Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 45
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Maybe so the kids don't hurt it. Or vice versa. | Belki de çocuklar zarar vermesin diyedir. Ya da tam tersi. | 12-1 | 2007 | |
Or vice versa, so they don't hurt themselves on it. | Tam tersi derken, yani çocuklar zarar görmesin diye mi? | 12-1 | 2007 | |
It could fall. | Evet, düşebilir çünkü. | 12-1 | 2007 | |
A courthouse isn't... | Bir okulun bitişiğine... | 12-1 | 2007 | |
the best thing to have next to a school. | ...mahkeme binası yapmak, hiç akıl kârı değil. | 12-1 | 2007 | |
It won't fall. | Bu düşmez. | 12-1 | 2007 | |
Even the piano's behind bars and on the rack. | Piyano bile parmaklıklar arkasında ve acı çekiyor. | 12-1 | 2007 | |
The bathroom. | Tuvalet. | 12-1 | 2007 | |
Smart, no? | Becerikliymiş de. | 12-1 | 2007 | |
Why don't you have some? Help yourself, it's for all of us. | Neden biraz almıyorsunuz? Haydi alın, hepsi bizim için. | 12-1 | 2007 | |
What is it, cheese? And tea with lemon. | Nedir o, peynir mi? Bir de limonlu çay. | 12-1 | 2007 | |
Thanks. Thanks anyway. | Teşekkürler. Yine de sağol. | 12-1 | 2007 | |
I have a business lunch at Cafe Pushkin. | Kafe Puşkin'de bir iş yemeğine gideceğim. | 12-1 | 2007 | |
Don't want to spoil my appetite. | İştahım kapansın istemem. | 12-1 | 2007 | |
And this won't take very long, right? | Zaten çok da uzun sürmez herhalde, öyle değil mi? | 12-1 | 2007 | |
I doubt it. It's not that kind of case. | Pek emin değilim. Bu sıradan bir dava değil neticede. | 12-1 | 2007 | |
I agree. | Katılıyorum. | 12-1 | 2007 | |
We have | Elimizde... | 12-1 | 2007 | |
a different kind of case. | ...farklı bir dava var. | 12-1 | 2007 | |
That's an antique. How quaint. | Bu antika. Ne kadar da hoş. | 12-1 | 2007 | |
I had it stashed away. | Güvenli bir yerde saklayayım derken... | 12-1 | 2007 | |
I forgot and didn't exchange it in time. | ...zamanında yenilemeyi unuttum. | 12-1 | 2007 | |
I was so angry... | Çok öfkeliydim... | 12-1 | 2007 | |
Comrades... I mean... | Yoldaşlar... Pardon, beyler... | 12-1 | 2007 | |
...gentlemen. Let's start. | ...demek istedim. Artık başlayalım. | 12-1 | 2007 | |
Yes, comrades, I mean, gentlemen, why don't we start? | Evet, yoldaşlar... Yani beyler, neden başlamıyoruz? | 12-1 | 2007 | |
I don't have much time. | Fazla zamanım yok. | 12-1 | 2007 | |
You in a hurry? | Acelen mi var? | 12-1 | 2007 | |
And how: My train's in an hour. I'm going on tour. | Nasıl olmasın; trenim bir saat sonra kalkıyor. Turneye çıkıyorum. | 12-1 | 2007 | |
This'll take an hour, max. The bathroom... | En fazla bir saat sürer zaten. Tuvalet... | 12-1 | 2007 | |
This one's for the kids. VIPs go over there. | Bu çocuklarınki. VIP'ler diğer tarafa. | 12-1 | 2007 | |
Can anyone tell me... | Biriniz bana... | 12-1 | 2007 | |
...what rhymes with "Julie"? | ..."Julie" ile kafiyeli bir şeyler söyleyebilir mi? | 12-1 | 2007 | |
Julie cruelly. Cruelly? That's no good. | Julie, Sivri dilli. Sivri dilli? Bu pek olmadı. | 12-1 | 2007 | |
It's a beautiful girl named Julie. Julie? | Julie adında güzel bir kız o. Julie? | 12-1 | 2007 | |
Here you go... | Başlayalım... | 12-1 | 2007 | |
Duly. Newly. Unruly. | Gerekli. Yeni. Asi. | 12-1 | 2007 | |
O'Dooley. Fazooli. Babooli. Coolly... | O'Dooley. Fuzuli. Baboli. Şekeri... | 12-1 | 2007 | |
Woolly. | Tiftikli. | 12-1 | 2007 | |
Truly. | Samimi. | 12-1 | 2007 | |
Patchouli. Patchouli? | Meyveli. Meyveli mi? | 12-1 | 2007 | |
Patchouli. Truly. | Yani aromalı. Samimi. | 12-1 | 2007 | |
Mamooli. Pap... | Memeli. | 12-1 | 2007 | |
Oh, God... | Ah, tanrım... | 12-1 | 2007 | |
Is today the 12th? Yeah. | Bugün ayın 12'si değil mi? Evet. | 12-1 | 2007 | |
Where's the TV? Over here? Right there. | Televizyon nerede? Orada mı? İşte orada. | 12-1 | 2007 | |
They're interviewing my mother. | Annem röportaja çıkacak. | 12-1 | 2007 | |
Is she a politician? An actress? | Annen politikacı filan mi? Oyuncu mu? | 12-1 | 2007 | |
It doesn't work? No. | Çalışmıyor? Hayır. | 12-1 | 2007 | |
What is this? That's it. | Bu nedir? İşte bu. | 12-1 | 2007 | |
It doesn't work. | Çalışmıyor. | 12-1 | 2007 | |
Our family has a TV company. LTV. Have you heard of it? | Ailemin bir TV şirketi var. LTV. Duydunuz mu hiç? | 12-1 | 2007 | |
