Search
English Turkish Sentence Translations Page 160585
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
called Operation Sweep Her Off Her Feet. | ...diye yeni bir şeye başlıyor olacağım. Ayaklarını Yalayıp Seni Kendinden Geçirme Operasyonu ...diye yeni bir şeye başlıyor olacağım. Ayaklarını Yalayıp Seni Kendinden Geçirme Operasyonu ...diye yeni bir şeye başlıyor olacağım. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
So, you might want to get ready, | Hazırlanmak isteyebilirsin... Buna hazır olmak istersin, Hazırlanmak isteyebilirsin... Buna hazır olmak istersin, Hazırlanmak isteyebilirsin... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
'cause it's gonna be pretty spectacular. | ...çünkü epey harikulade olacak. çünkü bu olağanüstü bir şey olacak. ...çünkü epey harikulade olacak. çünkü bu olağanüstü bir şey olacak. ...çünkü epey harikulade olacak. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Okay? All right. Talk to you tomorrow. | Tamam mı? Yarın konuşuruz. Tamam mı? Peki. Yarın görüşürüz. Tamam mı? Yarın konuşuruz. Tamam mı? Peki. Yarın görüşürüz. Tamam mı? Yarın konuşuruz. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Pomarine jaeger, nine o'clock! | Saat dokuz yönünde küt kuyruklu Korsan Martı! Küt kuyruklu korsanmartı, saat dokuz yönünde! Saat dokuz yönünde küt kuyruklu Korsan Martı! Küt Kuyruklu Korsanmartı, saat dokuz yönünde! Saat dokuz yönünde küt kuyruklu Korsan Martı! | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Brad! No. | Brad! Ben değilim. Brad! Brad! Ben değilim. Brad! Brad! Ben değilim. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Oh! Sorry. Sorry. | Üzgünüm. Affedersin. Hayır, üzgünüm. Pardon. Üzgünüm. Affedersin. Hayır, üzgünüm. Pardon. Üzgünüm. Affedersin. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
CRANE: "Met a dapper white haired guy who was really seasick | Coos körfezi yakınlarında teknedeyken beyaz saçlı, güzel giyimli... "Coos Bay yakınlarındaki açık denizde rastladığım Coos körfezi yakınlarında teknedeyken beyaz saçlı, güzel giyimli... "Coos Bay yakınlarındaki açık denizde rastladığım... Coos körfezi yakınlarında teknedeyken beyaz saçlı, güzel giyimli... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
"on a pelagic near Coos Bay. | ...deniz tutmuş bir adamla tanıştım. o şık görünümlü kır saçlı adamı deniz tutmuştu." ...deniz tutmuş bir adamla tanıştım. o şık görünümlü kır saçlı adamı deniz tutmuştu." ...deniz tutmuş bir adamla tanıştım. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
"Got a peek at his list. | Listesine gizlice baktım. "Listesine şöyle bir göz attım." Listesine gizlice baktım. "Listesine şöyle bir göz attım." Listesine gizlice baktım. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
"Four hundred and ninety seven species as of May 8. | 8 Mayıs itibarı ile dört yüz doksan yedi tür. "Mayıs'ın 8'i ile birlikte listesinde 497 kuş türü vardı." 8 Mayıs itibarı ile dört yüz doksan yedi tür. "Mayıs'ın 8'i ile birlikte listesinde 497 kuş türü vardı." 8 Mayıs itibarı ile dört yüz doksan yedi tür. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
"He's definitely doing a Big Year. | Kesinlikle Büyük Yarış'ta... "Büyük Yıl'da olduğuna kalıbımı basarım." Kesinlikle Büyük Yarış'ta... "Büyük Yıl'da olduğuna kalıbımı basarım." Kesinlikle Büyük Yarış'ta... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
"If he doesn't barf himself to death." | ...tabii eğer kusmaktan ölmezse. "Tabi kusa kusa ölmezse." ...tabii eğer kusmaktan ölmezse. "Tabi kusa kusa ölmezse." ...tabii eğer kusmaktan ölmezse. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
STU: I still feel like a heel. Feel like I led him on. | Kendimi alçakmışım gibi hissediyorum. Sanki onu kandırmışım gibi geliyor. Hala geride olduğumu hissediyorum. Sanki tam benim önümde. Kendimi alçakmışım gibi hissediyorum. Sanki onu kandırmışım gibi geliyor. Hala geride olduğumu hissediyorum. Sanki tam benim önümde. Kendimi alçakmışım gibi hissediyorum. Sanki onu kandırmışım gibi geliyor. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
But I'm afraid if he knew about my Big Year, | Ama eğer benim Büyük Yarış'ımdan haberi olsaydı... Benim Büyük Yıl'da olduğumu öğrenmesinden korkuyorum, Ama eğer benim Büyük Yarış'ımdan haberi olsaydı... Benim Büyük Yıl'da olduğumu öğrenmesinden korkuyorum, Ama eğer benim Büyük Yarış'ımdan haberi olsaydı... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Bostick'd get it out of him eventually. | ...Bostick eninde sonunda ondan öğrenirdi. Eğer öğrenirse, Bostick onu sonunda alt eder. ...Bostick eninde sonunda ondan öğrenirdi. Eğer öğrenirse, Bostick eninde sonunda onu alt eder. ...Bostick eninde sonunda ondan öğrenirdi. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
And why is it so important to keep this secret from Bostick? | Peki, bunu Bostick'ten saklamak neden bu kadar önemli? Bu sırrı Bostick'ten saklamak neden bu kadar önemli? Peki, bunu Bostick'ten saklamak neden bu kadar önemli? Bu sırrı Bostick'ten saklamak neden bu kadar önemli? Peki, bunu Bostick'ten saklamak neden bu kadar önemli? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Less competition he thinks he has, | Ne kadar az mücadele olduğunu düşünürse... Daha az rekabet için, Daha ilerde olduğunu Ne kadar az mücadele olduğunu düşünürse... Daha az rekabet için, Daha ilerde olduğunu... Ne kadar az mücadele olduğunu düşünürse... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
the more he's likely to throttle back, not try so hard. | ...o kadar az çaba sarf eder. ve bastırdığını düşünür. ...o kadar az çaba sarf eder. ve bastırdığını düşünür. ...o kadar az çaba sarf eder. 747 00:39:53,224 > 00:39:54,897 Fazladan kuşlar için uğraşmaz. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Not grind for the extra birds. | Fazladan kuşlar için uğraşmaz. Fazladan birkaç kuş bulmak öyle çok zor değil. Fazladan kuşlar için uğraşmaz. Fazladan birkaç kuş bulmak öyle çok zor değil. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Maybe I could sneak past him. | Belki ben de gizlice onu geçebilirim. Belki onu gizlice geçebilirim. Belki ben de gizlice onu geçebilirim. Belki onu gizlice geçebilirim. Belki ben de gizlice onu geçebilirim. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Do whatever it takes to set that record, honey. | Rekoru kırmak için ne gerekiyorsa onu yap, hayatım. Bu rekoru kırmak için elinden geleni yap, tatlım. Rekoru kırmak için ne gerekiyorsa onu yap, hayatım. Bu rekoru kırmak için elinden geleni yap, tatlım. Rekoru kırmak için ne gerekiyorsa onu yap, hayatım. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
(LAUGHING) I miss you, doll. | Özledim seni bebeğim. Seni özlüyorum, taş bebek. Özledim seni bebeğim. Seni özlüyorum, taş bebek. Özledim seni bebeğim. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I could get us a room in Saint Paul, not far from the Sax Zim Bog. | Saint Paul'da, Sax Zim Bataklığı'ndan çok uzakta olmayan bir yerde ikimiz için bir oda tutabilirim. Bize Aziz Paul'de bir oda ayarlarım, Sax Zim Bog'a çok uzak değil. Saint Paul'da, Sax Zim Bataklığı'ndan çok uzakta olmayan bir yerde ikimiz için bir oda tutabilirim. Bize Aziz Paul'de bir oda ayarlarım, Sax Zim Bog'a çok uzak değil. Saint Paul'da, Sax Zim Bataklığı'ndan çok uzakta olmayan bir yerde ikimiz için bir oda tutabilirim. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Really! Not far from the bog. | Sahiden mi? Bataklıktan uzak olmayan bir yerde mi? Gerçekten! Bog'a çok uzak değil. Sahiden mi? Bataklıktan uzak olmayan bir yerde mi? Gerçekten! Bog'a çok uzak değil. Sahiden mi? Bataklıktan uzak olmayan bir yerde mi? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Wow, you do know how to woo a girl. | Vay canına, bir kıza nasıl kur yapılır iyi biliyorsun. Vay, bir kıza nasıl kur yapacağını da bilirmiş. Vay canına, bir kıza nasıl kur yapılır iyi biliyorsun. Vay, bir kıza nasıl kur yapacağını da bilirmiş. Vay canına, bir kıza nasıl kur yapılır iyi biliyorsun. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Ah! There's my friend Jim calling me. | Arkadaşım Jim arıyor. Oo! Arkadaşım Jim beni arıyor. Arkadaşım Jim arıyor. Oo! Arkadaşım Jim beni arıyor. Arkadaşım Jim arıyor. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Uh Oh. | Uh Oh. Aa Ov. Uh Oh. Aa Ov. Uh Oh. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Spot something rare for me. | Benim için nadir bir şey gözlemle. Benim için ender görülen bir kuş bul. Benim için nadir bir şey gözlemle. Benim için ender görülen bir kuş bul. Benim için nadir bir şey gözlemle. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
You know I will | Gözlemleyeceğim, biliyorsun. Yapacağımı biliyorsun. Gözlemleyeceğim, biliyorsun. Bulacağımı biliyorsun. Gözlemleyeceğim, biliyorsun. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Hey, Jim. | Selam, Jim. Evet, Jim. Selam, Jim. Evet, Jim. Selam, Jim. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Yeah, listen, talks broke down. | Dinle, görüşmeler başarısız oldu. Hah, dinle, görüşmeler yarıda kesildi. Dinle, görüşmeler başarısız oldu. Hah, dinle, görüşmeler yarıda kesildi. Dinle, görüşmeler başarısız oldu. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Deal was dead by 10:00. Over. | Anlaşma saat on itibariyle bitti, gitti. Anlaşma saat 10 itibarıyla sona erdi. Anlaşma saat on itibariyle bitti, gitti. Anlaşma saat 10 itibarıyla sona erdi. Anlaşma saat on itibariyle bitti, gitti. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Total acrimony. On the way out the door, | Tam bir terslikti. Kapıdan çıktığımızda... Tamamen hırçınlıktı. Kapıya doğru uğurlarken, Tam bir terslikti. Kapıdan çıktığımızda... Tamamen hırçınlıktı. Kapıya doğru uğurlarken, Tam bir terslikti. Kapıdan çıktığımızda... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
we agreed to a do or die session, May 14th, | ...tamam mı devam mı toplantısı yapmak için anlaştık. 14 Mayıs'ta... ölüm kalım anlaşması yaptık, 14 Mayıs'ta, ...tamam mı devam mı toplantısı yapmak için anlaştık. 14 Mayıs'ta... ölüm kalım anlaşması yaptık, 14 Mayıs'ta, ...tamam mı devam mı toplantısı yapmak için anlaştık. 14 Mayıs'ta... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
here in New York in our office. | ...burada, New York'ta, ofisinde. buraya gelmelisin, New York'taki büromuza. ...burada, New York'ta, ofisinde. buraya gelmelisin, New York'taki büromuza. ...burada, New York'ta, ofisinde. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I can't. Impossible. | Gelemem. İmkânı yok. Yapamam. Mümkün değil. Gelemem. İmkânı yok. Yapamam. Mümkün değil. Gelemem. İmkânı yok. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I'm flying to Attu on the 14th. | On dördünde Attu'ya uçacağım. 14'ünde Attu'ya uçuyorum. On dördünde Attu'ya uçacağım. 14'ünde Attu'ya uçuyorum. On dördünde Attu'ya uçacağım. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
To where? | Nereye dedin? Nereye? Nereye dedin? Nereye? Nereye dedin? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Attu, Alaska. And I can't miss the flight. | Attu, Alaska. Uçuşu kaçıramam. Attu, Alaska. Ayrıca uçağı kaçıramam. Attu, Alaska. Uçuşu kaçıramam. Attu, Alaska. Ayrıca uçağı kaçıramam. Attu, Alaska. Uçuşu kaçıramam. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
There's not another one for a week. | Bir hafta boyunca başka uçuş yok. Çünkü bir hafta boyunca oraya başka uçuş yok. Bir hafta boyunca başka uçuş yok. Çünkü bir hafta boyunca oraya başka uçuş yok. Bir hafta boyunca başka uçuş yok. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Stu, you're not involved, the deal dies. | Stu, sen yoksan anlaşma da olmayacak. Stu, pazarlığın bitmesine sebep olursun. Stu, sen yoksan anlaşma da olmayacak. Stu, işimizin bitmesine sebep olursun. Stu, sen yoksan anlaşma da olmayacak. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Look, you gave these people their jobs. | Bak bu insanları işe sen aldın. Bak, buradaki insanlara sen iş verdin. Bak bu insanları işe sen aldın. Bak, buradaki insanlara sen iş verdin. Bak bu insanları işe sen aldın. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
If you don't do something, they're gonna lose them! | Eğer bir şey yapmazsan işlerini kaybedecekler! Eğer bir şey yapmazsan, onları kaybedeceğiz! Eğer bir şey yapmazsan işlerini kaybedecekler! Eğer bir şey yapmazsan, onları kaybedeceğiz! Eğer bir şey yapmazsan işlerini kaybedecekler! | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
And that means a hell of a lot more than some birds on Attu. | Ki bu da Attu'daki kıçı kırık kuşlardan çok daha önemli. Ayrıca Attu'daki lanet kuşlardan daha fazlası burada da var. Ki bu da Attu'daki kıçı kırık kuşlardan çok daha önemli. Ayrıca Attu'daki lanet kuşlardan daha fazlası burada da var. Ki bu da Attu'daki kıçı kırık kuşlardan çok daha önemli. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
NARRATOR: Attu. The westernmost island of the Aleutian chain. | Attu, Aleutian zincirindeki uzak batı adası. Attu. Aleutian zincirinin en batıdaki halkasıdır. Attu, Aleutian zincirindeki uzak batı adası. Attu. Aleutian zincirinin en batıdaki halkasıdır. Attu, Aleutian zincirindeki uzak batı adası. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
So far west, it's closer to Tokyo than to Anchorage. | Anchorage'dan çok, batısından Tokyo'ya daha yakın. Batı'ya öyle uzak ki, Tokyo'ya Anchorage'den daha yakındır. Anchorage'dan çok, batısından Tokyo'ya daha yakın. Batı'ya öyle uzak ki, Tokyo'ya Anchorage'den daha yakındır. Anchorage'dan çok, batısından Tokyo'ya daha yakın. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
There are no hotels, no phones, | Burada otel, telefon, restoran, tuvalet bulamazsınız. Orada otel yok, telefon yok, Burada otel, telefon, restoran, tuvalet bulamazsınız. Orada otel yok, telefon yok, Burada otel, telefon, restoran, tuvalet bulamazsınız. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
no restaurants or permanent residents. | Öyle sifonlu tuvaletler yani, her neyse. lokanta yok, kiralanacak bir yer de yok. Öyle sifonlu tuvaletler yani, her neyse. lokanta yok, kiralanacak bir yer de yok. Öyle sifonlu tuvaletler yani, her neyse. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
