Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 1980
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Your first bona fide friend. | Samimi olduğun ilk arkadaşın... | About a Boy-4 | 2014 | |
| That is cause for celebration. | Bunu kutlamalıyız. Getir onu. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Darling... | Hayatım... | About a Boy-4 | 2014 | |
| I made you a lovely sprout and cashew cheese sandwich, | Sana lahana ve kaju peyniriyle güzel bir sandviç hazırladım. | About a Boy-4 | 2014 | |
| and I've actually also got | Ayrıca, istersen içine her türlü fermente edilmiş lezzetleri de ekleyebilirim. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Marcus? | Marcus? | About a Boy-4 | 2014 | |
| Darling? | Hayatım? | About a Boy-4 | 2014 | |
| I'm dead. | Bittim ben. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Marcus, look at me. Remain calm. | Marcus, bana bak. Sakin kalmaya devam et. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Go and take that picture off the wall. | Gidip duvardan resmi kaldır. | About a Boy-4 | 2014 | |
| What? Just do it. | Ne? Yap işte. | About a Boy-4 | 2014 | |
| Do you want me to come up? | Yukarı gelmemi ister misin? | About a Boy-4 | 2014 | |
| A rib chute. Oh, my gosh, Will, you're a genius. Ukfilm.in | Kaburga kaydırağı! Tanrım... Will, tam bir dâhisin. | About a Boy-4 | 2014 | |
| I got to go. Same time next week? Ukfilm.in | Gitmem lazım. Haftaya aynı saatte? | About a Boy-4 | 2014 | |
| Without a doubt. Go! Go! | Hiç şüphen olmasın. Git hadi! | About a Boy-4 | 2014 | |
| No, no, no! | Olmaz, olmaz! | About a Boy-5 | 2014 | |
| No! Dude! Man! Come on! | Bekle! Dostum! Hadi ama! Gelmiştim işte! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Closed. | Kapalı. Bir düzine Asiago lazım. Sonra hemen gideceğim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hey, hey! Don't knock on the glass. | Cama vurup durma. Sana bir faydası dokunmayacak. | About a Boy-5 | 2014 | |
| All right, well, listen, I've been searching 1 | İyi dinle. New York'a geldiğimden beri üç aydır en iyi simitçiyi arıyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I journeyed from Soho for your Asiagos. | Soho'dan buraya kadar senin simitlerin için geldim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| We close at 5:00 and I'm not gonna turn my life | 5'te kapanıyoruz. Soholu bir ahmak için... | About a Boy-5 | 2014 | |
| upside down, topsy turvy, for some schmuck from Soho. | ...hayatımı tepetaklak edemeyeceğim. Bak, bu simide ihtiyacım var. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I... it's, it's real important to me. | Hayat memat meselesi. Niye ki? Hayatında hiç mi bir şey yok? 1 | About a Boy-5 | 2014 | |
| You don't have a job? A girl? | İşsiz misin? Sevgilin yok mu? Aslında mükemmel bir sevgilim var | About a Boy-5 | 2014 | |
| I mean, she's perfect; She's beautiful, she's talented, | Yani, kusursuz. Güzel, becerikli, zeki. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And yet here you are, begging for bagels. | Sen de buraya gelmiş simit diye dileniyor musun? Hayır, ama o sürekli çalışıyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Ya know, she works all the time really. | Bütün zamanı işte geçiyor. İşte bu kötü olmuş. | About a Boy-5 | 2014 | |
| How about I give you a little extra for the after hour bagels? | Peki ya simitlerin için mesai dışı olduğundan fazladan para verirsem? | About a Boy-5 | 2014 | |
| You think that... that money, you just throw money | Öyle her probleme para saçınca her şeyin çözüldüğünü mü sanıyorsun? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Is that the way you do things in your fancy Soho? | O güzelim Soho'da işleri böyle mi çözüyorsun? Aynen böyle mi yapıyorsun? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, that smells good. | Müthiş kokuyor. Şuna bakın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| That's fresh. Still warm. | Taze ve tıpkı sabahki gibi hâlâ sımsıcak. | About a Boy-5 | 2014 | |
| 20 bucks for six Asiagos. Mmm. | 6 Asiago için 20 dolar. Al ya da terk et. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You know what would be good with this? | Şimdi ne iyi olurdu biliyor musun? Üstüne şöyle güzel bir yağ sürmek. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I think I'll put a nice schmear on it. | Gidip de yağ süreyim bari. Tamam, ne halt yediğimizin farkındayım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| 40 bucks for six Asiagos. | 6 Asiago için 40 dolar. Sanırım orgazm oldum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| A hundred dollars for six. | 100 dolara 6 tane. 100 dolara beş tane, 100 dolara 4 tane... | About a Boy-5 | 2014 | |
