Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 3669
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| What, and you weren't gonna talk to me about it or tell me? | Bu konuda benimle konuşmayacak ya da bana söylemeyecek miydin? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No. It's my decision. | Yo. Bu benim kararım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Onun için endişelenmeyin. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Aslam akıllı genç bir adam. Güçlü. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| O Libya'da daha iyi olacak. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Can I talk to you outside for a minute, please? | Bir dakika dışarıda konuşabilir miyiz, lütfen? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| In private? | Özel mi? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| A brick maker? | Bir tuğlacı mı? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| It's a good job. Yeah, I know that. | İyi bir iş. Evet, biliyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm not questioning that, but... | Bunu sorgulamıyorum, ama... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| have you thought about it? | bunu hiç düşündün mü? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Are you sure that's what you want? | Bunu istediğinden emin misin? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Is that why you cut the wires to the plane? | Uçağın kablolarını bu yüzden mi kestin? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Because you didn't want to go back? | Geri dönmek istemediğin için mi? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I didn't cut any wires. | Herhangi bir kabloyu kesmek istemedim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Yes, you did. No, I didn't! | Evet, istedin. Hayır, istemedim! | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No, of course you didn't, | Yo, elbette, istemedin, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| because you were making plans to go to Libya last night. | çünkü dün gece Libya'ya gitmek için planlar yapıyordun. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Look, I know that you're mad at me, but I can't | Bak, bana kızgın olduğunu biliyorum, ama benim için ne kadar önemli olduğunu anlamadan terk etmene izin veremem. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I owe you my life. I I'd be dead. | Sana hayatımı borçluyum. Ben ölmüş olacaktım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You're a man now. | Artık bir erkeksin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You get to make your own choices. | Kendi kararlarını verebilirsin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Yes. I get to choose. | Evet. Ben seçerim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Not you and not Luc. What do you mean? | Sen ve Luc değil. Ne demek istiyorsun? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| On the beach, you said that I have to go to America, | Sahilde, Amerika'ya gitmek zorunda olduğumu söyledin, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| and Luc said that I have to go to Tessalit. | ve Luc da Tessalit'e gitmek zorunda olduğumu söyledi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Well, this is what I want. | Evet, bunu istiyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Not you, not him. Me. | Senin, onun değil. Benim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No, but I didn't mean it like that... | Hayır, ama öyle demek istemedim... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You didn't give me a chance. | Bana bir şans tanımadın. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Digging for clams and eating popsicles | İstridye çıkarmak ve dondurma yemek sana iyi gelebilir, ama bana sormadın bile. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm asking now. | Şimdi soruyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I don't know. I don't like it. | Bilmiyorum. Ben bundan hoşlanmıyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'll miss you. | Seni özleyeceğim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| When is your boat leaving? | Teknen ne zaman kalkıyor? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Ms. Wachtel. Oh, please. Jenifer. | Ms. Wachtel. Oh, lütfen. Jenifer. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I understand you're no longer working for the firm. | Artık şirket için çalışmadığını öğrendim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm sorry it didn't work out. | Çalışmadığına üzüldüm. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| If only I'd fallen into line like a good soldier. | Keşke iyi bir asker gibi cephede düşseydim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Not everyone's cut out for the world of high finance. | Hiç kimse yüksek finans dünyası için biçilmiş kaftan değildir. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I assume you were here visiting the Prime Minister's suite? | Burada başbakanın suitini ziyaret ettiğini varsayıyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Business? Pleasure? | İş mi? Zevk mi? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I was trying to talk her out of making the deal. | Anlaşmayı onunla konuşmaya çalışıyordum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm aware of your rather shocking allegations | Alex ve SOC'a karşı oldukça şok edici suçlamalarının farkındayım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But, as I understand it, you haven't shown any evidence. | Ama anladığım kadarıyla, herhangi bir kanıt gösteremedin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Sounds like malicious prosecution, Counselor. | Kötü niyetli kovuşturma gibi görünüyor, Danışmanım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Excuse me. I have a train to catch. | Afedersiniz. Yetişmem gereken bir tren var. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Nonsense. You'll never get a cab at this hour. | Anlamsız. Asla bu saatte taksi bulamazsın. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| My driver will drop you. | Şoförüm sizi bırakır. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| That's okay. Thank you. | Sorun yok. Sağolun. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No. No, please. I insist. | Hayır. Hayır, lütfen. Israr ediyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Consider it part of your severance package. | Kıdem tazminatının bir parçası olarak düşün. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Best of luck, Peter. | İyi şanslar, Peter. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You find the brat? | Veledi buldun mu? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| And we worked it out. | Ve aramızda hallettik. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Meaning? | N'aptınız? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Meaning... | N'aptık... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| he's going to Libya to make bricks. | O Libya'ya tuğlacı olmaya gidecekmiş. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| He's what? | O mu söyledi? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You heard me. | Beni duydun. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| That's the last thing I expected you to say. | Sana söylemek istediğim en son şey. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| The kid is smart. | Çocuk akıllı. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Not to go to America, where you're a wanted woman. | Amerika'ya gidemezsin, aranan birisisin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Where they want to kill you. | Seni öldürmek istiyorlar. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Someone will listen to me. | Birileri beni dinleyecek. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I thought you understood. | Anladığını sanıyordum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Understood what? | Neyi anladığımı? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| That you can't go back. | Geri dönemezsin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| It's not as simple as that. | O kadar basit değil. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Once they know you're alive, they will hunt you. | Yaşadığını öğrenirlerse, seni aramaya başlarlar. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| They will never stop. You know that. | Asla durmazlar. Bunu sen de biliyorsun. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Here, you're not Odelle Ballard. | Burada, Odelle Ballard değilsin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You're no one, and you are safe. | Hiç kimsesin ve güvendesin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| And your family, this little girl that you love, | Ailen, seni seven şu küçük kızın da güvendeler. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Does that mean nothing to you? | Bunlar sana bir şey ifade ediyor mu? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm alive. I'm safe. | Yaşıyorum. Güvendeyim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But my little girl, she needs to know that I'm alive. | Ama küçük kızımın yaşadığımı bilmesi gerek. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| At least that. | En azından. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I can't stay dead forever. | Sonsuza kadar kalamam. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| So that's it. | İşte bu kadar. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What more is there? | Daha ne diyeyim? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Do I really have to say it? | Gerçekten bunu söylemek zorunda mıyım? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No, you don't. | Hayır, söyleme. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| And I know that it was you that broke the plane | Uçağı bozduğunu ve boşyere Aslam'ı suçladığını biliyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What do you want me to say, huh? | Ne dememi istiyorsun, ha? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| We've been through a lot together. | Birlikte bir sürü şey yaşadık. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Of course we're gonna... | Tabii ki gideceğiz... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Have a connection | Bir bağımız var | American Odyssey-1 | 2015 | |
| and even have feelings for each other, | ve hatta karşılıklı duygularımız, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| but that doesn't mean that anything... | ama bu bir şey ifade etmiyor... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Neden ona bakıp duruyorsun? | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Amerika'da mutlu olamazsın. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Sana ne yararı olacak? Nasıl para kazanacaksın? | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Nerede yaşamak istiyorsun? | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Libya'da iyi bir işin olacak. Bir geleceğin | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Ayrıca orada Afrika'dan hiç kimse yoktur. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Kimse Arapça konuşmuyordur. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Odelle Arapça konuşur. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Ama yaşıtımız kimse yok. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Başka bir şey yabanı özlersin... | American Odyssey-1 | 2015 |