Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 128
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
That omnibus crime bill was responsible | O torba yasa taslağı | 13th-1 | 2016 | |
for a massive expansion of the prison system. | hapishane sisteminin dev boyutlara ulaşmasından sorumluydu. | 13th-1 | 2016 | |
for law enforcement to do a lot of the things | pek çok şeyi yapmaları için para veriliyor | 13th-1 | 2016 | |
that we nowadays consider to be abusive. | ve teşvikte bulunuluyordu. | 13th-1 | 2016 | |
It will be used to build prisons to keep 100,000 violent criminals off the street. | 100.000 caniyi sokaklardan uzak tutacak hapishaneler yapmakta kullanılacak. | 13th-1 | 2016 | |
Not only does he increase funding to states to build prisons | Uyuşturucu suçlarına karışmış azami sayıda kişiyi hapsedecek | 13th-1 | 2016 | |
to lock up as many people involved in drug crimes, | hapishaneler inşa edilmesi için eyalet fonlarını artırmakla kalmıyor, | 13th-1 | 2016 | |
What President Clinton did in 1994 | Başkan Clinton'ın 1994'te yaptığı şey... | 13th-1 | 2016 | |
the militarization all the way down to small, rural police departments | SWAT ekiplerine sahip küçük kırsal polis karakollarına varıncaya kadar | 13th-1 | 2016 | |
that have SWAT teams. | tüm kademeler askerileşti. | 13th-1 | 2016 | |
And again we see this kind of notching up | Ve yine her seviyede | 13th-1 | 2016 | |
and this kind of exploding prison population. | ve hapishane nüfusunda böyle bir patlama görüyoruz. | 13th-1 | 2016 | |
We are a nation that professes freedom, | Özgürlük iddiasında olan bir ülkeyiz, | 13th-1 | 2016 | |
yet we have this mass incarceration, this hyperincarceration, | yine de en kırılgan vatandaşlarımızı içine alıp öğüten... | 13th-1 | 2016 | |
and is overwhelmingly biased towards people of color. | ve sistem, beyaz olmayanlara karşı büyük ölçüde önyargılı. | 13th-1 | 2016 | |
But I want to say a few words about it. | Ama bu konuda bir şeyler söylemek istiyorum. | 13th-1 | 2016 | |
His 1994 crime bill, something that he now admits was a mistake... | Şimdi bir hata olduğunu itiraf ettiği 1994 tarihli kanun tasarısı... | 13th-1 | 2016 | |
There were longer sentences. | Daha uzun cezalar vardı. | 13th-1 | 2016 | |
And most of these people are in prison under state law, | Bu kişilerin çoğu eyalet kanunları uyarınca hapiste, | 13th-1 | 2016 | |
but the federal law set a trend. | ama federal hukuk bir eğilim belirledi. | 13th-1 | 2016 | |
And that was overdone. We were wrong about that. | Ve bu abartıldı. Bu konuda yanlış yaptık. | 13th-1 | 2016 | |
Well, I think it's important that President Clinton, um, acknowledges | Başkan Clinton'ın, işlerin onun ve hepimizin umduğundan | 13th-1 | 2016 | |
that things didn't turn out exactly as he and all of us would've wished. | farklı şekilde geliştiğini kabul etmesi önemlidir bence. | 13th-1 | 2016 | |
I'm happy that he realizes the error of his ways. | Yöntemlerindeki hatayı fark ettiği için mutluyum. | 13th-1 | 2016 | |
Back then, there was an outcry over the rising crime rate. | O zamanlar artan suç oranı konusunda feryatlar yükseliyordu. | 13th-1 | 2016 | |
Now, my husband said at the NAACP last summer | Eşim geçen yaz NAACP'de | 13th-1 | 2016 | |
that it solved some problems, but it created other problems, | bunun bazı sorunları çözerken başka sorunlar ortaya çıkardığını söyledi, | 13th-1 | 2016 | |
and I agree. | buna katılıyorum. | 13th-1 | 2016 | |
I'm glad to see that he is apologetic, | Özür dilediğini görmek güzel, | 13th-1 | 2016 | |
but I think he has to take responsibility and accountability for that, | ama sorumluluk alıp hesap vermesi gerekir, | 13th-1 | 2016 | |
and so does Hillary, | Hillary'nin de, çünkü bunu desteklemişti, yakın zamana dek de destekliyordu. | 13th-1 | 2016 | |
Bill Clinton faced off against a group of Black Lives Matter protestors | Bill Clinton bir grup Siyahların Yaşamları Değerlidir protestocusuyla yüzleşti. | 13th-1 | 2016 | |
