Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 161092
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Bob said I should come by the embassy twice a week | Bob, ikinci kez bir haftalığına danışman sıfatıyla... Bob, haftada iki kez danışman olarak... | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
in an advisory capacity. | ...elçiliğe gitmemi söyledi. elçiliğe uğramam gerektiğini söyledi. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
What is it that you do at the American Embassy, John? | Amerikan Elçiliğindeki görevin ne, John? Amerikan elçiliğinde ne iş yapıyorsun John? | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Pretty much everything from lost passports to kidnappers. | Kayıp pasaportlardan kaçırılma olaylarına kadar her şey diyebiliriz. Kayıp pasaportlardan tut da, adam kaçırmaya kadar her şeyle ilgileniyorum. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
The American tourists in this country like to keep us busy. | Ülkedeki Amerikalı turistler bizi baya meşgul ediyor. Buradaki Amerikalılar bizi çalıştırmayı seviyorlar. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Dad, tell Stephan the story about the woman who's having an affair. | Baba, Stephan'a kocasını aldatan kadının hikayeni anlatsana. Şu ilişkisi olan kadını Stephan'a anlatsana baba. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Go on. Come on. | Hadi. Devam et. Hadi. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
I love this one. | Bu hikâyeyi çok seviyorum. Buna bayılıyorum. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
All right. We had a case a few years ago where this couple from America... | Pekâlâ. Bir kaç yıl önce Amerikalı bir çift gelmişti... Bir kaç yıl önce Amerika'dan gelen bir çift vardı. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
The husband came for business twice a year to London, | Adam, yılda iki defa iş münasebeti nedeniyle İngiltere'ye gelirdi... Adam yılda bir kez iş için Londra'ya gelir,... | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
and his wife always came with him. | ...ve karısını da her zaman yanında getirirdi. karısı da her zaman peşine takılırdı. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
This is great. You're going to love it. Let him tell it. | Bu harika. Buna bayılacaksın. Bırak da anlatsın. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Okay. So, the husband noticed this lubricant in his wife's makeup kit. | Tamam. Neyse, kocası karsının kayganlaştırıcı kitini fark etti. Adam karısının makyaj çantasındaki kayganlaştırıcıyı farkediyor. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
And even though they weren't having sex, | Hiç seks yapmadıkları halde... Sevişmedikleri halde, | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
the lubricant was still getting lower and lower and lower. | ...kayganlaştırıcı gittikçe azalıp duruyordu. kayganlaştırıcı gittikçe azalıyor. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Seemed a little suspicious, so he started to snoop around, | Bu durumdan biraz şüphelenip etrafta hafiye gibi dolanmaya başlamıştı. Adam şüphelenip karısını izlemeye başlıyor... | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
and he found that his wife | Ve sonra karısını... ...ve bakıyor ki karısı... | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
was banging this English guy. | ...bir İngiliz’in becerdiğini öğrenmiş. ...bir İngilizle yatıyor. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
So, the next day, before he goes to the business meeting, | Ertesi gün iş görüşmesine gitmeden önce... Ertesi gün, toplantısına gitmeden önce... | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
he empties the lubricant | ...kayganlaştırıcı kabın içini boşaltıp... ...kayganlaştırıcıyı boşaltıp... | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
and he replaces it with superglue. | ...yerine yapıştırıcı koymuş. ...içine çok güçlü bir yapıştırıcı koyuyor. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
It took the surgeons about eight hours to remove her | Kadın kocasını aldattığı adamdan ayrılabilmek... Cerrahların kadını adamdan ayırması... | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
from the guy she was having an affair with. | ...için sekiz saat boyunca ameliyatta kalmış. ...sekiz saatten fazla sürüyor. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Get together, you two. | Birlikte fotoğrafınızı çekeceğim. Yaklaşın, siz ikiniz. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Tradition. After that story. | Hikâyeyi anlattıktan sonra bu bir gelenektir. Bu hikayeden sonra geleneğimizdir. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
You two. You two. | İkiniz de. İkiniz de. Siz de. Siz de. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Come here, you. | Buraya gel. Gel bakalım. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Well... Come here. | Evet... Buraya gel. Gel buraya. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
God, you're so ugly. | Tanrım, çok çirkinsin. Ne kadar çirkinsin! | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Look at your face. | Yüzünün haline bir bak. Suratına bak. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Great. Thanks. You've got paint all over your face. | Harika. Teşekkürler. Yüzünün her tarafında boya var. Harika. Sağ ol. Makyaj yapmalısın. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
