Türkçe
İngilizceAra
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 7623
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| How flexible are you? | Ne kadar esneksin? | Bitten-1 | 2014 |  |
| Soon, another left. | Yakında, bir sol daha. | Bitten-1 | 2014 | |
| To see your Nick. | Nick'ini görmeye. | Bitten-1 | 2014 | |
| This is what you want, yes? | İstediğin buydu değil mi? | Bitten-1 | 2014 | |
| A picture on your phone | Telefonundaki bir fotoğraf Nick ve Katia'nın sende olduğu anlamına gelmez. | Bitten-1 | 2014 | |
| Convince me. | Beni inandır. | Bitten-1 | 2014 | |
| She went for a... | Bir gezintiye... | Bitten-1 | 2014 | |
| A joyride? To Olcott. | ...çıkmış. Olcott'a. | Bitten-1 | 2014 | |
| She wanted to trade a baby to save her life. | Hayatına karşılık bir bebeği takas etmek istemiş. | Bitten-1 | 2014 | |
| But then she had a change of mind. | Fakat sonrasında kararını değiştirmiş. | Bitten-1 | 2014 | |
| I'm just as glad. | Ben de çok sevindim. | Bitten-1 | 2014 | |
| Don't tell me. You love babies. | Bebekleri seviyorum deme sakın. | Bitten-1 | 2014 | |
| What do I care for babies? | Bebeklerden bana ne yahu! | Bitten-1 | 2014 | |
| Katia is on my list. | Katia benim listemde. | Bitten-1 | 2014 | |
| I don't like taking people off my list | Ölmedikleri sürece listemdeki isimleri silmekten hoşlanmam. | Bitten-1 | 2014 | |
| You're a completionist. | Sen bir tamamlayıcısın. | Bitten-1 | 2014 | |
| I don't know this word. | O kelimeyi bilmiyorum ama isimlerin üzerine çizgi çekmeyi severim. | Bitten-1 | 2014 | |
| Just like I will do with her name. | Tıpkı onun ismine çekeceğim gibi. | Bitten-1 | 2014 | |
| Unless you find a way to stop me. | Beni durdurmanın bir yolunu bulamazsan tabii. | Bitten-1 | 2014 | |
| No, I'm making a joke. | Yok canım, şaka yapıyorum. | Bitten-1 | 2014 | |
| You won't stop me. | Beni durduramazsın. | Bitten-1 | 2014 | |
| Stop, stop, stop! Stop. | Dur dur dur dur! | Bitten-1 | 2014 | |
| Okay, go! | Tamam, devam. | Bitten-1 | 2014 | |
| Oh... Kick it over here. | Buraya doğru tekmele. | Bitten-1 | 2014 | |
| You should go inside and have a look. | İçeriye bir göz atmalısınız? | Bitten-1 | 2014 | |
| Don't you want to find your Nick? | Nick'inizi bulmak istemiyor musunuz? | Bitten-1 | 2014 | |
| How do you want to do this? | Bu işi nasıl yapmak istiyorsun? | Bitten-1 | 2014 | |
| Once we're inside, you look around. | İçeriye girdiğimizde sen etrafa bak. | Bitten-1 | 2014 | |
| I'll keep him on the main floor. | Ben onu girişte tutarım. | Bitten-1 | 2014 | |
| Check for trip wires, check the windows... | Tuzak tellerine, pencerelere bak. | Bitten-1 | 2014 | |
| Anything out of place. | Yerinde olmayan her şey. | Bitten-1 | 2014 | |
| Do you think Nick's here? | Sence Nick burada mı? | Bitten-1 | 2014 | |
| Okay, come here. | Pekâlâ, buraya gel. | Bitten-1 | 2014 | |
| Smell that? | Kokuyu aldın mı? | Bitten-1 | 2014 | |
| It's masking the scent. | Kokuyu maskeliyor. | Bitten-1 | 2014 | |
| I thought we could talk. | Konuşuruz diye düşünmüştüm. | Bitten-1 | 2014 | |
| Houses. Families. They are distractions. | Evler. Aileler. Bunlar vakit kaybı. | Bitten-1 | 2014 | |
| Maybe for you. | Senin için öyledir. | Bitten-1 | 2014 | |
| No, for him. Clay. | Hayır, onun için: Clay. | Bitten-1 | 2014 | |
| He could be... more. | Çok daha fazlası olabilir. | Bitten-1 | 2014 | |
| Better. | Daha iyisi. | Bitten-1 | 2014 | |
| You diminish him. | Onu köreltiyorsun. | Bitten-1 | 2014 | |
| You tell yourself lies. | Kendine yalanlar söylüyorsun. | Bitten-1 | 2014 | |
| He is same as me. | O da tıpkı benim gibi. | Bitten-1 | 2014 | |
| He will torture. He will do what's difficult. | İşkence edecek. Zor olan şeyleri yapacak. | Bitten-1 | 2014 | |
| Not you. | Sen yapmayacaksın. | Bitten-1 | 2014 | |
| Too soft. | Fazla yumuşaksın. | Bitten-1 | 2014 | |
| Was that too soft for you? | Bu senin için fazla mı yumuşaktı? | Bitten-1 | 2014 | |
| I checked everywhere. Basement, upstairs, nothing. | Her yere baktım. Bodrum, üst katlar, hiçbir şey yok. | Bitten-1 | 2014 | |
| Even with these, I'd know if Nick had been here. | Bunlar olsa bile Nick burada olsaydı bulurdum. | Bitten-1 | 2014 | |
| Where are they? We don't have much time. | Neredeler? Pek fazla vaktimiz yok. | Bitten-1 | 2014 | |
| For me to convince you. | Sizi ikna etmem için. | Bitten-1 | 2014 | |
| Where are Nick and Katia? | Nick ve Katia nerede? | Bitten-1 | 2014 | |
| Yes. This is who you are. | Evet. İşte sen busun. | Bitten-1 | 2014 | |
| Not the man who pretends to want | Bu evde, onunla yaşamak istiyormuş gibi davranan adam değilsin. | Bitten-1 | 2014 | |
| fat and pregnant. | Şişman ve hamile. | Bitten-1 | 2014 | |
| Maybe you get lucky and have twins. | Belki şanslısınızdır da ikizleriniz olur. | Bitten-1 | 2014 | |
| Where is Nick? | Nick nerede? | Bitten-1 | 2014 | |
| Why do you want to keep it secret? | Neden bunu sır olarak tutmak istiyorsun? | Bitten-1 | 2014 | |
| What you are. | Ne olduğunu. | Bitten-1 | 2014 | |
| Do not pretend. Do not settle for this. | Rol yapma. Bunu kabullenme. | Bitten-1 | 2014 | |
| We're not doing this your way. | Bunu senin yolunla yapmayacağız. | Bitten-1 | 2014 | |
| Come here, come here! | Buraya gel, buraya gel! | Bitten-1 | 2014 | |
| This way. In here, quick, quick! | Bu taraftan. Şuraya gir, çabuk çabuk! | Bitten-1 | 2014 | |
| Get low, get low! | Eğil, eğil! | Bitten-1 | 2014 | |
| Here. Hey, hey! Hey. | Buradan. | Bitten-1 | 2014 | |
| Get to the road as fast as you can, | Olabildiğince hızlı yola ulaş, gördüğün ilk arabayı durdur. | Bitten-1 | 2014 | |
| What about you? | Sen ne olacaksın? | Bitten-1 | 2014 | |
| I'll be three seconds behind you. | Ben hemen arkanda olacağım. | Bitten-1 | 2014 | |
| Nick, come on! Go! | Nick, hadi! Git! | Bitten-1 | 2014 | |
| Nick! Go! | Nick! Git! | Bitten-1 | 2014 | |
| Hey, fellas. | Merhaba beyler. | Bitten-1 | 2014 | |
| Smoke break over? | Sigara molası bitti mi? | Bitten-1 | 2014 | |
| We could work on him for days. His fingers. His eyes. | Üzerinde günlerce çalışabiliriz. Parmakları, gözleri fark etmez. | Bitten-1 | 2014 | |
| I don't think he'll tell us where they are. Doesn't matter. | Bize yerlerini söyleyeceğini sanmıyorum. Fark etmez. | Bitten-1 | 2014 | |
| He doesn't have to. | Söylemesi gerekmez. | Bitten-1 | 2014 | |
| Aston Farm. | Aston Çiftliği. | Bitten-1 | 2014 | |
| Never heard of it. | Hiç duymadım. | Bitten-1 | 2014 | |
| It's Kynaston on Route 7. | Kynaston'da yedinci yol üzeri. | Bitten-1 | 2014 | |
| We could be there in 15 minutes if we hurry. | Acele edersek 15 dakika içerisinde orada olabiliriz. | Bitten-1 | 2014 | |
| We'll bring him with us. | Onu da yanımızda götürelim. | Bitten-1 | 2014 | |
| Or just his body. | Yahut sadece bedenini. | Bitten-1 | 2014 | |
| What if they're not there? | Ya orada değillerse? | Bitten-1 | 2014 | |
| We need him until we know. | Emin olana kadar ona ihtiyacımız var. | Bitten-1 | 2014 | |
| Yes. Slip it over my head. | Evet. Onu başıma geçir. Sıkıca çek. | Bitten-1 | 2014 | |
| No more problem. | Sorun çözülsün. | Bitten-1 | 2014 | |
| Who to listen to, Clay? | Kimi dinleyeceksin Clay? | Bitten-1 | 2014 | |
| Inside you say, "Kill him." | İçinden bir ses "Öldür onu." diyor. | Bitten-1 | 2014 | |
| Kill him. Let him live. | Öldür. Öldürme. | Bitten-1 | 2014 | |
| Even now, you must ask her permission | Şimdi bile, kendin olabilmek için onun iznine ihtiyacın var. | Bitten-1 | 2014 | |
| But you cannot kill us, Clay. | Bizi öldüremezsin Clay. | Bitten-1 | 2014 | |
| If Nick and Katia aren't there, we call Roman. | Nick ve Katia orada değilse Roman'ı ararız. | Bitten-1 | 2014 | |
| We trade them for him. | Onları, bununla takas ederiz. | Bitten-1 | 2014 | |
| If Roman is still alive. | Roman hâlâ hayattaysa tabii. | Bitten-1 | 2014 | |
| State police! | Eyalet polisi! | Bitten-1 | 2014 | |
| Police, open up! | Polis! Kapıyı açın! | Bitten-1 | 2014 | |
| Officer. What can I do for you? | Memur bey. Sizin için ne yapabilirim? | Bitten-1 | 2014 | |
| Evening, ma'am. | İyi günler hanımefendi. | Bitten-1 | 2014 | |
| This is Rafalski. 10 23 up on Gander Road. | Ben Rafalski. 10 23 Gander Yolu'nun yukarısı. | Bitten-1 | 2014 | |
| We received an automated alarm from this residence, | Bu mülkten otomatik alarm aldık, arama doğrudan 911'e ulaşmış. | Bitten-1 | 2014 | |
