Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4770
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Now where do you think my son is going on these chaperone less excursions? | Şimdi, sence oğlum şu korumasız olan gezintilerini nerede yapıyor? | Arrow-1 | 2012 | |
| Ma'am, I truly do not know. | Hanımefendi, gerçekten bilmiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| And he truly doesn't. | Harbiden bilmiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Then perhaps you'd like to share with me | O zaman belki benimle, şu aktığın yeri paylaşmayı istersin. | Arrow-1 | 2012 | |
| I've been alone for five years. | 5 yıldır yalnızdım. | Arrow-1 | 2012 | |
| I know that, Oliver. Mom... | Biliyorum, Oliver. Ana... | Arrow-1 | 2012 | |
| Alone. | ...yalnızdım. | Arrow-1 | 2012 | |
| I promise to introduce her if it ever gets | Ona, soyadların değişme raddesine gelirsek tanıştıracağımın sözünü verdim. | Arrow-1 | 2012 | |
| No, I'd rather you promise to take Mr. Diggle with you on your next rendezvous. | Bir sonraki randevunuzda Bay Diggle'ı da yanına almana söz vermeni istiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's not safe, you've already been abducted once. | Dışarısı güvenli değil, zaten bir kez kaçırıldın. | Arrow-1 | 2012 | |
| There is a maniac out there, hunting the wealthy. | Dışarıda zenginleri avlayan manyağın biri var. | Arrow-1 | 2012 | |
| That maniac saved my life. | O manyak hayatımı kurtardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| This isn't a game. | Bu bir oyun değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| I lost you once. | Seni bir kez kaybettim. | Arrow-1 | 2012 | |
| And I am not going through that again. | Bunu bir daha yaşamayacağım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Digg's my guy. | Digg, adamımdır. | Arrow-1 | 2012 | |
| Sorry to give you so much grief. | Sana bu kadar ıstırap verdiğim için üzgünüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| I served three tours in Afghanistan, Mr. Queen. | 3 yıl Afganistan'da görev aldım, Bay Queen. | Arrow-1 | 2012 | |
| You don't even come close to my definition of grief. | Benim ıstırap anlayışımın yakınından bile geçmiyorsunuz. | Arrow-1 | 2012 | |
| But I tell you what... | Ama ne diyeceğim... | Arrow-1 | 2012 | |
| You ditch me one more time, | Beni bir kez daha ekerseniz, beni kimsenin kovmasına gerek kalmayacak. Bilmiyorum. Ama öğrenebilirim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Where you going? | Yolculuk nereye? | Arrow-1 | 2012 | |
| Uh... somewhere loud and smoky. | Gürültülü ve dumanlı bir yere. | Arrow-1 | 2012 | |
| And don't bother trying to pickpocket my stash this time, | Zulamı bu kez çalmaya cüret etme... | Arrow-1 | 2012 | |
| because I'm gonna go get drunk instead. | ...yoksa gidip sarhoş olacağım bu sefer. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thea, | Thea... | Arrow-1 | 2012 | |
| do you think this is what dad would want for you? | Sence babamız senin için böylesini mi isterdi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Dead people don't want anything. | Ölü insanlar bir şey isteyemez. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's one of the benefits of being dead. | Ölü olmanın iyi yanlarından birisi. | Arrow-1 | 2012 | |
| I was dead. | Ben de ölüydüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| And I wanted a lot. | Ve çok istekliydim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Except for your family. | Ailen dışında her şeyi istedin. | Arrow-1 | 2012 | |
| You've been home a week and all you do | Eve döneli bir hafta oldu ve tüm yaptığın annemden kaçmak,... | Arrow-1 | 2012 | |
| Don't wait up. | Erken beklemeyin beni. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, I owe you an apology, Mr. Somers. | Size bir özür borçluyum Bay Somers. | Arrow-1 | 2012 | |