But for birders, Attu is paradise. | Gel gelelim, Attu gözlemciler için bir cennettir. Fakat kuşçular için, Attu bir cennettir. Gel gelelim, Attu gözlemciler için bir cennettir. Fakat kuşçular için, Attu bir cennettir. Gel gelelim, Attu gözlemciler için bir cennettir. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Nobody could hope to win a Big Year without going to Attu in May. | Kimse Mayıs ayında Attu'ya gitmeden Büyük Yarış'ı kazanmayı düşünemez. Mayıs ayında Attu'ya gitmeden Büyük Yıl'ı kazanmayı hiç kimse düşünemez. Kimse Mayıs ayında Attu'ya gitmeden Büyük Yarış'ı kazanmayı düşünemez. Mayıs ayında Attu'ya gitmeden Büyük Yıl'ı kazanmayı hiç kimse düşünemez. Kimse Mayıs ayında Attu'ya gitmeden Büyük Yarış'ı kazanmayı düşünemez. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Mom's Taxi Service! I'm sorry I'm late. | Özel Şoför Anne geldi! Üzgünüm, geciktim. Annesinin Taksi Servisi! Geciktiğim için kusura bakma. Özel Şoför Anne geldi! Üzgünüm, geciktim. Annesinin Taksi Servisi! Geciktiğim için kusura bakma. Özel Şoför Anne geldi! Üzgünüm, geciktim. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Stop packing. I'm serious! Mom! | Toparlanmayı bırak. Ciddiyim ben! Anne! Toparlamayı bırak. Ben ciddiyim! Anne! Toparlanmayı bırak. Ciddiyim ben! Anne! Toparlamayı bırak. Ben ciddiyim! Anne! Toparlanmayı bırak. Ciddiyim ben! Anne! | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Are you upset because you think you can't win, | Kazanamayacağını düşündüğün için mi üzgünsün yoksa... Yenemeyeceğini düşündüğün için mi yoksa Kazanamayacağını düşündüğün için mi üzgünsün yoksa... Yenemeyeceğini düşündüğün için mi yoksa Kazanamayacağını düşündüğün için mi üzgünsün yoksa... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
or because he lied to you? | ...sana yalan söylediği için mi? sana yalan söylediği için mi üzgünsün? ...sana yalan söylediği için mi? sana yalan söylediği için mi üzgünsün? ...sana yalan söylediği için mi? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Both. And what about Bostick? | İkisi de. Peki ya Bostick? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Kenny Bostick, the best birder in the world. | Kenny Bostick, dünyanın en iyi kuş gözlemcisi. Sanırım yine Büyük Yarış'ta. Kenny Bostick, dünyanın en iyi kuşçusudur. Kenny Bostick, dünyanın en iyi kuş gözlemcisi. Sanırım yine Büyük Yarış'ta. Kenny Bostick, dünyanın en iyi kuşçusudur. Kenny Bostick, dünyanın en iyi kuş gözlemcisi. Sanırım yine Büyük Yarış'ta. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I think he might be doing another Big Year. | Sanırım yine Büyük Yarış'ta. Bence o da Büyük Yıl'da. Sanırım yine Büyük Yarış'ta. Bence o da Büyük Yıl'da. Sanırım yine Büyük Yarış'ta. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
What chance do I have? | Ne kadar şansım var ki? Benim ne şansım olabilir? Ne kadar şansım var ki? Benim ne şansım olabilir? Ne kadar şansım var ki? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Oh, Brad, you have 486 birds. You're on a record pace. | Brad, 486 tür gözlemledin. Rekora yaklaştın. Aa, Brad, 486 kuşun var. Rekora doğru hızla gidiyorsun. Brad, 486 tür gözlemledin. Rekora yaklaştın. Aa, Brad, 486 kuşun var. Rekora doğru hızla gidiyorsun. Brad, 486 tür gözlemledin. Rekora yaklaştın. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
You can't quit now! | Şimdi bırakamazsın! Şimdi pes edemezsin! Şimdi bırakamazsın! Şimdi pes edemezsin! Şimdi bırakamazsın! | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Mom, my credit card is maxed out. No. No. No. No. | Anne, kredi kartı limitim dolu. Hayır, hayır. Anne, kredi kartımın limiti doldu. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Anne, kredi kartı limitim dolu. Hayır, hayır. Anne, kredi kartımın limiti doldu. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Anne, kredi kartı limitim dolu. Hayır, hayır. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Even if I go to Alaska, there's no way I can complete the year! | Alaska'ya gitsem bile yarışı tamamlama imkânım yok! Alaska'ya gitsem bile, Bu yılı tamamlamam mümkün değil! Alaska'ya gitsem bile yarışı tamamlama imkânım yok! Alaska'ya gitsem bile, Bu yılı tamamlamam mümkün değil! Alaska'ya gitsem bile yarışı tamamlama imkânım yok! | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
This has 8 $6,000 limit. | Bunun limiti 6000 $. Bunda 6.000 dolarlık limit var. Bunun limiti 6000 $. Bunda 6.000 dolarlık limit var. Bunun limiti 6000 $. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Bring me back some Alaska pictures. | Bana birkaç Alaska resmi getir. Alaska'dan bazı fotoğraflarla birlikte geri getir beni. Bana birkaç Alaska resmi getir. Alaska'dan bazı fotoğraflarla birlikte geri getir beni. Bana birkaç Alaska resmi getir. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
No, Mom, I can't. No, no, no, no. | Hayır, anne yapamam. Hayır, hayır. Hayır, Anne, Yapamam. Hayır, hayır, hayır, hayır. Hayır, anne yapamam. Hayır, hayır. Hayır, Anne, Yapamam. Hayır, hayır, hayır, hayır. Hayır, anne yapamam. Hayır, hayır. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Get dressed. Your plane leaves in an hour. | Giyin. Uçağın bir saate kalkıyor. Üzerini değiş. Uçağın bir saat sonra ayrılıyor. Giyin. Uçağın bir saate kalkıyor. Üzerini değiş. Uçağın bir saat sonra ayrılıyor. Giyin. Uçağın bir saate kalkıyor. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Don't piss off your travel agent. | Seyahat acenteni kızdırma bakayım. Seyahat temsilcini kızdırma. Seyahat acenteni kızdırma bakayım. Seyahat temsilcini kızdırma. Seyahat acenteni kızdırma bakayım. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I had no idea this car could go this fast. | Bu arabanın bu kadar hızlı gidebileceği hakkında hiç fikrim yoktu. Bu arabanın bu hızla gittiğini hiç görmemiştim. Bu arabanın bu kadar hızlı gidebileceği hakkında hiç fikrim yoktu. Arabanın bu hızla gittiğini hiç görmemiştim. Bu arabanın bu kadar hızlı gidebileceği hakkında hiç fikrim yoktu. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
If you miss this plane, | Eğer bu uçağı kaçırırsan Eğer uçağı kaçırırsan, Eğer bu uçağı kaçırırsan Eğer uçağı kaçırırsan, Eğer bu uçağı kaçırırsan | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
there's not another one for a week. | Bir hafta boyunca başka uçuş bulamazsın. bir hafta boyunca başka sefer yok. Bir hafta boyunca başka uçuş bulamazsın. bir hafta boyunca başka sefer yok. Bir hafta boyunca başka uçuş bulamazsın. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
So, we gotta do it. | O yüzden, yetişmemiz gerek. Yani, yetişmeliyiz. O yüzden, yetişmemiz gerek. Yani, yetişmeliyiz. O yüzden, yetişmemiz gerek. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Mom, Mom, Mom! | Anne, anne! Anne, anne, anne! Anne, anne! Anne, anne, anne! Anne, anne! | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Welcome back, Mr. Preissler! Thank you. | Hoş geldiniz, Bay Preissler! Teşekkürler. Tekrar hoş geldiniz Bay Preissler! Teşekkürler. Hoş geldiniz, Bay Preissler! Teşekkürler. Tekrar hoş geldiniz Bay Preissler! Teşekkürler. Hoş geldiniz, Bay Preissler! Teşekkürler. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Thanks for being here, Stu. | Burada olduğun için teşekkür ederim, Stu. Geldiğin için teşekkürler, Stu. Burada olduğun için teşekkür ederim, Stu. Geldiğin için teşekkürler, Stu. Burada olduğun için teşekkür ederim, Stu. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
