Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183729
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Stop larking about, Randbek. | Şakanın sırası değil, Randbek. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
A mystic and holy Saru in Bangalore taught me to read in the cards. | Bangalore'da gizemli ve kutsal bir Saru bana kartları okumasını öğretti. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Your lying has even you convinced. Shut up. | Yalan söylediğini sen kendin söyledin. Kapa çeneni. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
When you sail the Far East you see many strange things. | Uzak Doğu'ya gittiğinde pek çok ilginç şeye tanık olursun. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Not everything can be explained. There's always an explanation. | Her şeyin açıklaması olmaz. Her zaman bir açıklaması vardır. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Nearly always. | Neredeyse her zaman. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Are you game? I don't believe in it, Randbek. | Oyuna var mısın? Buna inanmıyorum, Randbek. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Stop it, will you? | Kes şunu, olur mu? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Larsen... | Larsen... | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
A lonely child in a stone house. Lucky guess, Randbek. | Taş bir evde yalnız bir çocuk. İyi tahmin, Randbek. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
The big boys tie... tie him to the tree. | Büyük çocuklar onu ağaca bağlıyorlar. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
The poor boy is crying. Birth mark on the nose. | Zavallı çocuk ağlıyor. Burnunda bir beni var. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
The woman who comforts him has a birth mark on the nose. | Onu teselli eden kadının burnunda bir ben var. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
There's a bird in a cage by the bed. | Yatağın yanı başında bir kafeste kuş var. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Gertrude... Oh... Gertrude. Gertrude. | Gertrude... Ah... Gertrude. Gertrude. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
No, Henrik, don't... | Hayır, Henrik, sakın... | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
I see a man in uniform. Like that one. | Üniformalı bir adam görüyorum. Bunun gibi. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
What else? You don't want to know. | Başka? Bilmek istemezsin. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
What else, Randbek? What else do you see about Gertrude? | Başka, Randbek? Gertrude hakkında başka ne görüyorsun? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
No, you stupid idiot! You've broken the spell. I can't see shit now. | Hayır, seni budala! Büyüyü bozdun. Artık bir bok göremiyorum. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
It was a lie. You lied. | Yalandı. Yalan söyledin. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
"Forgive me for snubbing the engagement." | "Nişan hakkında dalga geçtiğim için beni bağışla." | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
"But our love must be free, so we don't need to get engaged." | "Ama aşkımız özgür olmalı, bu yüzden nişanlanmak zorunda değiliz." | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
"You understand, because you are the most understanding man I know." | "Anlıyorsun çünkü sen tanıdığım en anlayışlı erkeksin." | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
"I love you for your tenderness and your soulfulness." It was a lie! | "Şefkatin ve sevecenliğinden dolayı seni seviyorum." Yalandı! | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
You aren't engaged. She didn't want to. | Nişanlanmadım. O istedi. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
That's women for you. | İşte senin kadının bu. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
You know all about that, having been to a brothel and all. | Genelevlere giden biri olarak bu konuda uzman sensin. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
All women seize the moment when it's there. Yours too. | Tüm kadınlar fırsat kollar. Seninki de öyle. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
"Our love must be free." That means free to find someone else. | "Aşkımız özgür olmalı." Bunun anlamı başka birini de bulabiliriz demek. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
If she's horny for you, she's horny for others. | Senin için çıldırıyorsa, başkası için de çıldırıyordur. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
If she sucks your cock, she likes it. So she likes to suck others', too. | Senin sikini yalıyorsa, seviyor da yalıyor. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
It's female nature. | Kadınların doğasında vardır. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
She loves me, Randbek. Love? What's that, eh? | Beni seviyor, Randbek. Sevmek mi? Bu da ne? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
She loves you because "you're the most understanding man I know." | Seni seviyor çünkü "Sen tanıdığım en anlayışlı erkeksin." | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Eh? Don't you think she means the most forgiving man she knows? | Sence bu tanıdığı en bağışlayıcı erkek olmasın? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
For you forgive her her sins. | Çünkü onun günahlarını bağışlıyorsun. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
She hasn't got someone else. She hasn't got someone else. | Başka birisi yok. Başka birisi yok. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
She likes it rough, doesn't she? | Sert seviyor, değil mi? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
She likes it when you rough her up like a soldier. An officer. | Onu bir asker gibi hırpalamanı seviyor, değil mi? Bir subay. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
"Harder, Henrik! Harder! Harder, harder, Henrik!" Eh? | "Daha sert, Henrik! Daha sert! Sert, daha sert, Henrik!" Değil mi? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
And one day, you see... One day she won't wait any longer. | Ve günün birinde... Günün birinde daha fazla beklemeyecek. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
And she rubs herself against his uniform trousers. | Bir gün üniformasına sürünür... | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
And she feels his big cock getting hard underneath. | ...ve altında sikinin sertleştiğini hisseder. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
One day she takes it in her hand. And then she puts it in her mouth. | Bir gün onu eline alacak ve sonra da ağzına götürecek. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
