Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 3672
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Thank you. Thank you so much. Thank you. Thank you. | Sağol. Çok sağol. Sağol. Sağol. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Good. I will see you tomorrow, then. | Peki. Öyleyse yarın görüşürüz. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| And, Odelle? We're going to get | Ve, Odelle? Biz öykünü anlatmaya gidiyoruz. Başardın. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You're going to be a hero. | Bir kahraman olacaksın. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| For once, absolutely nothing. | Bir kez olsun, kesinlikle hiçbir şey yok. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| My family's coming... | Ailen geliyor... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You're gonna get to meet them. | Onları karşılamaya gideceksin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But do they know about me? | Ama beni biliyorlar mı? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No, not yet, 'cause the reporter's | Hayır, henüz değil, çünkü gazetecinin onlarla ilk önce konuşması ve güvenli olduğundan emin olması gerekir. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| They'll love you. Just like I do. | Sana bayılacaklar. Tıpkı benim yaptığım gibi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Dinner is ready. You should come. | Akşam yemeği hazır. Gelmelisin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Where the hell have you been? | Ne cehenneme gittin? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I've been waiting for over two hours. | İki saattir seni bekliyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What are you, my mother? What do you want? | Sen nesin, annem mi? Ne istiyorsun? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You sent that photo. Odelle is alive. | Bir fotoğraf gönderdin. Odelle yaşıyor. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| That changes everything. I need your help. | Bu her şeyi değiştirir. Yardımına ihtiyacım var. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You don't remember when I was trying to figure out | Hatırlamıyorsun değil mi, babamı kimin öldürdüğünü bulmaya çalışırken | American Odyssey-1 | 2015 | |
| return my calls? Hey, you walked away from me. | telefonlarıma cevap vermedin? Hey, beni bırakıp gittin sen. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You know, whatever. You can read about my story | Anlarsın ya, her neyse. New York Times geldiğinde yazımı okuyabilirsin. Ow! | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What happened to you? Nothing. I'm fine. | Sana ne oldu? Hiçbir şey. Ben iyiyim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| So you write for the Times? | Yani Times'a mı yazıyorsun? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Yes. They picked up my blog. | Evet. Benim blogumu seçtiler. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm on the Odelle Ballard story and I'm getting my own byline. | Odelle Ballard'ın öyküsü üzerinde çalışıyorum ve kendi künyemi alıyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| The Ballard story? She's talking? To who? | Ballard'ın öyküsünü mü? O konuştu mu? Kime? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| To us. To who? You? | Bize. Kime? Size mi? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No. There's... Ow! | Hayır. Orada... Ow! | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Listen to me, you idiot. | Beni dinle, seni aptal. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| SOC and Alex Baker are about to make a deal | SOC ve Alex Baker Yunanistan Başbakanı ile bir anlaşma yapmak üzere, bunu durdurmam lazım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Now I've sacrificed everything... | Her şeyimi feda ettim... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I need you to tell me right now. | Şimdi bana söylemeni istiyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Who is Odelle talking to and what is she going to say? | Odelle kiminle konuşacak ve o ne diyecek? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I don't know. All right? | Bilmiyorum. Tamam mı? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| All right, listen, all I've heard is that she's meeting | Tamam, dinle, Isabel Rainey adlı bir gazeteci ile buluşacağını duydum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I don't know where. I don't know when. | Nerde, ne zaman bilmiyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| That's all I know. | Tüm bildiğim bu. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| The Times. | The Times'a. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Well, what makes you think they'll tell you anything? | Peki, onların sana bir şey söyleyeceğini nereden çıkardın? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| How long were you and Luc married? | Sen ve Luc ne kadar evli kaldınız? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Too long. | Çok uzun. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Well, not long enough. | Yeteri kadar uzun değil. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| He's a dazzling habit, but... | Göz kamaştırıcı bir huyu var, ama... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You know that already. What do you mean? | Bunu zaten biliyorsun. Ne demek istiyorsun? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You've been out in the desert with him for, what? A month? | Sen onunla çölde kaldın, ne kadar? Bir ay mı? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Yeah, almost. | Evet, neredeyse. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| How was it? | Nasıl oldu? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| It was hell. | Cehennem gibiydi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I mean, yeah, he's charming, | Evet, çekici bir adam,yani | American Odyssey-1 | 2015 | |
| but he's also a conceited, selfish bastard | ama aynı zamanda kibirli, bencil piçin teki | American Odyssey-1 | 2015 | |
| that almost got me killed. | neredeyse beni öldürüyordu. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| See, you do know. | Bakın, biliyorsunuz. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Know? Know what? | Biliyor muyum? Neyi biliyorum? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Luc called me out of the blue to ask me to help you. | Luc durduk yerde benden size yardımcı olmamı istedi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Why would he do that? | Neden böyle bir şey yapsın? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| The answer is simple. | Cevabı basit. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| He cares about you. | Seni önemsiyor. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Maybe even loves you. | Hatta belki de seni seviyor. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| And if Luc loves you, | Ve eğer Luc seni seviyorsa, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| you know it. | bunu bilirsin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But now it's time for bed. | Ama şimdi yatma zamanı. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You have your husband and daughter | Eşin ve kızın yarın geliyor. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You must be so thrilled. | Çok heyecanlanmış olmalısın. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Thanks for seeing me on short notice. | Görüşme teklifimi hemen kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Hey, happy to do it. I remember you from... | Hey, buna sevinmelisin. Seni Adalet... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| the Justice Department. You made... | Bakanlığından hatırlıyorum. Yaptıklarını... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Quite a few headlines. Well, this is another one. | epeyce manşete çıktığını. Peki, bu başka biri. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Right, Odelle Ballard. | Doğru, Odelle Ballard. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You have information? I do. | Bilginiz var mı? Biliyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But first I want to know if Isabel Rainey | Ama önce Isabel Rainey, Odelle ile konuştu mu bilmek istiyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I know they're meeting. What has she told her? | Görüştüklerini biliyorum. Ona ne anlattı? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Well, I can't divulge that. | Peki, bunu açıklayamam. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Did she mention Societel? SOC? | Teröristlerle anlaşma yapan sadece biz değiliz. Societel'den söz etti mi? SOC'tan? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Anything about how they gave millions to Abdul Abbas? | Abdul Abbas'a verilen milyonlardan? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I can't discuss anything that Odelle | Odelle söz etmiş olabilir ya da olmayabilir, bunun hakkında konuşamam. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You just did. | Şimdi sen söyledin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I mention one of the biggest companies on | Ben New York borsasının en büyük şirketlerinden birinin | American Odyssey-1 | 2015 | |
| an Al Qaeda terrorist and you didn't even bat an eye. | El Kaide teröristleri ile işbirliğinden söz ettim ve kimse kollamadı. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Ballard talked. Gave you broad strokes at least. | Ballard konuştu. Söylediklerini en azından genel hatlarıyla verdim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| When do you go to press? Look, I thought you were here | Ne zaman basacaksın? Bak, bana bir şey vermek için burada olduğunuzu sanıyordum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| The information on this drive will support everything | Bu bellekteki bilgiler Odelle Ballard'ın söyleyeceği her şeyi fazlasıyla destekleyecektir. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| SOC funded terrorism. They've been doing it for years. | SOC terörizmi destekliyor. Bu işi yıllardır yapıyorlar. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| To secure markets or gain an advantage. | Piyasaları güvenli kılmak veya bir avantaj elde etmek için. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| They've also conspired to murder dozens of innocent people | Ayrıca onlar bunu örtbas edebilmek için onlarca masum insanın cinayetine komplo kurdular. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| They used to be my client. | Bir müvekkilimden. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| This is whistle blower stuff then. | Bu ispiyon filan olmalı. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You're taking a very big risk bringing this to me. | Bunu bana vererek çok büyük bir risk alıyorsun. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Don't I know it. | Ben bunu bilmiyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| How did you get this? | Bunu nasıl buldun? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| It doesn't matter. | Bunun önemi yok. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What matters is that it's real, it's credible, | Önemli olan gerçek, güvenilir olmasıdır | American Odyssey-1 | 2015 | |
| and when you publish it I'm going to jail. | ve bunu yayınladığında ben hapse girerim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Joe, it's me. What's going on? | Joe, benim. Neler oluyor? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Hey, Sophia Tsaldari's on her way. | Hey, Sophia Tsaldari onun yolda. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Everyone's headed upstairs. | Herkes üst kata yöneldi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I just came from the New York Times. | Ben sadece New York Times'dan geldim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I need you to get me into that meeting. | Beni o toplantıya sokmalısın. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| It's good to see you. | Seni görmek çok güzel. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What... what do you want? | Ne... ne istiyorsun? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I mean it, you know. It is good to see you. | Ciddiyim, biliyorsun. Seni gördüğüme sevindim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| None of this is personal. | Bunların hiçbiri kişisel değil. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| This is nothing but personal. | Bu başka bir şey değil ama kişisel. | American Odyssey-1 | 2015 |