Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 3671
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Of course. My source got it from | Elbette. Onu Cezayir'de gördüğünü söyleyen genç bir kaynaktan doğrulattım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| She was with her when... Am I keeping you from something? | Ne zaman onunlaymış... seni meşgul ediyor muyum? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| There are several of your diplomats and congressmen | Ülkemin içinde bulunduğu borç krizi ile uğraşmak niyetinde olduğumu | American Odyssey-1 | 2015 | |
| to deal with my country's debt crisis. | duymak isteyecek bir kaç diplomat ve milletvekili var. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Odelle. That's the answer. | Odelle. İşte cevap bu. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| When she comes forward SOC and Baker | O ortaya çıktığında SOC ve Baker hakkında yasal işlem yapılacaktır. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Cancel tomorrow's meeting. I would like to, but... | Yarınki toplantıyı iptal et. İsterdim, ama... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But what? You've got your proof. | Ama ne? Artık elinde kanıt var. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No, you have a photograph, nothing more. | Hayır, bir fotoğraf var, başka bir şey yok. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Well, what do you need? | Peki, ne istiyorsun? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I would need to know what she is going to say. | Ne söyleyeceğini de bilmem gerekir. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| She'll tell the world what she saw. | Gördüğü şeyi dünyaya duyuracak. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What Alex Baker did to her. | Alex Baker'in ona ne yaptığını. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I wish I could share your optimism, | İyimserliğini paylaşmak isterdim, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| but the deal Baker offers is a good one. | ama Baker'in sunduğu anlaşma daha iyi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Much better thanks to you. | Senin için çok daha iyi, teşekkürler. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Oh, so that's what this was about? | Oh, demek bu yüzdendi? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Getting a better deal? Madam, they are waiting. | Daha iyi bir anlaşma elde etmek için miydi? Hanımefendi, sizi bekliyorlar. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Right away, Kharon. | Hemen, Kharon. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You're better than this. | Bundan çok daha iyisin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Find more than a photo. | Bir fotoğraftan daha fazlasını bulabilirsin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Tell me Odelle Ballard is going to tell the story | Odelle Ballard'ın anlatacağı öyküye ihtiyacımız var. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| If so, I will walk away. | Eğer öyleyse, hemen gideceğim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Alex Baker murdered my husband. | Alex Baker eşimi öldürdü. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| It sickens me to be in business with him. | Onunla iş yapmak beni hasta ediyor. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Find me a way not to be. | Benim için başka bir yol bul. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Osela, Societel | Osela, Societel için | American Odyssey-1 | 2015 | |
| and the Hunt for Odelle Ballard. | Odelle Ballard bir av. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| It's good. | İyi olmuş. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You're an excellent writer, Harrison. | Mükemmel bir yazarsın, Harrison. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Thanks. And it's all true. | Teşekkürler. Ve hepside doğru. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Every... every... everything in there's happened, so... | Her... her... her şey, bu yüzden oldu işte... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Well, full disclosure, I'm already working on the story. | Peki, tam bilgi, ben zaten hikaye üzerinde çalışıyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Um, my colleague, Isabel Rainey | Um, meslektaşım, Isabel Rainey Odelle ile görüşüyor. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| So you know it's true then? | Gerçekten doğruymuş biliyor musun? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But we've got people working on background material | Ama bizim Alex Baker, SOC, Osela, Black Sands üzerinde | American Odyssey-1 | 2015 | |
| on Alex Baker, SOC, Osela, Black Sands, | arka planda çalışan insanlarımız var, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| and your stuff fits right in. | ve parçalar cuk oturuyor. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Gives us fantastic personal context. | Bize fantastik özel içerik verir. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I mean... I mean the... | Yani... demek istediğim... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| The depth of collusion between SOC and... and Osela. | Aralarındaki çatışmanın derinliği SOC ile... Osela'nın. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I think Michael Banks was... Was he... | Bence Michael Banks yaptı... o... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Oh, he killed... He killed my... my father. | Oh, o öldürdü... o öldürdü benim... babamı. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I just need to... I need to find proof. | Benim sadece... kanıt bulmam lazım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| That's... | Şu... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Tell me about your sources. | Kaynaklarından söz et. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Uh, what do you, um... What do you need to know? | Ah, sen, yani ne... Bilmek istediğin bir şey mi var? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You're bleeding. | Yaran kanıyor. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| So you gonna run my story, or what? | Yani ya benim hikayemde çalışırsın ya da ne? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| On its own? Probably not. | Kendi başına mı? Muhtemelen değil. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But you can contribute. | Ama katkıda bulunabilirsin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You just blow sunshine up my ass... | Sen kıçıma koca bir darbe...... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No, no, no, Har... | Yo, yo, yo, Har... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm just gonna turn everything over to you. | Her şeyi sana teslim edeceğim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Is that... Is that what you think? | Bu... bu ne demek sence? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| To hell with that. Wait, wait. | Canın cehenneme. Bekle bekle. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Harrison. Harrison, wait! | Harrison. Harrison, bekle! | American Odyssey-1 | 2015 | |
| If we use your stuff you'll get a credit. | Eğer bir şey kullanırsak karaşılığını alırsın. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| We're not stealing. | Çalmıyoruz. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| This thing has bulldozed my life. | Bu şey hayatımı dümdüz etti. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You want my research? You want my sources? | Araştırmamı ister misin? Kaynaklarımı ister misin? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I want a byline. | Bir künye istiyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| A byline or I walk. | Bir künye ya da ben yokum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| If we use it, you get a byline. | Eğer onu kullanırsak, bir künyen olur. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| A New York Times byline. | Bir New York Times künyesi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You are here. | Buraya kadar. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You're Odelle. | Sen Odelle'sin. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I recognize you from your picture. | Seni fotoğraflarından tanıyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm Christina Callo. | Ben Christina Callo. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Luc never mentioned you. I'm Aslam. | Luc sizden hiç söz etmedi. Ben Aslam. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| That means "peace", right? | "Barış" anlamına geliyor, değil mi? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Luc said I'd be meeting a colleague? | Luc bir meslektaşım ile buluşacağımı söylemişti? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You thought maybe one of his thugs? | Beni onun serserilerinden biri mi sandınız? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| A drug dealer perhaps? | Uyuşturucu satıcısı olabilir miyim? 1 | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But you did not expect his ex wife. | Ama eski karısı olacağımı tahmin etmediniz. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You and Luc were married? | Sen ve Luc evli miydiniz? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'll set another place. You must both be hungry. | Kendime başka bir yer ayarlarım. İkiniz de aç olmalısınız. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Can I, um, can I please use your phone? | Ben telefonunu kullanabilir miyim? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Isabel Rainey. Hey, it's me. I'm here. | Isabel Rainey. Hey, benim. Buradayım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You made it. Yup. | Başardın. Evet. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| When are you coming? Tomorrow morning. | Ne zaman geliyorsun? Yarın sabah. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Are you both okay? Yeah, we're fine. | Siz ikiniz iyi misiniz? Evet, iyiyiz. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You know where to meet me? At 11 AM? | Beni nerede bulacağınızı biliyor musunuz? Sabah 11'de mi? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Yeah. I... did you... did you... Did you talk to them? | Evet. Ben... acaba... sen... onlarla konuştun mu? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| My family? Of course I did. | Ailemle? Elbette, konuştum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| And? What... what did they... | Ve? Ne... onlar ne yaptı... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| There were a lot of tears and relief... | Gözyaşı, rahatlama ve sevinç bir sürü şey vardı. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Odelle, I am so honored to have been the one | Odelle, Böyle bir şey için birilerini aramaktan... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| to make that call. But what... | onur duydum. Ama ne... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| My little girl, what did... what did she say? | Küçük kızım, ne... söyledi? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What... That she never gave up. | Ne... O asla vazgeçmedi. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| That she always knew. | O her zaman biliyordu. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| She knew? | Ne biliyordu? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| That you'd come home. | Senin eve geleceğini. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Oh, God, I need to see them. | Oh, Tanrım, onları görmek istiyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Is tomorrow soon enough? | Yarın çok yakın olur mu? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| The New York Times is flying them into Barcelona. | New York Times onları Barcelona'ya uçuruyor. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| We've arranged for a meeting at the airport. | Havaalanında bir toplantı ayarladık. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Really? Tomorrow? Yes. | Gerçekten mi? Yarın mı? Evet. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Are you all right? I'm fine. | İyi misin? İyiyim. | American Odyssey-1 | 2015 |