Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 132
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
When they give you an offer to go home right then and there, | Doğruca eve gitmeyi teklif ettiklerinde | 13th-1 | 2016 | |
it's like, "I want to go home," but then you know you didn't do it, | "Eve gitmek istiyorum" diyorsun, ama suçu işlemediğini biliyorsun. | 13th-1 | 2016 | |
so you don't wanna plea, | Suçu kabul edip yaptım demek istemiyorsun. Bu doğru değil. | 13th-1 | 2016 | |
I was scared all day because I didn't know where it would come from. | Bütün gün korkuyordum, çünkü nereden geleceğini bilmiyordum. | 13th-1 | 2016 | |
Kalief suffered through so many beatings, | Kalief hem diğer tutuklulardan | 13th-1 | 2016 | |
He spent two years in an environment that | İki yılını geçirdiği ortamın | 13th-1 | 2016 | |
people have argued is designed to break you within 30 days. | 30 gün içinde insanın direncini kırmak üzere tasarlandığı söyleniyor. | 13th-1 | 2016 | |
I mean, I can't really tell you what's next, but... | Yani sırada ne var, söyleyemem, ama... | 13th-1 | 2016 | |
Nobody would've took the time to listen to me. | Kimse beni dinlemek için vakit ayırmayacaktı. | 13th-1 | 2016 | |
I'd have been just another criminal. | Sıradan bir suçlu olacaktım. | 13th-1 | 2016 | |
Prison industrial complex, the system, the industry, | Hapishane endüstriyel kompleksi, sistem, endüstri, | 13th-1 | 2016 | |
it is a beast. | bu bir canavar. | 13th-1 | 2016 | |
It eats black and Latino people | Siyahları ve Latin kökenlileri yiyor. | 13th-1 | 2016 | |
for breakfast, lunch, and dinner. | Günde üç öğün. | 13th-1 | 2016 | |
We didn't even think about who gets the jobs | Bu insanlarla vakit geçirme işini kimin yaptığını düşünmedik bile. | 13th-1 | 2016 | |
Otherwise, we'd want social workers and teachers. | Yoksa sosyal hizmet görevlileri ve öğretmenler isterdik. | 13th-1 | 2016 | |
We'd want people with understanding of human behavior. | İnsan davranışını anlayacak insanlar isterdik. | 13th-1 | 2016 | |
And we do the opposite. | Ama tersini yapıyoruz. | 13th-1 | 2016 | |
You become numb. | Anında hissizleşiyorsun. | 13th-1 | 2016 | |
I think that's what jail does to humans. | Bence hapishane insana bunu yapıyor. | 13th-1 | 2016 | |
That immediate dehumanization and sensory deprivation | Anında insanlıktan çıkmayı ve duyusal yoksunluğu | 13th-1 | 2016 | |
other than to be handcuffed by an officer. | insani bir temasta bulunmadı. | 13th-1 | 2016 | |
and that's one thing that really disturbs me. | bu beni çok rahatsız ediyor. | 13th-1 | 2016 | |
It troubles me. | Beni üzüyor. | 13th-1 | 2016 | |
I just couldn't believe it. | Buna inanamıyordum. | 13th-1 | 2016 | |
I couldn't believe | Ülkemizde böyle bir mimari tasarıma | 13th-1 | 2016 | |
that we would even have such an architectural design in our country. | sahip olduğumuza bile inanamıyordum. | 13th-1 | 2016 | |
I never realized that there was prison cells built like that. | Hapishane hücrelerinin böyle inşa edildiğini bilmiyordum. | 13th-1 | 2016 | |
Human beings are not born to be locked up and encaged. | İnsanlar kilit altında ve parmaklıklar arkasında olmak için doğmazlar. | 13th-1 | 2016 | |
Most people wouldn't keep their pets in the kind of conditions | Çoğu kişi ev hayvanlarını bile insanları barındırdığımız | 13th-1 | 2016 | |
that we keep people in. | bu koşullarda tutmaz. | 13th-1 | 2016 | |
Prisons and jails have become warehouses, in the sense that, um, | Hapishaneler ve cezaevleri depolara dönüştüler, | 13th-1 | 2016 | |
it's not enough to just deprive you of your liberty. | insanı özgürlüğünden mahrum etmek yetmiyor. | 13th-1 | 2016 | |
Most of the society, um, | Toplumun çoğunluğu | 13th-1 | 2016 | |
don't understand what it means to be behind those big gates | o koca kapıların ve dikenli tellerin ardında olmanın | 13th-1 | 2016 | |
and those barb wires. | ne demek olduğunu anlamıyor. | 13th-1 | 2016 | |
Once somebody is arrested and convicted, they're gone. | Tutuklanıp hüküm giyen biri bitmiştir. | 13th-1 | 2016 | |
So it makes it a lot easier, you know, cognitively and emotionally. | Bu da kolaylaştırıyor... Bilişsel ve duygusal olarak | 13th-1 | 2016 | |
If you look at the whole problem, you say, "What are we doing?" | Soruna bakarsanız "Ne yapıyoruz biz?" dersiniz. | 13th-1 | 2016 | |
We have too many laws locking too many people up for too many things, | Çok fazla şey için çok fazla insanı hapsetmenin çok fazla yolu var. | 13th-1 | 2016 | |
doing very little, if anything, to rehabilitate them | çıktıklarında sivil topluma dahil olabilsinler diye | 13th-1 | 2016 | |
Over 40,000 collateral consequences | Ceza muhakemesi sistemimizden geçenler için | 13th-1 | 2016 | |
It's that question, "Have you been convicted of a felony?" | "Herhangi bir suçtan hüküm giydiniz mi?" sorusu | 13th-1 | 2016 | |
that appears on the job application. | iş başvurularında yer alıyor. | 13th-1 | 2016 | |
In some cases, it can affect your access to student loans. | Bazı durumlarda öğrenci kredisine erişmenize mani oluyor. | 13th-1 | 2016 | |
They can't get many business licenses, food stamps if they're hungry. | İş ruhsatı, yiyecek karnesi alamıyorlar. | 13th-1 | 2016 | |
...private rentals in regards to housing. | ...toplu konutlar yerine özel kiralama. | 13th-1 | 2016 | |
The scarlet letter follows you for the rest of your life in this country. | O damga bu ülkede hayatınız boyunca sizi takip ediyor. | 13th-1 | 2016 | |
we had tens of thousands of people come to Selma | on binlerce kişi Selma'ya gelerek | 13th-1 | 2016 | |
And very few of those people realized | O insanların pek azı | 13th-1 | 2016 | |
that nearly 30% of the black male population of Alabama today | bugün Alabama'daki siyah erkek nüfusun %30'unun | 13th-1 | 2016 | |
has permanently lost the right to vote as a result of a criminal conviction. | hüküm giydiği için oy verme hakkından temelli mahrum kaldığının farkında. | 13th-1 | 2016 | |
If you do something wrong, you should pay it back, | Yanlış bir şey yaparsanız bedelini ödemelisiniz, | 13th-1 | 2016 | |
But yet, in America, there's absolutely zero closure. | Ama Amerika'da olay kapanmıyor. | 13th-1 | 2016 | |
We actually tell American citizens, when they pay back their debt to society, | Amerikan vatandaşlarına topluma olan borçlarını ödediklerinde | 13th-1 | 2016 | |
So many aspects of the old Jim Crow are suddenly legal again | Suç olarak damgalanan eski Jim Crow yasasının | 13th-1 | 2016 | |
once you've been branded a felon. | pek çok unsuru geri geldi. | 13th-1 | 2016 | |
And so it seems that in America, we haven't so much ended racial caste, | OY VERME VELAYET HAKKI | 13th-1 | 2016 | |
♪ Tryna put me in chains ♪ | Zincire bağlama beni | 13th-1 | 2016 | |
♪ Don't act like you saving us ♪ | Kurtarıyormuşsun gibi yapma bizi | 13th-1 | 2016 | |
♪ Man don't act like I made it up You blaming us ♪ | Uyduruyormuşum gibi yapma Bizi suçluyorsun | 13th-1 | 2016 | |
♪ Let's keep it one hundred You gave the name to us ♪ | Yüzde kalsın Bize verdiğin isimler | 13th-1 | 2016 | |
♪ We still in chains We still in chains ♪ | Hala zincirliyiz Hala zincirliyiz | 13th-1 | 2016 | |
♪ You put the shame on us ♪ | Bizi rezil ettiniz | 13th-1 | 2016 | |
We are now in an era | Demokratlarla | 13th-1 | 2016 | |
where Democrats and Republicans alike have decided | Cumhuriyetçilerin, hapishane sistemini olduğu gibi korumanın | 13th-1 | 2016 | |
that it's not in their interest anymore to maintain the prison system as it is. | çıkarlarına uymadığına karar verdikleri bir çağdayız. | 13th-1 | 2016 | |