And then she sucks. On her knees in front him. Submissively. | Ve sonra onu emecek. Dizleri üzerinde. Teslim olmuş şekilde. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Pure fucking poetry. | Saf şiirsellik. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
What is it you know, you bastard? Nothing. You live and you learn. | Sen ne bilirsin ki, aptal? Hiçbir şey. Yaşarsın ve öğrenirsin. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
You bloody bastard. | Seni budala! | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
I hope Larsen brought some meat for us. I'm bloody starving. | Umarım Larsen bize biraz et getirmiştir. Midem kazınıyor. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
They're all skin and bone. We'd better put some of them down. | Hepsi bir deri bir kemik. İçlerinden bazılarını kessek iyi olur. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
That'll provide meat for the others. | Bu diğerleri için et sağlayacak. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
That one, for instance. It looks very well fed. | Mesela şu. Karnı tok gibi duruyor. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
This isn't about you or him but about what's best. | Mesele sen ya da o değil; en iyisini düşünmeliyiz. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
He's right, Larsen. | Haklı, Larsen. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
You're not going to do it in here? | Burada kesmeyeceksin, değil mi? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Maybe you want to do it? | Belki sen yapmak istersin. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
I'll show you, you happy bastard! | Sana göstereceğim, piç kurusu! | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
You bloody... | Seni lanet olası... | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Let him go, Randbek. I'll show the bastard. | Bırak onu, Randbek. Sana gününü göstereceğim, piç kurusu. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
If you come inside, I'll shoot you full of holes. | İçeri gelirsen seni delik deşik ederim. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
We can tie him up and drive him to Holvidhab for the rest of the winter. | Onu bağlayıp kışın geri kalanında Holvidhab'a sürebiliriz. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
It's mutiny, but it's up to you. I want him here. | Bu bir isyan olur, ama yine de sana kalmış. Onu burada istiyorum. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Aren't you... No. | Sen şey... Hayır. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Come on in, Randbek. We can't have you lying about in the snow. | Gel hadi, Randbek. Karda yatmana gönlümüz razı gelmedi. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
You had it coming. | Bunu hak ettin. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
There'll be no more talk of that. Everything's all right now. | Bir daha bunun bahsi açılmayacak. Şimdi her şey yolunda. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
I'm not mad at you. Me neither. | Sana kızgın değilim. Ben de. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Good. That's the spirit. | Güzel. İşte olay budur. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
That's a real man talking. Christ... | İşte gerçek bir erkek konuşuyor. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
What? What's with you? | Ne var? Senin derdin ne? | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Put yourself to some good use instead of breaking bottles. | Şişe kıracağına işe yarar bir şeyler yap. | Zero Kelvin-1 | 1995 | |
Stop tormenting the boy, can't you? | Çocuğa eziyet etmeyi bırak. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
That would be against the point. He's just beginning to learn. | Bu kurallara aykırı. Daha yeni öğrenmeye başladı. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
He can be of good use to us. And he's a good shot. | İşimize yarayabilir. İyi atıcı. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Go home and lie down. Go home! | Eve git ve biraz dinlen. Eve git! | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Well, I'll be...! | Şey, ben... | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
It's all Randbek's doing. The pudding's almost ready. | Hepsini Randbek hazırladı. Puding neredeyse hazır. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Eh? | Ne dersin? | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
I don't know what to say. Thank you is enough. | Ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Teşekkür yeterli. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
"Thank you is enough." | "Teşekkür yeterli." | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Read the letter again, have you? | Yine mektubu mu okudun? | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
No, I've just made your bed. | Hayır, şimdi yatağını yaptım. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
I've washed and ironed your shirt. | Gömleğini yıkayıp ütüledim. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
We should look our best on Christmas Eve. | Noel arifesinde en güzel şekilde görünmeliyiz. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Well, put it on. | Hadi, geçir üstüne. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
I just want to button it up. | Sadece düğmeyi ilikleyeceğim. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Holm. I want to thank you as well. | Holm. Sana da teşekkür etmek istiyorum. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
It's all Randbek's doing. It can't be him alone. | Hepsini Randbek yaptı. Sadece o olamaz. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
In the heavens glorious | Büyük cennette... | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
hark! All the souls sing a pilgrim song | Kulak ver! Tüm canlar yeryüzündeki kutsanmış... | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
throughout the blessed | ...krallık boyunca... | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
kingdoms on earth | ...bir hac şarkısını söylüyorlar. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
we march to Paradise with song. | Cennet'e şarkılarla yürüyoruz. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
The dogs haven't had a Christmas treat. | Köpekler Noel'den nasiplerini alamadılar. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Let's bring them in and give them some old bread. | Onları içeri alıp biraz bayat ekmek verelim. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
But you don't want to spoil them. | Ama onları şımartmak istemezsin. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
It's Christmas. | Noel bu. | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Do you think the dogs know Christmas from Easter? | Sence köpekler Noel'le Paskalya'yı ayırt edebilirler mi? | Zero Kelvin-2 | 1995 | |
Won't it just confuse them? | Bu onların kafasını karıştırmaz mı? | Zero Kelvin-2 | 1995 |