Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 1950
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| In November, Spuliya would be getting married | Kasım ayında Spuliya evlenecekti. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| There would be wedding music | Düğün müziği çalınacaktı. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| The groom would arrive on his horse | Damat atının üzerinde gelecekti. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| To leave all this and go... | Tüm bunları bırakıp gitmek... | Abhijaan-1 | 1962 | |
| ...and see nothing? | ...ve hiçbir şey görmemek kolay mı? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| And I'm not even... | Hem daha ben şey bile... | Abhijaan-1 | 1962 | |
| My groom would come one day, my prince... | Günün birinde damadım gelecekti, prensim... | Abhijaan-1 | 1962 | |
| ...like in grandma's stories | ...tıpkı ninemin hikayelerindeki gibi. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| And I could not die | Böylece ölemedim işte. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Tea | Çay. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Are you going out? | Dışarı mı çıkıyorsun? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Yes, to the lawyer's | Evet, avukata gidiyorum. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Will you still look at me when you're a gentleman? | Bir beyefendi olduğunda hâlâ bakacak mısın bana? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Come tonight and you will find out | Bu gece gelirsen öğrenirsin. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Don't you like me in daylight? | Gündüz hoşlanmadın mı benden? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| It's difficult in the daytime | Gündüz söylemesi zor. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| If I were your wife, wouldn't you look at me in the day? | Eşin olsaydım gündüzleri bakmaz mıydın bana? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| My wife? | Eşim mi olsaydın? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| If you love me, why don't we marry? | Beni seviyorsan neden evlenmiyoruz? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| What will happen to the company if we get married? | Evlenirsek şirket ne olacak? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| We'd have to run away | Kaçmak zorunda kalacağız. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Is this place any good? Are these people good? | Buranın kime yararı var ki? Bu insanlar iyi insanlar mı? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I have a chance, why let it go? | Bir şans yakalamışım, neden vazgeçeyim? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Am I to be a taxi driver all my life? | Hayatım boyunca şoförlük mü yapacağım? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| There's no respect in it | Hiç saygınlığı yok. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Everyone is rude to you... | Herkes sana kaba davranır... | Abhijaan-1 | 1962 | |
| ...swear at you, get angry | ...küfreder, kızar. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Haggle over the fare | Ücret için pazarlık ederler. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Look at the room I'm given to sleep in. One side is full of sacks | Uyumam için verilen odaya bak. Bir tarafı çuval dolu. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| This will change when I have a company | Şirketim olduğunda bu değişecek. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I'll never get another opportunity like this, Gulabi | Böyle bir şansı bir daha asla yakalayamam Gulabi. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| All right | Pekâlâ. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| You will come tonight, won't you? | Bu gece geleceksin, değil mi? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Please sit down | Otur lütfen. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Singhji is outside. Shall I ask him in? | Singhji geldi. İçeri girmesini söyleyeyim mi? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Yes, of course | Evet, elbette. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Just a minute | Bir dakika. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Before he comes in, have you arranged for... | O girmeden sorayım, gereken ayarlamaları... | Abhijaan-1 | 1962 | |
| You've known me for 14 years | 14 yıldır tanıyorsun beni. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Have I ever let you down? | Seni hiç hayal kırıklığına uğrattım mı? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I'll be away for a few days | Birkaç günlüğüne burada olmayacağım. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| But you are here tonight, aren't you? | Ama bu gece buradasın, değil mi? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Don't worry, I have something special for you | Merak etme, sana özel bir şeyim var. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I've heard a lot about you. Sit down I'm fine here | Hakkında çok şey duydum. Otur. Böyle iyiyim. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Fine? There is a chair, please sit down | İyi misin? Sandalyemiz var otur lütfen. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| How can we talk if you keep standing? | Ayakta durursan nasıl konuşabiliriz ki? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Singhji's family has lived in Bengal for five generations | Singhji'nin ailesi beş nesildir Bengal'de yaşıyormuş. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I see | Anlıyorum. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| In my grandfather's time a coachman would not dare sit with us | Dedemin zamanında bir arabacı bizimle oturmaya cüret etmezdi. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Today we are all equals | Bugün hepimiz eşitiz. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| The thing is, Mr Mansingh... Narsingh | Sorun şu ki Bay Mansingh... Narsingh. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Mr Narsingh, I don't know you | Bay Narsingh, seni tanımıyorum. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| He is a friend, a trusted friend | O bir dost, güvenilir bir dost. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Because of him, I agreed to talk to you | Seninle konuşmayı onun hatırı için kabul ettim. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| You know all about cars... | Arabalar hakkında çok şey biliyorsun... | Abhijaan-1 | 1962 | |
