Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 3806
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| All this is still a bit new. | Ama böyle bir durumla henüz karşılaşıyoruz. | Amour-1 | 2012 | |
| It's funny. I don't know if I should tell you as it might embarrass you | Bana komik geliyor. Utandırabileceğim için bilmiyorum söylemeli miyim... | Amour-1 | 2012 | |
| but when I came in earlier | ...son gelişimde... | Amour-1 | 2012 | |
| I remembered how I always used to listen to the two of you making love as a child. | ...ben küçükken, iki çocuk gibi nasıl flört ettiğinizi hatırladım. | Amour-1 | 2012 | |
| This always reassured me. | Bu bana hep huzur verirdi. | Amour-1 | 2012 | |
| It gave me a feeling that you loved each other | Birbirinizi sevdiğinizi görür ve hep... | Amour-1 | 2012 | |
| and that we'd always be together. | ...beraber yaşayacağımızı düşünürdüm. | Amour-1 | 2012 | |
| Watch your fingers! Yeah. | Parmağına dikkat et. Tamam. | Amour-1 | 2012 | |
| Put this next to the window. Thank you. | Onu pencerenin yanına koyabilirsiniz. Teşekkür ederim. | Amour-1 | 2012 | |
| Certainly, sir. | Tabii. | Amour-1 | 2012 | |
| This is for both of you. Thank you. | İkiniz için. Teşekkür ederiz. | Amour-1 | 2012 | |
| Goodbye. Goodbye. | Hoşça kalın. Güle güle. | Amour-1 | 2012 | |
| Thank you, Mr. Méry. | Teşekkürler, Méry. | Amour-1 | 2012 | |
| If you need anything, just call downstairs. | Bir ihtiyacınız olursa haber verin. | Amour-1 | 2012 | |
| If we can help you in one way or another... Right now everything's fine. | Elimizden ne gelirse... Şu anda her şey yolunda. | Amour-1 | 2012 | |
| I'll let your wife know as soon as we need anything. | Bir ihtiyacımız olursa eşinize haber veririz. | Amour-1 | 2012 | |
| Good to have you back, Mrs. Laurent. | Geri dönmenize çok sevindik, Bayan Laurent. | Amour-1 | 2012 | |
| Yes, thank you, Mr. Méry. Thank you. | Teşekkür ederim, Méry. Teşekkür ederim. | Amour-1 | 2012 | |
| If... If you need anything... | İhtiyacınız olursa lütfen... | Amour-1 | 2012 | |
| Yes, thank you. | Tabii, teşekkürler. | Amour-1 | 2012 | |
| Goodbye then, ma'am. Welcome home again. | Hoşça kalın o zaman, hanımefendi. Evinize hoş geldiniz. | Amour-1 | 2012 | |
| Goodbye, sir. Goodbye, Mr. Méry, thank you. | Güle güle. Güle güle Bay Méry, teşekkür ederiz. | Amour-1 | 2012 | |
| Where do you want... | Nereye geçmek... | Amour-1 | 2012 | |
| In the living room. | Salona. | Amour-1 | 2012 | |
| Shall I make some tea? | Çay yapayım mı? | Amour-1 | 2012 | |
| First come sit with me. | Önce bir oturalım. | Amour-1 | 2012 | |
| Can you help me into the arm chair? Yes, of course. | Koltuğa geçmeme yardım eder misin? Evet, tabii. | Amour-1 | 2012 | |
| Come closer. | Biraz daha yaklaş. | Amour-1 | 2012 | |
| Put your knees against mine so I don't slip. | Dizlerini dizlerime daya ki kaymayayım. | Amour-1 | 2012 | |
| Put your right arm around me. | Sağ kolunu sırtıma dola. | Amour-1 | 2012 | |
| And lift me up. | Şimdi de kaldır. | Amour-1 | 2012 | |
| And up! | Şimdi. | Amour-1 | 2012 | |
| I'm so glad you're back. | Dönmene çok sevindim. | Amour-1 | 2012 | |
| Promise me one thing. What? | Bana bir konuda söz ver. Neymiş? | Amour-1 | 2012 | |
| Please never take me back to the hospital. | Lütfen, beni tekrar hastaneye götürme. | Amour-1 | 2012 | |