At least I have an excuse. Look at the state of your face. | En azından bir mazeretim var. Yüzünün haline bir bak. Benim bahanem var. Sen suratındaki ifadeye bak. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
He's been working hard. | Çok yoğun bir tempoda çalışıyor. Çok çalışıyor. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
His first ever exhibition is on in less than two months. | İlk resim sergisinin üzerinden iki aydan daha az bir süre geçti. İlk sergisine iki aydan az kaldı. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Exactly. You happy with what you've done? | Kesinlikle. Yaptığın işten memnun musun? Doğru. Yaptıklarını seviyor musun? | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Yeah. I think you're going to like it, Dad. | Evet. Bence bu çok hoşuna gidecek, baba. Evet. Bence sen de beğeneceksin baba. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
To my family. | Ailemize. Aileme. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Thank you for a lovely evening. | Bu güzel gece için çok teşekkürler. Bu güzel akşam için teşekkürler. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Happy birthday, Dad. | Doğum günün kutlu olsun, baba. Nice yıllara baba. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Happy birthday, Dad. Thank you. | Doğum günün kutlu olsun, baba. Teşekkürler. Nice yıllara baba. Teşekkür ederim. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Happy birthday. Cheers. | Doğum günün kutlu olsun. Şerefe. Nice yıllara. Şerefe. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Having fun, Stephan? | Eğlenceli mi, Stephan? Eğleniyor musun, Stephan? | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Oh, yes. | Evet. Hem de nasıl. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
I guess that's seven years bad luck, then. | Sanırım yedi yıl kötü şans getirdi. Sanırım bu yedi yıl boyunca kötü şans demek. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
I thought it was seven years bad sex. | Yedi yılın kötü sekse neden olduğunu sanıyordum. Yedi yıl kötü seks değil miyid? | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
No, I've already had that. | Hayır, zaten bu başıma geldi. Hayır. Onu yaşıyorum zaten. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Oi, I heard that. | Ne söylediğini duydum. Bunu duydum. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Baby, that was before I met you. | Bebeğim, bu seninle tanışmadan önceydi. Senden önceydi o bebeğim. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Yeah, yeah. | Evet, evet. Tabi, tabi. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Do you think we can fix it? | Sence bunu onarabilir miyiz? Tamir edebilir miyiz? | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Good to see you again, Stephan. | Seni tekrar görmek çok güzeldi, Stephan. Görüştüğümüze sevindim, Stephan. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Yeah. Thank you. You, too, John. | Evet. Teşekkürler. Seni de öyle, John. Teşekkürler. Ben de John. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Okay. Good night. Good night. | Tamam. İyi akşamlar. İyi akşamlar. İyi geceler. İyi geceler. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
You're coming in? | İçeri gelecek misin? İçeri geliyor musun? | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
No, I'm going to stay at mine tonight. I've got some laundry to do. | Hayır, bu gece kendi evimde kalacağım. Yıkamam gereken çamaşırlar var. Eve gideceğim. Çamaşırlarım birikti. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
I'm just running between yours and mine and work, and, uh... | Senin evin, benimki ve iş arasında koşturuyorum... | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
a girl's got to have clean underwear. | ...bu kızın iç çamaşırlarını yıkaması gerek. ...kızlar temiz iç çamaşır giymeli. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
And I've been thinking. | Düşünüyordum da... | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Maybe you have a drawer or something at mine. | ...belki giysilerini falan bana getirebilirsin. ...bende de bir dolabın olmalı. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
You know, where you could keep some stuff. | Bilirsin, eşyalarını koyduğun yere. Bazı giysilerini koyarsın. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
I don't know, Stephan. | Bilmiyorum, Stephan. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
A whole drawer... It's... It's a big step. | Tüm giysilerim... Bu büyük bir adım gibi geliyor. Bir dolap... Bu büyük bir adım. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Okay. Now you're just making fun of me. | Tamam. Şimdi de sen benimle eğleniyorsun. Dalganı geç bakalım. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Finishing the work in your flat would be a start, though. | Yine de çalıştığın binayı bitirerek bir başlangıç yapabilirsin. Evindeki işleri bitirmek bir başlangıç sayılabilir. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