| there we go! There we go. | İşte budur! Aynen öyle! Çok sağ ol. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You did it, Will. You found the perfect Asiago. | Başardın, Will. En iyi Asiago'yu buldun. Her geçen gün beni daha da etkiliyorsun. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yeah, well, I'm gonna overnight deliver one to Andy, | Bir gece ansızın Andy'ye yollayacağım ve emin ol, kafayı yiyecek. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I am sending one to my San Francisco bagel shop | San Francisco'daki simitçiye de göndereceğim bir tane. Biraz ders alsınlar. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hey baby. Hey! | Selam, bebeğim. Selam. Bir saniye, Marcus. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hey, um, Marcus is on. | Bak, Marcus da burada. Bir selam ver, uzun zaman oldu. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh! Hi, Marcus! | Merhaba, Marcus! Merhaba, Dr. Sam! | About a Boy-5 | 2014 | |
| You guys, I had the craziest day of my life. | Hayatımın en çılgın gününü yaşadım. Ne oldu ki? | About a Boy-5 | 2014 | |
| This guy comes in. Flatlined, okay? | Bir adam bitkisel hayata girdi, tamam mı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| I had to jump on the gurney, as we're racing down | Koridorda yarışıyormuşçusuna sedyeye atladım ve onu hayata döndürdüm. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It was... oh... four hours of surgery, | Ameliyat 4 saat sürdü ve adam da en az haberler kadar iyi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You raised a man from the dead | Sen, bir adamı hayata döndürdün ve Will de kusursuz simidi buldu. Ne sağlam çift ama! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Anyways, gotta go, guys. | Neyse, gitmem lazım. Görüşürüz Marcus. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I love New York. | New York'a bayılıyorum. Hayat kurtarmak, simit yemek... | About a Boy-5 | 2014 | |
| Moving here is one of the best things we ever did, Will. | Yaptığımız en doğru hareketti, Will. Öyle mi? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Well, here's something that will keep you in bagels for a while. | Burada, seni bir süre daha simit kralı yapacak bir şey var. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Royalty check from Runaway Sleigh. | Kaçak Kızak'ın telif ücreti. İşte bu! İşte bu! Müthiş bir gün! | About a Boy-5 | 2014 | |
| The perfect Asiago, the perfect woman, | Mükemmel Asiago, mükemmel kadın ve on yıl önce yapılmış iş için tekne dolusu para. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Big money! Big money! No whammies! No whammies! | Sağlam para, sağlam para! Nazar değmesin! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Big whammy. | Nazarın daniskası. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Richard, Richard, just listen to me, okay? | Richard, beni iyi dinle. Tamam mı? Sen benim menajerimsin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I need you to manage my business. | Şu işlerimi yoluna koyman lazım. Bir şeyler almam lazım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I am only in town until tomorrow but guess what, | Sadece bir günlüğüne burada olacağım, ama bil bakalım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'm gonna be riding you every second to make sure | Önceliğinin parayı bulmak olduğundan emin olana kadar, her saniye tepende olacağım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| This represents 100% of my income, Richard. | Gelirimin tamamından bahsediyoruz, Richard. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hold up. Hold on one second. | Bir dakika, bir dakika bekle. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Richard, there is something haunting | Richard, burada bazı doğaüstü şeyler oluyor. Ben seni ararım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Will? Will is here! 1 | Will? Will gelmiş! Tanrım, ne işin var burada? | About a Boy-5 | 2014 | |
| This thing is... | Bu da iyice... Anne, göbek bağımı kes de Will'e sarılayım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Umbilical cord? What? | Göbek bağımı mı? Sakın yargılamaya kalkma. | About a Boy-5 | 2014 | |
| We are simply reenacting Marcus's birth. | Marcus'un doğumunu yeniden canlandırıyoruz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh. And here I was thinking | Ben de 'Bunun mantıklı bir açıklaması olamaz.' diyordum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Marcus is helping me stir up my personal birthing memories | Marcus, doğum maceralarımı ayaklandırarak 'doğum destekçisi' olmama yardım ediyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| What is a doula? | Doğum destekçisi neymiş ya? Sen nereden bilesin ki? | About a Boy-5 | 2014 | |
| A doula is a magical person who helps restore | Doğum destekçisi, sağlık kuruluşlarının berbat hâle getirdiği... | About a Boy-5 | 2014 | |
| the faith and dignity of birth that the medical establishment | ...doğumun asaletini ve vefasını, kişilere geri kazandıran büyüleyici insandır. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay, well, we're moving on. Marcus, my man. | Neyse harekete geçelim, Marcus. 36 saatimiz var, ama yine de sana zaman ayırdım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| We've got Xbox... pow! | Xbox var! Ciddiyetten uzağız! | About a Boy-5 | 2014 | |
| And we've got ribs. | Bir de pirzolamız var. | About a Boy-5 | 2014 | |
| That... that sounds great Will but I'm booked solid | Güzelmiş, Will. Ama hafta sonumu arkadaşlarıma ayırdım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Well, I'm sure they'll understand. | Eminim, anlayışla karşılayacaklardır. Will, Marcus'un arkadaşlarıyla planı var. | About a Boy-5 | 2014 | |
| age appropriate friends. | Yaşıt arkadaşlarıyla. Peki. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Not gonna lie, it stings a little | Yalan atmayayım, biraz içim sızladı. Ama olsun, görüşürüz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Mom, would it be okay if Will cut my umbilical cord | Anne, ortak bağımsızlığımızı temsilen... | About a Boy-5 | 2014 | |
| as a symbolic way of showing our mutual independence? | ...göbek bağımı Will'in kesmesine ne dersin? Harika bir fikir! | About a Boy-5 | 2014 | |
| I I I know what's coming here. | Ne demek istediğinizi anlıyorum. Tamam mı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| But let me tell you something, there is no way | Ama şunu söyleyeyim: Böyle bir şeye hayatta dahil olmam. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Please, Will. | Lütfen, Will. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And here comes the postpartum depression. | İşte doğum sonrası depresyon geliyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Glad to see things didn't get weird when I was away. | Ben yokken işlerin garipleşmemesine sevindim. Geçti, anne. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Do you know what these mean? | Bu ne demek oluyor, biliyor musun? Vahşice kesilmiş. Biri guakamole mi yaptı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| I think Laurie is pregnant. What? | Sanırım Laurie hamile. Ne? | About a Boy-5 | 2014 | |
| She's showing all the signs. | Bütün belirtileri gösteriyor. Durmadan avokado yiyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| she's puking on cue, her nipples have darkened | Kusması da ayrı bir konu. Göğüs uçları rostodan da kara olmuş. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You just may have just ruined nipples for me. | Göğüs uçlarına olan bütün iştahımı kaçırdın. Vazektomiye ne dersin peki? | About a Boy-5 | 2014 | |
| The vasectomy that you badgered me not to get. | Vazektomi yaptırma diye başımın etini yiyen sendin. | About a Boy-5 | 2014 | |
| "Oh, don't get a nut cut, bro. Don't get a nut cut." | "Cevizini kestirme, dostum. Cevizini kestirme." | About a Boy-5 | 2014 | |
| I don't sound like that. | Ben böyle konuşmuyorum ki. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You sound exactly like that. Wait, you listened to me? | Aynen böyle konuşuyorsun. Bir dakika, sen dediğimi yaptın mı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yes, I listened to you! | Evet, yaptım! Laurie, nasıl tepki verdi? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Was she cool with that? | Sorun yarattı mı? İşin ince noktası da burada işte. | About a Boy-5 | 2014 | |
| She doesn't know. | Bilmiyor ki. Numara yaptım. | About a Boy-5 | 2014 |