Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 193
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
My answer is still no, don't call me about it anymore | Cevabım hâlâ hayır, bundan böyle beni bunun için arama. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Hey, will you protect me? | Baksana, beni korur musun? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You will? | Öyle mi? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I give you my word | Söz veriyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You have to watch over me, promise? | Arkamı kollamak zorundasın, söz mü? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Follow me | Beni izle. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Who did it? Tell them all to come out | Kim yaptı? Söyle ortaya çıksın. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I'll get them all | Hepsinin hakkından geleceğim. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Are we... | Biz şimdi... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Are we going to meet again? Are we going out? | Bir daha görüşecek miyiz? Yani çıkıyor muyuz? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I don't know | Bilmiyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Why not? | Niye? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
How about if we just live together? | Birlikte yaşasak? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Live together? | Birlikte yaşamak mı? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We're both nineteen, wouldn't it be fun? | İkimizde 19 yaşındayız, eğlenceli olmaz mıydı? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
People tend to not think highly of unmarried couples living together | İnsanlar, evli olmayan çiftlerin... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You are going to protect me right? | Beni koruyacaksın, değil mi? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
See you! | Görüşürüz! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
An adult, yet still like a child | Yetişkinler, çocuktan farksızdır. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
A age of transition, we are at that age...nineteen | Tam bir geçiş dönemi, biz o yaştayız... 19 yaşında. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Look! | Bak! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Here wallet is here, she didn't get robbed | Cüzdanı burada, demek ki soyulmamış. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
That's correct, what's this? | Doğru, bu nedir? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Oh, she must have been to a club | Bir kulübe gitmiş olmalı. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
A nightclub that some kids go to | Bazı çocukların gittiği bir gece kulübü. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Where's her cell phone? | Cep telefonu nerede? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I didn't see, maybe she dropped it | Görmedim, belki de düşürmüştür. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Or maybe someone threw it into the river | Veya birisi nehre atmıştır. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We've got a smart one in our hands here | Adamımız çok zeki. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Mom! I don't have any school today!! | Anne! Bugün okul falan yok! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Why do you care? Let me sleep! | Neden ilgileniyorsun? Bırak uyuyayım! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Are you Seo Jeonghun? | Seo Jeonghun sen misin? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Yes, why do you want to know? | Evet, ne bilmek istiyorsunuz? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Do you know Oh Yeongae? | Oh Yeongae'yi tanıyor musun? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Oh Yeongae? | Oh Yeongae mi? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
What'd happened? | Ne oldu? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Her body was found along the river | Cesedi nehir kıyısında bulundu. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
What does my son have to do with it? | Oğlumun bununla ne ilgisi var? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You're going to need to come down to the station | Bizimle karakola gelmeniz gerekiyor. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Around 1:30 last night at the southern end of the Han river | Dün gece 1.30 sularında, Han Nehri'nin güney kıyısında... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
A witness days they saw someone push a young girl into the water | ...bir görgü tanığı, birilerinin genç bir kızı nehre ittiğini söylüyor. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I don't believe it, who would do that to Yeongae? | İnanamıyorum, Yeongae'ye bunu kim yapar? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You two worked together? | Beraber mi çalışıyordunuz? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Yeah, I have been working with Yeongae for six months | Evet, 6 aydır beraber çalışıyoruz. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Were you close? | Yakın mıydınız? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I'm just asking if you were friends, were you? | Arkadaş mısınız diye soruyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We chatted sometimes while we worked... that's it | Çalışırken arada muhabbet ederdik... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Are you a student? | Öğrenci misin? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I'm a freshman at Samhwa University | Samhwa Üniversitesi'nde birinci sınıf öğrencisiyim. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Humanities and cultural studies | Beşeri ve Kültürel Bilimler. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
And what is that? | O da ne? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
The stylist attends to the customer, I help out and learn the tricks | Stilist, müşterinin yeni modeller bulmasına yardım eder. Ve birkaç numara öğreniyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We're referred to as staff | Personel olarak işe başvururuz. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