I'll have the builders back in by next month. | Önümüzdeki ay içinde yapımcı firma geri geliyor. Gelecek ay müteahhitlerim dönüyor. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
I'll come over tomorrow night after work. | Yarın akşam işten sonra uğrarım. Yarın gece işten sonra uğrarım. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
You can make dinner. | Akşam yemeği yapabilirsin. Yemeği sen pişirebilirsin. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Okay. Drive safe. | Tamam. Güvenli sür. Dikkatli sür. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Bonsoir. | İyi akşamlar. Bonsoir. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Bonsoir, madame. | İyi akşamlar, hanım efendi. Bonsoir, madame. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Forget something? What? | Bir şey mi unuttun? Ne? | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
I just saw you leaving to go home. | Biraz önce eve gitmek üzere çıktığını görmüştüm. Az önce seni eve giderken gördüm. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
No, I was here. | Hayır, buradaydım. Hayır, hep buradaydım. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
That's funny. | Bu çok tuhaf. Komik. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
I could've sworn I saw you leaving the building. | Seni binadan çıkarken gördüğüme yemin edebilirim. Seni çıkarken gördüğüme yemin edebilirim. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Anyway, I'll see you tomorrow. | Neyse, yarın görüşürüz. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Hello. This is Stephan. | Merhaba. Ben Stephan. Ben Stephan. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Leave a message after the beep. | Sinyal sesinden sonra mesajınızı bırakın. Sinyalden sonra mesajınızı bırakın. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Coming through. | Doğruca gidiyoruz. Açılın. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Hi, Gina. My name's Lucy. | Merhaba, Gina. Benim adım Lucy. Selam Gina. Adım Lucy. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
I'm one of the doctors here. | Burada bir doktorum. Ben doktorum. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
You're in hospital and you're safe, okay? | Şimdi hastanede ve güvendesin, tamam mı? Sen de hastanede güvendesin tamam mı? | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Gina, you all right? Can you hear me? | Gina, iyi misin? Beni duyabiliyor musun? | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Put out a trauma call. | Bir travma durumu var. Travma merkezini ayarlayın. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
We're just going to take you down to the resusc room. | Seni şimdi hayata döndürme birimine götürüyoruz. Seni aşağıda bir odaya götürüyoruz. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
What's the story? | Olay nedir? Nasıl olmuş? | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
This is Gina McVey, 28 year old female, | Bu Gina McVey, 28 yaşında bir kadın... Bu Gina McVey, 28 yaşında, kadın. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
involved in an RTA. | ...RTA durumunda. Trafik kazası geçirmiş. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Head on collision. She was driving. | Başka bir araçla kafa kafaya çarpışmış. Kafasını çarpmış. Kendisi kullanıyormuş. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Belted, airbag deployed. | Emniyet kemeri takılıymış ve hava yastığı da açılmış. Kemeri takılıymış. Hava yastığı açılmış. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Conscious at the scene. | Olay mahallinde bilinci açıkmış. Olay yerinde şuuru açıkmış. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
On three. One, two, three. | Üç dediğimde. Bir, iki, üç. Üç deyince. Bir, iki, üç. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Glasgow Coma Scale? Thirteen. | Glasgow koma derecesi nedir? On üç. Nörolojik göstergesi? On üç. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
And respiratory rate? Twenty five. | Solunum oranı nedir? Yirmi beş. Solunum oranı? Yirmi beş. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Okay, guys. Let's get the oxygen connected up properly, Marie. | Tamam, millet. Oksijen tüpünü bağla, Marie. Oksijeni düzgünce bağlayalım Marie. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Can you get her on some monitors, Jess? Her clothes off? | Monitörden herhangi bir şey alabiliyor musun, Jess? Onu soydunuz mu? Onu monitörlere bağlar mısın, Jess? Kıyafetlerini çıkarın. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Lucy, can you start to conduct a primary survey? | Lucy, birincil muayeneye başlayabilir misin? Lucy, ilk muayenesini sen yap. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Ziad, can you get two lines in, please? I'm just gonna have a listen to your chest. | Ziad, iki damardan da girebilir misin, lütfen? Şimdi senin göğüs kafesini dinleyeceğim. Ziad, iki boru getir lütfen. Göğsünü dinleyeceğim. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Breathe normally for me. | Nefes alıp vermesi bana göre normal. Normal nefes al. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |
Pupils 4 and reacting. Good. | Göz bebekleri tepki veriyor. Güzel. | The Broken-1 | 2008 | ![]() |