Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 197
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
It's you! Minseo! | Sensin, Minseo! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Are you alright Minseo? | İyi misin, Minseo? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Where are you now Minseo? Are you hurt? | Neredesin Minseo? Yaralandın mı? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I'm fine Mom. Is father angry with me? | İyiyim anne. Babam bana kızgın mı? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
He's worried sick about you, are you sure you're not hurt? | Senin için endişeleniyor. Sana bir şey olmadığına emin misin? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Listen to what I say carefully | Diyeceklerimi dikkatle dinle. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You can not come home, don't even come near here | Eve gelemezsin, buranın yakınlarına bile gelme. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
If the press finds out it will be a huge mess | Basın bunu öğrenirse büyük skandal olur. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Our lawyer will handle things, just do as you're told to | Avukatımız her şeyi halledecek, sen sadece söyleneni yap. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
He'll be calling you soon, hang up now | Yakında seni arayacak, kapat şimdi. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Do you understand what I'm saying? | Dediklerimi anladın mı? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You're so busy, don't worry about me | Çok meşgulsün, benim için endişelenme. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
With you working on the weekends I hope they are paying well | Hafta sonları dahi çalışıyorsun, umarım sana iyi ödüyorlardır. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Your daughter? | Kızın mı? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
It's alright, I have been eating well | Her şey yolunda, iyi yiyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I even ate a whole banana yesterday | Dün tüm bir muz yedim. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Don't you worry about me, just work hard | Benim için endişelenme, çalışmana bak. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Thank you mom...I will visit soon and bring you something nice | Teşekkür ederim anne... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Sorry I really have to go now | Üzgünüm, gitmem gerekiyor. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Hello mom? Hello? | Alo, anne? Alo? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Number one! Where are you? What are you doing? | 1 numara! Neredesin, ne yapıyorsun? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I came down to the beach for a walk | Yürüyüş yapmak için sahile indim. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
In my pocket... I found your MP3 player | Cebimde... MP3 çalarını buldum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I just don't you to go report me as a thief | Beni hırsızlıkla suçlamanı istemem. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
So come get your stuff | Gel de al eşyanı. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Here? The beach...I'm not really sure where | Burası mı? Sahil... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Tell me where you are then | Öyleyse nerede olduğunu söyle. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Quickly! | Çabuk! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We're fugitives now, it's dangerous to be sitting out like that | Artık kaçağız, ortalıkta oturman doğru değil! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Here | İşte. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Thank you | Teşekkür ederim. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
It's nothing | Bir şey değil. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Where's number two? In her room? | 2 numara nerede? Odasında mı? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Were you... in the same room? | Nerede kalıyorsunuz... aynı odada mı? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
No, we split up just after you walked off | Hayır, sen gittikten sonra biz de ayrıldık. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
What? I don't like her | Ne? Hayır. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I left you two alone on purpose, really | Sizi bile bile bıraktım yahu. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You are the one who likes her | Ondan hoşlanan sensin. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Don't even! | Hiç de bile! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
She's not even a real girl. Not my type, you can have her | O gerçek bir kız bile değil. Tipim değil, al senin olsun. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
She's not my type either | Benim tipim de değil. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I think she hurt her ankle | Galiba bileğini incitti. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
She sparained it last night, it was swollen this morning | Dün gece burktu, bu sabah şişmişti. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
She was limping around before | Yürürken topallıyordu. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
So do you know where she is? | Nerede olduğunu biliyor musun? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I think she's still around somewhere | Sanırım buralarda bir yerlerde. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Probably if her ankle is sore | Bileği acıyorsa öyledir. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Don't, let me go! | Hayır, bırak beni! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
It's her | Bu o! | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
How about a glass of suju? | Bir bardak sojuya ne dersin? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Your necklace...isn't it made for women? | Kolyen... kadın işi değil mi? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You have such strange taste | İlginç bir zevkin var. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
It belonged to my wife | Eskiden karımındı. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I proposed to her with this, I never ended up buying her a proper gift | Ona bununla evlenme teklif etmiştim... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Your wife was beaten by teenagers... | Karını genç serseriler dövmüştü... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Do you think it's silly of me to be chasing after those kids? | O çocukları kovalamamın benim aptallığım olduğunu mu düşünüyorsun? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Of course not | Tabii ki hayır. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You probably think I'm trying to get revenge | İntikam almaya çalıştığımı düşünüyorsun muhtemelen. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I don't think that | Öyle düşünmüyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Don't lie to me | Yalan söyleme bana. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Are you finished? | Bitirdin mi? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
This is a small town | Burası küçük bir kasaba. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We'll find them in internet cafes and saunas in no time | Onları internet kafe veya saunalarda bulmamız an meselesi. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We aren't here to relax at the beach | Buraya sahilde tatil yapmaya gelmedik. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
The stars look like they'll just fall down | Yıldızlar aşağı inmiş gibi görünüyor. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
They feel so much close to us than in Seoul | Seul'de olduğundan daha yakın olduklarını hissedebiliyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I wanted to be an astromomer when I was younger | Küçükken astronom olmak isterdim. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I wanted to be an astronaut | Ben de astronot. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We used to have a lot of dreams when we were young, huh? | Küçükken epey hayal kurarmışız demek. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I used to look at the stars more often | Yıldızları daha sık seyrederdim. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Sky, universe, stars | Gökyüzü, kâinat, yıldızlar... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Sea, wind, trees, grass... | Deniz, rüzgâr, ağaçlar, çayırlar... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
What are you doing? What's he up to now? | Ne yapıyorsun? Şimdi ne iş çeviriyor? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Oh look! Did you see it? | Bak! Gördün mü? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
A shooting star | Yıldız kaydı. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Number thirteen, did you see it? What are you doing? | 13 numara, sen de gördün mü? Ne yapıyorsun? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
A shooting star, didn't you see it? | Yıldız kaydı, görmedin mi? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
What are you listening to? | Ne dinliyorsun? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
It's just a song I made | Yaptığım bir şarkıyı. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You write songs? Let me hear | Şarkı mı yazıyorsun? Dinlemek istiyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I can't hear it, what is it? | Duyamıyorum, nedir bu? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
It's just the instrumental track | Enstrümantal bir parça. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Let's listen to it live | Hadi, canlı dinlemek istiyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Come on let us hear | Hadi, bırak da dinleyelim. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Are you alright? Is everything okay? | İyi misin? | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You left without a trace going off to another world | Ardında hiçbir iz bırakmadan... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
After time passes and I am reborn | Zaman geçtikçe ve ben yeniden doğduğumda... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
That one person that I have loved...if we're able to meet tomorrow | Sevdiğim kişi... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Greet me with a smile and tell me you have been well | ...beni gülümseyerek selamla... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I'm brave enough to say this now, I've always wanted to say | Artık bunu söyleyebilecek kadar cesurum... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I love you | Seni seviyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
We were in a bad run, nothing serious...though she's hurt | Kaçarken oldu, ciddi bir şey değil... galiba incindi. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Not broken, but she's in pain | Kırılmadı ama acı çekiyor. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Sure, an x ray would help | Tabii, röntgen çok işe yarardı. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
I don't think I can go up there, I'll send someone else | Oraya gelebileceğimi sanmıyorum... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Can you tell me where you are? Let me grab a pen... | Nerede olduğunuzu söyler misin? Bir kalem alayım... | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You're at a temple, I know where it is | Tapınaktasınız, orayı biliyorum. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Sorry to interrupt you both | Böldüğüm için özür dilerim. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
Don't overreact, he was tying his handkerchief around my ankle | Abartma, mendilini bileğime sarıyordu. | 19 Nineteen-1 | 2009 | |
You carry a handkerchief? You are so weird! | Yanında mendil mi taşıyorsun? Çok garipsin! | 19 Nineteen-1 | 2009 |