• tr flag Türkçe
    • en flag İngilizce

Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183074

İngilizce Türkçe Film Adı Film Yılı Ayrıntılar
You've read The North American Wilderness Guide. Kuzey Amerika Vahşi Yaşam Kılavuzu'nu okumuşsunuz. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Yeah, I like to highlight all the plants and animals I see. Evet, gördüğüm bitkiler ve hayvanlar hakkında önceden bilgi sahibi olmak isterim. Yogi Bear-1 2010 info-icon
I like to... Me too. Ha, ha! Yeah. Ben de isterim... Yani, ben de. Anladım. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Ranger Smith. At your service. Korucu Smith. Hizmetinizdeyim. Yogi Bear-1 2010 info-icon
You want to film a documentary in Jellystone? Jellystone'da belgesel çekmek istiyorsunuz, öyle mi? Yogi Bear-1 2010 info-icon
Yes. I sent you a letter about a month ago. Evet. Bir ay önce size bir mektup göndermiştim. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Written on a piece of bark. That was you! Ağaç kabuğuna yazılmıştı. O sizdiniz! Yogi Bear-1 2010 info-icon
Yes. I'm sorry about that. Evet. Ağaç kabuğu için özür dilerim. Yogi Bear-1 2010 info-icon
I was in Sumatra, living among the orangutans at the time... Sumatra'daydım, bunu yazdığım sıralar orangutanların arasında yaşıyordum... Yogi Bear-1 2010 info-icon
...and they get very nervous if they spot anything from the modern world. ...ve orangutanlar modern dünyaya ait bir şey gördüklerinde çıldırıyorlar. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Really? Wow, that's amazing. Öyle mi? Bu harika. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Then what did you use for ink? Mürekkep olarak ne kullandınız? Yogi Bear-1 2010 info-icon
Bird poop and spit. Kuş kakası ve tükürük. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Impressive. So, what are you here to film? Etkileyici. Burada ne çekmeyi planlıyorsunuz? Yogi Bear-1 2010 info-icon
Well, I was hoping to shoot a local species. Yerel bir canlı türünü çekmeyi planlıyorum. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Something to really capture the beauty of a national park. Ulusal bir parkın gerçek güzelliğini yansıtan bir şey. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Terrific. What animal were you thinking? Harika. Hangi hayvanı çekmek istiyorsunuz? Yogi Bear-1 2010 info-icon
I heard you had an unusual brown bear. Tuhaf bir boz ayınız varmış, diye duydum. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Brown bear? Yes. Boz ayı mı? Evet. Yogi Bear-1 2010 info-icon
One that talks? Those are so rare. Konuşabilen bir ayı. Nadir bulunurlar. Yogi Bear-1 2010 info-icon
None that I can think of. Named Yogi? Wears a hat and a tie? Aklıma öyle bir ayı gelmiyor. Yogi adında, şapka ve kravat takan bir ayı. Yogi Bear-1 2010 info-icon
No, that doesn't ring a bell. Hayır, hiç tanıdık gelmedi. Yogi Bear-1 2010 info-icon
I think he's standing on the roof, trying to steal your lunchbox. Sanırım o şu an çatıdan sizin yemek kutunuzu çalmaya çalışıyor. Yogi Bear-1 2010 info-icon
YOGI: I smell PB and J. Sandviç kokusu alıyorum. Yogi Bear-1 2010 info-icon
I'm all done. Bitirdim. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Oh, right. That Yogi. Tabii ya. Şu Yogi. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Bankrupt? No, no, no. We're a city. Cities don't go bankrupt. İflas mı? Hayır, hayır, hayır. Biz bir şehiriz. Şehirler iflas etmez. Yogi Bear-1 2010 info-icon
They do when they're broke, sir. Beş parasız kalınca ederler, efendim. Yogi Bear-1 2010 info-icon
We just have to find some money somewhere. Tek yapmamız gereken bir yerlerden para bulmak. Yogi Bear-1 2010 info-icon
I'm about to run for governor. Vali'nin yanına gitmek üzereyim. Yogi Bear-1 2010 info-icon
How am I gonna do that when my own city is bankrupt? Kendi şehrim iflasın eşiğindeyken bunu nasıl yaparım? Yogi Bear-1 2010 info-icon
Okay, yes. Thank you. Tamam, evet. Teşekkürler. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Here's the invoice, Mr. Mayor. Yikes! Wow. Ha. İşte fatura, sayın Belediye Başkanı. Yogi Bear-1 2010 info-icon