protesting a 1994 crime bill | Siyahların hapsedilmesinde | 13th-1 | 2016 | |
that they say led to a surge in the imprisonment of black people. | artışa yol açtığını söyledikleri 1994 suç yasasını protesto ediyorlardı. | 13th-1 | 2016 | |
the gang leaders who got 13 year old kids hopped up on crack | onları diğer Afrikalı Amerikalı çocukları öldürsünler diye sokağa salan | 13th-1 | 2016 | |
and sent 'em out onto the street to murder other African American children. | gangsterleri nasıl tanımlarsınız bilmem. | 13th-1 | 2016 | |
Maybe you thought they were good citizens. She didn't. | Belki iyi vatandaşlar olduklarını düşünüyordunuz. O aynı fikirde değildi. | 13th-1 | 2016 | |
She didn't! | Değildi! | 13th-1 | 2016 | |
You are defending the people who kill the lives you say matter. | Değerli bulduğunuz hayatları öldüren insanları savunuyorsunuz. | 13th-1 | 2016 | |
Tell the truth. | Doğruyu söyleyin. | 13th-1 | 2016 | |
We can't ignore the reality of force here. | Burada gücün gerçekliğini göz ardı edemeyiz. | 13th-1 | 2016 | |
The policies that Bill Clinton put forward, | Bill Clinton'ın öne sürdüğü politikalar, | 13th-1 | 2016 | |
you know, mandatory minimums, three strikes... | zorunlu asgari hapis cezası, üç ceza kuralı... | 13th-1 | 2016 | |
Those were a use of political force. | Bunlar siyasi gücün kullanımına örnekti. | 13th-1 | 2016 | |
They forced millions of people, | Bugün hapiste olmayacak | 13th-1 | 2016 | |
They forced families to be broken. | Ailelerin dağılmasına neden oldular. | 13th-1 | 2016 | |
They forced children to live without their parents. | Çocukları ebeveynsiz bıraktılar. | 13th-1 | 2016 | |
We shouldn't ask, "Why is Bill Clinton so strong?" | "Bill Clinton neden bu kadar güçlü?" diye sormamalıyız. | 13th-1 | 2016 | |
We should ask, "Why is the black community so weak | Sormamız gereken şu, "Siyah toplum kendini korumakta | 13th-1 | 2016 | |
in our inability to defend ourselves?" | neden bu kadar güçsüz?" | 13th-1 | 2016 | |
Let's not forget how many martyrs we put in the ground in the '60s and '70s. | 60'lı ve 70'li yıllarda kaç şehit verdiğimizi unutmayalım. | 13th-1 | 2016 | |
you put them in... in cemeteries. | mezara soktunuz. | 13th-1 | 2016 | |
And then you unleash this blitzkrieg, | Sonra bu yıldırım harekatına başardınız | 13th-1 | 2016 | |
and we don't have the ability to defend ourselves. | ve biz kendimizi koruyamadık. | 13th-1 | 2016 | |
You can't tell the story of black leadership, not one, | Siyah liderlerin bir tanesinin bile hikâyesini, | 13th-1 | 2016 | |
I'm tired of living every day under the threat of death. | Her gün ölüm tehdidi altında yaşamaktan bıktım. | 13th-1 | 2016 | |
I have no martyr complex. | Şehitlik kompleksim yok. | 13th-1 | 2016 | |
Uh, he was considered one of the most dangerous people in America | Federal Soruşturma Bürosu'nun başındaki kişi tarafından Amerika'daki | 13th-1 | 2016 | |
Don't tell me that Dr. King has no relevance | Dr. King'in sokaktaki genç kardeşlerle alakası olmadığını söylemeyin. | 13th-1 | 2016 | |
They dealing with little cops. He was dealing with the top cop. | Onlar polisle uğraşıyorlar. O da en üstteki polisle uğraştı. | 13th-1 | 2016 | |
We were brought here against our will. | Buraya zorla getirildik. | 13th-1 | 2016 | |
We were not brought here to be made citizens. | Buraya vatandaş olmak üzere getirilmedik. | 13th-1 | 2016 | |
We were not brought here to enjoy the, uh, constitutional gifts | Buraya uzun uzadıya övdükleri anayasal lütufların | 13th-1 | 2016 | |
that they speak so beautifully about. | keyfini çıkarmak üzere getirilmedik. | 13th-1 | 2016 | |
Malcolm's whole entourage was infiltrated with police. | Malcolm'un yakın çevresine polisler sızmıştı. | 13th-1 | 2016 | |
He may have had as many police | Maiyetinde sıradan insanlar kadar | 13th-1 | 2016 | |
