Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 2877
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Milo! Milo! | Milo! Milo! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Milo! Milo...! | Milo! Milo...! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Go! Run! | Koşun! Kaçın haydi! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Come on, run! | Haydi kaçsanıza! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Milo? Milo? | Milo? Milo? | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Wake up, darling. Wake up! | Uyan sevgilim, uyansana! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Why are we stopping?/ Where are we running to? | Neden duruyorsun? Nereye kaçacağız? | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Oh my! It's too bad! | Tanrım! Çok kötü bu! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| There's no back door!/ Back door? | Arka kapı falan yok! Arka kapı yok mu? | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Run! Run! Hurry up! | Kaç! Kaç! Acele et! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Mandy, Mandy? | Mandy, Mandy? | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Don't know where Mandy is. We were separated just now. | Mandy nerede bilmiyorum. Az önce ayrıldık. | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Let your fiancee be at the waterfall for a while. | Nişanlın bir müddet şelalede kalsın. | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| What have I done wrong? | Ne hatamı gördün benim? | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Let's get away. Hurry up! | Uzaklaşalım. Acele et! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Over there!/ Where are you going? | İşte orada! Nereye gidiyorsun? | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Let's sit there. | Şurada oturalım. | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| He's coming here again. | Yine buraya geliyor. | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Come on. Run! | Haydi. Kaçalım! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Push this!/ Push! | İt şunu! İt! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Come over here! | Gel buraya! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Come on, run! | Haydi, koş! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Get in! | Gir içeri! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Open it! | Açalım şunu! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| He's outside! | Dışarıda! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Hurry up! Come on, hurry up! | Acele et! Haydi, çabuk ol! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| He's still there. Hurry up! Get out! | Hâlâ orada. Acele et! Sen çık haydi! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Mandy! Let go of her! Mandy! | Mandy! Acele et! Mandy! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Amy, you can! Come on, Amy! | Amy, yapabilirsin! Haydi, Amy! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Let go of my friend!/ Run! | Bırak arkadaşımı! Kaç! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| There's a place in hell for a person like you. | Cehennemde tam sana göre bir yer var. | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| What's our mistake? Come on. Speak up! | Biz ne hata yaptık? Haydi. Söylesene! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| You've just one mistake. | Tek bir hata yaptınız. | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| You came to me. | Bana geldiniz. | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| What comes from your body is for you. | Bedeninden çıkan şey, sana aittir. | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| My wife... This is my wife. | Karım... Bu benim karım. | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| I know your body is strong. Come here, girl. | Bedeninin güçlü olduğunun farkındayım. Gel buraya kızım. | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| I've learned magic to make me invulnerable. | Kendimi incinmez yapmak için büyü öğrendim. | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Please, marry me. Come on! Come on! | Lütfen, evlen benimle. Haydi! Haydi! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| You dare go against me? | Ne cüretle bana karşı geliyorsun? | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Your friends' meat made me invulnerable. | Arkadaşlarının eti beni incinmez yaptı. | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| You're sure your magic can make you invulnerable? | Yaptığın büyünün seni incinmez yaptığına emin misin? | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Eat that invulnerability! | Al bakalım sana 'incinmezlik'! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| I'm fine. Everybody is already dead. | İyiyim. Herkes öldü. | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| It's OK, baby. | Tamam bebeğim. | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| We're safe. | Biz güvendeyiz. | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Nothing is eternal in this world. | Bu dünyada hiç bir şey baki değil. | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| Mandy... We must be strong. | Mandy... Güçlü olmalıyız. | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| We must be strong! | Güçlü olmalıyız! | Air terjun pengantin-1 | 2009 | |
| And finally... | Ve son olarak... | Airlift-1 | 2016 | |
| How do you fit 30 Iraqis in one telephone booth? | 30 Iraklıyı tek telefon kulübesine nasıl koyarsınız? | Airlift-1 | 2016 | |
| Tell them that it does not belong to them! | Oranın onlara ait olmadığını söyleyerek! | Airlift-1 | 2016 | |
| Goodbye! | Hoşça kalın. Tebrik ederim. Çok naziksiniz Ekselansları. | Airlift-1 | 2016 | |
| Oh, I'm a mere Prince, Ranjit. | Ben burada Prensim, Ranjit. Ekselansları ona yakışır. Emir'e. 1 | Airlift-1 | 2016 | |
| But Ranjit, you know this deal would mean... | Ama, Ranjit, bu anlaşmanın, pek çok arkadaşını mutsuz edeceğini biliyorsun. | Airlift-1 | 2016 | |
| So, how do you explain to them? | Onlara nasıl açıklayacaksın? Her şeyi açıklamak benim için daha iyi olacak. | Airlift-1 | 2016 | |
| Every1hin9 | Her şeyi. Hep akıllı bir işadamısın. | Airlift-1 | 2016 | |
| You should rule, Your Excellency and let me slave in peace. | Siz emredin ben de hep itaat edeyim, Ekselansları. İnşallah. | Airlift-1 | 2016 | |
| Goodbye! Goodbye! | Sağlıcakla kalın. Allah seninle olsun. | Airlift-1 | 2016 | |
| Heemaar! | Heemaar! Affedersiniz, efendim? Eşek, Nair, eşek! | Airlift-1 | 2016 | |
| Your India is fully of them | Hindistan'da dolu var, ama anlaşılan Kuveyt'te peşlerinden gitmek zorundayım. | Airlift-1 | 2016 | |
| Play some music. Okay, sir. | Müzik aç. Tamam, efendim. | Airlift-1 | 2016 | |
| Nair, you're still not a Kuwaiti. | Hala Kuveytli olmamışsın, Nair. | Airlift-1 | 2016 | |
| Haven't you learnt anything from me. | Benden hiç mi bir şeyler öğrenmedin? Affedersiniz, efendim. | Airlift-1 | 2016 | |
| Just have a little. | Biraz daha. Simu, yeter. | Airlift-1 | 2016 | |
| Goodnight. No, mama...five minutes. | İyi geceler. Anne, 5 dakika daha. 5 dakika falan yok. Yeter. Simu. | Airlift-1 | 2016 | |
| Simu. Come on, jump. Jump. Jump. | Simu. Gel buraya! Atla, atla, atla, atla, atla, atla, atla! | Airlift-1 | 2016 | |
| Goodnight. | İyi geceler. Öpücük nerede? İyi geceler! | Airlift-1 | 2016 | |
| Goodnight, sweetheart. Don't be scared. | İyi geceler tatlım, sakın korkma. Rita. Evet, madam. Götür onu. | Airlift-1 | 2016 | |
| Keep the door open. | Kapıyı açık bırak. | Airlift-1 | 2016 | |
| Why is Simu still awake? | Neden Simu hala ayakta? Merak etme, geç kalmış değil. | Airlift-1 | 2016 | |
| And anyway...she's a kid, not your car... | Ayrıca o araban değil ki istediğin anda anahtarından kapatasın. | Airlift-1 | 2016 | |
| You've already staned? | Kararını verebildin mi? Uçağa mı binelim yoksa partiye mi gidelim? | Airlift-1 | 2016 | |
| Me? | Ben mi karar vereyim? Pekâlâ, partiye gidelim. | Airlift-1 | 2016 | |
| Nair, your family must be thrilled. | Nair, ailen heyecanlanmış olmalı. Evet, madam. Kızın Hindistan'dan ilk gelişi. | Airlift-1 | 2016 | |
| Look ahead, Nair. | Önüne bak, Nair, burası Hindistan değil. Ranjit! Ne? | Airlift-1 | 2016 | |
| Fine, fine...take your daughter along too. | Tamam, tamam, kızını da götür. O daha 4 yaşında ve rüşvet isteyen de olmaz. | Airlift-1 | 2016 | |
| Take her to India. She'll like it. | Onu Hindistan'a götür. Hoşuna gidecektir. | Airlift-1 | 2016 | |
| Be in a good mood. We'll see. | Moralini düzgün tut. Bakacağız. Sen de az iç. Bakacağız. | Airlift-1 | 2016 | |
| Hey, guys. How are you, Ranjit? | Merhaba millet. Nasılsın, Ranjit? Merhaba, nasılsınız? Merhaba, iyiyim. | Airlift-1 | 2016 | |
| Hi, you're looking beautiful. As usual. | Merhaba, ne kadar da güzel görünüyorsun? Her zamanki gibi! Merhaba, nasılsın? | Airlift-1 | 2016 | |
| So nice to see you. | Seni görmek çok güzel. | Airlift-1 | 2016 | |
| Ashok. | Ashok. Nasılsın? İyi. | Airlift-1 | 2016 | |
| Ranjit, where's Prem? Prem? | Ranjit, Prem nerede? Prem? Onu da çağırmıştım, henüz görünmedi mi? | Airlift-1 | 2016 | |
| You ruined him, and then invited him. | Önce rezil ettin, sonra da çağırdın mı? Neden gelsin ki? | Airlift-1 | 2016 | |
| The Fawad deal was his, Ranjit. | Fawad onundu, Ranjit. Ama sen kaptın. | Airlift-1 | 2016 | |
| You should never mix business and friendship | Asla işle dostluğu karıştırmayacaksın. Bunu göremiyorsa, bu onun sorunudur. | Airlift-1 | 2016 | |
| Even witches spare friends. I am a demon. | Buna cadıların da dostları ayırması da dahil mi? Ben bir şeytanım. | Airlift-1 | 2016 | |
| How about some blood? No, Mr. Demon. | Biraz kana ne dersin? Kalsın Bay Şeytan. Sen iç. Teşekkürler. | Airlift-1 | 2016 | |
| My head's lost in those Arabic eyes. | Bu Arap gözler alıyor beni benden | Airlift-1 | 2016 | |
| "Your lies have plundered me." | Senin yalanların darmadağın etti beni | Airlift-1 | 2016 | |
| "It was lying inside my chest..." | Aşk sezonunda gönlüme girmişti | Airlift-1 | 2016 | |
| "A single gesture..." | Tek bir jestle verdim bu kalbi sana | Airlift-1 | 2016 | |
| "Gave it..." | Verdim, verdim, verdim, verdim | Airlift-1 | 2016 | |
| "Gave it..." | Verdim, bu kalbi sana | Airlift-1 | 2016 | |
| "Magnificent...simply magnificent." 1 | Maşallah, şu güzelliğe maşallah | Airlift-1 | 2016 | |
| "You're just so addictive." | Sana bağlıyım ben, sevgilim, sen çok iyisin | Airlift-1 | 2016 | |
| "Amazing..." | Vallahi, edan, tutumun inanılmaz, Vallahi | Airlift-1 | 2016 | |
| "You're so stubborn." | Sen çok inatçısın sevgilim, sen çok iyisin | Airlift-1 | 2016 | |
| "Every time I looked at you. | Sana her baktığımda, asla ikinci kez düşünmem | Airlift-1 | 2016 |