Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 2944
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I thought you'd be back late. Why? | Geç geleceğini sanıyordum. Neden? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Werert you with Mr. Mamiya and Mr. Hirayama? | Bay Mamiya ve Bay Hirayama ile birlikte değil miydin? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Akiko and Ayako came too. | Akiko ve Ayako da geldi. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I see. | Ya! | Akibiyori-1 | 1960 | |
| What's this? It's Yoko's. | Bunlar kimin? Yoko'nun. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| She's here again? Yes, just got in. | Yine mi geldi? Evet, az önce. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Is Hidaka away on business? No. | Hidaka iş seyahatine mi çıktı? Hayır. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| It seems they had another argument. | Belli ki, aralarında yine kavga etmişler. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Problems with the mother in law again. | Kaynanasıyla papaz olmuş yine. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Did she quarrel with her? No, that's not it. | Onunla tartışmış mı? Tam olarak değil. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| But still... | Ama yine de... | Akibiyori-1 | 1960 | |
| young people should have a place of their own. | Gençlerin de kendilerine ait bir evleri olmalı. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I've always felt that way. What a nuisance. | Bunu hep istemişimdir. Tam bir baş belası. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| She'll probably stay four or five days. | Muhtemelen dört ya da beş gün kalacak. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Her suitcase is larger than usual. I wonder if they're all right. | Bavulları her zamankinden daha ağır. Araları çok mu bozuk acaba. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| We're in trouble if they're not. Werert you like that too? | Öyleyse başımız dertte. Sen de başta öyle değil miydin? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I guess I was. | Sanırım öyleydim. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| In marriage, you eventually just give up. | Evlilikte er geç bazı şeyleri bırakıyorsun. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| That's true for both sides. Yoko needs to learn some patience. | Bu her iki taraf için de geçerli. Yoko sabretmeyi öğrenmeli. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Marriage is really tedious when you think about it. | Kafaya takarsan evlilik çok can sıkar. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| You can't ask for too much. There'll be no end to it. | Beklentilerin fazla olmamalı. Yoksa sonu hüsran olur. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Would you like some tea over rice? No, I'm full. | Biraz pilavla, çay ister misin? Hayır, tokum. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Papa! Welcome home. | Baba! Eve hoş geldin. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| What happened? Another fight. | Ne oldu yine? Yine kavga ettik. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| You're always quarrelling. What was it this time? | Hep kavga, hep kavga. Bu sefer sorun neydi? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| It's not easy to explain the daily frustration. | Günlük gerilimleri açıklamak kolay değil. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Frustration? You said you loved him. | Gerilimler mi? Onu seviyorum diyordun. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| That's what makes it so annoying! | Canımı sıkan da zaten bu ya! | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Papa, no more questions. I'm going to teach him a lesson. | Baba, bu kadar soru yeter. Ona dersini vereceğim. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| You're the one who needs a lesson. You have no patience. | Bir derse ihtiyacı olan sensin. Hiç sabrın yok. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| That's enough now. | Keselim artık. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Papa, the bath's gotten cold. I'll heat it up for you. | Baba, sıcak su bitti. Sana biraz ısıtayım. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| She's hopeless. | Umutsuz vaka. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Hey, listen. | Hey, baksana. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| What was that boy's name? Who? | Şu çocuğun adı neydi? Kimin? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Who works for the Obayashi Group. Your friend's brother. | Obayashi Group'ta çalışan. Arkadaşının kardeşi. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Shige Inoue? That's the one. | Shige Inoue mi? Ha, işte o. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| You said his father owns a factory in Kamisuwa. | Babasının Kamisuwa'da bir fabrikası var demiştin. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Yes. What about him? | Evet. Ne olmuş ona? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I think he'd make a good husband for Ayako. | Sanırım Ayako için iyi bir koca olabilir. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Forget it. He's taken. You mean engaged? | Onu unut. O birini buldu. Nişanlandı mı yani? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Yes. I have to find a present. | Evet. Hediye bulmam gerekecek. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| It's my job to find someone. | Benim de işim birini bulmak. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Why? | Nedenmiş o? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I thought he'd be perfect. What a disappointment. | O olsa dört dörtlük olacaktı. Hayallerim söndü. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Any other possibilities? How about that Ikeda boy? | Başka birileri yok mu? Şu Ikeda'ya ne dersin? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| No, he's a snob. | Olmaz. O çok havalı. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| So he's out. Any others? | Öyleyse onu eledik. Ya başka? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Forget about other people's daughters. Worry about your own. | Sen elin kızını boş ver de, kendi kızının derdine düş. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| But Ayako's such a beautiful girl. I don't want to see her with some oddball. | Ama Ayako öylesine güzel ki. Onu uçuk bir tiple görmeye dayanamam. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| She's a fine girl. So innocent. | Öyle iyi, öyle temiz bir kız. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Oh? Is she like Akiko was at her age? | Ya? Akiko'nun gençliğine mi benziyor? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Hard to say. | Tam olarak değil. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| They have different temperaments. | Huyları farklı. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Mamiya said Akiko was better. | Mamiya, Akiko'nun daha iyi olduğunu söyledi. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| What do you say? Me? | Sen ne düşünüyorsun? Ben mi? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Which would you choose? Akiko, right? | Hangisini seçerdin? Akiko'yu, değil mi? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I know all about it. What? | Her şeyi biliyorum. Neymiş o? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| The drug store. You always bought your bandages there, right? | Eczane. Sargı bezini hep oradan alırdın, değil mi? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I didn't buy bandages. Mamiya did. | Sargı bezi alan ben değil, Mamiya'ydı. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Then what did you buy? Antifebrin. | O zaman senin aldığın neydi? Ateş düşürücü. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Liar! I remember very clearly. It was you. | Yalancı! Çok iyi hatırlıyorum. Sendin o. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Who told you that? You did. | Sana kim söyledi? Sen söyledin. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I said that? When? | Ben mi söyledim? Ne zaman? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| When you were drunk, celebrating Yoko's birth. | Yoko'nun doğum gününde kafayı çektiğinde. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Really? I said that? | Sahi mi? Öyle mi dedim? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I used to be so honest. | Eskiden dosdoğru bir adamdım. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Yes, more than now. | Evet, şimdiye nazaran. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Mom, I'm hungry. Is there anything to eat? | Anne, karnım aç. Hiç yemek var mı? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Papa, your bath's gotten super hot. | Baba, suyun acayip ısındı. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Did you turn off the gas? No, it's still lit. | Gazı kapattın mı? Hayır, hala yanıyor. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| What's wrong with you? You have to turn it off. | Kafan basmıyor mu? Kapatman gerekiyordu. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| You're all hopeless. | Hiçbiriniz adam olmazsınız. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Is there something to eat? | Hiç yemek var mı? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Nothing but trouble. | Kuyruklu bela var. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Please go in. | Lütfen buyurun. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Welcome. | Hoş geldin. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Thank you so much for the other day. | Geçen gün için çok teşekkürler. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I know how busy you are. | Çok meşgul olduğunuzu biliyorum. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Not at all. Please have a seat. | Hiç de değil. Oturun lütfen. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I just stopped by to thank you. | Sadece bir teşekkür etmek için uğradım. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| That's kind of you. Please sit down. | Çok naziksiniz. Lütfen oturun. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I also called on Mr. Hirayama and Mr. Taguchi. | Bay Hirayama ve Bay Taguchi'ye de uğradım. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Did Taguchi have any news regarding Ayako? | Taguchi, Ayako ile ilgili bir havadis verdi mi? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I'm afraid he was too late. | Korkarım, çok geç kalmış. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| He's already taken? Yes. | Gencimiz birini mi bulmuş? Evet. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| That's just like him. He's always been like that. | Onun huyudur. Eskiden beri hep böyledir. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Miwa used to complain that Taguchi was always late for appointments. | Miwa, Taguchi'nin randevulara hep geç kaldığından dert yanardı. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| But then I was the late one the other day. | Oysa bir bakmışsın, ertesi gün geç kalan benim. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I'm sure having you all there must have pleased my husband. | Eminim ki, kocam sizlerin yanında olmaktan hoşnuttu. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Say, have you had lunch? | Söylesene, öğle yemeğini yedin mi? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| No, but I'm fine. | Hayır, ama acıkmadım. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Shall we have lunch? Though the food's just so so... | Birlikte yiyelim mi? Yemekler de pek iyi değil ama... | Akibiyori-1 | 1960 | |
| I'm afraid at 2:00 What? | Korkarım ben saat 2:00'de... Ne? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| These days I'm helping out at my friend's dressmaking school. | Bu aralar arkadaşımın terzilik okulunda takılıyorum. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| French embroidery and such. | Fransız nakışı türünden şeyler. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| You teach that? | Dersini mi veriyorsun? | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Yes, though I'm not very good at it. | Evet, ama çok iyiyim denemez. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| That must be hard. | Zor olmalı. | Akibiyori-1 | 1960 | |
| Well, in that case, I can take you there in my car. | Şey, o halde, sizi oraya arabamla götürebilirim. | Akibiyori-1 | 1960 |