Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 160582
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Okay, Dad, you know what? I gotta run. | Pekâlâ, baba. Kapatsam iyi olur. Peki, Baba, biliyor musun? Kapatmam lazım. Pekâlâ, baba. Kapatsam iyi olur. Peki, Baba, biliyor musun? Kapatmam lazım. Pekâlâ, baba. Kapatsam iyi olur. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Hey. Hey. Brad? | Brad? Hey. Hey. Brad? Brad? Hey. Hey. Brad? Brad? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Great talking to you. | Seninle konuşmak güzeldi. Seninle konuşmak muhteşemdi. Seninle konuşmak güzeldi. Seninle konuşmak muhteşemdi. Seninle konuşmak güzeldi. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Dear God. | Yüce Tanrım. Aman Allah'ım. Yüce Tanrım. Aman Allah'ım. Yüce Tanrım. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Probably could have used another cup of coffee. | Bir bardak daha kahve içmeliydim. Galiba birer kahve daha içsek iyi olacak. Bir bardak daha kahve içmeliydim. Galiba birer kahve daha içsek iyi olacak. Bir bardak daha kahve içmeliydim. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I think I broke my arm. | Galiba, kolum kırıldı. Sanırım omzumda kırık var. Galiba, kolum kırıldı. Sanırım omzum kırıldı. Galiba, kolum kırıldı. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
(SHUSHING) Shut up. | Kapa çeneni. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
NARRATOR: In nature, the difference between life and death | Doğada, ölüm ve yaşam arasındaki fark... Doğada, ölüm ve yaşam arasındaki o ince çizgi aslında Kuşçuluk şartlarında, Bostick ve Fuchs'ın gördükleri şey... Doğada, ölüm ve yaşam arasındaki o ince çizgi aslında... Kuşçuluk şartlarında, Bostick ve Fuchs'ın gördükleri şey... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
is very often a matter of pure chance. | ...çoğunlukla küçücük bir şansa bağlıdır. katıksız bir şanstır. ...bir serap değildi. katıksız bir şanstır. ...bir serap değildi. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Unbelievable. | İnanılır gibi değil. İnanılmaz. İnanılır gibi değil. İnanılmaz. İnanılır gibi değil. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
This is the rarest bird I've ever seen. | Şimdiye kadar gördüğüm en nadir kuş. Bu şimdiye kadar gördüğüm en nadir kuş türü. Şimdiye kadar gördüğüm en eşsiz kuş. Bu şimdiye kadar gördüğüm en nadir kuş türü. Şimdiye kadar gördüğüm en eşsiz kuş. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
It's like we were meant to crash here. | Sanki burada kaza yapmamız gerekiyormuş. Sanki niye burada kaza yaptığımızı açıklıyor gibi. Sanki burada kaza yapmamız gerekiyormuş. Sanki niye burada kaza yaptığımızı açıklıyor gibi. Sanki burada kaza yapmamız gerekiyormuş. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
NARRATOR: The reigning king has survived a near fatal crash, | Neredeyse hayati bir kazayı atlattıktan hemen sonra... Hüküm süren kralın ölümcül kazadan canlı çıkması, Neredeyse hayati bir kazayı atlattıktan hemen sonra... Hüküm süren kralın ölümcül kazadan canlı çıkması, Neredeyse hayati bir kazayı atlattıktan hemen sonra... 414 00:22:23,759 > 00:22:27,605 ...harika benekli Ağaçkakan'ı gözlemlediler. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
only to stumble upon a great spotted woodpecker, | ...harika benekli Ağaçkakan'ı gözlemlediler. bu muhteşem ağaçkakanı tespit etmesini sağlamıştı, ...harika benekli Ağaçkakan'ı gözlemlediler. bu muhteşem ağaçkakanı tespit etmesini sağlamıştı. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
a Code Four for him. | O bir Kod 4. Ona göre bu Kod Dört'tü. Ne kadar nadir olduğunun farkında mısınız? Ona göre bu Kod Dört'tü. Ne kadar nadir olduğunun farkında mısınız? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
There is no greater proof of the righteousness of his crusade. | Seferinin doğruluğu için bundan büyük bir kanıt olamazdı. Onun mücadelesindeki doğruluğu ispatlayan daha yüce bir kanıt olamaz. İstatistiksel olarak, Pasifik'in kuzeybatısında tek boynuzlu at görmekten bile daha düşük bir şans Onun mücadelesini ispatlayan daha yüce bir kanıt olamaz. İstatistiksel olarak, Pasifik'in kuzeybatısında tek boynuzlu at görmekten bile daha düşük bir şans | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
All of a sudden your arm doesn't feel so broke, does it? | Onu görünce kolunun kırıldığını unuttun, değil mi? Hala omzunda bir kırık acısı hissediyor musun? Onu görünce kolunun kırıldığını unuttun, değil mi? Hala omzunda bir kırık acısı hissediyor musun? Onu görünce kolunun kırıldığını unuttun, değil mi? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
You could chop my arm off. | Kolumu kesip atabilirsiniz. Hissetmem için omzumu kesmen gerekirdi. Kolumu kesip atabilirsiniz. Hissetmem için omzumu kesmen gerekirdi. Kolumu kesip atabilirsiniz. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
How's the conference? | Toplantı nasıldı? Toplantı nasıl gidiyor? Toplantı nasıldı? Toplantı nasıl gidiyor? Toplantı nasıldı? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
How bad could it be? | Ne kadar kötü olabilir? Kötü olması mümkün mü? Ne kadar kötü olabilir? Kötü olması mümkün mü? Ne kadar kötü olabilir? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
It's Paris. How's it going there? | Burası Paris. Orada işler nasıl gidiyor? Burası Paris. Senin durumun nasıl? Burası Paris. Orada işler nasıl gidiyor? Burası Paris. Senin durumun nasıl? Burası Paris. Orada işler nasıl gidiyor? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Glorious! Dawn just broke. | Muhteşem! Güneş doğmak üzere. Olağanüstü! Şafak yeni söktü. Muhteşem! Güneş doğmak üzere. Olağanüstü! Şafak yeni söktü. Muhteşem! Güneş doğmak üzere. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Tamaulipas crows'll be here any minute. | Tamaulipas Kargası her an burada olabilir. Tamaulipas kargaları her an buralarda olabilir. Tamaulipas Kargası her an burada olabilir. Tamaulipas kargaları her an buralarda olabilir. Tamaulipas Kargası her an burada olabilir. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I'm happy for you. But I wish you were here. | Senin adına sevindim. Ama yanımda olmanı dilerdim. Adına sevindim. Ama burada olmanı dilerdim. Senin adına sevindim. Ama yanımda olmanı dilerdim. Adına sevindim. Ama burada olmanı dilerdim. Senin adına sevindim. Ama yanımda olmanı dilerdim. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
(LAUGHS) You're just jealous. | Sadece kıskançsın. Sadece kıskanıyorsun. Sadece kıskançsın. Sen beni kıskanıyorsun. Sadece kıskançsın. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Mmm. Green. | Yeşil şey. Mmm. Yeşil. Yeşil şey. Mmm. Yeşil. Yeşil şey. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
What was that? | O neydi öyle? Bu da neydi böyle? O neydi öyle? Bu da neydi böyle? O neydi öyle? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I'm renovating. | Evi yeniliyorum. Yeniliyorum. Evi yeniliyorum. Yeniliyorum. Evi yeniliyorum. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Again? I thought we just got done redoing the whole house. | Yine mi? Daha önce, tüm evi yenilediğimizi zannediyordum. Yine mi? Ben bütün evi yeni baştan yaptırdığımızı sanıyordum. Yine mi? Daha önce, baştan aşağı yenilediğimizi zannediyordum. Yine mi? Ben bütün evi yeni baştan yaptırdığımızı sanıyordum. Yine mi? Daha önce, baştan aşağı yenilediğimizi zannediyordum. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Uh huh. But not the upstairs and the kitchen. | Evet, ama üst katlarla, mutfağı değil. Hı hım. Fakat merdivenler ve mutfak dışında. Evet, ama üst katlarla, mutfağı değil. Hı hım. Fakat merdivenler ve mutfak dışında. Evet, ama üst katlarla, mutfağı değil. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Whoa, the kitchen? | Ne, mutfak mı? Ooo, mutfak mı? Mutfak mı? Ooo, mutfak mı? Mutfak mı? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I thought we had an agreement that | Önceden anlaştığımızı zannediyordum. Mutfağın yapılmasını beklemek için Önceden konuştuğumuzu zannediyordum. Mutfağın yapılmasını beklemek için Önceden konuştuğumuzu zannediyordum. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
we were gonna wait on doing the kitchen. | Mutfak biraz bekleyecekti. anlaştığımızı sanıyordum. Mutfak biraz bekleyecekti. anlaştığımızı sanıyordum. Mutfak biraz bekleyecekti. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I thought you agreed to wait to do another Big Year. | Senin de, bir başka Büyük Yarış'a daha katılmayacağını zannediyordum. Ben de başka bir yıl Büyük Yıl'ı beklemen için anlaştığımızı sanıyordum. Senin de, bir başka Büyük Yarış'a daha katılmayacağını zannediyordum. Ben de başka bir yıl Büyük Yıl'ı beklemen için anlaştığımızı sanıyordum. Senin de, bir başka Büyük Yarış'a daha katılmayacağını zannediyordum. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Jess, I've told you, the birds wait for no man. | Sana daha önce de söylemiştim Jess, kuşlar insanları beklemezler. Jess, Sana söyledim, Kuşlar birilerini beklemez. Sana daha önce de söylemiştim Jess, kuşlar insanları beklemezler. Jess, Sana söyledim, Kuşlar birilerini beklemez. Sana daha önce de söylemiştim Jess, kuşlar insanları beklemezler. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
And neither do I. | Beni de beklemezler. Ben de öyle. Beni de beklemezler. Ben de öyle. Beni de beklemezler. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
So I had to hire Frank Falucci, seeing as you're so busy. | Frank Falucci'yi işe almak zorunda kaldım, zira sen çok yoğun görünüyorsun. Sen böyle meşgul olduğun için Frank Falucci'yi işe aldım. Frank Falucci'yi işe almak zorunda kaldım, zira sen çok yoğun görünüyorsun. Sen böyle meşgul olduğun için Frank Falucci'yi işe aldım. Frank Falucci'yi işe almak zorunda kaldım, zira sen çok yoğun görünüyorsun. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
You hired my competitor? That's gonna drag on forever. | Rakibimi mi işe aldın? Sonsuza kadar sürecek yani. Rakibimi mi işe aldın? Sonsuza kadar sürükler durur. Rakibimi mi işe aldın? Sonsuza kadar sürecek yani. Rakibimi mi işe aldın? Sonsuza kadar sürükler durur. Rakibimi mi işe aldın? Sonsuza kadar sürecek yani. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
No, 'cause I said to Frank | Hayır, çünkü Frank'e | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
that I'd give him a bonus if he was done by April. | Hayır, çünkü Nisan'a kadar bitirmesi durumunda ikramiye vereceğimi söyledim. eğer işler Nisan'da biterse ikramiye vereceğimi söyledim. Hayır, çünkü Nisan'a kadar bitirmesi durumunda ikramiye vereceğimi söyledim. eğer işler Nisan'da biterse ikramiye vereceğimi söyledim. Hayır, çünkü Nisan'a kadar bitirmesi durumunda ikramiye vereceğimi söyledim. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
All right, but, jeez, babe, please, | Tamam, ama lütfen bebeğim, Tamam, fakat, olamaz, bebeğim, lütfen, Tamam, ama lütfen bebeğim, Tamam, fakat, olamaz, bebeğim, lütfen, Tamam, ama lütfen bebeğim, | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
you've got to keep an eye on this. | Gözünü üzerinden ayırma. Gözünü üzerinden ayırmaman lazım. Gözünü üzerinden ayırma. Gözünü üzerinden ayırmaman lazım. Gözünü üzerinden ayırma. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
You cannot trust contractors. | Müteahhitlere güven olmuyor. Müteahhitlere güvenemezsin. Müteahhitlere güven olmuyor. Müteahhitlere güvenemezsin. Müteahhitlere güven olmuyor. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I'm well aware, honey. | Çok iyi biliyorum, tatlım. oldukça farkındayım, tatlım. Her şeyin farkındayım, tatlım. Oldukça farkındayım, tatlım. Her şeyin farkındayım, tatlım. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Okay, so is it old man Frank in charge of the job, | Peki, işin başında İhtiyar Frank mi var? Peki, işin başında kim var? Yaşlı adam Frank mi, Peki, işin başında İhtiyar Frank mi var. Peki, işin başında kim var? Yaşlı adam Frank mi, Peki, işin başında İhtiyar Frank mi var. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
or is it his kind of good looking son who's doing it? | Yoksa yakışıklı oğlu mu? Yoksa şu yakışıklı oğlu mu? Yoksa yakışıklı oğlu mu? Yoksa şu yakışıklı oğlu mu? Yoksa yakışıklı oğlu mu? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
He's not that good looking. Where are you, anyway? | O kadar da yakışıklı değil. Her neyse, nerelerdesin? Yakışıklı görünmüyor. Her neyse, sen nerdesin? O kadar da yakışıklı değil. Her neyse, nerelerdesin? Yakışıklı görünmüyor. Her neyse, sen nerdesin? O kadar da yakışıklı değil. Her neyse, nerelerdesin? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I'm in Wyoming. I got to bag a sage grouse. | Wyoming'deyim. Bir Bilge Keklik'i gözlemlemem gerek. Wyoming'deyim. Bir adaçayı tavuğu çantası aldım. Wyoming'deyim. Bir Bilge Keklik'i gözlemlemem gerek. Wyoming'deyim. Bir adaçayı tavuğu çantası aldım. Wyoming'deyim. Bir Bilge Keklik'i gözlemlemem gerek. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Is it beautiful there? No. | Oralar güzel mi? Hayır. Orası güzel mi? Hayır. Oralar güzel mi? Hayır. Orası güzel mi? Hayır. Oralar güzel mi? Hayır. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
It's hot and dusty. It's a real dump. | Sıcak ve tozlu. Bildiğin çöplük. Sıcak ve tatsız. Gerçekten bir çöplük. Sıcak ve tozlu. Bildiğin çöplük. Sıcak ve tatsız. Gerçekten bir çöplük. Sıcak ve tozlu. Bildiğin çöplük. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
STU: Ketchup potato chip? | Ketçaplı cips? Ketçap, patates cipsi? Ketçaplı cips? Ketçap, patates cipsi? Ketçaplı cips? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Ketchup potato chip? (CHOKING) | Ketçaplı cips? Ketçap, patates cipsi? Ketçaplı cips? Ketçap, patates cipsi? Ketçaplı cips? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Ketchup potato chip? No, thank you. | Ketçaplı cips? Yok, sağ olun. Ketçap, patates cipsi? Hayır, teşekkürler. Ketçaplı cips? Yok, sağ olun. Ketçap, patates cipsi? Hayır, teşekkürler. Ketçaplı cips? Yok, sağ olun. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
You want a ketchup potato chip? | Siz ketçaplı cips ister miydiniz? Ketçap ve patates cipsi ister misiniz? Siz ketçaplı cips ister miydiniz? Ketçap ve patates cipsi ister misiniz? Siz ketçaplı cips ister miydiniz? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
BARRY: This is what happens to retirees, Stu. | Emekli insanlara bu oluyor işte, Stu. İşte emeklilere ne olduğunu görebilirsin, Stu. Emekli insanlara bu oluyor işte, Stu. İşte emeklilere ne olduğunu görebilirsin, Stu. Emekli insanlara bu oluyor işte, Stu. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
They lose their minds. | Kafayı yiyorlar. Böyle kafayı yiyorlar. Kafayı yiyorlar. Böyle kafayı yiyorlar. Kafayı yiyorlar. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Hey, look, everybody! Vultures! | Hey, bakın millet! Akbabalar! Hey, bakın, millet! Akbabalar! Hey, bakın millet! Akbabalar! Hey, bakın, millet! Akbabalar! Hey, bakın millet! Akbabalar! | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
You have to handle the negotiations yourselves. | Görüşmelerle kendiniz ilgilenmek zorundasınız. Bu müzakereleri kendiniz halletmek zorundasınız. Görüşmelerle kendiniz ilgilenmek zorundasınız. Bu müzakereleri kendiniz halletmek zorundasınız. Görüşmelerle kendiniz ilgilenmek zorundasınız. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I told you, I'm done. | Söyledim size, benden bu kadar. Size söyledim, ben yokum. Söyledim size, benden bu kadar. Size söyledim, ben yokum. Söyledim size, benden bu kadar. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
The company is your baby, sir, and it's in trouble. | Efendim, şirket sizin bebeğiniz ve şu anda başı belada. Efendim, bu şirket sizin bebeğiniz ve şu an tehlikede. Efendim, şirket sizin bebeğiniz ve şu anda başı belada. Efendim, bu şirket sizin bebeğiniz ve şu an tehlikede. Efendim, şirket sizin bebeğiniz ve şu anda başı belada. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Yeah, and your baby's wandered into the street. | Evet, bebeğiniz sokakta başıboş geziyor. Evet, bebeğiniz caddenin ortasında yürüyor. Evet, bebeğiniz sokakta başıboş geziyor. Evet, bebeğiniz caddenin ortasında yürüyor. Evet, bebeğiniz sokakta başıboş geziyor. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
And there are cars coming. | Arabalar da üstüne geliyor. Ve bir araba ona doğru geliyor. Arabalar da geliyor. Ve bir araba ona doğru geliyor. Arabalar da geliyor. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Your baby needs you, Stu. | Bebeğinizin size ihtiyacı var, Stu. Bebeğinin sana ihtiyacı var, Stu. Bebeğinizin size ihtiyacı var, Stu. Bebeğinin sana ihtiyacı var, Stu. Bebeğinizin size ihtiyacı var, Stu. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Save your baby! | Bebeğinizi kurtarın! Bebeğini kurtar! Bebeğinizi kurtarın! Bebeğini kurtar! Bebeğinizi kurtarın! | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
You guys are pathetic. | Amma zavallısınız. Sizi zavallılar! Amma zavallısınız. Sizi zavallılar! Amma zavallısınız. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Two days. Two. That's all we're asking. | İki gün. İki. Tüm istediğimiz bu. İki gün. İki. Senden tek isteğimiz bu. İki gün. İki. Tüm istediğimiz bu. İki gün. İki. Senden tek isteğimiz bu. İki gün. İki. Tüm istediğimiz bu. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Just till the deal's closed. | Sadece anlaşma bitene kadar. Anlaşmayı halledene kadar. Sadece anlaşma bitene kadar. Anlaşmayı halledene kadar. Sadece anlaşma bitene kadar. Sadece anlaşma bitene kadar. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
And you'll never hear from us again. | Ondan sonra rahatsız etmeyeceğiz. Ve bizden asla bir şey daha duymayacaksın. Ondan sonra rahatsız etmeyeceğiz. Ve bizden asla bir şey daha duymayacaksın. Ondan sonra rahatsız etmeyeceğiz. Ondan sonra rahatsız etmeyeceğiz. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Two days. Then I'm done. | İki gün. Sonra işim biter. İki gün. Sonra ben yokum. İki gün. Sonra işim biter. İki gün. Sonra ben yokum. İki gün. Sonra işim biter. İki gün. Sonra işim biter. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
You got it. Two days in New York | Tamamdır. New York'ta iki gün... Anladın. New York'ta iki gün. Tamamdır. New York'ta iki gün... Anladın. New York'ta iki gün. Tamamdır. New York'ta iki gün... Tamamdır. New York'ta iki gün... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
and then you migrate. | ...sonra göçersiniz. ve göçüne devam. ...sonra göçersiniz. Ve göçüne devam. ...sonra göçersiniz. ...sonra göçersiniz. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Migrate! | Göç edersiniz! Göç! Göç edersiniz! Göç! Göç edersiniz! Göç edersiniz! | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
See, you're not the only one with a sense of humor. | Gördünüz mü, espri anlayışı bir tek sizde yok. Gördün mü, espri anlayışına sahip olan sadece sen değilsin. Gördünüz mü, espri anlayışı bir tek sizde yok. Gördün mü, espri anlayışına sahip olan sadece sen değilsin. Gördünüz mü, espri anlayışı bir tek sizde yok. Gördünüz mü, espri anlayışı bir tek sizde yok. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Yes, I am. | Hayır, sadece bende var. Evet. Espriliyimdir. Hayır, sadece bende var. Evet. Espriliyimdir. Hayır, sadece bende var. Hayır, sadece bende var. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
NARRATOR: The time has come for the ruby throated hummingbird. | Yakut boğazlı sinek kuşu için vakit gelmişti. Dişi yakut boğazlı sinekkuşunun zamanı geldi. Bir süre için geldi yakut boğazlı sinek kuşu. Dişi yakut boğazlı sinekkuşunun zamanı geldi. Bir süre için geldi yakut boğazlı sinek kuşu. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
While other species migrate in aerodynamic flocks or majestic "V's, " | Diğer türler, göç ederken aerodinamik bir V şeklinde filo oluştururlar. Diğer türler gibi aerodinamik şekilde ya da görkemli "V" taktiğini kullanmak yerine Diğer türlerle göç ederken erodinamik bir V seklindeler. Diğer türler gibi aerodinamik bir şekilde görkemli "V" taktiğini kullanmak yerine... Diğer türlerle göç ederken erodinamik bir V seklindeler. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
she flies alone. | O yalnız uçar. o tek başına göç eder. o yalnız uçar. tek başına göç eder. o yalnız uçar. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Tonight, this bird who typically eats | Bu gece, bu kuş sağlıklı olabilmek için... Bu kuş, sağlıklı kalmak için Bu gece, bu kuş ne tipik yiyor. Bu kuş, sağlıklı kalmak için Bu gece, bu kuş ne tipik yiyor. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
every 20 minutes just to stay healthy, | her 20 dakikada bir yemek yiyor. her 20 dakikada rutin olarak yiyeceğini yemek zorunda. her 20 dakikada sadece sağlıklı kalmak için, her 20 dakikada bir rutin olarak yemek yemek zorunda. her 20 dakikada sadece sağlıklı kalmak için, | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
must cross 500 miles of featureless blackness, | Meksika Körfezinin yükseklerinde, Çünkü bu gece Meksika Körfezi'nin üstünde 500 millik yol alacağı 500 kilometre sonra bitirmelidir. Çünkü bu gece Meksika Körfezi'nin üstünde 500 millik yol alacağı... 500 kilometre sonra bitirmelidir. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
high above the Gulf of Mexico. | 800 km.'lik tarifsiz karanlık bir yolculuğa çıkacak. bir karanlığa rastlayacak. Yüksek Meksika Körfezi bir karanlığa rastlayacak. Yüksek Meksika Körfezi | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Weeks of sustained eating have prepared her for the journey, | Haftalardır sürdürdüğü düzenli yemek yeme programı, ona gerekli gücü verir, Haftalardır sürekli yemek onu bu zorlu macerası için hazırladı. Sürekli yeme Haftası onu yolculuk için hazırlanan Haftalardır sürekli yemesi onu zorlu macerasına hazırladı. Sürekli yeme Haftası onu yolculuk için hazırlanan | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
an innate, unerring sense of direction tells her where to go, | doğuştan gelen, yanılmaz yön bulma yeteneği, hedefini bulmasını sağlar, Doğuştan kazandığı yanılmayan içgüdüsü ona nereye gideceğini söyler. doğuştan gelen, yanılmaz bir anlamda yönü, nereye gideceğimi söyler Doğuştan kazandığı yanılmayan içgüdüsü ona nereye gideceğini söyler. doğuştan gelen, yanılmaz bir anlamda yönü, nereye gideceğimi söyler | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
but nothing can prepare her for bad weather. | ama, hiçbir şey onu kötü hava koşullarına hazırlayamaz. Fakat kötü hava koşulları için yapabileceği pek bir şey yok. ama hiçbir şey onu kötü hava koşullarına hazırlamaz Fakat kötü hava koşulları için yapabileceği pek bir şey yok. ama hiçbir şey onu kötü hava koşullarına hazırlamaz | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Bad weather is the deadly wild card for every bird who migrates. | Kötü hava koşulları, göç eden her kuş için vahşi ve ölümcül bir güçtür. Kötü hava koşulları göç eden her kuş için zalim ve ölümcüldür. Kötü hava koşulları, ölümcül bir vahşi bir göçtür her kuş için. Kötü hava koşulları göç eden her kuş için zalim ve ölümcüldür. Kötü hava koşulları, ölümcül bir vahşi bir göçtür her kuş için. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Long time no see, Bostick. You remember my kid Frank Jr. | Epeydir görüşemedik, Bostick. Oğlum Frank Jr'ı hatırlarsın. Seni görmeyeli uzun zaman oldu Bostick. Oğlum Frank'i hatırlarsın. Epeydir görüşemedik, Bostick. Oğlum Frank Jr'ı hatırlarsın. Seni görmeyeli uzun zaman oldu Bostick. Oğlum Frank'i hatırlarsın. Epeydir görüşemedik, Bostick. Oğlum Frank Jr'ı hatırlarsın. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
It's a beautiful place you got here, sir. | Çok güzel bir eviniz var, bayım. Güzel bir eviniz var, efendim. Çok güzel bir eviniz var, bayım. Güzel bir eviniz var, efendim. Çok güzel bir eviniz var, bayım. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
All right, Falucci, I'm gonna be going over your time sheets like a hawk, | Tamam, Falucci. Zaman cetvelini bir şahin gibi inceleyeceğim... Falucci, takvim yaprakların tükenirken ben de bir şahin gibi geçip gideceğim. Tamam, Falucci. Zaman cetvelini bir şahin gibi inceleyeceğim... Falucci, takvim yaprakların tükenirken ben de bir şahin gibi geçip gideceğim. Tamam, Falucci. Zaman cetvelini bir şahin gibi inceleyeceğim... | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
so you might want to ease up on the snack breaks. | ...o yüzden abur cubur aralarını azaltmak isteyebilirsin. Böylelikle sen de atıştırma molana rahatlıkla devam edebilirsin. ...o yüzden abur cubur aralarını azaltmak isteyebilirsin. Böylelikle sen de atıştırma molana rahatlıkla devam edebilirsin. ...o yüzden abur cubur aralarını azaltmak isteyebilirsin. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Your wife wasn't exaggerating. | Eşin abartmıyormuş. Demek ki eşiniz abartmıyordu. Eşin abartmıyormuş. Demek ki eşiniz abartmıyordu. Eşin abartmıyormuş. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Everything with you is birds, Bostick! | Hayatın kuşlar olmuş senin, Bostick! Senin tüm hayatın kuş olmuş, Bostick! Hayatın kuşlar olmuş senin, Bostick! Senin tüm hayatın kuş olmuş, Bostick! Hayatın kuşlar olmuş senin, Bostick! | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Yeah, it is. | Evet, öyle. Evet, öyle! Evet, öyle. Evet, öyle! Evet, öyle. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
No. No! What the... | Hayır. Hayır! Hayır. Hayır! Nedir... Hayır. Hayır! Hayır. Hayır! Nedir... Hayır. Hayır! | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Hello, stranger. This is a rare sighting. Hi. | Selam, yabancı. Pek görülmemiş bir şey bu. Selam. Merhaba, yabancı. Bu hedef çok nadir görünüyor. Selam, yabancı. Pek görülmemiş bir şey bu. Selam. Merhaba, yabancı. Bu hedef çok nadir görünüyor. Selam, yabancı. Pek görülmemiş bir şey bu. Selam. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Yeah. What have you done to our house? | Evet de ne yaptın eve böyle? Evet. Evimize ne yaptın böyle? Evet de ne yaptın eve böyle? Evet. Evimize ne yaptın böyle? Evet de ne yaptın eve böyle? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Do you like it so far? So far? | Nasıl olmuş şu ana kadar? Şu ana kadar mı? Sen uzaktayken daha mı hoştu ne? Uzaktayken mi? Nasıl olmuş şu ana kadar? Şu ana kadar mı? Sen uzaktayken daha mı hoştu ne? Uzaktayken mi? Nasıl olmuş şu ana kadar? Şu ana kadar mı? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Please don't tell me there's more to come! This is crazy! | Lütfen daha fazlası olduğunu söyleme! Delilik bu! Sakın şimdi de bana "bir daha gelme" deme! Bu çılgınlık! Lütfen daha fazlası olduğunu söyleme! Delilik bu! Sakın şimdi de bana "bir daha gelme" deme! Bu çılgınlık! Lütfen daha fazlası olduğunu söyleme! Delilik bu! | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Are you trying to get my attention? It worked. | Dikkatimi çekmeye mi çalışıyorsun? Öyleyse, işe yaradı. Dikkatimi mi ölçüyorsun? İşe yaradı. Dikkatimi çekmeye mi çalışıyorsun? Öyleyse, işe yaradı. Dikkatimi mi ölçüyorsun? İşe yaradı. Dikkatimi çekmeye mi çalışıyorsun? Öyleyse, işe yaradı. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
Is that the point of all this? | Tüm bunların amacı bu mu? Bütün bunların sebebi bu muydu? Tüm bunların amacı bu mu? Bütün bunların sebebi bu muydu? Tüm bunların amacı bu mu? | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |
I don't know. I don't know, Kenny. What is the point? | Bilmem. Bilmiyorum, Kenny. Bilmiyorum amacı. Bilmiyorum. Bilmiyorum, Kenny. Nedir bütün bunların sebebi? Bilmem. Bilmiyorum, Kenny. Bilmiyorum amacı. Bilmiyorum. Bilmiyorum, Kenny. Nedir bütün bunların sebebi? Bilmem. Bilmiyorum, Kenny. Bilmiyorum amacı. | The Big Year-2 | 2011 | ![]() |