Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4772
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Attending board meetings and stockholder briefings. | Yönetim toplantılarına ve hissedar bilgilendirmelerine katılmak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver? Hmm? | Oliver. | Arrow-1 | 2012 | |
| You're an adult. | Sen bir yetişkinsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| You can say no. | Nodell kulesi de ne? Bunu nasıl hatırlamazsınız? Hayır diyebilirsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, I tried. | Denedim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Didn't take. | Yemedi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, then don't tell her. | O zaman ona söyleme. | Arrow-1 | 2012 | |
| Show her. | Göster. | Arrow-1 | 2012 | |
| Be the person that you want her to see you as. | Görmesini istediğin kişi ol. | Arrow-1 | 2012 | |
| I have plenty of experience with disapproving parents. | Onaylamayacı aile konusunda tecrübeliyim. | Arrow-1 | 2012 | |
| I have been on the receiving end of your father's disapproval. | Babanın onaylamayacı yönüyle son günlerde meşgulüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| He blames himself more than he blames you. | Senden çok kendini suçluyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| He thinks that, you know, maybe if he and Sarah were closer, | Sarah ile daha yakın olsaydılar... | Arrow-1 | 2012 | |
| she would have told him about the boat trip. | ...kendisine yat turu hakkında konuşmuş olacağını düşünüyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| And he could have stopped her from going with you. | Bu şekilde seninle gelmesine engel olabilirdi. | Arrow-1 | 2012 | |
| You apologized already. | Zaten özür diledin. | Arrow-1 | 2012 | |
| And it'll never be enough. | Hiçbir zaman yeterli olmayacak. | Arrow-1 | 2012 | |
| There's someone on the fire escape. | Yangın merdiveninde birisi var. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey, come on.. What are... | Hadi gel... | Arrow-1 | 2012 | |
| Are you hurt? No. | Yaralı mısınız? Hayır. | Arrow-1 | 2012 | |
| Are you hurt, Mr. Queen? No! No. | Yaralı mısınız Bay Queen? Değilim. | Arrow-1 | 2012 | |
| This is why it's a good idea to have a bodyguard. | İşte bu yüzden bir yakın koruman olmalı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Daddy! Oh, thank God. | Baba! Tanrıya şükür. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank God. Are you all right? I'm okay. | Tanrı'ya şükür. İyi misin? İyiyim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Those cops that you put on me... | Beni koruyan polisler... | Arrow-1 | 2012 | |
| I went outside to ask for a light and they were both dead in the squad car. | Çakmak istemek için bir baktım ve ikisi de ekip aracında ölüydüler. | Arrow-1 | 2012 | |
| Mr. Diggle, thank you. | Bay Diggle, teşekkür ederim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Feel free to run as many red lights in the city as you want. | Şehirde istediğiniz kadar kırmızı ışıkta geçebilirsiniz. | Arrow-1 | 2012 | |
| I was just doing my job, sir. | İşimi yapıyordum bayım. | Arrow-1 | 2012 | |
| No, your job is protecting him. | Hayır, senin işin onu korumak. | Arrow-1 | 2012 | |
| It seems like whenever you're with one of my daughters, people die. | Görünüşe göre ne zaman kızlarımdan birisiyle olsan, insanlar ölüyorlar. | Arrow-1 | 2012 | |
| You stay away from Laurel, | Laurel'den uzak dur yoksa yemin ederim... | Arrow-1 | 2012 | |
| No, Laurel... It's okay. | Yok, Laurel, sorun değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| I understand. | Anlıyorum. Laurel evine git. Laurel evine git. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'd say thank you, but I don't think that would cover it. | Sana teşekkür ederdim ama yeterli olmazdı bu. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, like I told your cop friend, I was just doing my job. | Polis dostuna da söylediğim gibi işimi yapıyordum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Besides, I think it should be you that I'm thanking. | Ayrıca, teşekkürü hak eden kişi siz olabilirsiniz. | Arrow-1 | 2012 | |
| What for? The knife. | Ne için? Bıçak. | Arrow-1 | 2012 | |
| I got lucky. That was a kitchen knife. | Şanslıydım. Meyve bıçağıydı. | Arrow-1 | 2012 | |
| It wasn't even weighted properly, | Yeterince ağır bile değildi. | Arrow-1 | 2012 | |
| yet you threw it with accuracy across a 10 foot room. | Yine de 10 adım uzaklıktan düzgünce attınız. | Arrow-1 | 2012 | |
| Exactly. I got lucky. | Tamamen şans. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm not the kind of man you want to take for a fool, Mr. Queen, you understand me? | Ben aptal yerine koyabileceğiniz türden bir adam değilim Bay Queen, anlıyor musunuz? | Arrow-1 | 2012 | |
| And I think I'm just beginning to understand the kind of man you are. | Nasıl bir kişi olduğunuzu daha yeni anlamaya başladım sanırım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Shouldn't take you very long. | Fazla uzun sürmez. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm shallow. | Yüzeysel biriyim. | Arrow-1 | 2012 | |
| And very tired, so... | Ve çok yorgunum... | Arrow-1 | 2012 | |
| Good night, sir. | İyi geceler bayım. | Arrow-1 | 2012 | |
| I wanted to give Martin Somers the chance to confess | Martin Somers'a itiraf etmesi ve mahkemede suçuyla yüzleşmesi için... | Arrow-1 | 2012 | |
