Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 152339
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
His background is even more frightful. | Geçmişinde daha korkunç şeyler de var. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Several times in prison, then he was harmed here. | Bir çok defa hapis, ve burası yüzünden çok zarar görmüş. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
He has a mutant daughter, "a victim of the Zone" as they call it. | Mutant bir kızı var. Bölge'nin kurbanı dediklerinden. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
They say she's got no legs. | Bacakları olmadığını söylüyorlar. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
And what about this Porcupine? | Peki bu Kirpi meselesi nedir? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
What does it mean, "was punished"? | "Cezalandırıldı" da ne demek? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Or was it just a figure of speech? | Yoksa sadece lafın gelişi miydi? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
One day Porcupine returned from here | Günlerden bir gün Kirpi buradan geri dönmeyi başardı. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
and got rich overnight. | Ve bir gecede zengin oldu. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Fabulously rich. | İnanılmaz zengin. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
You call it punishment? | Yani sen buna ceza mı diyorsun? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
A week later he hanged himself. | Bundan bir hafta sonra kendini astı. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
What was that? | Bu da neyin nesi böyle? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Presumably a meteorite fell down here about twenty years ago. | Yirmi yıl önce buraya bir meteor düştüğü tahmin ediliyor. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
It had burned down the settlement. | Her şeyi küle çevirmiş. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
They searched for this meteorite, but never found it, of course. | Meteoru her yerde aradılar. Ama tabii ki bulamadılar. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Why "of course"? | Neden "tabii ki" dedin? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Then people began disappearing here. | İnsanlar burada ortadan kaybolmaya başladı. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
They came here and never returned. | Buraya geliyorlar ve geri dönmüyorlar. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
So it was concluded... | Böylece sonunda... | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
that this meteorite was not really a meteorite. | ...meteorun gerçek bir meteor olmadığına karar verildi. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
At first... | Önceleri... | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
they circled the place with barbed wire to scare off the inquisitive. | meraklılarını korkutmak için etrafına dikenli tel çektiler. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
All this gave rise to rumours that there's a place in the Zone... | Bütün bunlar yüzünden, Bölge'de insanların dileklerini... | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
where wishes come true. | ....yerine getiren bir yer olduğu dedikodusu yayıldı. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Naturally, they began to guard the Zone like the apple of their eye. | Elbette bundan sonra, Bölge'yi göz bebekleri gibi korumaya başladılar. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Who knows what kind offish someone might cherish. | Kimin nasıl bir dilek dileyeceğini kim bilebilir ki? Harika bir çocuktu. Çok yetenekliydi. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
What was it if not a meteorite? | Peki o halde neydi? Bir meteor değilse? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
I told you, no one knows. | Söyledim ya, kimse bilmiyor. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Nothing. Or anything. | Her şey olabilir. Ya da hiçbir şey. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
A message to mankind, as one of my colleagues says. | Ya da dostlarımdan birinin söylediği gibi, insanlığa bir mesaj. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Or a gift. | Ya da bir hediye. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Some gift. | Bir hediye mi? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Why on earth would they do it? | Neden böyle bir şey yapınlar ki? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
To make us happy. | Bizi mutlu etmek için. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
The flowers are blooming again, but they don't smell for some reason. | Çiçekler yeniden tomurcuklanıyor. Ama nedense kokmuyorlar. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Sorry for leaving you two here, but it was too early to go anyway. | Sizi yalnız bıraktığım için üzgünüm. Ama yola çıkmak için çok erkendi. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Did you hear it? | Duyuyor musunuz? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Maybe someone lives here? | Belki burada birileri yaşıyordur. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
You told me yourself | Hikayeyi bana sen anlatmıştın. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
about some tourists camped here when the Zone originated. | Bölge ilk kurulduğunda, burada kamp yapan o turistler hakkındaki hikayeyi. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
There's no one in the Zone and there can't be. | Bölge'de yaşayan hiç kimse yok. Olamaz. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Well, it's time. | Artık zamanı geldi. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
How are we going to return? | Nasıl geri döneceğiz? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
They don't return here. What do you mean? | Buraya geri dönmezler. Ne demek istiyorsun? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
We'll go as we agreed. | Biz, anlaştığımız gibi gideceğiz. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
I'll show the direction. | Gideceğimiz rotayı ben çizeceğim. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Any deviation from it is dangerous. | En ufak bir sapma bile tehlikeli olur. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
The first landmark is that last pole. | İlk işaret noktamız, son direk olacak. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
You go first, Professor. | Haydi, siz önden gidin Profesör. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Now you. | Şimdi de siz. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Try to follow in his footsteps. | Onun adımlarını takip etmeye çalışın. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Oh, my God! And where are... | Aman Tanrım! Burada ne olmuş böyle? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Did they remain here like that? Those people? | Burada böylece kalmışlar mı yani? Şu insanlar... | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
I remember them packing at the station, getting ready to come here. | İstasyonda hazırlandıklarını hatırlıyorum. Buraya, Bölge'ye gelmek için. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
I was just a boy. | Ben küçük bir çocuktum. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
We all thought then that somebody wanted to conquer us. | O zamanlar hepimiz büyük bir keşif yapacaklarını düşünmüştük. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
You first, Professor. | Önce siz, Profesör. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Now you, Writer. | Şimdi sen, Yazar. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Your room is over there. We'll go this way. | Kalacağınız yer şu tarafta. Oraya gidiyoruz. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Why were you hiking up the price? It's so close at hand. | Neden fiyatı yükseltip duruyordun? Bir kol mesafesindeymiş. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Yes, but the hand has to be very long. | Evet. Ama bu kolun çok uzun olması gerekiyor. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
We don't have such a hand. | Böyle bir kolumuz yok. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Don't! Leave it alone! | Yapma! Onu rahat bırak! | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Don't touch it, I said! | Dokunma dedim! | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Are you crazy? What's the matter with you? | Deli misin sen? Derdin ne senin? Derdin ne? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
It's not the place for leisurely strolls. | Burası, tatil gezintisi yapmaya uygun bir yer değil. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
The Zone wants to be respected. Otherwise it will punish. | Bölge saygı duyulmasını ister. Yoksa cezalandırır. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Don't you ever try it again... Have you no tongue or what? | Bir daha sakın bunu denemeye kalkma. Senin dilin yok mu? Ne var? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
I warned you, didn't l? | Seni uyarmıştım. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Are we to go there? | Gidelim mi? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Yes. Up, enter it and to the left. | Evet, doğruca buradan girip sonra sola dönmemiz gerek. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Only we are not going this way. We'll go around. | Ama biz bu yoldan gitmeyeceğiz. Biz etrafından dolanacağız. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Why? | Neden gitmeyecekmişiz? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
People don't go this way. | İnsanlar bu yoldan gitmez. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
In the Zone, the longer way, the less risk. | Bölge'de, en uzun yoldan gitmek, en az tehlikeyi göze almaktır. Profesör! Buraya gelin lütfen! | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
And to go straight ahead is fatal? | Düz yoldan gitmek ölümcül tehlike midir? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
He told you it's dangerous. | Sana tehlikeli oluğunu söyledi ya. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
And making a detour's not dangerous? It is. But they don't go this way. | Ve koca bir tur atmak tehlikeli değil mi? Tehlikeli. Ama onlar buradan geçmez. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
What do I care that they don't? What if I take a chance... | Geçip geçmemelerinden bana ne! Ya şansımı deneyip... | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Listen, what's the matter with you... | Dinle, senin sorunun ne ki... | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
To go all the way around! When everything's so close. | Bütün o yolu dolaşmak. Her şeye bu kadar yaklaşmışken. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Here a risk, there a risk. What the hell! | Orası riskli, burası riskli. Kimin umurunda! | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
You're being very flippant about this. | Beni dinle. Bu konuda çok küstahça davranıyorsun. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
I'm fed up with all those nuts and bandages. | Bütün bu somunlardan, bez parçalarından çok sıkıldım. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
You may do as you wish, but I'm going. | Sen, istediğini yap, ben gidiyorum. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
You're insane. It's you who are... | Sen delisin! Asıl sen delisin. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
The wind is coming up... | Rüzgar yaklaşıyor. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Can you feel it? The grass... | Hissediyor musunuz? Çimenler... | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
All the more so. | Ve bir sürü başka şey de. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Keep your hands off! | Ellerini üzerimden çek! | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Professor be my witness, I didn't sent you there. | Profesör, siz şahitsiniz, sizi oraya ben göndermiyorum. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
You go of your own will. | Tamamen kendi iradenizle gidiyorsunuz. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Of my own will. What else? | Evet, kendi irademle gidiyorum. Başka? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Nothing. Go. | Hiçbir şey. Gidin. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
God help you to be lucky. | Tanrı şanslı olmanıza yardım etsin. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Should you notice something, | Eğer bir şey fark ederseniz... | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
or just feel something, | ...ya da herhangi bir şey hissederseniz... | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
go back at once, or... | ...bir an önce geri dönün, ya da... | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Just don't throw iron poles at me. | Sen şu demirleri bana atma yeter. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |