Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 9527

İngilizce	Türkçe	Film Adı	Film Yılı	Ayrıntılar
No, no. I see you and one other person.	Hayır, hayır. Senden başka biri daha var.	Broadchurch-1	2013
I think he sent them from his phone.	Sanırım onları telefonundan gönderdi.	Broadchurch-1	2013
Where'd he get his phone from?	Telefonu nereden buldu?	Broadchurch-1	2013
He said he saved up from his paper round.	Gazete dağıtımından biriktirdiğini söyledi.	Broadchurch-1	2013
Why didn't you mention that you and Danny fell out?	Neden Danny'yle kavga ettiğinizi söylemedin?	Broadchurch-1	2013
I thought you already knew.	Bildiğinizi düşünmüştüm.	Broadchurch-1	2013
In these emails, Danny's asking you to stay away from him.	Bu maillerde, Danny, senin ondan uzak durmanı söylüyor.	Broadchurch-1	2013
Says he doesn't want to see you any more and you're no longer friends. Why was that?	Seni artık görmek istemediğini, artık arkadaş olmadığınızı söylüyor. Niye böyle?	Broadchurch-1	2013
He said he found a new friend.	Yeni bir arkadaş bulduğunu söyledi.	Broadchurch-1	2013
Someone who understood him better than me.	Onu benden daha iyi anlayan birisini.	Broadchurch-1	2013
You write to Danny...	Danny'ye şöyle yazmışsın:;	Broadchurch-1	2013
'I wish you were dead.'	"Umarım ölürsün."	Broadchurch-1	2013
He replies, 'Wishing won't make it happen.'	O da yanıtlamış: "İstemek, olmasını sağlamaz."	Broadchurch-1	2013
You email back, 'I could kill you if I wanted.'	Yine mail atmışsın: "İsteseydim seni öldürebilirdim."	Broadchurch-1	2013
Oh, for God's sake, it's just kids, just boys falling out.	Tanrı aşkına, çocuklar işte, atışıp duruyorlar. 1	Broadchurch-1	2013
Did you kill Danny, Tom? Come on!	Danny'yi sen mi öldürdün Tom? Hadi ama!	Broadchurch-1	2013
I'm talking to your son, Joe, not you.	Oğlunla konuşuyorum Joe, seninle değil.	Broadchurch-1	2013
If you're lying to me, Tom, there'll be very serious consequences.	Tom, eğer bana yalan söylüyorsan bunun sonuçları ciddi olur.	Broadchurch-1	2013
If you want to tell me you were involved in Danny's death...	Eğer bana, Danny'nin cinayetine karıştığını söylemek istiyorsan...	Broadchurch-1	2013
You want to question him like that, we need a solicitor.	Onu böyle sorgulamak istiyorsan, avukat tutacağız.	Broadchurch-1	2013
Fine. We're done for now.	Peki. Şimdilik işimiz bitti.	Broadchurch-1	2013
We need a DNA sample. Then you can go.	Bir DNA numunesine ihtiyacımız var. Sonra gidebilirsiniz.	Broadchurch-1	2013
Oh, Tom... What is your shoe size, Tom?	Tom... Ayakkabı numaran kaç, Tom?	Broadchurch-1	2013
A five.	38.	Broadchurch-1	2013
What about you, Joe?	Senin Joe?	Broadchurch-1	2013
What are we gonna do about the room?	Bu odayı ne yapacağız?	Broadchurch-1	2013
Baby. The baby's coming.	Bebek. Bebek geliyor.	Broadchurch-1	2013
It means we have to clear the room.	Bu odayı boşaltmamız lazım.	Broadchurch-1	2013
I don't want to clear the room.	Odayı boşaltmak istemiyorum.	Broadchurch-1	2013
Sir, why'd you call me all the way down here?	Efendim, buraya gelmek için beni niye çağırdınız?	Broadchurch-1	2013
I was here before.	Daha önceden buradaydım.	Broadchurch-1	2013
On this beach.	Bu plajda.	Broadchurch-1	2013
I came here as a kid.	Buraya çocukken geldim.	Broadchurch-1	2013
With a tent. Some campsite near the cliff.	Bir çadırla. Kayalığın yanında bir kamp bölgesinde.	Broadchurch-1	2013
I tried looking for it when I first came.	İlk geldiğimde bakmaya çalıştım.	Broadchurch-1	2013
You came on holiday to Broadchurch?	Tatilde Broadchurch'e mi geldin?	Broadchurch-1	2013
Didn't remember I was here till the day I arrived. It freaked me out.	Buraya geldiğim güne kadar hatırlamadım. Beni çılgına döndürdü.	Broadchurch-1	2013
Those bloody cliffs still there.	Bu lanet kayalıklar hâlâ burada.	Broadchurch-1	2013
Still the same.	Hâlâ aynı.	Broadchurch-1	2013
I used to sit under them and get away from my parents arguing.	Eskiden onların altına otururdum, ebeveynlerimin tartışmasından uzak dururdum.	Broadchurch-1	2013
They kept bickering till the day Mum died.	Annemin öldüğü güne kadar didiştiler.	Broadchurch-1	2013
Last thing she ever said to me	Bana en son söylediği şey şuydu:	Broadchurch-1	2013
'God will put you in the right place even if you don't know it at the time.'	"Tanrı seni doğru yere koyacak, sen bunu o zaman anlamasan da."	Broadchurch-1	2013
What are you saying that for?	Neden sana böyle bir şey söyledi ki?	Broadchurch-1	2013
Danny's phone is on. They're tracing the signal.	Danny'nin telefonu açıkmış. Sinyali takip ediyorlar.	Broadchurch-1	2013
The killer must have switched it on. They can track the signal.	Katil telefonu açmış olmalı. Sinyalin izini sürebilirler.	Broadchurch-1	2013
Get back and question Nigel Carter. Get the truth out of him.	Geri dön ve Nigel Carter'ı sorgula. Doğru söylemesini sağla.	Broadchurch-1	2013
This is Hardy. Will you send the tracking signal coordinates to my phone? Good.	Ben Hardy. Telefonuma takip edilen sinyalin koordinatlarını gönderir misiniz? Güzel.	Broadchurch-1	2013
Go, on. Go. Go.	Git hadi. Git. Git.	Broadchurch-1	2013
Miller...	Miller...	Broadchurch-1	2013
You've done good work on this. Well done.	...iyi iş çıkardın. Aferin.	Broadchurch-1	2013
Yeah, just... Just pull up here.	Evet, şuraya çek sadece.	Broadchurch-1	2013
Stay here. I'll call you.	Burada kal. Seni arayacağım.	Broadchurch-1	2013
I'm sick of hiding.	Saklanmaktan bıktım.	Broadchurch-1	2013
I know I said tonight was the last time, but we're not doing anything wrong.	Biliyorum, bu gece son dedim ama yanlış bir şey yapmıyoruz.	Broadchurch-1	2013
I'm not going to meet you any more.	Seninle buluşmayacağım artık.	Broadchurch-1	2013
Oh, come on, Dan.	Hadi ama Dan.	Broadchurch-1	2013
Try and stop me. I'll tell Dad.	Beni durdurmayı dene. Babama söyleyeceğim.	Broadchurch-1	2013
No, no, no. Let's not be silly.	Hayır, hayır, hayır. Aptalca davranmayalım.	Broadchurch-1	2013
I mean, what would you say, anyway?	Ne diyeceksin ki zaten?	Broadchurch-1	2013
We meet up and hug. So what?	Burada buluşup kucaklaşıyoruz. Ne olmuş yani?	Broadchurch-1	2013
You tell your dad and...he won't understand.	Babana söylersen, anlamaz.	Broadchurch-1	2013
You tell people what we've been doing, they won't understand. No one will.	İnsanlara ne yaptığımızı söylersen, anlamazlar. Kimse anlamaz.	Broadchurch-1	2013
They'll say it's wrong and it's sick and it's not.	Bunun yanlış olduğunu, hastalıklı olduğunu söylerler ama değil.	Broadchurch-1	2013
It'll ruin everything. The whole of our world. The whole of our lives.	Her şeyi mahveder. Bütün dünyamızı. Bütün hayatlarımızı.	Broadchurch-1	2013
And it'll be on you.	Ve bu senin yüzünden olur.	Broadchurch-1	2013
Shit. Danny!	Kahretsin. Danny!	Broadchurch-1	2013
Danny! Get away from me! Go away!	Uzaklaş benden! Git!	Broadchurch-1	2013
Whoa! What are you doing?	Ne yapıyorsun?	Broadchurch-1	2013
We shouldn't have ever done this. I... I... I'm sorry	Bunu hiç yapmamalıydık. Çok üzgünüm.	Broadchurch-1	2013
All right? I shouldn't have said those things.	Tamam mı? Öyle şeyler söylememeliydim.	Broadchurch-1	2013
Let's go back together.	Hadi içeri geçelim.	Broadchurch-1	2013
All right? All right?	Tamam mı? Tamam mı?	Broadchurch-1	2013
Promise this'll stay between us, then you can leave.	Bunun ikimizin arasında kalacağına söz ver, sonra gidebilirsin.	Broadchurch-1	2013
Or what? Just promise, Dan!	Yoksa ne olur? Sadece söz ver, Dan.	Broadchurch-1	2013
I know what you want from me.	Benden ne istediğini biliyorum!	Broadchurch-1	2013
I don't want anything.You do, and you're too afraid to ask!	Hiçbir şey istemiyorum. İstiyorsun ama istemekten korkuyorsun!	Broadchurch-1	2013
Do not say those things, Dan.	Böyle şeyler söyleme, Dan.	Broadchurch-1	2013
Why don't you do them to Tom instead?	Neden benim yerime Tom'a yapmıyorsun bunları?	Broadchurch-1	2013
I am not that man!	Ben öyle bir adam değilim!	Broadchurch-1	2013
Let go. I never touched you!	Bırak beni. Sana hiç dokunmadım.	Broadchurch-1	2013
I never touched Tom and I never will! Do you understand?	Tom'a hiç dokunmadım ve de asla dokunmayacağım! Anlıyor musun?	Broadchurch-1	2013
You do not say those things about me.	Hakkımda böyle şeyler söyleme.	Broadchurch-1	2013
I helped you...and you won't spoil it.	Sana yardım ettim ve sen bunu berbat etmeyeceksin.	Broadchurch-1	2013
You do not spoil it!	Berbat etme!	Broadchurch-1	2013
Dan.	Dan.	Broadchurch-1	2013
Shit! Shit.	Hay sıçayım! Kahretsin.	Broadchurch-1	2013
Here you go, mister. Back to the real world.Yeah.	İşte böyle bayım. Gerçek dünyaya geri dönüş. Evet.	Broadchurch-1	2013
Tonight was a lot of fun.	Bu gece çok eğlenceli geçti.	Broadchurch-1	2013
Yeah. I had more than a good time.	Evet. İyi zamandan da fazlasıydı.	Broadchurch-1	2013
What was the exact nature of your relationship with Danny?	Danny'yle olan ilişkinizin gerçek niteliği neydi?	Broadchurch-1	2013
I was in love with him.	Ona âşıktım.	Broadchurch-1	2013
When did this start?	Bu ne zaman başladı?	Broadchurch-1	2013
About nine months ago.	Yaklaşık dokuz ay önce.	Broadchurch-1	2013
Mark gave Danny a split lip.	Mark, Danny'nin dudağını patlatmıştı.	Broadchurch-1	2013
Danny came round to ours to see Tom.	Danny, Tom'u görmek için bize geldi.	Broadchurch-1	2013
Didn't know where else to go. I fixed him up.	Başka nereye gideceğini bilememişti. Onu düzelttim.	Broadchurch-1	2013
We talked.	Konuştuk.	Broadchurch-1	2013
He'd come round to play with Tom.	Tom'la oynamaya gelirdi.	Broadchurch-1	2013
He'd always come and find me. We'd have a chat.	Her zaman gelir beni bulurdu. Sohbet ederdik.	Broadchurch-1	2013