It doesn't matter now | Artık bir önemi yok. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I talked back to my boss, so she fired me | Patronuma cevap verdim, o da beni kovdu. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I would have done the same, so you were mad? | Ben de aynısını yapardım. Demek ki kızgındın. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Your friend Yeongae was murdered yesterday | Arkadaşın Yeongae dün öldürüldü. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
It's got nothing to do with you? Isn't this your camera? | Seninle ilgisi yok mu? Bu kamera senin değil mi? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Is it yours?! | Senin mi?! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We went out to a club and then... | Kulübe gittik ve sonra... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Home | Eve. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Did you head straight home? | Direkt eve mi gittiniz? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You can't remember? Can't think? | Hatırlamıyor musun? Düşünemiyor musun? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
No! I...ye no! | Hayır! Ben... e hayır! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We went to the river for some fresh air | Temiz hava almak için nehre gittik. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We just talked and went home early | Konuştuk ve erkenden eve gittik. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I mean it, we went home early | Yani eve erken gittik demek istiyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You mean early in the morning | Yani sabahın erken saatlerinden bahsediyorsun. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You don't know anything? Your friend died and you know nothing? | Hiçbir şey bilmiyor musun? Arkadaşın ölüyor ve sen bir şey bilmiyor musun? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
It's unfortunate what happened, she's my classmate but we were never close | Olanlar çok talihsizce, o sınıf arkadaşımdı ama hiç yakın olmadık. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
She's not even really my friend | Sahiden arkadaşım bile değildi. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Is that why she called you everyday? | Bu yüzden mi her gün seni arıyordu? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Tell me who took these photos then! | Öyleyse bu fotoğrafları kimin çektiğini söyle! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Your father is a well known businessman, you shouldn't mess up like this | Baban ünlü bir işadamı... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We looked at Yeongae's call history, she called you at least six times | Yeongae'nin arama geçmişine baktık... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
That's because... | Çünkü... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You are a precious son at your home, I've met mama's boys like you before | Evinin sevgili oğlusun, senin gibi süt çocuklarını daha önce de gördüm. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You can't even go chat up a girl, you follow them around; hiding | Bir kızla konuşamıyorsun bile, saklanarak takip ediyorsun onları. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Take photos of them like a pervert, she probably accused you of stalking her | Sapık gibi fotoğraflarını çekiyorsun, seni muhtemelen onu gözetlemekle suçladı. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
She kept asking to borrow my money | Sürekli borç isteyip durdu. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I work so she thinks I have extra money | Çalıştığım için ekstra param olduğunu sanıyor. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I'm just a staff, hardly earn much | Ben sadece bir çalışanım, zorlukla para kazanıyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I can't even pay my own mom's hospital bills | Öz annemin hastane masraflarını bile ödeyemiyorum! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I told her I didn't have any money | Hiç param olmadığını söyledim ona. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You were lying from the beginning! | Başından beri yalan söylüyorsun! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You weren't close to her, you went home after the club | Ona yakın değildin, kulüpten sonra eve gittin. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I've got an arrest warrant, write up a report | Tutuklama emri çıkaracağım, bir rapor hazırla. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You hopeless fool, I feel so sorry for your parents | Seni ümitsiz aptal, ailen için çok üzülüyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
They pay to send you your classes | Derslerin için para ödüyorlar. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
And all you do is hook up with girls and go to clubs | Ve senin de tek yaptığın, kızlarla gezip tozarak kulüplere gitmek. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
How old are you anyway? How old are you? | Bu arada, kaç yaşındasın sen? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Oh the mama's boy knows how to talk | Ah, süt çocuğu konuşmasını da bilirmiş. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
She's pretty so I took some photos, why don't you trust me? | Tatlıydı ben de birkaç fotoğrafını çektim, bana neden güvenmiyorsun? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Don't trust me then, I did it I killed Yeongae | Güvenme o zaman... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I killed her! Is that what you wanted to hear?! | Onu öldürdüm! Duymak istediğiniz bu mu?! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You're just a kid...already looking for women like this | Sadece bir çocuksun... şimdiden kızlara böyle bakıyorsun. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
What do think you are doing? | Ne yaptığını sanıyorsun? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Don't! | Yapma! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Hurry up! Get them! | Çabuk, yakala onları! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Boys shouldn't be in here... | Erkekler burada olmamalı. | 19 Nineteen-1 | 2009 |