaya çalışıyorsun? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Tara, I am merely trying to expose her | Tara, ben sadece ona düşünmenin | 18 to Life-1 | 2010 | |
to a different way of thinking. | farklı yollarını göstermeye çalışıyorum.. | 18 to Life-1 | 2010 | |
I mean, she's an open minded, intelligent girl just like... | Demek istediğim O açık fikirli zeki bir kız, aynen şey gibi... | 18 to Life-1 | 2010 | |
Well, there must be somebody. | örnek verilecek birileri olmalı. | 18 to Life-1 | 2010 | |
What was Phil's mother like? | Phil'in annesine ne dersin? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Right this way, Rabbi. Welcome to my humble home! | Burdan buyrun, Haham. Mütevazi evime hoşgeldiniz! | 18 to Life-1 | 2010 | |
Well, I'm delighted to be here. | Burada olduğum için mutluyum. | 18 to Life-1 | 2010 | |
And... what are they doing? | Ve... onlar ne yapıyor? | 18 to Life-1 | 2010 | |
They're making room for appetizers. | Aperatifler için yer açıyorlar. | 18 to Life-1 | 2010 | |
And may I say, Rabbi? | Müsadenizle bir şey söyleyebilir miyim, Haham? | 18 to Life-1 | 2010 | |
Dreidl, dreidl, dreidl. | Dreidl, dreidl, dreidl. | 18 to Life-1 | 2010 | |
I made it out of clay. | Toprağın dışına götürdüm seni. | 18 to Life-1 | 2010 | |
Come my friend, the rabbi; the kitchen's right this way. | Gel arkadaşım Haham, mutfak bu tarafta. | 18 to Life-1 | 2010 | |
You remember Judith, of course. | Judith'i hatırlarsınız elbette. | 18 to Life-1 | 2010 |