Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4661
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Look, that's why you need to spend more time with them. | Bak, bu yüzden onlarla zaman geçirmelisin. Bak, işte bu yüzden onlarla epeyce bir zaman geçirmen gerekiyor. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Besides, Suzanne is working; I'm working. | Ayrıca, Suzanne çalışıyor. Ben çalışıyorum. Ayrıca, Suzanne da ben de çalışıyorum. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| This way, they'll be with family. | Bu şekilde, çocuklar ailesi ile birlikte olacaklar. Böylece, bir aile olacaklar. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| You heard me. I said family. | Beni duydun. "Aile" dedim. Doğru duydun. Aile dedim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| We'll see you tomorrow. | Yarın görüşürüz. Yarın görüşürüz. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Why do we have to hang out with her? | Neden onunla takılmak zorundayız ki? Niye onunla takılacağız ki? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| She hates us. | Bizden nefret ediyor. Bizden nefret ediyor. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| She hardly even knows you guys. | Sizi zar zor tanıyor çocuklar. Hatta sizi zar zor tanıyor. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| She can't wait to see you. | Sizi görmeye can atıyor. Sizi görmek için sabırsızlanıyor. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| You didn't say she doesn't hate us. | Bizden nefret ettiğini söylemedin. Bizden nefret etmediğini söylemedin. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| She just needs a chance to g. | Sizi tanıması için ona bir fırsat verin. Sadece buna alışması için zamana ihtiyacı var. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| She hasn't spent a lot of time around kids. | Çocuklarla fazla zaman geçirmedi. Pek fazla çocuklarla uğraşmadı. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Didn't she raise you? | Seni o büyütmedi mi? Seni o büyütmedi mi? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Like I said, | Dediğim gibi... Dediğim gibi, | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| she hasn't spent a lot of time around kids. | ...çocuklarla fazla zaman geçirmedi. Çocuklarla pek fazla uğraşmadı. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Look, just do me a favor. | Bakın, bana bir iyilik yapın. Bakın, bana bir iyilik yapın. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Don't call her grandma or granny | Sakın onu büyükanne, babaanne,... Ona, büyükanne, babaanne... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| or mammy, Nana, nothing like that. | ...nine, bu tür isimlerle seslenmeyin. ...anne, nine ya da bu tarz şeyler sakın demeyin. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I'm just gonna call her Mrs. Persons. | Ben ona "Bayan Kimse" diyeceğim. Ben sadece Bayan Persons diyeceğim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Call her Marilyn. | Ona Marilyn diye seslenin. Marilyn de. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Once she gets to know you, | Sizi tanıdığı zaman... Seni tanıdığı zaman... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| she's gonna love you. | ...sizi çok sevecektir. ...çok sevecektir. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| That's what they said to Britney Spears' kids. | Bunu Britney Spears' ın çocuklarına da söylediler. Britney Spears'ın çocukları için de öyle söylediler. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Hey, baby. | Hey, bebeğim. Bebeğim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| You okay? | İyi misin? Sen iyi misin? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I've got a problem. | Bir sorunum var. Bir sorunum var. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| What's up? | Ne oldu? Ne oldu? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I just found out I have three paid sick days, | Önümde 3 bomboş günüm olduğunu anladım... Üç günlük iznim kalmış. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| and I have to take them now or lose them. | ...ya hemen bir plan yaparım ya da evde otururum. Ya şimdi kullanacağım, ya da hiç kullanamayacağım. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| How is this a problem? | Bunun neresi sorun? Sorun nedir peki? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I'm a professional event planner. | Ben profesyonel bir etkinlik planlayıcısıyım. Ben her şeyimi planlı yaparım. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I don't do unplanned well. | Plansız çok kötüyümdür. Plansız hiçbir şey yapamam. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Why don't you just plan on doing nothing? | Neden hiç bir şey yapmamak üzerine plan yapmıyorsun? Neden plan yapmadan bir şeyler yapmıyorsun? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Why don't you just file that under | Neden sadece bir şeyler planlamıyorsun... Neden anlamadığın işlerden... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| you don't know what you're talking about? | ...bilmiyorum, ne hakkında konuşuyorsan? ...uzak durmuyorsun? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Come here. | Buraya gel. Gel bakayım. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Sit down right here. | Otur şuraya. Otur şöyle. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| You could just do this for three days: | 3 gün boyunca bunu yapabilirsin: Üç gün boyunca şunları yapabilirsin: | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Espn, Espn2, Espn Classic, Espn Extreme. | Espn, Espn2, Espn Classic, Espn Extreme.* Espn, Espn2, Espn Classic, Espn Extreme. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I'll just go in to work. | Sadece işime gideceğim. İşe gideceğim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Look, you're the one always complaining | Bak, ne kadar yorgun ne kadar fazla çalıştığın üzerine... Yorgun olduğundan ve... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| about how tired and overworked you are. | ...çok çalıştığından hep şikayet ediyorsun. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| That was just last night. | O sadece dün geceydi. Sadece dün gece öyle dedim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Okay, well, I suppose it could be fun. | Peki, tamam, eğlenceli olduğunu sanmıştım. Pekâlâ, eğlenceli olacağını düşünüyorum. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| You and me, we could go down to Pike's Place, | Sen ve ben, Pike' ın yerine gidip... İkimiz, Pike'ın Yeri'ne gideriz... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| grab some breakfast, do some shopping. | ...kahvaltılık alıp, alışveriş yapardık. ...kahvaltı ederiz, alışveriş yaparız. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Oh, that sounds great, baby. | Kulağa hoş geliyor, bebeğim. Kulağa çok iyi geliyor bebeğim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Good. We'll do it. | Güzel. Bunu yapacağız. Güzel. Yapıyoruz. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| You're the one with the three days. | Önümüzde üç gün boş olan sensin. Üç gün yalnız takılacaksın. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I got to work. | Çalışmam gerek. Benim işe gitmem gerek. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Use this as your "me" time. | Bunu "kendi zamanın" olarak kullan. Kendi başına bir şeyler yap. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Okay, well, maybe I can spend some time with the kids: | Pekâlâ, belki ben de çocuklarla biraz zaman geçirebilirim. Peki, çocuklarla biraz vakit geçirebilirim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Go down to Pike's Place, grab some breakfast, | Pike' ın yerine gidip, kahvaltılık alır,... Pike'ın Yeri'ne gideriz, kahvaltı ederiz... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| do some shopping. | ...biraz alışveriş yaparız. ...alışveriş yaparız. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Oh, that sounds nice, baby. | Kulağa hoş geliyor, bebeğim. Kulağa iyi geliyor bebeğim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Good. Not good. | Güzel. Hayır değil. Güzel. Hayır, değil. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| They're spending the day with my mother. | Tüm günü annemle geçirecekler. Bugün onlarla annem ilgilenecek. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Why? She hates them. | Neden? Annen çocuklardan nefret eder. Neden? Annen onlardan nefret eder. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Kids: Told you! | Sana söylemiştik! Sana demiştik! | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Okay, kids, remember, | Tamam çocuklar, unutmayın... Pekâlâ, çocuklar, unutmayın, | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| no touching anything at grandma's house. | ...babaannenizin evinde hiçbir şeye dokunmak yok. Büyükannenin evinde hiçbir şeye dokunmak yok. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Oh, they won't be going anywhere near my house. | Evimin yanına bile yaklaşmayacaklar. Evimin yakınına bile yanaşamazlar. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I just laid white carpet. | Daha yeni beyaz halı serdim. Yere beyaz bir halı serdim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| We are going to the mall. | Alışveriş merkezine gideceğiz. Alışveriş merkezine gideceğiz. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Go stand by the car. | Gidin arabada bekleyin. Beni arabada bekleyin. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Bye, mom. Bye, mom. | Hoşça kal, anne. Hoşçakal, anne. Hoşça kal anne. Hoşça kal anne. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Bye, sweethearts. | Güle güle, canlarım. Güle güle güzellerim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Sounds like a lot of fun. Mm. | Çok eğlenceli görünüyor. İyi eğleneceksiniz gibi görünüyor. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Uh, Marilyn, these are just a few important numbers | Marilyn, bunlar bir kaç önemli numara. Marilyn, sana lazım olabilecek... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| we think you should have: | Elinde olması gerektiğini düşündük. ...birkaç önemli telefon numarasını vereceğim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| My cell, Nick's cell, home phone, pediatrician | Benim ve Nick' in cep telefonu ev telefonumuz, çocuk doktorunun numarası. Benim numaram, Nick'in numarası, evin numarası, doktorun | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| did you not hear me say we are going to the mall? | Alışveriş merkezine gideceğimizi duymadın herhalde? Alışveriş merkezine gideceğimizi duymadın mı? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I did, Marilyn, but bad things can happen there too. | Duydum, Marilyn. Fakat kötü şeyler orada da olabilir. Duydum, Marilyn, ama orada da başınıza bir şey gelebilir. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Um, for the kids, | Çocuklara... Çocuklara... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| no sugars before 12:00 noon or after 3:00. | ...12' den önce veya 15' den sonra şeker verme. ...12'den önce ya da 3'ten sonra şeker yedirme. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Look, little bitty woman, | Dinle, minik kadın. Bak, ufak tefek kadın, | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| if your kids do not know how to eat by now, | Eğer çocukların ne yememeleri gerektiğini bilmiyorlarsa... Bugüne kadar çocukların nasıl besleneceğini öğrenemediyse, | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I am not teaching them. | ...bunu onlara öğretmeyeceğim. Onlara ben öğretecek değilim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Please make sure that they wash their hands | Lütfen 15 saniye boyunca... Lütfen, 15 saniye boyunca... | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| for a full 15 seconds 1 | ...ellerini yıkadıklarından emin ol. ...ellerini yıkadıklarına emin ol | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| you do realize I managed to raise your husband, right? | Kocanı benim büyüttüğümü biliyorsun, değil mi? Kocanı benim yetiştirdiğimin farkındasın, değil mi? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Barely. | Güçbelâ. Pek değil. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Nick told me that when he was five, | Nick bana 5 yaşındayken... Nick, beş yaşındayken... 1 | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| you put him up for collateral in a poker game. | ...onu pokere yancı olarak götürdüğünü söylemişti. ...onu poker oynarken teminat olarak koyduğunu söyledi. 1 | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I had a full house, kings high. | Bende ful vardı, en yükseği papaz. Elim çok iyiydi, hanımefendi. 1 | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Where was the risk in that? | Bunun neresi riskliydi? 1 Ne var ki bunda? 1 | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| No, they did not touch my horn. | Hayır, kornama dokunmadılar. Hayır, kornamı çalmış olamazlar. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I got a number for you. | İşte sana numaram. Sana bir numara vereyim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| 911? | 911? 911? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Yup, because if your kids go missing, | Evet, eğer çocukların kaybolurlarsa... Aynen, çünkü çocukların kaybolursa, | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I am not looking for them. | ...onları ben aramayacağım. Aramaya hiç niyetim yok. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Mm, that was good. | Bu çok iyiydi. Çok güzelmiş. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I can't wait till you have another day off. | Diğer bir boş gününü sabırsızlıkla bekliyorum. Bir dahaki iznini iple çekiyorum. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Want anything else? | Başka isteğin var mı? Başka bir şey ister misin? | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Mm, I'm good. | Hayır, böyle iyiyim. Böyle iyiyim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| I got to go to work. | İşe gitmem gerek. İşe gitmem gerek. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Have a good day, baby. | İyi günler, bebeğim. İyi günler, bebeğim. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Crap! | Kahretsin! Kahretsin! | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Yeah. Yeah. Yeah, boy. | İşte. İşte. İşte budur be. | Are We There Yet-1 | 2010 | |
| Tennis. | Tenis. Tenis. | Are We There Yet-1 | 2010 |