| Anne... You promise? | Anne... Söz mü? | Amour-1 | 2012 | |
| Anne, I'm... Don't talk right now. | Anne... Laf anlatma. | Amour-1 | 2012 | |
| Don't give me any lectures. Please. | Nasihat verme bana. Lütfen. | Amour-1 | 2012 | |
| What can I say? Nothing. | Ne diyebilirim ki? Hiçbir şey. | Amour-1 | 2012 | |
| Just don't say anything. | Hiçbir şey söyleme. | Amour-1 | 2012 | |
| Thank you, dear. | Teşekkür ederim, canım. | Amour-1 | 2012 | |
| Everything fine? Everything is fine. | Her şey yolunda mı? Her şey yolunda. | Amour-1 | 2012 | |
| You don't have to hold my hand all the time. | Sürekli elimden tutmak zorunda değilsin. | Amour-1 | 2012 | |
| I can look after myself, you know. | Kendime bakabilirim ben. | Amour-1 | 2012 | |
| And don't feel guilty. That would be pointless. | Kendini de suçlu hissetme. Sana bir faydası olmaz. | Amour-1 | 2012 | |
| And a drag for me too. | Bana da külfet olur. | Amour-1 | 2012 | |
| I don't feel guilty. That's good. | Suçlu hissetmiyorum ki. İyi o zaman. | Amour-1 | 2012 | |
| Go over there now. | Git hadi. | Amour-1 | 2012 | |
| I'm not a cripple. | Sakat değilim. | Amour-1 | 2012 | |
| You can easily leave me alone for two minutes. I won't collapse. | İki dakikalığına yalnız bırakabilirsin. Yere yığılmam. | Amour-1 | 2012 | |
| Did you buy the new book on Harnoncourt? | Harnoncourt hakkında yazılan şu yeni kitabı aldın mı? | Amour-1 | 2012 | |
| I've already read it. And? | Okudum bile. Yani? | Amour-1 | 2012 | |
| Do you want it? Shall I get it for you? | İster misin? Getireyim mi? | Amour-1 | 2012 | |
| Please do. | Lütfen. | Amour-1 | 2012 | |
| I don't know where I put it. | Nereye bıraktığımı bilmiyorum ki. | Amour-1 | 2012 | |
| Don't worry. It's not that important. Yes it is. | Dert etme. Önemli değil. Evet, önemli. | Amour-1 | 2012 | |
| I think I left it... | Galiba şeydeydi... | Amour-1 | 2012 | |
| Ah, here it is! | İşte buldum. | Amour-1 | 2012 | |
| Nothing like an infallible memory! | Var mı güçlü bir hafıza gibisi? | Amour-1 | 2012 | |
| I thought I had left it in the small bedroom | Küçük yatak odasında bıraktım sanıyordum... | Amour-1 | 2012 | |
| but I had already put it away. Tidy people just can't help being tidy. | ...ama kaldırmışım bile. Bir insan tertipliyse, tertipsiz duramaz. | Amour-1 | 2012 | |
| Good, now do something for yourself. | Güzel, şimdi de kendin için bir şeyler yap. | Amour-1 | 2012 | |
| Don't stay here to see how I hold the book, okay? | Kitabı nasıl tuttuğumu görmek için bekleme, tamam mı? | Amour-1 | 2012 | |
| I'll leave the door open. | Kapıyı açık bırakacağım. | Amour-1 | 2012 | |
| Unfortunately the strawberries were already moldy. | Çilekler zaten küflenmişti. | Amour-1 | 2012 | |
| I'll go and get you some fresh ones tomorrow morning from the market. | Yarın sabah pazardan tazelerini alırım. | Amour-1 | 2012 | |
| My husband will bring you the Evian water this afternoon. | Kocam istediğiniz suyu öğleden sonra getirecek. | Amour-1 | 2012 | |
| I'm not supposed to carry anything heavy. My back, you know. | Benim ağır yük kaldırmamam gerekiyor. Belimin durumunu biliyorsunuz. | Amour-1 | 2012 | |
| It came to 76.40. Here's the receipt. | 76,40 tuttu. Fişi de burada. | Amour-1 | 2012 | |
| Your change, 23.60. Keep the small change. | Para üstünüz, 23,60. Bozuklar kalsın. | Amour-1 | 2012 | |
| Thank you, sir. | Teşekkür ederim, bayım. | Amour-1 | 2012 | |
| Well, I'll be going then. Call me if you need anything. | Ben gidiyorum o zaman. İhtiyacınız olursa haber verin. | Amour-1 | 2012 | |
| Is your wife doing well? Yes. She's recovering. | Eşiniz iyi mi? Evet. İyileşiyor. | Amour-1 | 2012 | |
| That's good. Give her my regards. | Harika. İyi dileklerimi iletin. | Amour-1 | 2012 | |
| My husband and I are very glad she's back. | Kocam ve ben dönmesine çok sevindik. | Amour-1 | 2012 | |
| Yes, we are too. | Evet, ben de. | Amour-1 | 2012 | |
| Goodbye, Mrs. Méry, thank you. | Güle güle, Bayan Méry teşekkür ederim. | Amour-1 | 2012 | |
| Goodbye, sir. Goodbye. | Hoşça kalın, bayım. Güle güle. | Amour-1 | 2012 | |
| I'll bring you the strawberries tomorrow around noon, if that suits you. | Size de uyarsa, çileğinizi yarın öğlen gibi getiririm. | Amour-1 | 2012 | |
| Yes, fine. Thank you. | Evet, olur. Teşekkürler. | Amour-1 | 2012 | |
| Can you come here, please. Yes. | Lütfen, gelir misin. Tamam. | Amour-1 | 2012 | |
| Some banal love story about a nobleman and a lower middle class girl | Önce bir araya gelemeyen ama daha sonra o yüce duygularıyla... | Amour-1 | 2012 | |
| who can't marry | ...birbirlerine ilan ı aşk eden... | Amour-1 | 2012 | |
| and who then, out of sheer magnanimity, renounce their love for each other. | ...bir asilzade ile orta sınıftan bir kızın sıradan aşk hikayesiydi. | Amour-1 | 2012 | |
| In fact, I don't remember the story. | Aslına bakarsan hikayeyi hatırlamıyorum. | Amour-1 | 2012 | |
| In any case, I remember that I was completely shaken up when I went out | Zaten hatırladığım kadarıyla, çıktığımda allak bullak olmuştum... | Amour-1 | 2012 | |
| and that I needed some time to calm down. | ...ve kendime gelmem epey zaman almıştı. | Amour-1 | 2012 | |
| In the courtyard of the house where grandma lived, | Büyükannemin evinin bahçesinde bir... | Amour-1 | 2012 | |
| there was a young guy at the window who asked me where I'd been. | ...delikanlı vardı ve nereden geldiğimi sordu. | Amour-1 | 2012 | |
| He was a few years older than me. | Benden birkaç yaş büyüktü. | Amour-1 | 2012 | |
| He was a show off who of course really impressed me. | Havalı bir çocuktu ve tabii beni çok etkilemişti. | Amour-1 | 2012 | |
| "To the cinema", I said to him. | "Sinemaya", dedim. | Amour-1 | 2012 | |
| Because I was very proud grandma had given me money to go all alone to the cinema. | Büyükannem sinema için harçlık vermişti ve inanılmaz gururluydum. | Amour-1 | 2012 | |
| "What did you watch?" | "Ne izledin?" dedi. | Amour-1 | 2012 | |
| I started to tell him the story | Anlatmaya başladım ve... | Amour-1 | 2012 | |
| and as I did, all the emotion came back. | ...anlattıkça bütün o hislerim de geri geldi | Amour-1 | 2012 | |
| I didn't want to cry in front of this guy, but it was impossible. | Onun önünde ağlamak istemiyordum ama kendime de engel olamıyordum. | Amour-1 | 2012 | |
| There I was, in tears in the courtyard, and I told him the drama till the end. | Bahçede, göz yaşları içinde sonuna kadar anlattım ona filmi. | Amour-1 | 2012 | |
| So? How did he react? | Sonra? Nasıl tepki verdi? | Amour-1 | 2012 | |
| No idea. He probably laughed at me. | Bir fikrim yok. Muhtemelen arkamdan gülmüştür. | Amour-1 | 2012 |