| He's still going to face justice. | Yine de adaletle yüzleşecek. | Arrow-1 | 2012 | |
| It'll just be a different kind. | Ama farklı bir şekilde. | Arrow-1 | 2012 | |
| Triad bitch screwed up the hit on Lance. | Şu Çinli karı, Lance işini batırdı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Now, the triad is gonna erase every ounce | Şimdi Çinliler kaçakçılık operasyonunun her bir kanıtını silecekler, ben de dahil. | Arrow-1 | 2012 | |
| Except that's not gonna happen. | Tabii böyle bir şey olmazsa. Geldiğiniz için hepinize teşekkür ederim. NSA'in sivil casusluk için yetenekli bir hackera ihtiyacı vardı. NSA'in sivil casusluk için yetenekli bir hackera ihtiyacı vardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tell Wallace to get the boat ready. I'm leaving tonight. | Wallace'a yatı hazırlamasını söyle. Bu gece gidiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Wallace? | Wallace? | Arrow-1 | 2012 | |
| Wallace, you copy? | Wallace, duyuyor musun? | Arrow-1 | 2012 | |
| Wallace isn't here. | Wallace yok burada. | Arrow-1 | 2012 | |
| But I am. | Ben varım. | Arrow-1 | 2012 | |
| We need to move, now. | Hemen gitmeliyiz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Move! Sir, we've got six men out there. | Yürü! Efendim orada 6 adamımız var. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's not enough. Move it! | Yeterli değil. Yürü! | Arrow-1 | 2012 | |
| You're gonna go back into that courtroom tomorrow | Yarın o mahkemeye tekrar gidip kendini kurtaracaksın. Tamam mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Or drop it. Either way, you're done. | Ya da davayı düşür. Yoksa bitersin. | Arrow-1 | 2012 | |
| If you think I'm gonna abandon Emily Nocenti, | Emily Nocenti'yi hiçe sayacağımı düşünüyorsan beni iyi tanımamışsın demektir. | Arrow-1 | 2012 | |
| You don't know me well, young lady. | Beni iyi tanımıyorsun küçük hanım. | Arrow-1 | 2012 | |
| I will lock you in a cell if that's what it takes. | Gerekirse seni hücreye kilitlerim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, I guess that's what it's gonna take then. | O zaman bunu yapman gerekecek. | Arrow-1 | 2012 | |
| Damn it, Laurel! | Lanet olsun, Laurel! | Arrow-1 | 2012 | |
| I thought after what happened with Sarah, | Sarah'ya olandan sonra bu kadar düşüncesiz davranmazsın diyordum. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's not about being reckless! | Bunun düşüncesizlikle alakası yok! | Arrow-1 | 2012 | |
| It's just the opposite. | Tam tersi. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm trying to make this city safer, just like you. | Bu şehri daha güvenli yapmaya çalışıyorum aynen senin gibi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Sweetie. | Hayatım. | Arrow-1 | 2012 | |
| You're my only daughter, Laurel. | Sen tek kızımsın Laurel. | Arrow-1 | 2012 | |
| You're all I have left to live for. | Yaşama sebebim için kalan tek şeysin. | Arrow-1 | 2012 | |
| But what you want from me isn't living. | Benden istediğin şey yaşamak değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| Having cops around, not being able to do my job. | Etrafımda polisler, işimi yapmama engeller. | Arrow-1 | 2012 | |
| Your job is not going after people like the triad or Somers. | Senin işin Çinli kaçakçılar veya Somers gibi adamların peşinden gitmek değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| My job is to use the law to fight for what is right. | Benim işim doğru olan için hukuku kullanmak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Just like you taught me. | Bana öğrettiğin gibi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, that's dirty. Using me against me. | Bu hoş değil. Beni kendime karşı kullanıyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| Maybe I picked that up along the way, too. | Belki ben de sınırı biraz aşmışımdır. | Arrow-1 | 2012 | |
| Lance. | Lance. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'll be right there. | Geliyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Something's going on at the docks. | Limanda bir şeyler dönüyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Somers! | Somers! | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, God, no, no, no. | Tanrım, hayır, hayır. | Arrow-1 | 2012 | |
| He can't help you. | Tanrı sana yardım edemez. | Arrow-1 | 2012 | |
| I want the truth about Victor Nocenti. | Victor Nocenti hakkındaki gerçeği istiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| The triad will kill me. | Çinliler beni öldürürler. | Arrow-1 | 2012 | |
| The triad's not your concern right now. | Senin sorunun şu an onlar değiller. | Arrow-1 | 2012 | |
| It wasn't me that killed him. It was the triad. | Onları öldürten ben değildim. Çinlilerdi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Acting on whose instructions? | Kimin talimatıyla? | Arrow-1 | 2012 | |
| All right, all right. It was mine. It was mine, all right? | Tamam, tamam. Bendim. Ben talimat verdim, tamam mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Nocenti said he was gonna testify against me. | Nocenti bana karşı şahitlik edeceğini söyledi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Put down your weapons or we will open fire. | Silahlarınızı atın yoksa ateş açarız. | Arrow-1 | 2012 | |
| I repeat, lay down your weapons. | Tekrar ediyorum, silahlarınızı yere bırakın. | Arrow-1 | 2012 | |
| You twitch and you're dead. | Kıpırdarsan ölürsün! | Arrow-1 | 2012 | |
| Bow down, hands up. | Ellerin yukarda diz çök. | Arrow-1 | 2012 |