Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183664
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Is it money? Obviously not. | Para mı? Tabi ki değil. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
One cannot eat money, or stuff money into their car to get it to run. | Kimse parayı yiyemez veya parayı depoya koyup arabayla gezemez. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Is it politics? | Politikacılar mı? Politika mı? Politika mı? Politika mı? | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
All politicians can do is create laws, | Politikacıların bütün işi yasalar kanunlar yapmaktır Politikacıların bütün işi yasalar çıkarmak, Politikacıların bütün işi yasalar çıkarmak, Politikacıların bütün işi yasalar çıkarmak, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
establish budgets, and declare war. | bütçe ayarlamalar yapmak ve savaş ilan etmektir bütçe ayarlamaları yapmak veya savaş ilan etmektir. bütçe ayarlamaları yapmak veya savaş ilan etmektir. bütçe ayarlamaları yapmak veya savaş ilan etmektir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Is it religion? | Din mi? | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Of course not, religion creates nothing except | Tabi ki değil , din sadece ihtiyacı olanlara Tabi ki değil. Din, ihtiyacı olanlara manevi teselli sağlamaktan başka, Tabi ki değil. Din, ihtiyacı olanlara manevi teselli sağlamaktan başka, Tabi ki değil. Din, ihtiyacı olanlara manevi teselli sağlamaktan başka, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
intangible emotional solace for those who require it. | manevi teselli sağlar hiçbir işe yaramaz. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The true gift that we as human beings have, | bizlerin insanoğlu olarak sahip olduğu gerçek ödül Bizlerin insanoğlu olarak sahip olduğu gerçek ödül, Bizlerin insanoğlu olarak sahip olduğu gerçek ödül, Bizlerin insanoğlu olarak sahip olduğu gerçek ödül, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
which has been solely responsible for everything that has improved our lives, | hayatlarımızın güzelleşmesini sağlayan yegane şey olan hayatlarımızın güzelleşmesini sağlayan yegane şey olan, hayatlarımızın güzelleşmesini sağlayan yegane şey olan, hayatlarımızın güzelleşmesini sağlayan yegane şey olan, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
is technology. | teknolojidir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
What is technology? | Teknoloji nedir? | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Technology is a pencil, | Teknoloji bir kalemdir , Teknoloji bir kalemdir, Teknoloji bir kalemdir, Teknoloji bir kalemdir, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
which allows one to solidify ideas on paper for communication. | haberleşebilmek ve iletebilmek için düşünceleri kağıt üzerine aktaran. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Technology is a pair of eye glasses, which enables sight for those who need it. | Teknoloji bir gözlüktür, ihtiyacı olanlara görme kabiliyeti sağlar. Teknoloji bir gözlüktür, ihtiyacı olanlara görme kabiliyeti sağlayan. Teknoloji bir gözlüktür, ihtiyacı olanlara görme kabiliyeti sağlayan. Teknoloji bir gözlüktür, ihtiyacı olanlara görme kabiliyeti sağlayan. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Applied technology itself is merely and extension of human attributes, | uygulanan teknoloji insanların ihtiyaçlarının uzantısıdır Uygulanan teknoloji, insanların ihtiyaçlarının uzantısıdır. Uygulanan teknoloji, insanların ihtiyaçlarının uzantısıdır. Uygulanan teknoloji, insanların ihtiyaçlarının uzantısıdır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
which reduces human effort, freeing humans from a particular chore or problem. | insanları angarya ve problemlerden kurtarır ,insanın sarf ettiği emeği azaltır İnsanları angarya ve problemlerden kurtarır, insanın sarf ettiği emeği azaltır. İnsanları angarya ve problemlerden kurtarır, insanın sarf ettiği emeği azaltır. İnsanları angarya ve problemlerden kurtarır, insanın sarf ettiği emeği azaltır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Imagine what your life would be like today without a telephone, | Bugün ki hayatınızın telefon olmasa nasıl olacağını hayal edin, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
or an oven, | veya bir fırının, veya bir ocağın, veya bir ocağın, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
or a computer, | veya bilgisayarın, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
or an airplane. | veya uçağın. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Everything in your home, which you take for granted; from a doorbell, | evinizdeki kullanıma hazır aldığınız herşey; kapı zilinden Rvinizdeki kullanıma hazır aldığınız her şey; kapı zilinden Evinizdeki kullanıma hazır aldığınız her şey; kapı zilinden Evinizdeki kullanıma hazır aldığınız her şey; kapı zilinden | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
to a table, | masaya masaya, masaya, masaya, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
to a dishwasher, | bulaşık makinesine bulaşık makinesine, bulaşık makinesine, bulaşık makinesine, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
is technology, generated from the creative scientific ingenuity of human technicians. | teknisyenlerin yaratıcı bilimsel zekalarıyla üretilmiş olan teknolojidir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Not money, politics, or religion. | Para , politikacılar veya din değil. Para, politika veya din değil. Para, politika veya din değil. Para, politika veya din değil. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
These are false institutions. | bunlar yanlış kurumlar Bunlar yanlış kurumlar. Bunlar yanlış kurumlar. Bunlar yanlış kurumlar. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
�and writing your congressman is fantastic. | ...ve milletvekilinize mektup yazmanız fantazidir Milletvekilinize mektup yazmanız fantazidir. Milletvekilinize mektup yazmanız fantezidir. Milletvekilinize mektup yazmanız fantezidir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
They tell ya, "write your congressman if you want something done". | size derler ki ,"birşey yapılmasını istediğinizde milletvekillerinize yazın". Size derler ki , "bir şey yapılmasını istediğinizde milletvekillerinize yazın". Size derler ki , "bir şey yapılmasını istediğinizde milletvekillerinize yazın". Size derler ki , "bir şey yapılmasını istediğinizde milletvekillerinize yazın". | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The men in Washington should be at the forefront of technology. | washington'daki adamlar teknolojide çok ileri olmalılar Washington'daki adamlar teknolojide çok ileri olmalılar, Washington'daki adamlar teknolojide çok ileri olmalılar, Washington'daki adamlar teknolojide çok ileri olmalılar, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The forefront of human study. | ya da insanlıkta ya da insanlıkta, ya da insanlıkta, ya da insanlıkta, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The forefront of crime. | ya da suç işlemede ya da suçu önlemede, ya da suçu önlemede, ya da suçu önlemede, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
All the factors that shape human behavior. | insan davranışına şekil veren bütün etmenler insan davranışına şekil veren bütün etmenlerde. insan davranışına şekil veren bütün etmenlerde. insan davranışına şekil veren bütün etmenlerde. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
You don�t have to write your congressman. | milletvekilinize yazmak zorunda değilsiniz Milletvekilinize yazmak zorunda değilsiniz. Milletvekilinize yazmak zorunda değilsiniz. Milletvekilinize yazmak zorunda değilsiniz. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
What kind of people are they that are appointed to do that job? | onlar ne tip insanlardır ki o işi yapmak için tayin edilmişlerdir? Onlar ne tip insanlardır ki, o işi yapmak için tayin edilmişlerdir? Onlar ne tip insanlardır ki, o işi yapmak için tayin edilmişlerdir? Onlar ne tip insanlardır ki, o işi yapmak için tayin edilmişlerdir? | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The future will have great difficulty� | Gelecek büyük zorluklara sahip... | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and the question that�s raised by politicians is: | ve politikacılardan yükselen soru şudur : Ancak politikacılardan yükselen soru şudur: Ancak politikacılardan yükselen soru şudur: Ancak politikacılardan yükselen soru şudur: | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
How much will a project cost? | Proje kaça mal olacak? "Proje kaça mal olacak?" "Proje kaça mal olacak?" | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The question is not "how much will it cost". | soru kaça mal olacağı değildir Soru kaça mal olacağı değildir. Asıl soru ne kadar tutacağı değildir. Soru kaça mal olacağı değildir. Soru kaça mal olacağı değildir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Do we have the resources? | Kaynaklara sahip miyiz? "Kaynaklara sahip miyiz?" "Kaynaklara sahip miyiz?" | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
And we have the resources today to house everyone, | bugün elimizdeki imkanlar herkesi ev sahibi yapacak Bugün elimizdeki imkanlar herkesi ev sahibi yapacak, Bugün elimizdeki imkanlar herkesi ev sahibi yapacak, Bugün elimizdeki imkanlar herkesi ev sahibi yapacak, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
