Türkçe
İngilizceAra
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 8724
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Is not as simple as you think, Seung Woo. | Senin düşündüğün kadar basit değil Seung Woo. | Boolkkotnoli-1 | 2006 |  |
| Do you think I came to this spot easily? | Bu noktaya kolaylıkla geldiğimi mi sanıyorsun? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Do you think it was easy for me to dump a woman that I’ve loved for seven years? | 7 yıldır sevdiğim kadını terk etmenin... | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| But… | Ama… | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| I can’t tolerate this since I know the truth now. | Gerçeği öğrendikten sonra artık buna göz yumamam. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| He’s been dead for two years. | O öleli iki yıl oldu. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Isn’t it time to give him a funeral? | Ona uğurlamanın zamanı gelmedi mi artık? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Why are you commanding me to go there when you kicked me out? | Hem beni kovuyorsun hem de sonra neden yanına gelmemi istiyorsun? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| I came. | Geldim. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| How much did you pay for that? | Ona ne kadar ödedin? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Because of my great husband, I never went to a shopping mall before, and I bought a cheap jacket from Dong Dae Moon. | Çok muhterem kocam yüzünden hiç alışveriş merkezine gitme lüksüm olmadı. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| You seem to have dementia, grandma. | Bunamış görünüyorsun büyükanne. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| When I went to class reunion today, it seemed that my life was the best. | Bugün sınıf toplantısına gittiğimde, en iyi ben hayat sürüyormuşum gibi görünüyordu. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| She got successful in life and came riding a limousine. | Hayatında büyük bir başarı elde etti ve buluşmaya limuzinle geldi. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| The old saying that says that life depends on time is true. | Eskilerin dediği gibi: "Yaşam, zamana bağlıdır." Ne kadar da doğru... | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| You are a sight once you just open your mouth! | O koca ağzını bir kere açmaya gör! | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| You didn’t even cook seaweed soup for your daughter’s birthday, | Kızının doğum günü için deniz yosunu çorbası bile pişirmedin. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Did something happen? Mom and daughter walking together at night? | Bir şey mi oldu? Neden iki bayan gece vakti dışarıda dolanıyorsunuz? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| But why is the price so expensive in this neighborhood? | Bu arada, neden bu civarda fiyatlar bu kadar pahalı? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Did Dad calm down from his anger yet? | Babamın sinirleri henüz yatışmadı mı? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| The old one should die. | Bu yaşlı kadın ölmeli. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| How can I forget my own daughter’s birthday? | Kendi kızımın doğum gününü nasıl olur da unutabilirim? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| I couldn’t cook you seaweed soup and got kicked out of the house. | Sana deniz yosunu çorbası pişiremedim ve evden kovuldum. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| You were so busy that you forgot. | Çok meşguldün, ondan unutmuşsundur. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Na Kyung, you too. | Na Kyung, sen de. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| That cute thing. | Sevimli şey... | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Doesn’t she seem more uneasy by doing that? | Bu davranışları çok endişe verici görünmüyor mu? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Maybe she went from depression to extreme depression? | Belki de normal depresyondan yüksek depresyona geçmiştir. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Be careful so that Dad won’t wake up. | Dikkatli olun babam uyanmasın. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| If you want to cry, cry, you stupid. If you’re sad, you cry… | Ağlamak istiyorsan ağla seni budala. Üzgünsen eğer, ağla… | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Hello, team leader. | Merhaba takım lideri. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Um… do you want me to give you a cup of coffee? | Şey... Size bir fincan kahve getirmemi ister misiniz? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Um… I’m sorry again about yesterday’s incident, team leader. | Şey… Dünkü olay için yeniden özür dilerim takım lideri. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| I know that you are in a bad mood, but I wish that you would forgive me. | Şu an kötü hissettiğinizi biliyorum ama yine de umarım beni affetmenizi. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| If not, then I feel uncomfortable and can’t concentrate on my work. | Eğer affetmezseniz, kendimi çok kötü hissederim ve işime konsantre olamam. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| You are very selfish, Na Kyung. | Çok bencil birisin Na Kyung. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| I’m sorry, but just keep feeling uncomfortable. | Üzgünüm ama kendini kötü hissetmeye devam et. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Isn’t it almost time to work? | Mesai saati başlamadı mı? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Team leader, I’ll ask you just one question. | Takım lideri, size sadece bir tek soru soracağım. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Do you think that you have never hurt anyone in your whole life, team leader? | Hayatınız boyunca hiç kimseyi incitmediğinizi mi sanıyorsunuz? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| What if I say no? | Hayır dersem ne olur? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| is the thought that comes through my head in this morning. | Bu sabah aklımdan bu düşünce geçti. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| You’re very preposterous, Na Kyung. | Çok budalasın Na Kyung. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| It seems that it’s the most truthful word that you’ve said until now. | Şimdiye kadar söylediğiniz en doğru söz buydu. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| I’ll go out now. | Şimdi gidiyorum. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Stupid, why are you apologizing to that kind of a girl? | Aptal, neden o tarz bir kadından af diliyorsun? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Who is it that can’t even hang their own clothes?! | Elbiselerini bile asmayan bu kişi kim?! | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Yes, just as I expected. How sloppy of him! | Tabi, tam tahmin ettiğim gibi. Ne kadar pasaklı! | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| N no. | Hi.. Hiç. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Anyways, where did my uniform go? | Her neyse, üniformalarım nereye gitti? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Oh, was that yours? | A bunlar seninkiler mi? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Since it smelled really bad, I thought that it was a floor cloth. | Çok berbat koktuklarından yer bezi olduklarını sanmıştım. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| That… | Bu kız… | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| I’m warning you. | Seni uyarıyorum. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| In Jae… | In Jae… | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Yes, team leader. | Buyurun takım lideri. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| What do you think about the planning section? | Planlama bölümü hakkında ne düşünüyorsun? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| I got the feeling that creating the brands to match the foreign brands is urgent. | Yabancı markalara eşdeğer yeni markalar üretmek... | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| I thought about having something that captures the attention of people these days. | Bu günlerde insanların ilgisini çekecek yeni şeyler olabilir mesela. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| So we make our company’s image to be like the make up we make right now,like the well being and the natural made ones, which create a warm image. | Yani şirketimiz için, tıpkı şu an yaptığımız hoş ve doğal olan... | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| And you were saying that you couldn’t speak English well… | Bir de iyi İngilizce konuşamadığını söylüyordun… | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| The vice president will be pleased to hear about this. | Başkan vekili bunu duyduğuna memnun olacak. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Then, last question. | O halde son soru. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Is it because of yesterday? | Dün olanlar yüzünden mi? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| I was being too extreme. | Çok aşırıya kaçtım. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| I feel displeased. | Kırılıyorum. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| It’s because I shouldn’t say things to you like a friend since you’re superior to me at work. | İş yerinde benim üstüm olduğunuz için sizinle bir arkadaş gibi konuşmamam gerekir. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Don’t talk in a respectful way to me. | Böyle resmi bir şekilde konuşma benimle. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| I’m having a hard time these days… | Bugünlerde zor zamanlar geçiriyorum. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| So... don’t do this to me also. | Bu yüzden... Bir de sen böyle davranma. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Okay, I’ll remember that. | Peki, bunu unutmayacağım. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Where did Na In Jae go? | Na In Jae nereye gitti? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| What is he doing meeting someone during work time? | İş saatinde biriyle buluşarak ne yapmaya çalışıyor bu adam? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Are you that rose man? | Siz o kibar beysiniz değil mi? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| It seems like you got prettier. | Daha da hoş görünüyorsunuz. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Ahaha… thank you. | Teşekkür ederim. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Is Leader Cha inside? | Lider Cha içeride mi? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Team leader is now… | Takım lideri şu an… | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Oh, she’s coming right now from over there. | İşte geliyor. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Seung Woo… | Seung Woo… | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Is there anything I can help with? | Yardım edebileceğim bir şey var mı? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| What did you do with the team leader? | Takım lideriyle ne yaptınız? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| There must have been something you guys discussed if you guys went out during work time. | İş vaktinde dışarı çıktığınıza göre mutlaka bir şeyler konuşmuş olmalısınız. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| O o oh my, what? | A ama aman, ne? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| What? Jealous? Me? | Ne? Kıskanmak mı? Ben mi? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| What did you talk about with In Jae? | In Jae ile ne konuştunuz? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| There was a planning section that the president gave to Na In Jae. | Başkanın Na In Jae'ye verdiği bir planlama bölümü konusu vardı. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| We talked about that. | Onunla ilgili konuştuk. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Was that all? | Hepsi bu muydu? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| I want to say a lot of things, but let's end the conversation. | Birçok şey demek istiyorum ama neyse. Bu konuşmayı burada sonlandıralım. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| It’ll be hard for me to quit my job. | İşten ayrılmak benim için zor olacak. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| I know that there are a lot of companies that want you. | Seninle çalışmak isteyen birçok şirket olduğuna eminim. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Sorry, Seung Woo. | Üzgünüm Seung Woo. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| When I watched the video, I noticed that Na In Jae looks exactly like his brother. | Videoyu izlediğimde, Na In Jae'nin tıpkı kardeşi gibi baktığını fark ettim. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Are you replacing him as his brother? | Onu, kardeşinin yerine mi koyuyorsun? | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| If not, then say so. | Eğer değilse, söyle o zaman nedenini. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| I thought you were good at calculating, Seung Woo, but you are very imaginative also. | Sadece hesaplamada iyi olduğunu sanıyordum Seung Woo. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| Prove that my imagination is just an imagination. | Düşüncemin sadece bir hayalden ibaret olduğunu kanıtla o zaman. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| If you’re jealous of my memories also… | Eğer anılarımı da kıskanıyorsan... | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
| I’m sorry but there’s nothing I can do for you. | Üzgünüm ama senin için yapabileceğim hiçbir şey yok. | Boolkkotnoli-1 | 2006 | |