So afraid of black dissent. | Siyah muhaliflerden o kadar korkuluyordu. | 13th-1 | 2016 | |
FBI Director J. Edgar Hoover today asserted that the Black Panthers | FBI Müdürü J. Edgar Hoover Kara Panterler'in ülke için | 13th-1 | 2016 | |
J. Edgar Hoover said | J. Edgar Hoover, Panterler'in o dönemin Amerikan demokrasisi için | 13th-1 | 2016 | |
to American democracy at the time. | en büyük tehdit olduğunu söylemişti. | 13th-1 | 2016 | |
I mean, no one in their right mind could ever believe | Aklı başında hiç kimse Kara Panterler'in | 13th-1 | 2016 | |
that the Black Panthers were gonna bring down | dünya tarihindeki en büyük askeri gücü | 13th-1 | 2016 | |
the greatest military force in the history of the world. | alaşağı edeceğine inanıyor olamaz. | 13th-1 | 2016 | |
The whole movement was criminalized | Bütün hareket hükümet tarafından | 13th-1 | 2016 | |
People haven't thought about what it means to lose a Fred Hampton, | Fred Hampton gibi birini kaybetmenin ne demek olduğunu anlaşılmadı. | 13th-1 | 2016 | |
who somehow was able to pull together blacks and whites | Fred Hampton 21 yaşındayken bir şekilde siyahları, beyazları, | 13th-1 | 2016 | |
and Puerto Ricans and Native Americans | Porto Rikoluları ve Amerikan yerlilerini | 13th-1 | 2016 | |
to fight for justice at 21. | bir araya getirmeyi başarmıştı. | 13th-1 | 2016 | |
We're going to say it after this and after I'm locked up | Bundan sonra, ben hapse girdikten sonra, | 13th-1 | 2016 | |
that you can jail revolutionaries, but you can't jail a revolution. | devrimciler hapsedilebilse bile devrimin hapsedilemeyeceğini söyleyeceğiz. | 13th-1 | 2016 | |
He had to go. | Ortadan kalkması gerekiyordu. | 13th-1 | 2016 | |
The head of the Black Panthers in Illinois was killed today by police in Chicago. | Polis bugün Kara Panterler'in Illinois'deki liderini Chicago'da öldürdü. | 13th-1 | 2016 | |
Illinois Panther Chairman Fred Hampton and another Panther leader | Panter Lideri Fred Hampton ve Illinois'den bir başka lider öldürüldü. | 13th-1 | 2016 | |
This is where our chairman had his brains blown out | Sabahın 4.30'unda yatağında uyuyan başkanımızın | 13th-1 | 2016 | |
as he lay in his bed sleeping at 4:30 in the morning. | beyninin dağıtıldığı yer burası. | 13th-1 | 2016 | |
They literally went and shot his whole house up, | Resmen bütün evi havaya uçurdular. | 13th-1 | 2016 | |
So afraid of a leader that could unite people. | İnsanları birleştirebilen bir liderden bu kadar korkuyorlardı. | 13th-1 | 2016 | |
We know the history of folks | Bu sistemlere bu şekilde başkaldırmış | 13th-1 | 2016 | |
who've done this kind of standing up to these systems, | halkların tarihlerini biliyoruz. | 13th-1 | 2016 | |
and we know how the system has murdered them, assassinated them, | Sistemin onları öldürdüğünü, katlettiğini, | 13th-1 | 2016 | |
Assata Shakur was one of the great leaders of the Black Liberation Army. | Assata Shakur, Siyahlara Özgürlük Ordusu'nun önemli bir lideriydi. | 13th-1 | 2016 | |
That, um, order given by J. Edgar Hoover | J. Edgar Hoover tarafından verilen emir | 13th-1 | 2016 | |
was essentially to destroy any black, progressive... | bu ülkedeki her siyah, ilerici... | 13th-1 | 2016 | |
Third World movement in this country. | ...Üçüncü Dünya hareketini yok etmek üzerineydi. | 13th-1 | 2016 | |
And within the next five years, | KAÇAK KATİLİN KÜBA'DA OLDUĞU BİLDİRİLDİ | 13th-1 | 2016 | |
something like, uh, 300 prisons are in the planning stages. | yaklaşık 300 hapishane planlanma aşamasında. | 13th-1 | 2016 | |
This government has the intentions | Bu hükümet daha fazla insanı hapse atmaya niyetli. | 13th-1 | 2016 | |
Criminalization of Assata Shakur, | Assata Shakur suçlu gibi gösterildi. | 13th-1 | 2016 | |
And of course, in my own case, | Ve elbette, benim durumumda, | 13th-1 | 2016 | |
where I was represented by the FBI as being armed and dangerous. | FBI tarafından silahlı ve tehlikeli olarak gösterildim. | 13th-1 | 2016 |