My mother's the president. | Annem onun başkanı. | 12-1 | 2007 | |
I'm the managing director. I help Mom. | Ben de yöneticiyim. Anneme yardım ediyorum. | 12-1 | 2007 | |
So you're an assistant producer. | Yani sen yardımcı yapımcısın. | 12-1 | 2007 | |
Must be a weak stomach... | Hassas bir midesi olmalı... | 12-1 | 2007 | |
Have you ever seen anything like this? Sorry. | Daha önce böyle bir şey gördünüz mü? Affedersin. | 12-1 | 2007 | |
Ever seen one like this? | Böyle bir şey görmüş müydünüz? | 12-1 | 2007 | |
And she's still just a schoolgirl. They must be well fed. | Ve bu kız henüz okullu. İyi beslenmiş demek ki. | 12-1 | 2007 | |
I only saw ones this big once in my life. | Böylesini sadece bir kere gördüm hayatımda. | 12-1 | 2007 | |
On a schoolgirl? What? Heavens, no. | Bir öğrencide mi? Ne? Tanrım tabii ki hayır. | 12-1 | 2007 | |
My mother in law's were about this size. | Kaynanamınki bu boylardaydı. | 12-1 | 2007 | |
We buried her three months ago. | Üç ay önce toprağa verdik. | 12-1 | 2007 | |
Oh, jeez! | Aman tanrım! | 12-1 | 2007 | |
"Schoolmates!" | "Okul arkadaşları" | 12-1 | 2007 | |
"Boys and girls!" | "Oğlanlar ve kızlar!" | 12-1 | 2007 | |
Look what I found. Oh, wow. | Bakın ne buldum. Vay canına!. | 12-1 | 2007 | |
"We sing the same songs" | "Biz de bu şarkıları söylerdik" | 12-1 | 2007 | |
"We read the same books" | "Biz de bu kitapları okurduk" | 12-1 | 2007 | |
Let me see. God. Advanced classes! | Bakıyım. tanrım. Üst sınıflar! | 12-1 | 2007 | |
Forgive me. | Affedin beni. | 12-1 | 2007 | |
I'm sorry. | Üzgünüm. | 12-1 | 2007 | |
I lost my brother because of that junk. | Bu pislik yüzünden kardeşimi kaybettim. | 12-1 | 2007 | |
He was 36! | Daha 36 yaşındaydı! | 12-1 | 2007 | |
Oh, mama! How much misfortune... | Anneciğim! Ne kadar da şanssız... | 12-1 | 2007 | |
I have seen from this junk. | Bu belayı görmüştüm. | 12-1 | 2007 | |
Gentlemen of the jury... Let's get this show on the road. | Sayın jüri üyeleri... Şu işe başlayalım artık. | 12-1 | 2007 | |
Who's leading this parade? | Kim bu gösteriyi yönetmek ister? | 12-1 | 2007 | |
Yes, let's start. Let's go. | Evet, başlayalım artık. Haydi başlayalım. | 12-1 | 2007 | |
Actually, we do have to... | Doğrusu, önce toplantıyı... | 12-1 | 2007 | |
...choose a chairman for our meeting, I mean for our jury. | ...yönetecek bir başkan seçmeliyiz, yani jüriyi. | 12-1 | 2007 | |
You seem to have some experience. You should be our foreman... | Sen bizden daha deneyimli gibisin. Bize liderlik edebilirsin... | 12-1 | 2007 | |
The phone only connects to the boiler room. | Telefon sadece kazan dairesine bağlanıyor. | 12-1 | 2007 | |
If nobody objects... | Eğer kimse sorun etmezse... | 12-1 | 2007 | |
I'd be glad to. | ...bundan mutluluk duyarım. | 12-1 | 2007 | |
So, no need to vote on it, then? | Yani bunu oylamaya gerek yok o zaman? | 12-1 | 2007 | |
As you know, our decision must be, and will be, final. | Bildiğiniz gibi kararımız kesin olmalıdır... | 12-1 | 2007 | |
And not subject to appeal. | Ve itiraz olmamalıdır. | 12-1 | 2007 | |
And so... Attention, please. And so... | Bu nedenle... dikkat edin buraya, lütfen. Bu nedenle... | 12-1 | 2007 | |
...our vote has got to be unanimous. | ...oybirliği olmalıdır. | 12-1 | 2007 | |
We know all that. Let's just do it fast. | Tamam biliyoruz, geçelim bunları. Biraz hızlanalım. | 12-1 | 2007 | |
Make a unanimous decision... and leave. I'm going on tour. | Oybirliğini sağlayalım... ve gidelim. Turneye çıkıyorum. | 12-1 | 2007 | |
We can each make comments one by one. Then we'll vote. | İsterseniz tek tek yorumumuzu yapalım. Sonra da oylamaya geçeriz. | 12-1 | 2007 | |
No, let's vote. It's obvious. | Hayır, hemen oylayalım. Zaten her şey ortada. | 12-1 | 2007 | |
Let's vote now. No comments. | Hadi oylayalım. Yoruma gerek yok. | 12-1 | 2007 | |
Then nobody objects if... No, no. | Eğer kimse itiraz etmiyorsa... Hayır, hayır. | 12-1 | 2007 | |
So, we can... | Peki öyleyse, oylamayı... | 12-1 | 2007 | |
...vote by the usual show of hands, or by paper ballot. | ...her zamanki gibi elle mi yapalım, yoksa oy pusulası mı yapalım? | 12-1 | 2007 | |
No, by hands. Right. | Hayır, elle yapalım. Tamamdır. | 12-1 | 2007 | |
Let's vote. So we'll vote by a show of hands? | Oylayalım. Yani ellerimizi kaldırarak mı oylayacağız? | 12-1 | 2007 |