Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 178389

İngilizce	Türkçe	Film Adı	Film Yılı	Ayrıntılar
Okay, focus on these locations first. Doing it now.	Tamam, odaklanmak Bu yerlerde ilk.	Unthinkable-1	2010
Hey, Brody, H wants you.	Hey, Brody, H seni istiyor.	Unthinkable-1	2010
Tell him I'm here.	Ben burada olduğum söyle.	Unthinkable-1	2010
He can come out.	O dışarı gelebilir.	Unthinkable-1	2010
H, she'd like you to come out.	H, o senin gibi çıkmak istiyorum.	Unthinkable-1	2010
Helen, could you come in here?	Helen, buradan gelebilir?	Unthinkable-1	2010
Just here.	Sadece burada.	Unthinkable-1	2010
Yusuf, it's Thursday.	Yusuf, bu Perşembe günü.	Unthinkable-1	2010
What will happen today?	Ne bugün ne olacak?	Unthinkable-1	2010
Look at her, Yusuf.	Ona, Yusuf bak.	Unthinkable-1	2010
You know anything about massage? It would be very helpful.	Sen masaj hakkında bir şey biliyor musun? Çok yararlı olacaktır.	Unthinkable-1	2010
What? No, not for me, for him.	Ne? Onu bana Hayır, için, için.	Unthinkable-1	2010
His neck is in spasm and he needs a break.	Boynunda spazm olduğu ve o bir mola ihtiyacı var.	Unthinkable-1	2010
Mind if I play some music?	Mind Biraz müzik çalmak olur?	Unthinkable-1	2010
Like one of these? Keep you going.	bunlardan biri gibi mi? sen devam et.	Unthinkable-1	2010
Just in case, for later.	Önlem olarak, daha sonra.	Unthinkable-1	2010
Go as deep as you can, he's blocking the pain,	senin kadar derin Go olabilir, diye acı engelleme's	Unthinkable-1	2010
I don't want him to lose sensation right...	Onu istemiyorum Sağ duyu kaybetmek ...	Unthinkable-1	2010
No, don't stop.	Hayır, bitmiyor.	Unthinkable-1	2010
Some subjects can take it from a male.	Bazı konular Bir erkek onu alabilir.	Unthinkable-1	2010
Female?	Kadın?	Unthinkable-1	2010
Breaks them right down.	Tatili onları doğru aşağı.	Unthinkable-1	2010
I had a nurse who used to assist me.	Bir hemşire vardı kim Bana yardımcı olmak için kullanılır.	Unthinkable-1	2010
She was very good.	O çok iyiydi.	Unthinkable-1	2010
It's why I married her.	Bu yüzden onu evli.	Unthinkable-1	2010
Did Rina tell you what happened to her family?	Rina söyledi mi ne ailesi ne oldu?	Unthinkable-1	2010
Yeah, of course she did.	Evet, tabii ki öyle.	Unthinkable-1	2010
She tells complete strangers sometimes. It's embarrassing.	Bazen tam bir yabancı söyler. Bu utanç verici.	Unthinkable-1	2010
Did she tell you the end of the story?	O söyledi mi hikayenin sonu?	Unthinkable-1	2010
What happened when they took the village back	Ne oldu geri köye götürdü zaman	Unthinkable-1	2010
and captured the three men?	yakalandı ve üç adam?	Unthinkable-1	2010
She killed their wives and kids in front of them.	O öldürdü onların karıları ve çocukları önünde.	Unthinkable-1	2010
And just as our troops arrived, she killed those three men.	Ve tıpkı Bizim asker geldi, O bu üç kişi öldü.	Unthinkable-1	2010
They arrested her, handed her over to me.	Onlar, onu tutukladı bana onu teslim etti.	Unthinkable-1	2010
Did I tell you our children were born prematurely, Helen?	Ben mi sana bizim çocuklar doğmuş Vaktinden önce, Helen?	Unthinkable-1	2010
Childbirth was the most beautiful thing.	Doğum oldu en güzel şey.	Unthinkable-1	2010
When the tops of their heads start to crown,	Zaman başlarını tepelerini taç, başlangıç	Unthinkable-1	2010
it's almost as if God actually exists.	neredeyse sanki's Tanrı gerçekten var.	Unthinkable-1	2010
How about you, Yusuf?	Ya sen, Yusuf?	Unthinkable-1	2010
Where you there when your wife gave birth to Ali?	Nerede var Karını Ali doğurdu ne zaman?	Unthinkable-1	2010
How about Samura?	Peki Samura?	Unthinkable-1	2010
Agent Brody here would say yes because she thinks you're a good father.	Agent Brody burada olacak evet diye düşünüyor çünkü İyi bir baba konum.	Unthinkable-1	2010
Me? I don't think you were anywhere near that hospital.	Ben mi? Bence değil mi Hastanede her yere yakın edildi.	Unthinkable-1	2010
Yes! That's what I want to see.	Evet! Benim görmek istediğim.	Unthinkable-1	2010
Stop him, please!	Lütfen onu durdurun!	Unthinkable-1	2010
I can stop him, but you have to talk to me. Tell me something!	Ben, onu durduramaz ama sen bana konuşmalıyım. Bana bir şeyler söyle!	Unthinkable-1	2010
Okay! I'll talk, I'll talk! I'll talk! I'II...	Tamam! Ben konuşacağım Ben konuşacağım! Ben konuşacağım! I'II ...	Unthinkable-1	2010
I am now willing	Şimdi hazırım	Unthinkable-1	2010
to make a statement of my terms.	bir beyanda bulunmaya benim terimler.	Unthinkable-1	2010
This is a waste of time.	CHARLIE: Bu bir zaman israfıdır.	Unthinkable-1	2010
Put him in front of a camera, he gets a break, that's what he needs.	önüne koyun Bir kamera, o, bir mola alır Bu neye ihtiyacı's.	Unthinkable-1	2010
Now make us an offer, we'll consider it. More time.	Şimdi bize bir teklif yapmak bunu göz önünde olacak. Daha fazla zaman.	Unthinkable-1	2010
If he talks at all, that's progress.	O, görüşmelerin ise Bu ilerleme.	Unthinkable-1	2010
And we don't make deals with terrorists.	Ve biz yapmayın teröristler ile ilgilidir.	Unthinkable-1	2010
Oh, please, we do it all the time.	Oh, lütfen Yaptığımız her zaman.	Unthinkable-1	2010
He'll say he's been tortured, we'll deny it.	CHARLIE: O söyleyeceğim o işkence oldu bunu inkar edeceksin.	Unthinkable-1	2010
He'll say he wants a broadcast, we'll refuse it.	O söyleyeceğim diye bir yayın istiyor bunu reddetmek gerekir.	Unthinkable-1	2010
He'll make crazy demands, and we'll reject it. What's the goddamn point?	O çılgın talepleri yapacağım ve bunu reddetmek gerekir. Ne lanet nokta nedir?	Unthinkable-1	2010
Sir, we're recording.	HOPARLÖR askeri GUARD: Efendim, kayıt konum.	Unthinkable-1	2010
I am currently being held on charges of terrorism.	Şu anda tutulan am terörizm suçlamalarıyla.	Unthinkable-1	2010
I am a Muslim and a loyal American.	Ben bir Müslüman ve sadık bir Amerikalı.	Unthinkable-1	2010
I love my kids.	Ben çocuk seviyorum.	Unthinkable-1	2010
Since my capture, I have been treated well	benim yakalama beri İyi tedavi edilmiş	Unthinkable-1	2010
by the honorable men and women of our armed forces and police.	onurlu erkekler tarafından ve kadınlar bizim silahlı kuvvetler ve polis.	Unthinkable-1	2010
He's stalling.	O durdurduklarını's.	Unthinkable-1	2010
I do not require you to broadcast this statement.	Sana gerekmez yayın Bu beyanı.	Unthinkable-1	2010
That would set a dangerous precedent.	O ayarlarsınız tehlikeli bir emsal.	Unthinkable-1	2010
I will reveal their locations	Ben konumlarını ortaya koyacaktır	Unthinkable-1	2010
when you make the following public announcements.	Yaptığınız zaman Aşağıdaki kamu duyurular.	Unthinkable-1	2010
no further financial or military support will be given	daha fazla finansal verilecek ya da askeri destek	Unthinkable-1	2010