| ...you even have experience | ...deneyimlisin de. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| You are also wise and clever. That is your capital | Aynı zamanda akıllı ve yeteneklisin. Senin sermayen bunlar. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| You are not investing any money | Herhangi bir para koymuyorsun bu işe. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| What about my car? | Peki ya arabam? Araba mı? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I'm putting my car into the deal | Ben de arabamı koyuyorum. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| What car? I have only one car, a Chrysler | Ne arabası? Sadece bir tane arabam var, Chrysler. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| The one outside with the canvas top? That honks away? | Şu dışardaki çadır bezinden tavanı olan eski şey mi? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| You mean my car is no good? Ask him | Arabamı beğenmedin mi? Ona sorabilirsin. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| He doesn't mean it's bad or anything | Araba kötü falan demek istemiyor. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| He means that if you have a new company... | Demek istediği yeni bir şirketin varsa... | Abhijaan-1 | 1962 | |
| ...you can't go about in a taxi that's 25 years old | ...25 yıllık bir taksiye binip dolaşamazsın. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| You belong to the rising generation. If you cling to old things... | Sen yeni neslin üyesisin. Böyle eski şeylere yapışacaksan... | Abhijaan-1 | 1962 | |
| What shall I do with it? Sell it | Arabayı ne yapayım peki? Sat gitsin. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| If you get 700 rupees, put it into the company | 700 rupi alırsan şirkete koyarsın. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| But your share will be one third | Lakin hissen üçte bir olur. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Full partnership is no small consideration. Well, Singhji? | Tam ortaklığın bedeli büyük olur. Ne diyorsun Singhji? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Don't you like the offer? | Teklifi beğenmedin mi? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| It's a good car, it's served me well | İyi bir araba, bana gayet iyi hizmet etti. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| The engine's smooth | Motoru sorunsuz. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Look at this brand new set of teeth | Şu yepyeni takma dişlere baksana. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I once owned the 1910 model | Bir zamanlar 1910 modelim vardı. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| They were no good anymore, I had them pulled out | Artık işe yaramadıkları için çektirmek zorunda kaldım onları. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Now I can eat the toughest meat | Artık en sert etleri yiyebiliyorum. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I see a smile on your face at last | Yüzün güldü sonunda. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I can get at least 1,000 rupees for this car | Bu arabayı en az 1,000 rupiye verebilirim. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| That's guaranteed. Don't worry about the price | Garanti. Sen fiyatı düşünme. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| There's only one thing left now | Artık geriye sadece bir şey kaldı. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| The ghee tin | Yağ tenekesi. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Start the car | Arabayı çalıştır. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Here's the address, drive straight in. Give it to Mr Jaggu | İşte adres, doğruca oraya git. Tenekeyi Bay Jaggu'ya ver. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Do you want to take this? | Yanına almak ister misin? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Will you sell the car? | Arabayı satacak mısın? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Yes. Anything to say about that? | Evet. Bir diyeceğin mi var? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Give it to me | Bana ver. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Why should I give it to you? I will drive it | Neden sana vereyim ki? Ben kullanacağım. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Can you pay me 1,000 rupees for it? | 1,000 rupi ödeyebilir misin? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Not now, but in two years, when I run a taxi service | Hemen değil ama taksicilik yapar iki yıl içinde öderim. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| What service? Won't you stay with me, in my company? | Ne taksiciliği? Şirketimde yanımda kalmayacak mısın? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| How can I stay without the car? I can't do it | Arabasız nasıl kalabilirim ki? Yapamam. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Bastard! Don't let me see your face again! | Seni piç! Bir daha karşıma çıkma sakın! | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Why are you here so early? | Neden bu kadar erken geldin? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I'm going out | Ben çıkıyorum. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| I know So why are you here? | Biliyorum. Neden geldin o zaman? | Abhijaan-1 | 1962 | |
| You will take that and deliver it | Yağ tenekesini götürüp teslim edeceksin. | Abhijaan-1 | 1962 | |
| Sukhanram's friends, such gentlemen | Sukhanram'ın arkadaşları, ne de beyefendiler ama. | Abhijaan-1 | 1962 |