Now, all of a sudden, | Şimdi birdenbire | 13th-1 | 2016 | |
Hillary Clinton is meeting with Black Lives Matter activists, | Hillary Clinton, Siyahların Yaşamları Değerlidir aktivistleriyle | 13th-1 | 2016 | |
and talking about it. | bu konuyu konuşuyor. | 13th-1 | 2016 | |
It's time to change our approach and end the era of mass incarceration. | Topluca hapsetme konusundaki yaklaşımımızı değiştirip bunu sona erdirmenin zamanıdır. | 13th-1 | 2016 | |
She's made a major address on it. | Konuyu etraflıca ele aldı. | 13th-1 | 2016 | |
We will reform our criminal justice system from end to end | Ceza muhakemesi sistemimizde baştan sona reform yapacağız | 13th-1 | 2016 | |
and rebuild trust between law enforcement and the communities they serve. | ve kanun kuvvetleriyle hizmet ettikleri toplum arasındaki güveni tazeleyeceğiz. | 13th-1 | 2016 | |
President Obama going to prison, you know, as the first sitting President | Başkan Obama bir hapishaneyi ziyaret eden ilk başkan oldu. | 13th-1 | 2016 | |
We've got an opportunity to make a difference at a time when | Bir değişim yaratma fırsatımız var, | 13th-1 | 2016 | |
overall violent crime rates have been dropping | genel suç işleme oranının düştüğü bir dönemdeyiz, | 13th-1 | 2016 | |
at the same time as incarcerations last year | ayrıca geçen yıl hapse girme oranı | 13th-1 | 2016 | |
And conservatives, who were always seen or understood within the narrative | Muhafazakarlar her zaman suça karşı katı tutum içinde olarak | 13th-1 | 2016 | |
as being the tough on crime ones, um, | görülür ve bilinirdi, | 13th-1 | 2016 | |
have now embraced justice reform. | ama şimdi adalet reformuna kucak açtılar. | 13th-1 | 2016 | |
It's very, uh, man bites dog. | Bu, insanın köpeği ısırması haberi gibi. | 13th-1 | 2016 | |
You see, Texas used to spend billions locking people up for minor offenses. | Texas, insanları küçük suçlardan hapse atmak için milyarlar harcardı. | 13th-1 | 2016 | |
We got to ask ourselves, | Kendimize şunu sormalıyız, | 13th-1 | 2016 | |
"Do we feel comfortable with people taking the lead of a conversation, | "Siyaseten uygun geldiğinde insanların liderliğe soyunması karşısında | 13th-1 | 2016 | |
in a moment where it feels right politically?" | kendimizi rahat hissediyor muyuz?" | 13th-1 | 2016 | |
Historically, when one looks at efforts to create reforms, | Tarihsel olarak reform çabalarına baktığımızda | 13th-1 | 2016 | |
they inevitably lead to more repression. | kaçınılmaz olarak daha fazla baskıya yol açtıklarını görüyoruz. | 13th-1 | 2016 | |
So, if we leave it up to them, what they're gonna do | Onlara bırakırsak sistemi tamir etmeye çalışırlar. | 13th-1 | 2016 | |
They're not gonna do the change that we need to see | Ülke olarak bizi bu berbat durumdan kurtaracak | 13th-1 | 2016 | |
And they're certainly not gonna go backwards | Ve kesinlikle geri dönüp kendi yarattıkları karışıklığı | 13th-1 | 2016 | |
and fix the mess that they have made, | düzeltmeye çalışmazlar. | 13th-1 | 2016 | |
because they're not ready to make that admission. | Bunu kabul etmeye hazır değiller. | 13th-1 | 2016 | |
But as a country, I don't think we've ever been ready to make the admission | Ülke olarak da bunu kabule hazır olduğumuzu sanmıyorum. | 13th-1 | 2016 | |
that we have steamrolled through entire communities | Bugün içinde bulunduğumuz duruma yol açan | 13th-1 | 2016 | |
and multiple generations | kölelik ve Jim Crow kanunu gibi şeyleri | 13th-1 | 2016 | |
when you think about things like slavery and Jim Crow, | ve tüm baskıcı sistemleri düşünecek olursak | 13th-1 | 2016 | |
So much fun! I love it, I love it! | Çok eğlenceli! Bayıldım! | 13th-1 | 2016 | |
USA! USA! USA! USA! | ABD! | 13th-1 | 2016 | |
Fuck you! Fuck you! Fuck you! Fuck you! | Siktir git! | 13th-1 | 2016 |