Search
English Turkish Sentence Translations Page 2007
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Because I'm a bit of a sleep sweater. | Uyurken çok terliyorum. Yatağı ıslatabilirim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| ♪ Sweatin' the bed ♪ | Islatıyorum yatağı. Islatıyorum yatağı. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hey, Fiona, you need to come get Marcus | Fiona acilen gelip Marcus'u alman lazım. Fiona! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Out. Snap out. Done. | Bitti. Parmağımı şıklatıyorum, bitti. Hadi bakalım. Bak, ikiye ayrıldım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| That's why I'm out here meditating... | O yüzden meditasyon yapıyorum. İçimdeki hayvanı bulmaya çalışıyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It isn't that raccoon that's been digging around | Çöplerimi karıştıran rakun değildir umarım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| But there's another part of me that is wondering whether | Diğer parçamsa oğlumun içinde uyanmış adamın... | About a Boy-5 | 2014 | |
| the awakening man inside the boy doesn't need to | ...biraz gerinip de sınırlarını test etmesi lazım mı diye merak ediyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay, that's all well and good, | Tamam, hepsi çok güzelmiş ama uyanmış oğlan adamını benim rahim yuvamdan alman lazım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hom... Home. | Evimden... Çocuğunu al götür evimden! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, we've decided. We've decided what? | Bir karar aldık. Ne kararı aldık? Bekle. 1 | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yes. | Evet, aynen. Namaste ruhum, namaste. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Raven says Marcus should make his own way home. | Kuzgun diyor ki Marcus kendi evinin yolunu tutmalıymış. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You know, my womb home is being affected here. | Rahim yuvam etki altında. O yüzden benim büyü hayvanımın da söz hakkı olması lazım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It's only gonna be for one night. | Sadece tek geceliğine. Beni özler zaten. Tek gece! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Just got boned by a raven. | Bir tane kunduza bağlanıp kaldık. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Alright, Marcus, what's going on here? | Pekâlâ Marcus, ne var? Bay Chris'in ta kendisi var. | About a Boy-5 | 2014 | |
| He's already destroyed my school life and now | Çoktan okul hayatımı mahvetti. Şimdi de ev hayatımı tehdit ediyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Ugh! If I were a violent man I'd... | Şiddet sever bir adam olsam şu yastığa yumruğu yapıştırırdım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I appreciate you not raging against my Euro sham, | Yastığıma sinirlenmemene sevindim... | About a Boy-5 | 2014 | |
| but there's some ground rules while you're here | ...ama madem ki kısa süreliğine burada kalacaksın bazı temel kurallar var. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I need you to basically not talk so I can write a silky hook | Konuşmayasın ki ipeksi nakaratı yazabileyim. Zaten ödümü koparıyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Here we go. | Başlıyoruz. Burada olduğumu bile anlamayacaksın ev arkadaşım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Please call me Will when you're not talking. | Susmuşken söyleyeyim, bana "Will" de. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'm going to go upstairs because if I don't get a good | Yukarı çıkıyorum. Gece iyice ıslanmazsam sabaha bir halta yaramıyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay, I got some lyrics, I got some music. | Pekâlâ. Sözler hazır, müzik hazır. Hadi bitirelim şu işi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Uh, hey, roomie, sorry to interrupt your hook, | Ev arkadaşım, nakaratını böldüğüm için özür dilerim ama küvetin yerini bilmiyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I don't have a bathtub. | Küvetim yok ki. Duş alabilirsin. Duşun var demek. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Mm hmm. Yeah, I can rock | Tamam, duş da alabilirim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay, come on, come on now. | Hadi bakalım, hadi ama. | About a Boy-5 | 2014 | |
| ♪ Come to me ♪ | Gel bana tatlı nakaratım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| ♪ Could I find you ♪ | Bulabilir miyim seni... | About a Boy-5 | 2014 | |
| ♪ In a book ♪ | ...kitaplarda? | About a Boy-5 | 2014 | |
| ♪ In a truck ♪ | ...kamyonlarda? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, I'm gonna kill myself. | Geberteceğim şimdi kendimi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| What? | Bu ne ya? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Marcus! | Marcus! Marcus, ne yapıyorsun sen? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Showering, roomie. Ooh, do you have a loofah? | Duş alıyorum ev arkadaşım. Banyo lifin var mı? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Wh the hell is a loofah? Ha ha! Look at that! | Banyo lifi ne ya? Baksana! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Marcus. | Marcus... Marcus! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Fiona, okay, look, it's been more than one night | Fiona bir geceden fazla zaman oldu. | About a Boy-5 | 2014 | |
| and Marcus is still up there just gurgling and creaming up, | Marcus hâlâ gargara yapıp krem sürmeye... | About a Boy-5 | 2014 | |
| and mouth breathing all over the place. | ...her yerde ağzıyla solumaya devam ediyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It's just killing me, and I can't focus on the song, | Mahvediyor artık beni. Şarkıma odaklanamıyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| and I need you to do something about it, please. | Bir şey yapmanı istiyorum lütfen. Will, asıl beni mahvediyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| It is not easy for me. All I want is for him | Hiç kolay değil. Tek isteğim Chris'e kalbini açması ki... | About a Boy-5 | 2014 | |
| It's not like I'm unsympathetic to your plight, | Seni anlamadığımı zannetme, tamam mı? Gerçi anlayamıyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| He saw him first. At school, even before I did. | İlk o gördü Chris'i. Okulda benden bile önce gördü. | About a Boy-5 | 2014 | |
| So why can't he see it at home? I mean, it's the same Chris. | Evde niye olmuyor ki? Aynı Chris sonuçta. Tamam, senin için netliğe kavuşturacağım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I ink you made a tactical error bringing Chris home | Chris'i Marcus'la anlaşması için eve getirerek taktiksel bir hata yaptın bence. | About a Boy-5 | 2014 | |
| What do you mean? | Nasıl yani? Chris'i Marcus'un alanına soktun ki... | About a Boy-5 | 2014 | |
| and that can be hard to handle, you know, | ...bununla baş etmek zor olabilir. Erkekler bu konuda biraz acayiptir. | About a Boy-5 | 2014 | |
| You know, when I was a kid, we had a golden retriever | Küçükken 'Hav Hav' adında 'golden retriever'ımız vardı. | About a Boy-5 | 2014 | |
| That is a lovely breed. Thank you. | Çok güzel bir cins. Sağ ol. Ama aptalca bir isim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| A few years later, we got a Bernese Mountain Dog. | Birkaç yıl sonraysa Bernese dağ köpeğimiz oldu. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Bark Bark? Really, really funny. | Hov hov mu? Çok komikmiş gerçekten. Devam et. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Okay, just... | Tamam be. Cassius ve Hav Hav tarafsız bir yerde buluşmalı dedi. | About a Boy-5 | 2014 | |
| So they could get used to each other, you know? | Böylece birbirlerine alışabilirlerdi. Birbirlerinin kıçını koklarlardı. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Woof Woof is the stupidest name ever. | "Hav Hav" duyduğum en aptalca isim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| My instincts are way out of whack here, Will. | İçgüdülerim çılgına döndü Will. | About a Boy-5 | 2014 | |
| At first I thought you were tiring of my presence, | İlk başta mevcudiyetimden yorulduğunu sanmıştım... | About a Boy-5 | 2014 | |
| but now we're two roomies going out on the town. | ...ama artık iki ev arkadaşı dışarı çıkıyoruz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Yeah, I mean there's nothing I'd rather being doing | Aynen, sebze hibachi yemekten başka hiçbir şey istemiyorum şu anda. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Man, I cannot tell you how great it feels to not | Bir şeylerin ya da birilerinin baskı yapmamasının... | About a Boy-5 | 2014 | |
| have something or someone forced on me. | ...ne kadar iyi olduğunu tarif edemem. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I love living under your roof, Will. | Senin çatın altında yaşamayı seviyorum Will. Benim çatım biraz abartılmış. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And some rooves are underrated. Roofs? Roo... rooves? | Bazıları da küçük görülmüş. Çatı, çatal... | About a Boy-5 | 2014 | |