| We come all the way down to your docks, | Onca yolu limanlarınıza kadar teptik... | Arrow-1 | 2012 | |
| and it turns out, you don't need the police after all. | ...ve polise ihtiyacınız yokmuş. | Arrow-1 | 2012 | |
| Which is exactly what I've been saying. | Ben de tam bunu diyordum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah. So I guess that 9 1 1 call we got last night | Evet. Yani, o zaman dün gece işçinizden aldığımız yeşil kapşonlu, oklu yaylı,... | Arrow-1 | 2012 | |
| These guys like to fool around. | Bu adamlar seviyorlar böyle işleri. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, you know, I'd be very much inclined | Aslında sizin gibi dürüst, namuslu bir iş adamına inanmak... | Arrow-1 | 2012 | |
| You see, there's this vigilante running around. | Şu etrafta dolaşan adaleti kendince sağlayan adamı duymuşsunuzdur. | Arrow-1 | 2012 | |
| He thinks he's some kind of Robin hood. | Kendini bir nevi Robin Hood sanıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| He's robbing the rich, he's trying to teach them a lesson I guess. | Zengini soyup, onlara bir ders verdiğini sanıyor herhalde. | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't know, I don't know. But the point is, | Her neyse artık. Konu şu ki, adam bir katil. | Arrow-1 | 2012 | |
| And nothing, and no one, is going to stop me from bringing him down. | Hiçbir şey, hiç kimse onu alaşağı etmeme engel olamaz. | Arrow-1 | 2012 | |
| But like you said... | Ama dediğiniz gibi... Kime konuşuyorum burada? Dediklerini yapalım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Clearly, nothing happened here last night. | Açıkça, dün gece hiçbir şey olmamış burada. | Arrow-1 | 2012 | |
| Isn't this a conflict of interest, detective? | Sizce de bu bir çıkar çatışması değil mi dedektif? | Arrow-1 | 2012 | |
| After all, your daughter is suing me. | Sonuçta kızınız beni dava ediyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm pretty good at keeping my emotions in check. | Duygularımı bir kenara koymakta iyiyimdir. | Arrow-1 | 2012 | |
| You and your daughter don't want to find out what I'm capable of | Sen ve kızın, duygusal davrandığımda neler yapabileceğimi görmek istemezsiniz. | Arrow-1 | 2012 | |
| As you can see, Oliver, we've modernized quite a bit. | Gördüğün gibi Oliver, burayı biraz moderne ettik. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hi. | Selam. Ben biraz... | Arrow-1 | 2012 | |
| Are you enjoying yourself? Yes, I am. | Eğleniyor musun? Evet. | Arrow-1 | 2012 | |
| I remember when your father used to bring you here when you were a boy. | Babanın, sen çocukken seni buraya getirişi gözümün önünden geçti. Şurada duvarda bir girinti var oraya gidiyoruz. Şurada duvarda bir girinti var oraya gidiyoruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| You always were so excited. | Hep çok heyecanlıydın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Dad let me drink soda in the office. | Babam ofisinde kola içmeme izin verirdi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ah! So that's why you enjoyed coming. | Demek ondan buraya gelmeyi seviyordun. | Arrow-1 | 2012 | |
| The Queen consolidated's success of late | Queen Ortaklığı çeşitli hisse senedi... | Arrow-1 | 2012 | |
| We have been making impressive inroads in cutting edge fields | Biyo teknoloji ve temiz enerji gibi son teknolojilerde... | Arrow-1 | 2012 | |
| That's neat. Excuse me? | Muazzam. Bakar mısın? | Arrow-1 | 2012 | |
| Can I get a sparkling water, or something cold, please? | Maden suyu veya soğuk başka bir şey alabilir miyim lütfen? | Arrow-1 | 2012 | |
| Sweetheart, Oliver, | Tatlım, Oliver, Walter ile seninle bir konu hakkında konuşmak istiyoruz. Hep böyleydin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Come, please sit. | Gel, lütfen otur. | Arrow-1 | 2012 | |
| Mom, it makes me nervous when you ask me to sit down. | Ana, oturmamı istediğinde beni geriyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| The company's about to break ground on a new site | Şirket uygulamalı bilimler alanında yeni bir bina yapacak... | Arrow-1 | 2012 | |
| and we would like to honor your father | ...ve bu binaya babanın adını vererek şereflendirmek istiyoruz. Aferin. | Arrow-1 | 2012 | |
| And we'd like to make an announcement at the dedication | Şirketin lideri konumuna geçtiğini duyuran bir bildiri yapmak istiyoruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| No. No, your... Your company. | Hayır. Yani kendi şirketin. Senin şirketin. | Arrow-1 | 2012 | |
| No, I don't want to lead anything. | Hayır, hiçbir şeye liderlik etmek istemiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Besides, Walter is doing a very good job here. | Ayrıca Walter burada güzel iş çıkartıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| You said that you wanted to be a different person. | Farklı bir insan olmak istediğini söylemiştin. | Arrow-1 | 2012 | |
| And you are Robert Queen's son. | Ve ayrıca Robert Queen'in oğlusun. | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't need to be reminded of that. | Bunu hatırlamana gerek yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, obviously you do. | Görünüşe göre var. | Arrow-1 | 2012 | |
| Everyone here understands that this transition is really difficult for you. | Herkes, bu geçiş döneminin senin için çok zor olduğunu anlıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank you, Walter. | Eyvallah, Walter. | Arrow-1 | 2012 | |
| Which part, though? | Ama hangi kısmını? | Arrow-1 | 2012 | |
| Everyone fantasizing that I got my MBA while I was on the island? | Herkes adada MBA yaptığımı mı hayal ediyor? | Arrow-1 | 2012 | |
| Or the fact that my father's CFO now sleeps down the hall from me? | Ya da babamın mali işle müdürünün bir yan koridorumda yattığını mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, five years ago, your irresponsibility was somewhat charming. | 5 yıl önce sorumsuzluğun akıl almaz boyuttaydı. | Arrow-1 | 2012 | |
| It is a lot less so now. | Şimdi daha bu daha az. | Arrow-1 | 2012 | |
| The driver will be here in a minute. | Şoför bir dakikaya burada olur. | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, I spent the first 27 years of my life in starling city, | Hayatımın ilk 27 yılını Starling City'de geçirdim... | Arrow-1 | 2012 | |
| You want to know what I learned? | Ne öğrendim duymak ister misiniz? | Arrow-1 | 2012 | |
| There's no place like home? | Ev gibisi yoktur mu? | Arrow-1 | 2012 | |
| No, just the opposite. | Hayır, tam tersi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Home is a battlefield. | Evim savaş alanıdır. | Arrow-1 | 2012 | |
| Back home, they're all trying to get you. | Geri döndüğünde, seni zorlarlar. | Arrow-1 | 2012 | |
| Get you to open up, be somebody you're not sure you are anymore. | Açılmanı sağlarlar, artık emin olmadığın birisi olursun. | Arrow-1 | 2012 | |
| Or I could be wrong. | Ya da yanılıyorumdur. | Arrow-1 | 2012 | |
| Maybe after five years alone, | Belki 5 yıl yalnız kaldıktan sonra, aklınız... | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey, get away! | Gidin! | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey! Hey, stay away from him! | Ondan uzak durun! | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, we anticipate that Somers' attorney | Beklentimiz Somers'ın avukatının seni hüzünle veya parayla kandırması. | Arrow-1 | 2012 | |
| This isn't about the money. | Bunun parayla alakası yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| I just want justice for my father. | Babam için adaleti istiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Emily, there are a lot of people who don't want this trial to proceed. | Emily, bu davanın yürütülmemesini isteyen birçok kişi var. | Arrow-1 | 2012 | |
| Dangerous people. | Tehlikeli kişiler. | Arrow-1 | 2012 |