STU: I can give you four hours, that's it. | Size dört saatimi ayırabilirim, hepsi bu. Size 4 saat verebilirim, o kadar. Size dört saatimi ayırabilirim, hepsi bu. Size 4 saat verebilirim, o kadar. Size dört saatimi ayırabilirim, hepsi bu. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Then I've got to catch my flight to Alaska. | Sonra, Alaska'ya olan uçuşuma yetişmem gerek. Sonra da Alaska uçuşuna yetişmeliyim. Sonra, Alaska'ya olan uçuşuma yetişmem gerek. Sonra da Alaska uçuşuna yetişmeliyim. Sonra, Alaska'ya olan uçuşuma yetişmem gerek. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
BARRY: No problem. JIM: How was your trip? | Sorun değil. Yolculuğunuz nasıldı? Sorun yok. Yolculuk nasıldı? Sorun değil. Yolculuğunuz nasıldı? Sorun yok. Yolculuk nasıldı? Sorun değil. Yolculuğunuz nasıldı? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Louisiana was spectacular. | Louisiana olağanüstüydü. Louisiana muhteşemdi. Louisiana olağanüstüydü. Louisiana muhteşemdi. Louisiana olağanüstüydü. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Lot of birds in the bayou. | Bataklıkta bir sürü kuş vardır. Bataklıkta bir sürü kuş vardı. Bataklıkta bir sürü kuş vardır. Bataklıkta bir sürü kuş vardı. Bataklıkta bir sürü kuş vardır. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
And saw a loggerhead shrike from my hotel room in Natchitoches. | Natchitoches'te otel odamdan da bir "loggerhead Örümcek Kuşu" gördüm. Natchitoches'teki otel odasından bir örümcekkuşu gördüm. Natchitoches'te otel odamdan da bir "loggerhead Örümcek Kuşu" gördüm. Natchitoches'teki otel odasından bir örümcekkuşu gördüm. Natchitoches'te otel odamdan da bir "loggerhead Örümcek Kuşu" gördüm. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Adorable! | Pek şirin! Çok güzel! Pek şirin! Çok güzel! Pek şirin! | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
It imitates the songs of other birds to lure them in close. | Diğer kuşları kendine çekmek için onların seslerini taklit eder. Diğer kuşların ötüşlerini onları tuzağa çekmek için taklit eder. Diğer kuşları kendine çekmek için onların seslerini taklit eder. Diğer kuşların ötüşlerini onları tuzağa çekmek için taklit eder. Diğer kuşları kendine çekmek için onların seslerini taklit eder. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Uh huh. | Oo hoo! | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Then it impales them on thorns, breaks their necks and eats them. | Sonra onları gagalayıp, boyunlarını kırıp yer. Sonra da onlar dikenlere saplanıp boyunları kırılır. Ve onları yer. Sonra onları gagalayıp, boyunlarını kırıp yer. Sonra da onlar dikenlere saplanıp boyunları kırılır. Ve onları yer. Sonra onları gagalayıp, boyunlarını kırıp yer. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Yeesh! | Amanın! Iyyşş! Amanın! Iyyşş! Amanın! | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
STU: We'll assume the cost of retrofitting the plants, | Fabrikaların iyileştirme maliyetini üstleneceğiz... Güçlendirilen bitkilerin bedelini üstleneceğiz, Fabrikaların iyileştirme maliyetini üstleneceğiz... Güçlendirilen bitkilerin bedelini üstleneceğiz, Fabrikaların iyileştirme maliyetini üstleneceğiz... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
but that still leaves the non compete clause. | ...ama geriye hâlâ rekabeti sınırlayıcı anlaşma kalıyor. fakat henüz anlaşamadığımız bir konu var. ...ama geriye hâlâ rekabeti sınırlayıcı anlaşma kalıyor. fakat henüz anlaşamadığımız bir konu var. ...ama geriye hâlâ rekabeti sınırlayıcı anlaşma kalıyor. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Barry says you have an issue with it. | Barry senin bununla ilgili sorunun olduğunu söylüyor. Barry bununla ilgili bir sorunumuz olduğunu söylüyor. Barry senin bununla ilgili sorunun olduğunu söylüyor. Barry bununla ilgili bir sorunumuz olduğunu söylüyor. Barry senin bununla ilgili sorunun olduğunu söylüyor. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