build hospitals all over the world, | dünya çapında hastaneler yapacak dünya çapında hastaneler yapacak, dünya çapında hastaneler yapacak, dünya çapında hastaneler yapacak, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
build schools all over the world, | dünya çapında okullar yapacak kadardır ve dünya çapında okullar yapacak kadardır ve, dünya çapında okullar yapacak kadardır ve, dünya çapında okullar yapacak kadardır ve, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
the finest equipment in labs for teaching and doing medical research. | en iyi ekipman laboratuarlarda tıbbi araştırmalar yapmak ve eğitim vermektir en iyi ekipmanlarla laboratuarlarda tıbbi araştırmalar yapmak ve eğitim vermektir. en iyi ekipmanlarla laboratuarlarda tıbbi araştırmalar yapmak ve eğitim vermektir. en iyi ekipmanlarla laboratuarlarda tıbbi araştırmalar yapmak ve eğitim vermektir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
So you see, we have all that, but we�re in a monetary system, | herşeye sahibiz ama para sistemi içindeyiz Her şeye sahibiz ama parasal sistemin içindeyiz, Her şeye sahibiz ama parasal sistemin içindeyiz, Her şeye sahibiz ama parasal sistemin içindeyiz, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and in a monetary system there�s profit. | ve para sisteminin içinde çıkar vardır. ve parasal sistemin içinde çıkar vardır. ve parasal sistemin içinde çıkar vardır. ve parasal sistemin içinde çıkar vardır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
And what is the fundamental mechanism that drives the profit system | Bencillikle birlikte çıkar düzenini yaşatan | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
besides self interest? | ana mekanizma nedir? | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
What is it exactly that maintains that competitive edge at it�s core? | Özündeki rekabetçiliği barındıran gerçek şey nedir? | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Is it high efficiency and sustainability? | çok işe yaraması ve dayanıklı olması mı? Yüksek verimliliği ve dayanıklılığı mı? Yüksek verimliliği ve dayanıklılığı mı? Yüksek verimliliği ve dayanıklılığı mı? | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
No. That isn�t part of their design. | Hayır. tasarımında böyle bir şey yoktur. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Nothing produced in our profit based society is even remotely sustainable or efficient. | kar amaçlı toplumuzda üretilen herşey kısa bir süre için dayanıklı veya etkindir. Kar amaçlı toplumuzda üretilen her şey kısa bir süre için dayanıklı veya verimlidir. Kar amaçlı toplumuzda üretilen her şey kısa bir süre için dayanıklı veya verimlidir. Kar amaçlı toplumuzda üretilen her şey kısa bir süre için dayanıklı veya verimlidir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
If it was, there wouldn�t be a multi million dollar a year service industry for automobiles. | öyle olmasa ortada bir yılda multi milyon dollarları bulan otomobil servis endüstrisi olmazdı. Öyle olmasa, ortada bir yılda multi milyon dollarları bulan otomobil servis endüstrisi olmazdı. Öyle olmasa, ortada bir yılda multi milyon dolarları bulan otomobil servis endüstrisi olmazdı. Öyle olmasa, ortada bir yılda multi milyon dolarları bulan otomobil servis endüstrisi olmazdı. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Nor would the average lifespan for most electronics be less than three months | ne de daha modası geçmeden ve ortalama ömrü 3 aydan daha az olan Ne de daha modası geçmeyen ve ortalama ömrü 3 aydan daha az olan Ne de üç aydan kısa sürede modası geçen Ne de üç aydan kısa sürede modası geçen | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
before they�re obsolete. | elektronik malzemeler olurdu. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Is it abundance? | Bolluk mu? | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Abundance, as based on the laws of supply and demand, | bolluk arz talep dengesini bozan Bolluk, arz talep dengesini bozan, Bolluk, arz talep dengesini bozan, Bolluk, arz talep dengesini bozan, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
is actually a negative thing. | olumsuz birşeydir. olumsuz bir şeydir. olumsuz bir şeydir. olumsuz bir şeydir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
If a diamond company finds ten times the usual amount of diamonds during their mining, | eğer bir elmas şirketi normalden 10 kat fazla elmas bulursa Eğer bir elmas şirketi normalden 10 kat fazla elmas bulursa, Eğer bir elmas şirketi normalden 10 kat fazla elmas bulursa, Eğer bir elmas şirketi normalden 10 kat fazla elmas bulursa, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
it means the supply of diamonds has increased, | bu elmas arzının artmasına neden olur bu elmas arzının artmasına neden olur. bu elmas arzının artmasına neden olur. bu elmas arzının artmasına neden olur. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
which means the cost and profit per diamond drops. | Bu da elmasın fiyatının ve getirdiği karın düşmesi anlamına gelir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
The fact is; efficiency, sustainability, and abundance | gerçek olan ; verimliliğin ,sağlamlığın ve bolluğun Gerçek olan; verimliliğin, sağlamlığın ve bolluğun, Gerçek olan; verimliliğin, sağlamlığın ve bolluğun, Gerçek olan; verimliliğin, sağlamlığın ve bolluğun, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
are the enemies of profit. | kar dünyasının düşmanı olduğudur. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
To put it into a word, | bir cümleyle özetlersek Bir cümleyle özetlersek; Bir cümleyle özetlersek; Bir cümleyle özetlersek; | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
it is the mechanism of scarcity that increases profits. | kar oranlarını arttıran kıtlık , azlıktır. Kar oranlarını arttıran kıtlıktır. Kar oranlarını arttıran kıtlıktır. Kar oranlarını arttıran kıtlıktır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
What is scarcity? | Kıtlık nedir? | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
It�s based on keeping products valuable. | Ürünleri daha değerli kılmaya yarar. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Slowing up production on oil raises the price. | petrol üretiminin yavaşlaması fiyatını arttırır. Petrol üretiminin yavaşlaması, petrölün fiyatını arttırır. Petrol üretiminin yavaşlaması, petrolün fiyatını arttırır. Petrol üretiminin yavaşlaması, petrolün fiyatını arttırır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Maintaining scarcity of diamonds keeps the price high. | Elmasın az bulunması fiyatını yüksek tutar. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
They burn diamonds at the Kimberly Diamond Mine. They�re made of carbon. | Kimberly elmas madeninde elmasları yakarlar.Karbon haline gelir. Kimberly elmas madeninde elmasları yakarlar. Karbon haline gelir. Kimberly elmas madeninde elmasları yakarlar. Karbon haline gelir. Kimberly elmas madeninde elmasları yakarlar. Karbon haline gelir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
That keeps the price up. | Fiyatlar yüksek kalır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
So then, what does it mean for society when scarcity, | o zaman ,endüstri için yararlı bir durum olan kıtlık O zaman, endüstri için yararlı bir durum olan kıtlık, O zaman, endüstri için yararlı bir durum olan kıtlık, O zaman, endüstri için yararlı bir durum olan kıtlık, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
either produced naturally or through manipulation | gerçekten ya da manipulasyonla da olsa gerçekten ya da manipulasyonla da olsa, gerçekten ya da manipülasyonla da olsa, gerçekten ya da manipülasyonla da olsa, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
is a beneficial condition for industry? | toplum için ne anlama gelir? | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
It means that sustainability and abundance will never ever occur in profit system. | Anlamı ; sağlamlık ve bolluk bu kar amaçlı sistemde asla ve asla var olamayacaktır. Anlamı; sağlamlık ve bolluk bu kar amaçlı sistemde asla ve asla var olamayacaktır. Anlamı; sağlamlık ve bolluk bu kar amaçlı sistemde asla ve asla var olamayacaktır. Anlamı; sağlamlık ve bolluk bu kar amaçlı sistemde asla ve asla var olamayacaktır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
For it simply goes against the very nature of the structure. | bu olayın doğasına terstir. Bu sistemin doğasına terstir. Bu sistemin doğasına terstir. Bu sistemin doğasına terstir. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Therefore, it is impossible to have a world without war, or poverty. | savaşsız ve yoksulluğun olmadığı bir dünya imkansızdır Savaşsız ve yoksulluğun olmadığı bir dünya imkansızdır. Savaşsız ve yoksulluğun olmadığı bir dünya imkansızdır. Savaşsız ve yoksulluğun olmadığı bir dünya imkansızdır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
It is impossible to continually advance technology | teknolojide sürekli artan bir ilerleme imkansızdır Teknolojide sürekli artan bir ilerleme imkansızdır. Teknolojide sürekli artan bir ilerleme imkansızdır. Teknolojide sürekli artan bir ilerleme imkansızdır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
to its most efficient and productive states. | etkinliğine ve üretkenliğine rağmen Etkinliğine ve üretkenliğine rağmen. Etkinliğine ve üretkenliğine rağmen. Etkinliğine ve üretkenliğine rağmen. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
And most dramatically, | en dramatik olansa , En dramatik olansa, En dramatik olansa, En dramatik olansa, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
it is impossible to expect human beings | insanlardan insanlardan, insanlardan, insanlardan, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
to behave | gerçekten ahlaklı ve makul davranmalarını beklemek | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
People use the word instinct because they can�t account for the behavior. | insanlar içgüdü kelimesini kullanırlar çünkü davranışı önemsemezler İnsanlar içgüdü kelimesini kullanırlar çünkü davranışı önemsemezler. İnsanlar içgüdü kelimesini kullanırlar çünkü davranışı önemsemezler. İnsanlar içgüdü kelimesini kullanırlar çünkü davranışı önemsemezler. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
They sit back and they evaluate with their lack of knowledge, you know, | otururlar ve eksik bilgi ile değerlendirirler Otururlar ve eksik bilgi ile değerlendirirler, Otururlar ve eksik bilgi ile değerlendirirler, Otururlar ve eksik bilgi ile değerlendirirler, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and they say things like | ve şöyle şeyler derler: | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
"humans are built a certain way", "greed is a natural thing", | "insanlar kesin bir yol çizdiler" , "hırs doğal birşeydir" "insanlar kesin bir yol çizdiler", "hırs doğal bir şeydir". "insanlar kesin bir yol çizdiler", "hırs doğal bir şeydir". "insanlar kesin bir yol çizdiler", "hırs doğal bir şeydir". | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
as though they�d worked for years on it. | sanki yıllarca üzerinde çalışma yaptılar Sanki yıllarca üzerinde çalışma yaptılar. Sanki yıllarca üzerinde çalışma yaptılar. Sanki yıllarca üzerinde çalışma yaptılar. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
And it�s no more natural than wearing clothing. | elbise giymek kadar doğaldır Elbise giymek kadar doğaldır. "Elbise giymek kadar doğaldır." "Elbise giymek kadar doğaldır." | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
What we want to do is to eliminate | istediğimiz ise problemlerin sebeplerini İstediğimiz ise, problemlerin sebeplerini İstediğimiz ise, problemlerin sebeplerini İstediğimiz ise, problemlerin sebeplerini | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
the causes of the problems. | ortadan kaldırmaktır. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Eliminate the processes that | açgözlülüğü , bağnazlığı ,önyargıları Açgözlülüğü, bağnazlığı, önyargıları, Açgözlülüğü, bağnazlığı, önyargıları, Açgözlülüğü, bağnazlığı, önyargıları, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
produce greed, and bigotry, and prejudice, | ve birilerinin sırtından geçinmeyi , ve birilerinin sırtından geçinmeyi, ve birilerinin sırtından geçinmeyi, ve birilerinin sırtından geçinmeyi, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and people taking advantage of one another, and elitism. | ve elit grupları ortadan kaldırmak. elit grupları ortadan kaldırmak. elit grupları ortadan kaldırmak. elit grupları ortadan kaldırmak. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
Eliminating the need for prisons and welfare. | hapishanelere olan ihtiyacı ortadan kaldırmak ve refah sağlamak Hapishanelere olan ihtiyacı ortadan kaldırmak ve refah sağlamak. Hapishanelere olan ihtiyacı ortadan kaldırmak ve refah sağlamak. Hapishanelere olan ihtiyacı ortadan kaldırmak ve refah sağlamak. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
We have always had these problems because we have always lived within scarcity, | bu sorunlar daima vardı çünkü daima kıtlık içinde yaşadık Bu sorunlar daima vardı, çünkü daima kıtlık içinde yaşadık, Bu sorunlar daima vardı, çünkü daima kıtlık içinde yaşadık, Bu sorunlar daima vardı, çünkü daima kıtlık içinde yaşadık, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
and barter, and monetary systems that produce scarcity. | ve kıtlığı yaratan para sistemiyle. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
If you eradicate the conditions that generate | Eğer sosyal saldırganlaşmayı yaratan | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
what you call socially offensive behavior, | koşulları tamamen yok ederseniz koşulları tamamen yok ederseniz, koşulları tamamen yok ederseniz, koşulları tamamen yok ederseniz, | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
it does not exist. | var olamaz var olamaz. var olamaz. var olamaz. | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 | |
A guy says: "well listen, are they in born?" | adamın biri diyor ki :"dinleyin ,bunlar doğuştan mı?" Adamın biri diyor ki: "Dinleyin, bunlar doğuştan mı?" Adamın biri diyor ki: "Dinleyin, bunlar doğuştan mı?" Adamın biri diyor ki: "Dinleyin, bunlar doğuştan mı?" | Zeitgeist: Addendum-2 | 2008 |