Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 152346
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
You think I've got nothing to ask for? | Sence benim isteyecek bir şeyim yok mudur? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
You can't go there. | Sen gidemezsin. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
What if it wouldn't work with you, either? | Peki ya bu sende de işe yaramazsa? | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
You know, my mother was against it. | Biliyor musunuz, annem . her zaman buna karşıydı. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
You've probably noticed already that he's not of this world. | Muhtemelen onun bu dünyaya ait biri olmadığını fark etmişsinizdir. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
All our neighborhood laughed at him. | Mahalledeki herkes ona gülerdi. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
He was such a bungler, he looked so pitiful. | Öyle beceriksizdi ki, acınası görünürdü. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
My mother used to say: "He's a stalker, | Annem derdi ki: "O bir iz sürücü... | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
he's doomed, he's an eternal prisoner! | ...lanetli biri, o ebedi bir mahkum! | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Don't you know what kind of children the stalkers have?" | ...ebedî bir mahkûm!.. İz sürücülerin nasıl çocukları olduğunu bilmiyor musun?" | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
And l... I didn't even argue with her. | Ah, evet. Ve ben annemle tartışmazdım bile. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
I knew it all myself, that he was doomed, | Onun lanetli olduğunu, ben de biliyordum. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
that he was an eternal prisoner, and about the children. | Ebedi bir mahkum olduğunu ve çocukları da. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
I was sure I would be happy with him. | Onun yanında mutlu olacağıma emindim. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Of course, I knew I'd have a lot of sorrow, too. | Bir çok üzüntü yaşayacağımı da biliyordum. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
But it's better to have a bitter happiness than... | Ama renksiz ve kısır bir hayat yaşamaktansa... | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
a gray, dull life. | ...acılı bir mutluluk daha iyidir. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Perhaps, I thought it all up later. | Belki, daha sonra bütün bunları düşündüm. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
But then he approached me and said: "Come with me." | Ama sonra o çıkıp bana, "Benimle gel." dedi. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
And I did, and never regretted it. | Ve gittim, ve bundan hiç pişman olmadım. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
We had a lot of sorrow, | Bir çok acı yaşadık,... | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
a lot of fear, and a lot of shame. | ...çok defa korktuk, çok utandık. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
But I never regretted it, and I never envied anyone. | Ama ben asla pişman olmadım, asla kimseyi kıskanmadım. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
It's just our fate, our life, that's how we are. | Bu bizim kaderimizdi, bizim hayatımızdı, bu, bizdik. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
And if we haven't had our misfortunes, we wouldn't have been better off. | Ve eğer mutsuzluklarımız olmasaydı, daha iyi durumda olmayacaktık. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
It would have been worse. | Daha kötü durumda olacaktık. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Because in that case, there wouldn't have been any happiness. | Çünkü eğer öyle olsaydı, hiç mutlu olmamış olacaktık. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
And there wouldn't have been any hope. | Ve hiç umut olmayacaktı. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
I love your eyes, my darling friend, | Senin gözlerini seviyorum, sevgili arkadaşım. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Their play, so passionate and brightening, | Öyle tutkulu ve ışıl ışıllar ki. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
When a sudden stare up you send, | Yukarı bir anda bir bakış fırlattığında... | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
And like a heaven blown lightning, | Cennetten çıkmış gibi ışıklı, | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
It'd take in all from end to end. | Bunu baştan başa karşılamak için oradayım. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
But there's more that I admire: | Ama daha da hayran olduğum şey, | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Your eyes when they're downcast | Aşağı indirdiğin zaman, gözlerini, | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
In bursts of love inspired fire, | Aşkın yakıcı alevi yakıyor beni. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
And through the eyelash goes fast | Ve hızla yere indirirken kirpiklerini, | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
A somber, dull call of desire... | Kasvetli bir ihtiras çağrısı beliriyor yüzünde. | Stalker-2 | 1979 | ![]() |
Second Artists' Association | Second Artists' Association Second Artists Association Türkçe Altyazı: Jale ve Devrim Dirlikyapan | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
STALKER | STALKER İZ SÜRÜCÜ STALKER STALKER İZ SÜRÜCÜ | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Screenplay by Arkady STRUGATSKY and Boris STRUGATSKY | Senaryo: Arkady STRUGATSKY ve Boris STRUGATSKY Screenplay by Arkady STRUGATSKY and Boris STRUGATSKY Senaryo: Arkady STRUGATSKY ve Boris STRUGATSKY | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
based upon the story "Roadside Picnic" | "Roadside Picnic" adlı öyküden uyarlama based upon the story "Roadside Picnic" "Roadside Picnic" adlı öyküden uyarlama | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Directed by Andrei TARKOVSKY | Yönetmen: Andrei TARKOVSKY Directed by Andrei TARKOVSKY Yönetmen: Andrei TARKOVSKY | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Director of Photography Alexander KNYAZHlNSKY | Director of Photography Alexander KNYAZHINSKY | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Music by Eduard ARTEMYEV | Müzik: Eduard ARTEMYEV Music by Eduard ARTEMYEV Müzik: Eduard ARTEMYEV | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Verses by F.I. TlUTCHEV Ar.A. TARKOVSKY | Verses by F.I. TIUTCHEV Ar.A. TARKOVSKY | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
English Subtitles by T. Kameneva | Sertlik ve güç, ölümün arkadaşlarıdır. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
"What was it? A meteorite? | "Neydi o? Göktaşı mı? "Neydi o? Bir göktaşı mı? "Neydi o? Göktaşı mı? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
A visit of inhabitants of the cosmic abyss? | Kozmik uçurumun sakinlerinden bir ziyaret mi acaba? Yoksa kozmik uçurumun sakinlerinden bir ziyaret mi? Kozmik uçurumun sakinlerinden bir ziyaret mi acaba? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
One way or another, our small country | Bir yol ya da diğeri, küçük ülkemiz... Öyle ya da böyle küçük ülkemiz Bir yol ya da diğeri, küçük ülkemiz... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
has seen the birth of a miracle the Zone. | bir mucizenin doğuşunu gördü: 'Bölge'. bir mucizenin doğuşunu gördü ; Bölge'. bir mucizenin doğuşunu gördü: 'Bölge'. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
We immediately sent troops there. | Oraya derhal asker gönderdik. Oraya derhal birlikler gönderdik. Oraya derhal asker gönderdik. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Perhaps, that was the right thing to do. Though, I don't know... " | Belki de, doğru olan buydu. Ama, bilmiyorum." Belki de yapılması gereken en doğru şey buydu. Belki de, doğru olan buydu. Ama, bilmiyorum." | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
From an interview with Nobel Prize winner, Professor Wallace. | (Nobel ödülü alan Profesör Wallace'ın bir söyleşisinden) Nobel Ödüllü Profesör Wallace'ın bir söyleşisinden. (Nobel ödülü alan Profesör Wallace'ın bir söyleşisinden) | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Why did you take my watch? | Saatimi neden aldın? Saatimi nereden aldın? Saatimi neden aldın? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Where are you going, I'm asking you? | Sana soruyorum nereye gidiyorsun? Sana soruyorum, nereye gidiyorsun? Sana soruyorum nereye gidiyorsun? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
You gave me your word and I believed you. | Bana söz verdin ve sana inandım. Bana söz verdin ve ben de sana inandım. Bana söz verdin ve sana inandım. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
All right, you're not thinking about yourself, but what about us? | Pekala, kendini hiç düşünmüyorsun. Ya bizi..? Pekala, kendini düşünmüyorsun, peki biz ne olacağız? Pekala, kendini hiç düşünmüyorsun. Ya bizi..? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Did you think about your child? | Yalnızca sesle, herhangi bir çağrışımdan yoksun. Çocuğunu hiç düşündün mü? Çocuğunu hiç düşündün mü? Çocuğunu hiç düşündün mü? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
She's just getting used to you, and you start it again! | Tam sana alışmıştı ve sen yine başlıyorsun. Tam sana alışmaya başlamıştı ve sen yine başlıyorsun. Tam sana alışmıştı ve sen yine başlıyorsun. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Not so loud, you'll wake up Monkey. | Sessiz ol, Monkey'i uyandıracaksın. Sessiz ol, Maymun'u uyandıracaksın. Sessiz ol, Monkey'i uyandıracaksın. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
You wanted to start working! | Çalışmaya başlamak istiyordun. Çalışmaya başlamak istiyordun! Çalışmaya başlamak istiyordun. Yani sen manometre ve diğer boklarla dolu bir sırt çantası hazırlamaya karar veriyorsun... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Though this time you'll get ten years, not five! | Ama bu kez on yıl yatacaksın, beş değil. Ama bu defa on yıl yatacaksın, beş değil. Ama bu kez on yıl yatacaksın, beş değil. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
And for ten years you will have neither your Zone, nor anything! | Ve bu on yıl boyunca ne Bölge'n ne de başka şeyin olmayacak Ve bu on yıl boyunca, Ne 'Bölge'n olacak, ne de başka bir şeyin. Ve bu on yıl boyunca ne Bölge'n ne de başka şeyin olmayacak | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
And I'll be dead in the meantime. | ve bu arada ölmüş olacaksın. Ve ben de ölmüş olacağım. ve bu arada ölmüş olacaksın. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Oh God, for me it's prison everywhere! | Tanrım, benim için her yer cezaevi zaten! Tanrım, benim için her yer cezaevi gibi zaten. Tanrım, benim için her yer cezaevi zaten! | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Let me go! No! | Gitmeme izin ver! Hayır! Bırak gideyim! Hayır. Gitmeme izin ver! Hayır! | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Let go, I said! | Gitmeme izin ver, dedim! Bırak gideyim, dedim. Gitmeme izin ver, dedim! | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Go! And may you rot there! | Git! Orada çürüyebilirsin. Git! Ve orada çürü! Git! Orada çürüyebilirsin. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Be damned the day when I met you, bastard! | Seni tanıdığım güne lanet olsun alçak herif! Seni tanıdığım güne lanet olsun, alçak herif! Seni tanıdığım güne lanet olsun alçak herif! | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
God himself has cursed you by giving you this child! | Tanrı zaten bu çocuğu vererek seni lanetlemiş! Başarısız. Başarısız. Çok argo. Başarısız. Başarısız. Çok argo. Tanrı zaten bu çocuğu vererek seni lanetlemiş! Tanrı zaten bu çocuğu vererek seni lanetlemiş! | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
And me too, because of you, jerk! | Ve senin yüzünden, beni de, alçak! Ve senin yüzünden beni de, alçak! Ve senin yüzünden, beni de, alçak! | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Therefore, there can be no telepathy, or apparitions, or flying saucers, | Bu nedenle, telepati ya da hayaletler ya da uçan tabaklar da yok... Bu nedenle, telepati ya da hayaletler, ya da uçan daireler... Bu nedenle, telepati ya da hayaletler ya da uçan tabaklar da yok... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
nothing like that. | ...ya da bunun gibi... ...gibi şeyler yok. ...ya da bunun gibi... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
The world is ruled by cast iron laws, and it's insufferably boring. | Dünya kesin kanunlarla yönetiliyor ve çok sıkıcı. Dünya kesin kanunlarla yönetiliyor, ve dayanılmaz derecede sıkıcı. Dünya kesin kanunlarla yönetiliyor ve çok sıkıcı. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Alas, those laws are never violated. | Yazık ki, o kanunlara hiç itaatsizlik edilmiyor. Yazık ki, o kanunlar hiç çiğnenmiyor. Yazık ki, o kanunlara hiç itaatsizlik edilmiyor. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
They don't know how to be violated. | Nasıl itaatsizlik edileceğini bilmiyorlar. Kanunları nasıl çiğneyeceklerini bilmiyorlar. Nasıl itaatsizlik edileceğini bilmiyorlar. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
So don't even hope for a UFO, that would have been too interesting. | Yani, bir UFO için hiç umutlanma, bu çok ilginç olurdu. Bu yüzden, çok ilginç olsa da bir UFO için umutlanma. Yani, bir UFO için hiç umutlanma, bu çok ilginç olurdu. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
And how about the Bermuda Triangle? You're not going to deny... | Bermuda Şeytan Üçgeni'ne ne diyeceksin? Onu da mı reddedeceksin? Bermuda Şeytan Üçgenine ne diyeceksin? Onu da reddedecek değilsin herhalde. Bermuda Şeytan Üçgeni'ne ne diyeceksin? Onu da mı reddedeceksin? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I am. There is no Bermuda Triangle. | Edeceğim. Bermuda Üçgeni diye bir şey yok. Edeceğim. Bermuda Şeytan Üçgeni diye bir şey yok. Edeceğim. Bermuda Üçgeni diye bir şey yok. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
There's only Triangle ABC that equals Triangle A prim, B prim, C prim. | Sadece ABC üçgeni var; A kenarı, B kenarı ve C kenarından oluşan. Sadece A kenarı, B kenarı ve C kenarları eşit olan ABC üçgeni var. Sadece ABC üçgeni var; A kenarı, B kenarı ve C kenarından oluşan. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Do you feel the boredom contained in this assertion? | Bu ne sıkıcı bir iddia, farkında mısın? Bunun ne kadar sıkıcı bir iddia olduğunun farkında mısın? Bu ne sıkıcı bir iddia, farkında mısın? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
To live in the Middle Ages was interesting. | Ortaçağ'da yaşamak ilginçti. Ortaçağda yaşamak ilginçti. Ortaçağ'da yaşamak ilginçti. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
It's so boring, my angel. | Çok sıkıcı meleğim. Bu çok sıkıcı, meleğim. Çok sıkıcı meleğim. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
But you said that the Zone | Fakat sen demiştin ki Bölge... Ama sen demiştin ki, ' Bölge',... Fakat sen demiştin ki Bölge... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
was the product of a superior civilization... | ...üst bir uygarlığın ürünüdür. ...bir üst uygarlığın ürünüdür. ...üst bir uygarlığın ürünüdür. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
It must be boring, too, all those laws, triangles, | Yine de sıkıcı olmalı, tüm bu kanunlar, üçgenler, Yine de sıkıcı olmalı tüm bu kanunlar, üçgenler,... Yine de sıkıcı olmalı, tüm bu kanunlar, üçgenler, | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
and no house spirits, and no God, that's for certain. | ruhu olmayan evler, Tanrısızlık, bu kesin. ...ruhu olmayan evler ve kesinlikle Tanrısızlık... ruhu olmayan evler, Tanrısızlık, bu kesin. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Because if God is also a triangle, | Çünkü, Tanrı da bir üçgense... Çünkü, eğer Tanrı bir üçgense... Çünkü, Tanrı da bir üçgense... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
then I don't know what to think. | ...ne düşüneceğimi bilemiyorum. ...o zaman ne düşüneceğimi bilmiyorum. ...ne düşüneceğimi bilemiyorum. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
It's for me! Great! | Benim için! Mükemmel! Bu benim için mükemmel. Benim için! Mükemmel! | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Goodbye, my dear friend. | Hoşçakal dostum. Hoşça kal, dostum. Hoşçakal dostum. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
This lady was so kind as to agree to go with us to the Zone. | Bu bayan bizimle Bölge'ye gitmek isteyecek kadar nazik. Bu bayan bizimle Bölge'ye gelmek isteyecek kadar nazik. Bu bayan bizimle Bölge'ye gitmek isteyecek kadar nazik. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
She's a very courageous woman. Her name is... | O çok cesur bir kadın. Adı da... Çok cesur bir kadın. Adı... O çok cesur bir kadın. Adı da... | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I beg your pardon, your name is..? | Özür dilerim, adınız...? Affedersiniz, adınız...? Özür dilerim, adınız...? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Are you really a stalker? | Gerçekten bir iz sürücü müsünüz? Siz gerçekten bir iz sürücü müsünüz? Gerçekten bir iz sürücü müsünüz? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
You did get drunk after all. | Dahası sarhoş oldun. Ne de olsa sarhoş oldun. Dahası sarhoş oldun. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
Me? What do you mean? | Ben? Ne demek istiyorsun? Ben mi? Ne demek istiyorsun? Ben? Ne demek istiyorsun? | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
I had a drink, like one half of the population does. | Yalnızca bir içki içtim. Nüfusun yarısının yaptığı gibi. Nüfusun yarısının yaptığı gibi, yalnızca bir içki içtim. Yalnızca bir içki içtim. Nüfusun yarısının yaptığı gibi. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |
The other half gets drunk. Including women and children. | Diğer yarısı sarhoş oluyor. Çocuklar ve kadınlar dahil. Diğer yarısı da sarhoş oluyor. Kadınlar ve çocuklar dahil. Diğer yarısı sarhoş oluyor. Çocuklar ve kadınlar dahil. | Stalker-3 | 1979 | ![]() |