Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4804
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Ok, hard right. | Yalan söylüyorsun. Yaptığım işle gurur duyuyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Don't do anything stupid. | Aptalca bir şey yapayım deme. | Arrow-1 | 2012 | |
| I had the foresight to collar up | Tasmayı fazlasıyla meraklı bir sarışına takacak kadar öngörülüydüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| I assume she's a friend of yours. | Senin arkadaşlarından biri sanırım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Touch one hair on my head and she loses hers. | Saçımın tek teline bile dokunursan o hepsini kaybeder. | Arrow-1 | 2012 | |
| You've got quite the choice to make, don't you? | Yapılacak çok önemli bir seçimin var, değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| You couldn't push that button if you tried. | Babasının tutulduğu güvenli evin adresini istedi. Denesen bile o düğmeye basamazsın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Why are you doing this? | Bunu neden yapıyorsun. Ben de aynen senin gibiyim. Olan onca şeyden sonra, ben... | Arrow-1 | 2012 | |
| I only steal from the rich. | Sadece zenginlerden çalıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm not Robin Hood. | Ben Robin Hood değilim. | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't know when these men are coming back! | Bu adamlar ne zaman geri gelecek bilmiyorum! | Arrow-1 | 2012 | |
| You have to believe me. | Bana inanmak zorundasın. Çöz beni, lütfen! | Arrow-1 | 2012 | |
| What, do you think these men, | Ne sanıyorsun? Bu adamlar... | Arrow-1 | 2012 | |
| they planted me here, some kind of trap or something? | ...beni bir tür tuzak olarak filan mı burada bıraktı yani? | Arrow-1 | 2012 | |
| I...Well, why'd they tie you up like that | Ben...neden seni bu şekilde bağlayıp sonra da bıraksınlar ki? | Arrow-1 | 2012 | |
| Huh? Why not just kill you? | Neden seni öldürmediler? Öldüreceklerdi! Adanın... | Arrow-1 | 2012 | |
| at some some altercation | ...başa bir yerindeki bir kavga için geri çağrıldılar. | Arrow-1 | 2012 | |
| If they come back, they will kill both of us. | Geri gelirlerse ikimizi de öldürürler. Lütfen! Bana inanmalısın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Please. | Lütfen. Pekala, dön... | Arrow-1 | 2012 | |
| all right, turn around. | Tamam. Sırtını dön. Teşekkür ederim. Sen askerlikte yapacağını yaptın. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm sorry... | Kusura bakma. | Arrow-1 | 2012 | |
| But I can't. | Yapamam. | Arrow-1 | 2012 | |
| What? Why?! | Ne? Neden? Neden olmasın? | Arrow-1 | 2012 | |
| Because I don't know you. | Çünkü seni tanımıyorum. Sen aklını mı kaçırdın? | Arrow-1 | 2012 | |
| Please! | Lütfen! Bunu yapamazsın! Beni burada bırakamazsın! | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, last night all I could think about | Biliyor musun, dün gece sadece Andy ne kadar kızardı... | Arrow-1 | 2012 | |
| how hurt he'll be if he saw us together. | ...bizi birlikte görseydi ne kadar incinirdi diye düşündüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| But that's nothing compared to how he'd be | Ama bu seni incitecek bir şey yaparsam hissedeceklerinin yanında hiçbir şey kalır. | Arrow-1 | 2012 | |
| Believe me when I tell you that war is easier than dating. | Savaşmak randevulaşmaktan daha zor dersem, sözüme inan. | Arrow-1 | 2012 | |
| In a war, you act | Bir savaşta ya karşılık verirsin ya da ölürsün. | Arrow-1 | 2012 | |
| No time to think, no time to second guess yourself. | Düşünmeye, fikrini değiştirmeye zaman yoktur. | Arrow-1 | 2012 | |
| Maybe that's your problem. | Belki de problemin budur. Benimleyken düşünüyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| Not feeling. | Hissetmiyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| How did you know where I live? | Nerede oturduğumu nereden bildin? İnternet denen küçük bir şeyden. | Arrow-1 | 2012 | |
| Look, could we not do this with a door between us? | Bak, bunu aramızda bir kapı olmadan yapamaz mıyız? | Arrow-1 | 2012 | |
| So I guess you're not pressing charges | Anladığım kadarıyla suçlamada bulunmuyorsun... | Arrow-1 | 2012 | |
| 'cause you feel like you feel like you can change my life? | ...çünkü...çünkü hayatımı değiştirebileceğini sanıyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| And so you can run and tell your rich prep school friends | Böylece koşup zengin hazırlık okulu arkadaşlarına... | Arrow-1 | 2012 | |
| what a Saint you are and how you're helping the disadvantaged? | ...ne kadar aziz biri olduğunu ve muhtaçlara nasıl yardım ettiğini anlatabilesin diye mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| You don't know a thing about me. | Benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thea Queen. Trust fund brat. | Thea Queen. Vakıf fonu veledi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Totaled her car, which she got as a birthday present. | Doğum günü hediyesi olarak aldığı arabayı haşat etti. | Arrow-1 | 2012 | |
| Did I did I leave anything out? | Atladığım bir şey var mı? Evet. | Arrow-1 | 2012 | |
| Dead father, missing step dad, | Ölü bir baba, kayıp bir üvey baba... | Arrow-1 | 2012 | |
| damaged brother, | ...zedelenmiş bir ağabey ve o araba kazası için az kalsın hapis yatmak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Plus, she really wants her purse back. | Üstelik çantasını fena halde geri istiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| the Glades in the middle of the night. | ...gerçekten cidden cesaret gösterdin. | Arrow-1 | 2012 | |
| You must not know the value of a vintage purse. | Seçkin bir çantanın değerini bilirsin herhalde. | Arrow-1 | 2012 | |
| Don't worry, it's all there. | Merak etme, hepsi içinde. Bunlar hariç. | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, it's a really filthy habit you got there. | Çok kötü bir alışkanlığın var. Bir de bana sor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey, can I give you some advice? | Hey, birkaç nasihat verebilir miyim? Öyleyse Jean'e Bay Donner'ın teklifini reddetmesini söyleyeyim. | Arrow-1 | 2012 | |
| First, stay out of the Glades. | Birincisi Glades'den uzak dur. İkincisi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Don't fall for every sob story | Benim gibi birinin polise anlattığı her acıklı hikayeye kanma. | Arrow-1 | 2012 | |
| You have a great evening now. | Şimdi sana iyi akşamlar. | Arrow-1 | 2012 | |
| Do you ever take time off? | Hiç izin filan alıyor musun? | Arrow-1 | 2012 | |
| I do. | Alıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| The guy was kind of a jerk. | Adam hıyarın tekiydi. Hadi ya? | Arrow-1 | 2012 | |
| He might have had a reason. | Belki bir nedeni vardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| McKenna, I didn't just lose | McKenna, ben adada sadece beş yılımı kaybetmedim... | Arrow-1 | 2012 | |
| I lost the part of me that enjoyed... | Yaşamaktan zevk alan... | Arrow-1 | 2012 | |
| Being alive. | ...yanımı da kaybettim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Listening to music and, uh... | Müzik dinlemekten ve... | Arrow-1 | 2012 | |
| eating a soufflé with a beautiful girl. | ..güzel bir kızla sufle yemekten hoşlanan yanımı. | Arrow-1 | 2012 | |
| But when you asked me about the island, | Ancak bana adayı sorduğunda... | Arrow-1 | 2012 | |
| it reminded me of all the hard things | ...bu bana hayatta kalmak için... | Arrow-1 | 2012 | |
| and the choices that I have to make that | ...etkisinden hala kurtulamadığım zor şeyleri... | Arrow-1 | 2012 | |
| still stay with me. | ...ve seçimleri hatırlattı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Made me question how I can trust, | Bu birine nasıl güvenebileceğimi hatta biriyle birlikte olmaya... | Arrow-1 | 2012 | |
| being with anyone. | ...değer olup olmadığımı sorgulamama neden oldu. | Arrow-1 | 2012 | |
| You are. | Değersin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Can I take you to a dinner? | Seni akşam yemeğine çıkarabilir miyim? Kısa kesmeyeceğime söz veriyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| McKenna! | McKenna! Hâlâ burada olmana sevindim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Queen. Mr. Lance. | Queen. Bay Lance. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah. I'd like you to, uh, | Evet. Şu Kanunsuz soruşturmasında benimle çalışmanı istiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank you, sir. | Baş üstüne amirim. Merak etmeyin. Onu enseleyeceğiz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ah. Ready to go? | Gitmeye hazır mısın? Evet. Tamam. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ahh. It tastes like an ashtray. | Kül tablası gibi tadı var. | Arrow-1 | 2012 | |
| But it does the job. | Ama işe yarıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| I owe you one. | Sana borçlandım. | Arrow-1 | 2012 | |
| You didn't get into any trouble out there, did you? | Orada başın belaya girmedi, değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Now I will fulfill my father's dying wish | Oliver Queen hayatta. Şimdi, babamın son dileğini yerine getirmeyi plânlıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| and bring down those who are poisoning my city. | Babamın bana verdiği listeyi kullanarak şehrimi zehirleyenleri alaşağı edeceğim. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'd like you to work with me on the Vigilante investigation. | Kanunsuz davasında benimle birlikte çalışmanı istiyorum. 1 | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank you, sir! | Teşekkür ederim amirim! | Arrow-1 | 2012 | |
| It's just beginning. In six months, | Bu sadece başlangıç. 6 ay içinde... | Arrow-1 | 2012 | |
| the organization's vision of what this city should be | ...organizasyonun bu şehir hakkındaki vizyonu... | Arrow-1 | 2012 | |
| will be complete. | ...tamamlanmış olacak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thousands of innocent people will be dead | Binlerce masum kişi ölecek ama sen hiçbir şey hissetmiyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| and you'll feel nothing. | Haklıydın. Hepsi benim suçum olduğu için... Saat 12:45. Davetiyede 1 yazıyordu, erken bile geldim. Saat 12:45. Davetiyede 1 yazıyordu, erken bile geldim. | Arrow-1 | 2012 | |
| That's not true. | Bu doğru değil. Bir başarı hissi duyuyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| So... | Pekâlâ, size nasıl yardımcı olabilirim? | Arrow-1 | 2012 | |
| Malcolm Merlyn. I want you to kill him for me. | Malcolm Merylin. Onu benim için öldürmeni istiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| These black arrows aren't consistent with his M.O. | Bu kara oklar onun yöntemiyle uyuşmuyor. Tutarsızlık var. | Arrow-1 | 2012 | |
| We're dealing with a copycat. | Bir taklitçiyle uğraşıyoruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| What do you mean, the chopper's about to touch down? | Nasıl yani, helikopter inmek üzere? | Arrow-1 | 2012 | |
| The flight log doesn't have them due for another 20 minutes! | Uçuş kayıtları onların gelmesine daha 20 dakika olduğunu söylüyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Then lock down the heliport! | O zaman helikopter pistini kuşat! | Arrow-1 | 2012 | |
| I've just landed in Starling City. | Starling City'ye şimdi indim. | Arrow-1 | 2012 | |
| We agreed half on arrival, the other half | Anlaşmıştık. Yarısı ulaştığımda diğer yarısı ise iş bittiğinde. | Arrow-1 | 2012 | |
| Gracias. | Teşekkürler. Merak etmeyin. | Arrow-1 | 2012 |