Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 345
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Come off it! | Haydi ama! | 2 Secondes-1 | 1998 | |
There is too! There isn't. | Var tabii ki! Yok. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I know there is. It doesn't exist! | Var biliyorum. Yok dedim! | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Not in my shop. | Benim dükkanımda yok. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
If it's not in my shop, I don't sell them. | Eğer dükkanımda yoksa, satmıyorum demektir. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
And if I don't sell them, I don't have them. | Ve eğer satmıyorsam, elimde yoktur. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
If you'd had one, you'd have sold it. | Elinizde bir tane olsa, satıyor olurdunuz. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Where you from? | Nereden geldin? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I don't know you. | Seni tanımıyorum. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I see... | Ha, anladım. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
The world revolves around our Missie. | Dünya hanımefendinin etrafında dönüyor. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
And everyone has to keep and 11 tooth sprocket in their pocket | Belki hanımefendi uğrar diye... | 2 Secondes-1 | 1998 | |
in case Missie drops by. | ...herkes elinde 11'li dişli bulundurmalı. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Just forget it. | Unut gitsin. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
That was to test you. | Sadece seni sınadım. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I changed my mind. I'll take the flywheel, | Fikrimi değiştirdim. Seti alıyorum. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Where's your sense of humor? | Espri anlayışın nerede? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
You buy it? | Aldın mı? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Did you buy your piece? | Parçayı aldın mı? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Can't you buy a new one? | Yeni bir tane alamaz mısın? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I changed my mind. Give me the 11. | Fikrimi değiştirdim. 11'liyi ver. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Keep it. I'll never sell it. They're an endangered species. | Sende kalsın. Onu satmayacağım. Nesli tükenmiş bir ürün o. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I know. Why'd you sell it to me then? | Biliyorum. Neden bana sattın o halde? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Sell it to you? You bought it. | Sattım mı? Sen aldın onu. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Why'd you buy it then? | Neden aldın o halde? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
You thought I didn't know it won't fit your bike. | Bisikletine uymayacağını bilmediğimi sanıyordun. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
You thought, "Who's Lorenzo? Some old idiot." | "Lorenzo kim ki? Yaşlı bir salak." dedin kendine. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Admit that's what you thought. | İtiraf et, böyle düşündün, değil mi? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
How much? | Bu ne kadar? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
$3,500. | 3,500. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
It's a Marinoni. Ever heard of them? | Bir Marinoni o. Hiç duydun mu? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
And this one? $ 1750. | Ya bu? 1.750 | 2 Secondes-1 | 1998 | |
But I'll accept $ 1.400. Christ, they're expensive! | 1.400'e bırakırım. Tanrım, ne kadar pahalılar! | 2 Secondes-1 | 1998 | |
And this one? | Ya bu? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
You want a price or a bike? | Fiyat mı bakıyorsun, bisiklet mi? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Try somewhere else. | Git başka yere bak. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I sell bikes, not prices. | Ben bisiklet satıyorum, fiyat değil. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
You don't coddle customers. You know... | Müşterilerinizi şımartmıyorsunuz. Bilirsin... | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I am what I am. | Neysen, osundur. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Is that so? Yes it's so. | Öyle değil mi? Evet, öyle. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
There are people... | Öyle insanlar var ki... | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I try to chase away, but they still come back. | ...kovalıyorum, ama yine geliyorlar. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Well, I won't come back! | Evet, ben gelmeyeceğim. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
That's very good news. | Bu, iyi haber. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Can you do my run? Sure. | Benim teslimatı yapar mısın? Tabii. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Thanks, see you! Bye. | Sağol, görüşürüz! Hoşçakal. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Employees have to sign the accident release form. | Çalışanların kaza feragat formu imzalaması gerekiyor. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
You signed? | İmzaladın mı? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
You and your bike! | Sen ve bisikletin! | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Ok, look... | Tamam, bak... | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Take this. As for the rest... | Bunu al. Diğerleri... | 2 Secondes-1 | 1998 | |
chuck it out. | Onlara dokunma. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
He could've come for it. | Onlar için geri gelebilir. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Oh yeah. Gang... | Beyler! | 2 Secondes-1 | 1998 | |
this is Laurie. | Bu Laurie. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
This is her first day. | Bugün ilk günü. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Would anyone be nice enough to show her | Biriniz nazik olup ona kuralları... | 2 Secondes-1 | 1998 | |
the ropes. | ...anlatabilir mi? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Christ, Gasket! | Tanrım, Gasket! | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Leblond! Thanks. | Leblond! Sağol. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Ok... | Peki. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Fill in the time, place of pickup, place of delivery, | Saat, teslim alınan yer, teslim edilen yer ve... | 2 Secondes-1 | 1998 | |
and service there are three speeds: | ...servis alanlarını doldur. Üç hız var: | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Normal delivery in two hours; Rush, one hour; and... | Normal: iki saatte teslim; Acele: bir saatte; ve... | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Hot shot. | ...Hot shot. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Let's see if you can pedal first. I hope... | Öncel, pedal çevirebiliyor musun bir görelim. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
you can fix a flat by yourself. | Umarım patlak lastiği kendin tamir edebiliyorsundur. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Ok, no questions? | Tamam mı, soru yok mu? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Leblond, you're a creep. | Leblond, çok adisin. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Why? I'm telling her the way it is. | Neden? Ona olması gerektiği gibi anlattım. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
I don't have time for girls who's here to tan on the fancy bikes | Babalarının doğum günlerinde aldıkları bisikletlerle | 2 Secondes-1 | 1998 | |
their daddy bought for their birthday, ok? | buraya gezintiye gelen kızlara ayıracak vaktim yok, tamam mı? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
No problem. | Sorun değil. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Forget that, it's not important. | Bunu boşver, önemli değil. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Where's your pickup? | Nereden teslim alıyorsun? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Building F. It's on my way. We can ride together. | Bina F. Yolumun üzeri. Beraber gidebiliriz. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
The name's Leblond, but here I'm no. 14. | Adım Leblond, ama burada 14 numarayım. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
What's your number? 21. | Senin numaran kaç? 21. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Hey, Willie, you're polluting the air! | Hey, Willie, havayı kirletiyorsun! | 2 Secondes-1 | 1998 | |
A new girl? | Yeni bir kız? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Know who the bastard is who did the Stadium pickup? | Stadyum teslimatını alan fırlamanın kim olduğunu biliyor musun? | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Haven't got a clue. | Hiçbir fikrim yok. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Fucking shit! | Kahrolası! | 2 Secondes-1 | 1998 | |
You stop for lunch and someone steals your run. | Yemek molası veriyorsun ve biri teslimatını alıyor. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Well, we gotta go. | Gitmemiz lazım. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Come on, 21. | Haydi, 21. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Gasket to Willie. | Gasket'ten Willie'ye. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Answer, Willie. | Cevap ver, Willie. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
There's stuff you gotta know besides the paperwork. | Kalem, kağıt işi dışında bilmen gereken birkaç şey var. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
When you meet a courier, your raise your fingers slightly. | Başka bir kurye ile karşılaşırsan parmaklarını hafifçe kaldır. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
You don't wave, | El sallama. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
just like this. | Bak böyle. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Second, stop smiling like a cashier at McDonalds. It's not cool. | Sonra McDonalds'ta çalışan bir kasiyer gibi sırıtmayı bırak. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
At lunch, stay away from this intersection. | Öğle yemeği zamanı bu kavşaktan uzak dur. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
The office workers aren't used to being outside. | Ofis çalışanları dışarda olmaya alışık değiller. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
It makes them a little ditzy. | Hortlak gibi dolanırlar ortalıkta. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Some jerk can step out in front of you. | Ahmağın biri yoluna çıkabilir. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
So... | Başka... | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Watch out for cab drivers. They're rats. | Taksi sürücülerine dikkat et. Hayvan gibi sürerler. | 2 Secondes-1 | 1998 | |
Nice day to be bicycling, huh? | Bisiklet için güzel bir gün, ha? | 2 Secondes-1 | 1998 |