I'm gonna pretend I didn't see that. Bunu görmedim sayıyorum. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Just bill it to the city, okay? Thank you. Belediyeye gönder, olur mu? Teşekkürler. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Ugh. How did we ever go so broke? Nasıl oldu da beş parasız kaldık biz? Yogi Bear-1 2010 info-icon
I think we just spent too much. Hmm. Is there anything we can sell? Sanırım çok fazla harcama yapıyoruz. Satabileceğimiz bir şeyler var mı? Yogi Bear-1 2010 info-icon
You already sold the public golf course to condo developers... Zaten golf sahasını müteahhitlere... Yogi Bear-1 2010 info-icon
...two of the three fire stations to that frozen yogurt company. ...üç itfaiyenin de iki tanesini donmuş yoğurt şirketine sattınız. Yogi Bear-1 2010 info-icon
You were selling the library, but it burned down. Kütüphaneyi de satacaktınız ama malesef yandı kül oldu. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Oh, yeah. That was gonna be one of those make your own doughnut places. Evet. Orası da "Kendi Çöreğini Kendin Yap" yeri olacaktı. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Lf you could dream it up, you could make it. Ah. Love those. Hayallerini kovalarsan, başarabilirsin. Öyle yerlere bayılırım. Yogi Bear-1 2010 info-icon
We gotta think of something here. Bir şeyler düşünmeliyiz. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Well, if we don't have anything to sell, maybe we can profit off what we can't sell. Eğer satabilecek bir şeyimiz yoksa, satamadığımız şeylerden kâr ederiz. Yogi Bear-1 2010 info-icon
I don't understand those words. Ne demek istediğini anlamadım. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Like when we sold the bottling rights to the water in Lake Beuclair. Beuclair Gölü sularını şişeleterek satmak gibi mesela. Yogi Bear-1 2010 info-icon
We made a fortune. Yeah. Oradan servet kazandık. Evet. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Sinkhole Beuclair is a great place to throw old mattresses. Beuclair çukuru da eskimiş yatakları satmak için harika bir yer oldu. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Oh, yeah. Hmm. Aynen öyle. Yogi Bear-1 2010 info-icon
We just don't have any more resources to exploit. Artık faydalanacağımız bir kaynağımız kalmadı. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Or do we? Yoksa kaldı mı? Yogi Bear-1 2010 info-icon
Jellystone. Jellystone. Yogi Bear-1 2010 info-icon
If we rezone Jellystone Park as agricultural land, we can sell the logging rights. Jellystone Parkını tarim arazisi olarak gösterirsek, ağaç haklarını satabiliriz. Yogi Bear-1 2010 info-icon
This company says they'll give us thousands of dollars an acre... Bu şirket, ağaçları kesmek veya artık ne içinse... Yogi Bear-1 2010 info-icon
...just to cut down the trees or something. ...parkın dönümüne binlerce dolar verebileceğini söylüyor. Yogi Bear-1 2010 info-icon
That'll be enough to balance the budget and give each citizen a big fat check. Hem bütçemizi dengeler, hem de vatandaşlarımıza kocaman bir çek veririz. Yogi Bear-1 2010 info-icon
You have any idea how many votes that'll buy me? Bana ne kadar oy getireceğini hayal edebiliyor musun? Yogi Bear-1 2010 info-icon
Enough to be the next governor? Exactly. Gelecek dönem vali olmanıza yetecek kadar. Kesinlikle. Yogi Bear-1 2010 info-icon
You're fine, Yogi. It's just a few scrapes and bruises. Bir şeyin yok, Yogi. Sadece birkaç sıyırık ve zedelenme. Yogi Bear-1 2010 info-icon
I don't know, Mr. Ranger. I'm pretty sure I heard my spine snap. Bilemiyorum, Bay Korucu. Omurgamın çatlama sesini duyduğumdan eminim. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Well, you wouldn't be able to stand. Öyle olsa ayakta duramazdın. Yogi Bear-1 2010 info-icon
And you wouldn't be able to eat. Ve yemek yiyemezdin. Yogi Bear-1 2010 info-icon
I'm okay! Bomba gibiyim! Yogi Bear-1 2010 info-icon
Yogi, Boo Boo, I would like to introduce you to Rachel Johnson... Yogi, Boo Boo, sizi Rachel Johnson ile tanıştırayım. Yogi Bear-1 2010 info-icon
...who's here to make a nature documentary. Kendisi burada doğa belgeseli çekecek. Yogi Bear-1 2010 info-icon
What the heck was that? O da neydi öyle? Yogi Bear-1 2010 info-icon
I was saying hello. Merhaba, diyordum. Yogi Bear-1 2010 info-icon
I lived in a den with brown bears for six months. 6 ay boyunca ayılarla aynı mağarada yaşadım. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Only bear I've ever lived with is Boo Boo. Benim beraber yaşadığım tek ayı Boo Boo. Yogi Bear-1 2010 info-icon
And he only makes that sound after he's eaten baked beans. Heh, heh. Ve bu sesi sadece kuru fasülye yedikten sonra çıkarır. Yogi Bear-1 2010 info-icon
I have problems with baked beans. Kuru fasülyeyle sorunlarım var da. Yogi Bear-1 2010 info-icon
And for a little bear, he makes a lot of stink. Boyundan büyük koku salıyor. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Okay, I have some fantastic river otters you can film instead. Pekâlâ, Yogi'nin yerine harika su samurlarını çekebilirsiniz. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Could get a hat and tie on the slow one. No, you know, I really, really like these two. Yavaş olanlardan bir tanesine şapka ve kravat takarız. Hayır, hayır, ben bu ikisine bayıldım. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Would you guys mind if I shoot you? YOGI: Huh? Sizi çekmemin sakıncası var mı, çocuklar? Yogi Bear-1 2010 info-icon
Yogi, I think she meant with a camera. Yogi, sanırım kamera çekiminden bahsediyordu. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Yes. Of course with a camera. Tabii ki. Kamerayla. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Heh heh heh. I knew that. Biliyordum zaten. Yogi Bear-1 2010 info-icon
But not just any camera. Ama herhangi bir kamera değil. Yogi Bear-1 2010 info-icon
This isn't gonna make me look fat, is it? Bu beni şişman göstermez, değil mi? Yogi Bear-1 2010 info-icon
RACHEL: No, you are gonna look great. Hayır, harika görüneceksin. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Okay, just a few more adjustments. Tamam, birkaç ayarlama daha. Yogi Bear-1 2010 info-icon
[WHISPERING] Please, excuse the pre tied bow tie. Lütfen papyonun kusuruna bakmayın. Yogi Bear-1 2010 info-icon
My mornings are often rushed. Sabahları biraz telaşlı oluyorum da. Yogi Bear-1 2010 info-icon
It's fine, Boo Boo. This is going to be a whole new perspective for a documentary. Sorun değil, Boo Boo. Bu belgesel çekimine yepyeni bir bakış açısı kazandıracak. Yogi Bear-1 2010 info-icon
The Boo Boo cam will capture the true wilderness in all its natural glory. Boo Boo kamerası, kendi doğal cennetinde gerçek vahşi yaşamı yakalayacak. Yogi Bear-1 2010 info-icon
No other human in sight. Görünürde hiç insan olmayacak. Yogi Bear-1 2010 info-icon
That sounds like my apartment. Ha, ha. Benim yaşadığım ev gibi. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Uh, you know, because I live alone. Yani, ben tek yaşıyorum da. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Well, plenty of women have tried to change that. Birçok kadın bunu değiştirmeye çalıştı. Yogi Bear-1 2010 info-icon
It's just, I haven't found one that... Sadece gönlüme göre birini bulamadım... Yogi Bear-1 2010 info-icon
Likes you? What? No. No, that... Senden hoşlandı mı? Ne? Hayır, hayır... Yogi Bear-1 2010 info-icon
Will return your calls? Telefonlarına cevap verecek mi? Yogi Bear-1 2010 info-icon
Can you stop helping, please? Yardım etmeye çalışmayı keser misin? Yogi Bear-1 2010 info-icon
Sir, I can see you like this lady. Efendim, gördüğüm kadarıyla siz bu kıza abayı yakmışsınız. Yogi Bear-1 2010 info-icon
But your courting rituals need work. Ama tavlama yöntemlerinizin yardıma ihtiyacı var. Yogi Bear-1 2010 info-icon
What you need to do is follow her around for two days making snorting sounds. Tek yapmanız gereken, iki gün yanından ayrılmayıp homurtulu sesler çıkarmak. Yogi Bear-1 2010 info-icon
Then fight any male that looks at her. Sonra ona yan bakan bir erkekle kavga edin. Yogi Bear-1 2010 info-icon
And then, of course, urinate on her to mark her as your territory. Sonra da üstüne idrarınızı bırakarak sizin ayınız olduğunu gösterin. Yogi Bear-1 2010 info-icon
I got it under control, Yogi. Her şey kontrolüm altında, Yogi. Yogi Bear-1 2010 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 183069
  • 183070
  • 183071
  • 183072
  • 183073
  • 183074
  • 183075
  • 183076
  • 183077
  • 183078
  • …
  • »
  • »»
Kısıtlı Mod:   
  • Katkıda Bulun
  • Hakkımızda
  • Sorumluluk Reddi
  • İletişim