to puppet regimes and dictatorships in any Islamic nations.	kukla rejimlerin ve Herhangi bir İslam ülkelerinde diktatörlükler.	Unthinkable-1	2010
Second,	İkinci olarak,	Unthinkable-1	2010
that all U.S. Forces will be withdrawn from all Islamic countries.	tüm Amerikan kuvvetlerinin olacak tüm İslam ülkelerinden geri alınabilir.	Unthinkable-1	2010
I am willing to accept a reasonable timeframe for these demands.	Ben kabul etmeye istekli am makul bir süre bu talepleri için.	Unthinkable-1	2010
Mr. President, I know you want to bring our men and women home	Sayın Başkan, biliyorum Eğer getirmek istiyoruz kadın ve erkek ev	Unthinkable-1	2010
to the nation we love.	millete biz seviyorum.	Unthinkable-1	2010
and Allah bless America.	Allah Amerika korusun.	Unthinkable-1	2010
Some kind of fucking joke.	şaka lanet Bir tür.	Unthinkable-1	2010
What if we persuade him that we're willing to work toward his objectives?	Bizim onu ikna eğer biz çalışmaya tutardır onun hedefleri doğru?	Unthinkable-1	2010
We could get the locations of the bombs.	Biz yer alabilir bomba.	Unthinkable-1	2010
And allow a Ione terrorist to dictate U.S. Foreign policy?	Ve izin yalnız bir dikte terör ABD dış politikası?	Unthinkable-1	2010
He didn't ask for a broadcast. He didn't ask us to show it to the public.	Bir yayın için sormadım. O halka göstermek için bize sormadı.	Unthinkable-1	2010
He just wants to negotiate.	Sadece müzakere istiyor.	Unthinkable-1	2010
Oh, negotiate. Are you out of your mind?	Oh, anlaşıyorlar. sen aklını mı?	Unthinkable-1	2010
If we release this to the public, he knows that we could never make a deal with him.	eğer serbest olursa Bu halka,	Unthinkable-1	2010
He just wants to negotiate. Just take the deal!	Sadece müzakere istiyor.	Unthinkable-1	2010
His requests are reasonable, achievable,	Onun istekleri , Ulaşılabilir makul vardır	Unthinkable-1	2010
and I believe the American people would go along with them.	ve inanıyorum Amerikan insanlar birlikte onlarla giderdim.	Unthinkable-1	2010
Which is why you can be damn sure they won't ever get to hear them.	Hangi neden olabilir lanet onlar hiç bu kadar emin Onları duymak olsun.	Unthinkable-1	2010
Well, maybe they should. What are you afraid of?	Belki onlar olmalıdır. Ne korkuyorsun?	Unthinkable-1	2010
He didn't ask us to do anything. He just asked the President to announce it.	Yapması bize sormadı bir şey. O sadece sordu Cumhurbaşkanı bunu duyurmak.	Unthinkable-1	2010
Might save a few million people.	Belki birkaç kaydetmek milyon kişi.	Unthinkable-1	2010
We've got 21 hours left. We're running out of time.	Biz 21 saat var bıraktı. Zamanımız bitiyor.	Unthinkable-1	2010
It's what he wants.	Bu ne istediği de bu.	Unthinkable-1	2010
And he's gathering his strength. Bargaining for time.	Ve onun gücünü toplayarak's. süre Pazarlık.	Unthinkable-1	2010
If you don't cut this deal,	Eğer bu anlaşma kesim yoksa	Unthinkable-1	2010
I may have to crank this up a notch or two.	Ben krank gerekebilir Bu kadar bir çentik ya da iki.	Unthinkable-1	2010
To what? What's a notch or two beyond what you're already doing?	Ne? What's a çentik ya da iki ötesinde ne Zaten yapıyorsun?	Unthinkable-1	2010
What are you getting by torturing him?	Ne alıyorsanız Ona işkence ile?	Unthinkable-1	2010
He's given us nothing. We've played right into his hands.	Bizi hiçbir şey kazandırdığını. Biz doğru oynadığınız onun eline.	Unthinkable-1	2010