Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 3617
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| They told Hamid when they brought me in. | Beni buraya getirdiklerinde Hamid'e söylediler. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Who's this boy | Kim bu çocuk | American Odyssey-1 | 2015 | |
| that you trust with such evidence? | böyle bir kanıtı verecek kadar güvendiğin? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| He was my friend. | Benim arkadaşım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Our special guest. | SHAKIR KHAN: Özel Konuğumuz. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Listen, I hate you so much. | Dinle, senden nefret ediyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Last time you were here, | Buraya son gelişinde, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| and I wanted to be like you, exactly the same. | aynen senin gibi olmak istiyordum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I wanted your hairstyle. | Saç modelinden istedim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I wanted your whatever you're wearing style. | Sen ne yapıyorsun öyle, giyim tarzını istedim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I wanted you to... Thank you. | Seni de istedim... Teşekkür ederim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Where am I? | Nerdeyim? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Middle of nowhere, western Sahara. | Buranın ortasında, Batı Sahra'da. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No sign of life for miles, | Kilometrelerce hayat belirtisi olmayan, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| but the satellite signal is magnificent. | uydu sinyali müthiş olan bir yerde. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I don't understand this. | Bunu anlamadım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What, Shakir Khan? | Ne, Shakir Khan? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| How'd you get shot? | Nasıl vuruldun? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| They killed my family. | Ailemi öldürdüler. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| They took everything from us. | Herşeyimizi aldılar. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Huh? Give it back. | Ha? Geri ver. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Flash drive, huh? | Flash bellek, ha? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What's on it? | Onda ne var? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| It belongs to a friend of mine. | Bir arkadaşıma ait. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I have to return it to her. | Ona teslim etmeliyim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Seems important. | Önemli gözüküyor. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Valuable. | Değerli. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Is it? | Değil mi? Hey, Ruby ben öldürmedim. Polis yaptı. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I have rich uncle | Bamako'daki amcam | American Odyssey-1 | 2015 | |
| in Bamako. | zengindir. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| If you bring me there, | Eğer beni oraya götürürsen, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| he will pay you for your trouble. | sana paranı verecektir. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| A rich uncle, huh? | Zengin bir amca, ha? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm sure he's handsome as well. | Yakışıklı da olduğuna eminim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Lucky for you, I'm headed in that direction. | Şanslısın, ben de o yöne doğru gidiyordum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You can hitch a ride. | Yanımda götürebilirim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| My computer is busted, | Bilgisayarım bozuldu, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| so the first working computer we find, | bu yüzden ilk çalışan bir bilgisayarı bulduğumuzda, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| we take a look at this. | buna bir göz atarız. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| And you'd better hope it's worth something, my friend, | Dua et içinde iyi bir şey olsun, arkadaşım, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| or I'm putting that bullet back where I found it. | yoksa o kurşunu bulduğum yere yeniden koyarım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Hey, where were you? | Hey, neredeydin? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Janine Gentry signed a confidentiality agreement | Janine Gentry bir gizlilik anlaşması imzalamış. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| We're screwed. No, no, you're screwed. | Hapı yuttuk. Hayır, hayır, sen yuttun. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You missed the Jeff Immelt meeting. | Jeff Immelt'le olan toplantıyı kaçırdın. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I told McDonald you were sick. | McDonald'a hasta olduğunu söyledim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Societele is paying Gentry's widow $1/2 million. | Societele Gentry'nin duluna $1/2 milyon ödüyor. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Why would they pay her so much? | Ona neden bu kadar para ödüyorlar? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| All right, look. | Tamam, bak. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| They're obviously terrible people, | Belli ki çok kötü insanlar | American Odyssey-1 | 2015 | |
| and they've done terrible things. | ve çok kötü şeyler yaptılar. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But you got to stop, okay? | Ama bırak artık, tamam mı? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I can't keep covering your ass. | Kıçını kurtarmaya devam edemem. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Mail room just brought this up. | Posta odası sadece bu kadar getirdi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Where'd it come from? | Nereden geldi? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Some woman dropped it off. | Bir kadın bıraktı. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What is all that? | Tüm bu olanlar nedir? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Must be from Janine Gentry. | Janine Gentry'den olmalı. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Looks like Danny kept a journal, | Danny bir günlük tutmuş gibi görünüyor, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| about the drone attack, Societele. | insansız hava aracının saldırılarıyla ilgili, Societele. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Holy crap. | Vay anasını. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Flight logs. | Uçuş kayıtları. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Emails. | E postalar. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| He documented everything. | O herşeyi belgelemiş. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Too bad we can't use it. | Kullanamamız, çok kötü. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Well, how can we prove it's real? | Peki, gerçek olduğunu nasıl ispat edeceğiz? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Gentry's dead. | Gentry öldü. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| His wife's locked up by Societele. | Karısı Societele tarafından susturuldu. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No, she's not. | Hayır, değil. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| All she has to do is verify this stuff. | Tek yapması gereken bunları doğrulamak. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| It doesn't breach confidentiality. | Gizliliği ihlal edemez. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Joe, we got 'em. | Joe, Biz onları aldık. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| We got 'em. | Biz onları aldık. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I got to get in touch with Ed Dixon. | Ed Dixon ile irtibata geçmeliyim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Randall, so nice to see you. | Randall, seni görmek çok güzel. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Good to see you, Colonel. Great to see you. | Seni görmek güzel, Albay. Seni görmek de öyle. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Thanks for taking the time. | Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Oh, no worries, no worries. | Oh, endişelenme, endişelenme. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| This is my son Harrison. | Bu oğlum Harrison. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Good to meet you. Pleasure, thank you. | Tanıştığıma memnun oldum. Ben de, teşekkür ederim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| So... what's the new story? | Yani... yeni hikaye nedir? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Actually it's my son's article. | Aslında oğlumun makalesi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Oh, journalist like the old man, huh? | Oh, yaşlı adam gibi gazeteci, ha? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Good for you. | Senin için iyi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| So how can I help? | Nasıl yardımcı olabilirim? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Well, it regards Sergeant Odelle Ballard. | Peki, bu Çavuş Odelle Ballard'ı inceliyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Well, there have been conflicting reports, | Sadece raporları çelişkili buldum, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| and I just... I wanted to hear it directly from you. | doğrudan sizden duymak istedim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Is there any truth to the rumor that she's alive? | Onun hayatta olduğu söylentileri doğru mu? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I thought you looked familiar. | Size bu konunun tanıdık geldiğini düşünüyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I've seen you interviewed about this. | Ben bu konuda açıklamada bulunduğunuzu gördüm. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Harrison has it in his head | Harrison kafasında | American Odyssey-1 | 2015 | |
| that there's some grand conspiracy. | burada büyük bir komplo olduğu iddiası var. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But before he goes any further, | Ama daha ileri gitmeden önce, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I thought he should get the truth from you. | gerçekleri sizden duymasının gerektiğini düşündüm. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I...hope you don't mind. | Ben...umarım bir sakıncası yoktur. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No, not at all. | Hayır, yok. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I have kids of my own. | Benim de çocuklarım var. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Let me put this simply, son. | Bunu basitçe söylemek gerekirse, evlat. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Sergeant Ballard died serving her country. | Çavuş Ballard ülkesine hizmet ederken öldü. | American Odyssey-1 | 2015 |