| We only do shared tables, so here we go. | Masalarımızı paylaştırıyoruz. Buyurun. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Sit down here... Oh, my God! | Otur bakalım. Aman Tanrım! Bak şu işe! | About a Boy-5 | 2014 | |
| Surprise, surprise! What are the odds, right there? | Sürpriz, sürpriz! Böyle bir şeyin olma ihtimali ne? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hello! Hey, guys. | Merhaba! Selam beyler. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Et tu, Brute? | Et tu, Brute? Ne anlama geldiğini bilmiyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I can help you out there, Will. | Yardım edebilirim Will. William Shakespeare'in... | About a Boy-5 | 2014 | |
| Shall we eat? A moment alone with you, | Yemeğe başlasak mı? Biraz yalnız kalalım mı ev arkadaşım? | About a Boy-5 | 2014 | |
| I cannot believe you conspired with them against me. | Onlarla bana karşı birlik olduğuna inanamıyorum. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I know, I know, it was a little bit weak, | Biliyorum, ezik bir hareketti ama durumumu anlamalısın. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I got a golden opportunity to make a ton of money | Müzik yapımcısıyla iş yaparsam tonlarca para kazanma imkanım olacak. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I don't want to be here with Mr. Chris or my mother. | Bay Chris'le ya da annemle olmak istemiyorum burada. | About a Boy-5 | 2014 | |
| So if you're leaving, I'm leaving. | Sen gidersen ben de giderim. Marcus evde konsantre olmam lazım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I gotta come up with this sweet hook, | Güzel bir nakarat bulmalıyım. Bunun için de biraz huzur ve sessizliğe ihtiyacım var. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And I can't do it if you're flopping around the shower. | Sen duşta boğuşuyorken bunu yapamam. Sen gidersen ben de giderim. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Look, we can get some quinoa mushroom balls | Kinoa mantarları ve armut sosuyla başlayabiliriz. Bunlarla ünlü burası. | About a Boy-5 | 2014 | |
| and it would be a sin to miss out. | Yemezsek yazık olur. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Well, I know we came together a bit inelegantly, | Yakışıksız bir şekilde buluştuğumuzu biliyorum ama yüreklerimizi açarsak... | About a Boy-5 | 2014 | |
| we could have a meaningful and maybe a wonderful time. | ...anlamlı ve harika bir vakit geçirebiliriz. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Honestly, this menu reads like a Stephen King novel. | Menü cidden Stephen King romanı gibi. İçine girdikçe daha da rahatsız ediyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Um, Marcus, Chris said that you said something | Marcus, Chris bugün sınıfta harika bir şey dediğini söyledi. Doğru. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Um, we were going over Latin root words, | Latin kelime köklerinden bahsediyorduk. | About a Boy-5 | 2014 | |
| and I brought up "gress," meaning to step or to go. | "Gress" kelimesinden bahsettim. Gitmek ya da adımlamak demek. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Such as progress, to step forward or digress, | "Progress" ilerlemek, "digress" ise uzaklaşmak. | About a Boy-5 | 2014 | |
| This is a long story, isn't it? | Uzun sürecek değil mi bu hikâye? | About a Boy-5 | 2014 | |
| And then I brought up congress, | Sonra da "congress"den bahsettim. O da "birlikte ilerlemek" demek oluyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| And Marcus said, "but the U.S. Congress is more likely to | Marcus "Birleşik Devletler Kongresi daha çok dışarı çıkıp birbirlerini pataklıyor... | About a Boy-5 | 2014 | |
| because they can't come together on squat." | ...çünkü birlikte olamıyorlar." dedi. Çok zekice. Müthiş tespit. | About a Boy-5 | 2014 | |
| Oh, yeah, no, I gave him a standing ovation, | Aynen, ben de onu ayakta alkışladım. | About a Boy-5 | 2014 | |
| which is from the Latin "ovatio", which means "I exult." | Bu da Latince'deki "ovatio" yani "sevinmek" kelimesinden geliyor. | About a Boy-5 | 2014 | |
| What's Latin for boring? | Latince'de "sıkıcı" ne demek? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Are we opening our hearts, or are we shutting them | Kalplerimizi mi açıyoruz yoksa mahzen gibi kapatıyor muyuz hayatım? | About a Boy-5 | 2014 | |
| Hey, guys, I don't see a lick of meat on here. | Millet, bir gram bile et görmüyorum burada. | About a Boy-5 | 2014 | |
| I'm gonna go next door, get a half pound patty | Yan taraftaki hamburgerciye gidip yarım köfte alacağım. Hibachiye atarım. | About a Boy-5 | 2014 |