No. It's not a big issue, but I'm not like you, Stu. | Hayır. Öyle büyük bir sorun değil; ama ben senin gibi değilim, Stu. Hayır. Bu büyük bir sorun değil, ama ben senin gibi değilim, Stu. Hayır. Öyle büyük bir sorun değil; ama ben senin gibi değilim, Stu. Hayır. Bu büyük bir sorun değil, ama ben senin gibi değilim, Stu. Hayır. Öyle büyük bir sorun değil; ama ben senin gibi değilim, Stu. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I'm not ready to hang it all up so I can spend the rest of my life bird watching. | Daha her şeyi bırakmaya hazır değilim ki gidip hayatımı kuş izlemeyle geçireyim. Bu sorunları halledemezsem hayatımı kuş gözlemciliği ile rahatça geçirebilir miyim? Daha her şeyi bırakmaya hazır değilim ki gidip hayatımı kuş izlemeyle geçireyim. Bu sorunları halledemezsem hayatımı kuş gözlemciliği ile rahatça geçirebilir miyim? Daha her şeyi bırakmaya hazır değilim ki gidip hayatımı kuş izlemeyle geçireyim. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
It's called "birding," Rick. | Ona kuş gözlemleme deniyor, Rick. Ona "kuşçuluk" denir, Rick. Ona kuş gözlemleme deniyor, Rick. Ona "kuşçuluk" denir, Rick. Ona kuş gözlemleme deniyor, Rick. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
And there's no wiggle room here. | Esneklik payı yok burada. ve burada kıvıran yok. Esneklik payı yok burada. Ve burada kıvıran yok. Esneklik payı yok burada. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
This is a deal breaker for us. | Bu,bizim için anlaşmayı bozar. Bu bize göre pazarlığı bozar. Bu,bizim için anlaşmayı bozar. Bu bize göre işi bozar. Bu,bizim için anlaşmayı bozar. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Wait, what? Wait, wait, wait. | Bekle, ne? Bekle, bekle.. Bekle, Ne? Bekle, bekle, bekle. Bekle, ne? Bekle, bekle.. Bekle, Ne? Bekle, bekle, bekle. Bekle, ne? Bekle, bekle.. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Four hours ago, you said that everything was negotiable. | Dört saat önce dedin ki her şey müzakereye açık. Dört saat önce her şeyin konuşulabileceğini söylemiştin. Dört saat önce dedin ki her şey müzakereye açık. Dört saat önce her şeyin konuşulabileceğini söylemiştin. Dört saat önce dedin ki her şey müzakereye açık. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
What, was this just so you could lure me in to finish me off? | Ne yani, işimi bitiresin diye mi beni cezbettin? Ne yani, bu sadece beni bitirmek için bir tuzak mıydı? Ne yani, işimi bitiresin diye mi beni cezbettin? Ne yani, bu sadece beni bitirmek için bir tuzak mıydı? Ne yani, işimi bitiresin diye mi beni cezbettin? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
The shrike. | Örümcek Kuşu. Örümcekkuşu. Örümcek Kuşu. Örümcekkuşu. Örümcek Kuşu. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
It's 11:15 | Saat 11:15. Saat 11:15 Saat 11:15. Saat 11:15. Saat 11:15. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I should have left for the airport 15 minutes ago. | Havaalanına gitmek için 15 dakika önce çıkmış olmalıydım. Havaalanına gitmek için 15 dakika önce ayrılmalıydım. Havaalanına gitmek için 15 dakika önce çıkmış olmalıydım. Havaalanına gitmek için 15 dakika önce ayrılmalıydım. Havaalanına gitmek için 15 dakika önce çıkmış olmalıydım. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |