Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 2885
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Come on. | Yürü, yürü. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Get down. | İn, in. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Do I have the right to risk my life... | Kendi hayatımı riske atma hakkım var mı, yoksa bunu da mı yazılı istiyorsun? | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Get into the bus. | Hadi otobüse bin. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
She's Tasneem. She'll be going with us to Amman. | Bu Tasneem. O da bizimle Amman'a gelecek. O bir Kuveytli. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
You can come with us, in our car. | Bizimle gelebilirsin, arabayla. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
"The desire of my eyes..." | Gözlerimde bir istek var | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
"...is to keep staring at your face." | Yüzüne bakıp duruyorum | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
"My slumbers are fi||ed..." | Gece uykularımda... | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
"...with only your dreams." | ...sadece senin rüyaların var | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
"They all lead me to you..." | Dünyadaki bütün yollar götürüyor beni sana | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
"You cannot imagine." | Bunu hayal bile edemezsin | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Go meet Mr. Tripathi, okay. | Bay Tripathi ile görüş, tamam mı? Kohli, bir öneride bulunduk. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
And we're talking to the Air Force chief. | Hava Kuvvetleri başkanıyla görüştük. Onları havayollarıyla alacağız. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
But sir, 170,000 people in Air Force planes? | Ama 170.000 kişi uçakla nasıl olacak efendim? | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
I know it's not possible. So then? | Bunun imkânsız olduğunu biliyorum. Peki ne olacak? | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
The Air India Chief has been summoned in the morning. | Hint Hava yolları başkanı bu sabah mahkemeye çağırıldı. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Air India planes can do it, can't they? | Bunu Hint Hava yolları yapabilir mi? | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
But, sir...civi|ian aircraft in a war zone? | Ama savaş alanına sivil uçaklar girebilir mi, efendim? Bu çılgınca. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Two dates. | 2 hurma mı? Yemek mi yiyoruz yoksa atıştırıyor muyuz? | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
I'll take it if he doesn't want it. | O istemiyorsa ben alırım. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Here you go. | Al. Hayır, anne, ben hurma istemiyorum, başka bir şey istiyorum. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Baby, eat this now. | Şimdilik bunu ye, bebeğim. Hindistan’a gidince Jalebis yeriz, tamam mı? Akıllı kız. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
You must help us with the evacuation. | Tahliye için bize yardım edeceksiniz. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
We're commercial pilots, sir. Not the Indian Air Force. | Bizler sivil pilotuz, efendim. Hint Hava Kuvvetleri pilotları değil. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Look, we already had a word with the Air India chief. | Bakın, Hint Hava yolları bakanından söz aldık. Ee? | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
We have to fly planes Into a war zone, not him | Savaş bölgesine uçacak olan o değil bizleriz. Evet. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
And if we wanted to risk our lives... | Madem hayatımızı riske atacağız, o zaman Hava Kuvvetlerine katılalım. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Why don't you volunteer to fly the plane? | Neden siz gönüllü olmuyorsunuz? Onlarla ben konuşayım, efendim. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Look, there's no question of forcing you. | Bakın, sizi zorlayan hiç bir şey yok. Canınız isterse gidin, istemezse gitmeyin. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
But 175,000 people are waiting for us in Jordan. | Ama Ürdün'de bizi bekleyen 175.000 kişi var. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
And their only fault is... | Yakınımız olmamaları ve Hintli olmaları onların suçu değil. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
I can't give you a reason... | Hayatınızı riske atmanız için herhangi bir sebep sunamam. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
It's best that you find one yourselves... | Ama kendiniz için bulabileceğiniz en iyi sebep, can kurtarmaktır. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Meher. | Meher. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
I've seen so much news. | Hep haber izlerdim. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
But never thought that someday we'll be the news. | Ama bir gün haber olacağım aklıma gelmezdi. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Indian Refugees in Kuwait Because of Iraq. | "Irak'ın yüzünden Kuveyt'te mahsur kalan Hint mülteciler." | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
It's so confusing, isn't it? | Çok karmaşık, öyle değil mi? | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Oh yes... | Evet. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
The Minister was asking... | Bakan, tüm bunların kimin ödeyeceğini sormuştu. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
I think the Finance Ministry will have to jump in. | Sanırım Maliye Bakanlığı. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Will you talk to them or should l? | Onlarla siz mi konuşacaksınız, yoksa ben mi konuşayım? Siz konuşun efendim. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
You see, they have no documents... | Bakın, onların belgeleri yok, ben onlara geçici pasaport için uğraşacağım. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Ranjit. | Ranjit. Ranjit. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Don't get out of the car? | Sakın arabadan inmeyin. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Indian. We all Indian. | Hint. Hepimiz Hintliyiz. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
We got permission from President Saddam... | Başkan Saddam’dan... Evrak nerede? ... Ürdün'e geçme iznimiz var! | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Passport | Pasaport! Bana pasaportunu göster! | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Don't try to ruin things now. | Sakın bir şeyleri mahvetme. Geri çekil! | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Show me the passport | Bana pasaportunu göster! Pasaportum yok. Pasaport yok. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
But we assure you... Kuwaiti. | Ama size garanti ederim ki... Kuveytli? Kuveytli mi? Hayır, Kuveytli değiliz! | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Stop it. | Dur! Pasaport! Pasaport! Sen içeride kal, Amrita! | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Indian. We're Indians, sir. | Hintli, biz Hintliyiz. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Two more people. | 2 kişi daha mı? 2 pasaport daha istiyorum! Hayır, hayır, hayır! | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
They are all Indians. We don't have passpons. | Tüm Hintlilerin pasaportu yok. Kuveytli mi? Hayır, hayır, hayır! | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
No, Indian. | Hayır, Hintli. Kuveytli mi? Hintliyiz, Hintli! Kuveytli mi? Hintli! | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Indian. Indian. | Hintli, Hintli! | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Dollar. Money. You take your money, I take your wife. | Dolar. Para! Sen parayı al, ben de karını! | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
She's a Kuwaiti. Let my boys have some fun. | O bir Kuveytli. Bırak da çocuklar biraz eğlensin. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Stop it. Leave me. | Dur! Bırak beni! | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Please, no... | Lütfen! Hayır! Lütfen yapma! Lütfen yapma! | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Drop your gun...and you all can live. | Silahlarınızı bırakın, ve hepiniz hayatta kalın. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
No, no, no...it can't be done at your level, Mr. Kohli. | Hayır, bunu siz yapamazsınız, Bay Kohli. Neden tartışıyoruz, Bay Chapekar? | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
I told you that the Minister from Kuwait division... | Kuveyt Bürosundan Bakanın... | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Mr. Kohli, without confirming at the secretary level... | Amman'daki elçilik onayı olmadan, geçici pasaporta izin veremeyiz, Bay Kohli. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Let people come in... | İnsanların geçmesine izin verin, ben Bakanın kendisine soracağım. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
What now? | Şimdi ne olacak? Kapıyı açtırabilecek mi? | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Well done Kohli. | Aferin, Kohli. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Sir... | Efendim. Şimdi ne olacak, efendim? | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Where are the others? | Diğerleri nerede? Bir kısmı Joseph'le birlikte indi, gerisi otobüslerde. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Excuse me. Mr. Katiyal. | Affedersiniz, Bay Katiyal. Bir soru... Şimdi olmaz. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Mr. Poonawala, please go sit in the bus. | Bay Poonawala, lütfen otobüslere binin, şimdi soru sormayın. Ranjit. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
There are flags from all countries... | Birçok ülkenin bayrağı var ama Hint bayrağı nerede? | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Do one thing, take her. Yes. | Al şunu. Tamam. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Hold my hand, Simu. Move. | Elimi tut, Simu. Çekilin. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Mr. Kohli, I cou|d've insisted for written orders... | Emirlerin yazılı gelmesini istemiştim, Bay Kohli, ama elime geçmedi. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Please hold on. | Lütfen bekleyin. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Hello. | Alo. Evet, Mohan. Ne? | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
They're at the airpon. They've already arrived... | Havaalanında. Onlar vardılar, ama sen hala bürokrasiye takılıyorsun. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Mr. Kohli. Will you please keep quiet? | Lütfen sessiz olur musunuz, Bay Kohli? Lütfen! | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Hello... | Alo. Evet, bir şeyler yapacağım. Bana zaman ver, bir şeyler yapacağım. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Chapekar sir...they are our people. | Bay Chapekar, onlar bizim insanlarımız, yeterince yoruldular zaten. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Please don't make them suffer any more... | Lütfen emirleri bekleyerek onları daha fazla yorma. Lütfen. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Excuse me. | Efendim, efendim. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
We're around 170,000 Indians... | Biz 170.000 kişi civarıyız ve Kuveyt'ten geliyoruz. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
And we've no clue what to do. | Ve ne yapacağımızı bilmiyoruz. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Look, all the people standing outside... | Bak, dışarıdaki herkes aynı şey için bekliyor. Siz de bekleyin lütfen. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Saddam has barged into our homes... | Saddam evlerimizi yakıp yıktı ve sen beklememizi mi istiyorsun? | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Look...no point in getting heated up. | Bakın, tartışmanın hiç bir yararı olmaz. Gerçekten de bir şey bilmiyorum. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Hello. | Alo? Delhi'den mi? Evet. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
Yes, sir. | Tamam, tamam. Tamam, efendim. Tamam, efendim. Teşekkür ederim. | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
The one you forgot... kept remembering you. | Ey unutan, ben seni hiç unutmuyorum | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
"You kept living on..." | Ben senin için yaşıyorum... | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
"...and he kept dying for you." | ...ve senin için ölüyorum | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
"When he heard you moan with pain..." | Acıdan feryat attığını duyunca... | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
...he came to your rescue, leaving every1hing behind. | ...seni kurtarmaya geldi, her şeyini geride bırakıp da geldi | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
"With happiness in your path." | Senin yolunda mutluydu | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
"He's with you at every turn." | Her hareketinle senin yanındaydı | Airlift-1 | 2016 | ![]() |
"Leaving every1hing behind." | Her şeyi gerideydi | Airlift-1 | 2016 | ![]() |