Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 425
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Renee: Mike! | Mike! | 247F-1 | 2011 | |
| Ian: Oh, damn. | Oh, lanet. | 247F-1 | 2011 | |
| We can stop blaming Michael. | Michael'i suçlamaktan vaz geçebiliriz. | 247F-1 | 2011 | |
| Renee: Why? | Neden? | 247F-1 | 2011 | |
| Ian: Because he didn't lock us in here. | Çünkü bizi buraya kilitlemedi. | 247F-1 | 2011 | |
| There's a ladder that seems to be wedged | Kapılar arasına sıkışmış gibi görünen | 247F-1 | 2011 | |
| between the doors. It must have fallen. | bir merdiven var. Düşmüş olmalı. | 247F-1 | 2011 | |
| Maybe that drunk ass knocked it over. | Belki de o sarhoş pislik devirdi oraya. | 247F-1 | 2011 | |
| No, come on, let's give him some credit. We don't know that. | Hayır, hadi ama, ona biraz kredi verin. Bundan emin değiliz. | 247F-1 | 2011 | |
| Right. | Haklısın. | 247F-1 | 2011 | |
| Fucking asshole. | Aşağılık herif. | 247F-1 | 2011 | |
| You're an asshole, Michael! | Aşağılık herifin tekisin, Michael! | 247F-1 | 2011 | |
| Hey, hey, save your energy. | Hey, hey, enerjini sakla. | 247F-1 | 2011 | |
| God, he's such an asshole. | Tanrım, pisliğin teki. | 247F-1 | 2011 | |
| Yeah, well, what are we gonna do? | Evet, peki, ne yapacağız? | 247F-1 | 2011 | |
| I don't know. It seems to be better than it was before. | Bilmem. Şu an durum öncekinden daha iyi görünüyor. | 247F-1 | 2011 | |
| I mean, we got some fresh air in here, right? | Yani, artık biraz temiz havamız var, değil mi? | 247F-1 | 2011 | |
| Yeah. I mean, that's | Evet. Yani bu | 247F-1 | 2011 | |
| that's a vast improvement. | bu büyük bir gelişme. | 247F-1 | 2011 | |
| This feels good. | Bu iyi geldi. | 247F-1 | 2011 | |
| Ian: I wouldn't do that if I were you. | Yerinde olsam bunu yapmazdım. | 247F-1 | 2011 | |
| Renee: I know. 'Cause it stinks. Feels great. | Biliyorum. Çünkü iğrenç. Harika hissediyorum. | 247F-1 | 2011 | |
| It's just temporary relief. | Bu sadece geçici çözüm. | 247F-1 | 2011 | |
| I don't care if it's just temporary relief. | Geçici bir çözüm olması umurumda değil. | 247F-1 | 2011 | |
| Calm the fuck down. | Sakin ol, lanet olasıca. | 247F-1 | 2011 | |
| I'm just saying it's not gonna do anything for the long run. | Sadece, uzun vadede bir işe yaramayacağını söylemeye çalşıyorum. | 247F-1 | 2011 | |
| Why not? | Neden olmasın? | 247F-1 | 2011 | |
| Because you know how you said that your body wasn't that hot earlier? | Çünkü, daha önce vücudunun o kadar da sıcak olmadığını söyledin değil mi? | 247F-1 | 2011 | |
| Yeah. Well, when you get that hot, | Evet. İyi, o kadar çok ısındığında, | 247F-1 | 2011 | |
| your body tries to protect itself. | vücudun kendisini korumaya çalışır. | 247F-1 | 2011 | |
| So your skin | Böylece cildin | 247F-1 | 2011 | |
| starts to collect sweat and other stuff that insulates it. | teri ve diğer yalıtıcı maddeleri toplamaya başlar. | 247F-1 | 2011 | |
| And right now you're tricking your body | Ve şu an sen vücudunun, gerçekte olduğundan | 247F-1 | 2011 | |
| to think it's cooler than it is. | daha serinmiş gibi algılamasını sağlıyorsun. | 247F-1 | 2011 | |
| I don't think that's a good idea. | Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. | 247F-1 | 2011 | |
| It's cooler in here anyway. | Her neyse, burası daha serin. | 247F-1 | 2011 | |
| We broke the window. The cool air is coming in. | Pencereyi kırdık. Serin hava içeri giriyor. | 247F-1 | 2011 | |
| That's good. Yeah, but I | Bu iyi. Evet, ama ben | 247F-1 | 2011 | |
| Let me see this. | Dur bir bakayım. | 247F-1 | 2011 | |
| It might seem cooler right now, | Şu an daha serinmiş gibi görünebilir, | 247F-1 | 2011 | |
| but I promise you it's not gonna stay that way. | ama inanın ki bu şekilde devam etmeyecek. | 247F-1 | 2011 | |
| That heater is gonna turn back on. | Bu ısıtıcı tekrar devreye girecek. | 247F-1 | 2011 | |
| And fuckin' A. And it's gonna stay on. | Ve lanet olası, Çalışmaya devam edecek. | 247F-1 | 2011 | |
| Because it's gonna try to get back up to that original temperature. | Çünkü içeriyi tekrar ayarlanmış olan ısı derecesine getirmeye çalışacak. | 247F-1 | 2011 | |
| And we had it set to 185 degrees. | Ve biz onu 85 dereceye ayarladık. | 247F-1 | 2011 | |
| And since the window's broken, | Ve pencere kırılmış olduğundan beri, | 247F-1 | 2011 | |
| this thing it's never gonna reach that temperature. | bu şey, hiçbir zaman o dereceye ulaşamayacak. | 247F-1 | 2011 | |
| So think of it like | Yani bunu şöyle düşünün | 247F-1 | 2011 | |
| like a convection oven | bir düdüklü tencere değilde, | 247F-1 | 2011 | |
| rather than a steamer. Watch out. | bir konveksiyon fırını gibi. Dikkat edin. | 247F-1 | 2011 | |
| Nice analogy. Thanks. | Güzel kıyaslama. Sağ ol. | 247F-1 | 2011 | |
| Watch out. Watch out. | Dikkat edin. Dikkat edin. | 247F-1 | 2011 | |
| Come on, bitch. | Hadi ama, sürtük. | 247F-1 | 2011 | |
| Ah. Fuck. Fuck. | Ah. Lanet. Lanet. | 247F-1 | 2011 | |
| There's got to be a way to turn this off. | Bunu kapatmanın bir yolu olmalı. | 247F-1 | 2011 | |
| If you can think of it, you get the prize. | Eğer bulabilirsen, ödülü alacaksın. | 247F-1 | 2011 | |
| Hey, don't fuck with that. | Hey, onunla oynama. | 247F-1 | 2011 | |
| It's the only control we have. | O, elimizdeki tek kontrol. | 247F-1 | 2011 | |
| What do you mean, controI? You said we couldn't turn it off. | Kontrol mü, ne demek istiyorsun? Bunu kapatamayacağımızı söylemiştin. | 247F-1 | 2011 | |
| Well, I'm telling you, we don't want this thing running full blast, trust me. | Peki, diyorum ki, bu şeyin tüm şiddetiyle çalışmasını istemeyiz, güven bana. | 247F-1 | 2011 | |
| What's the difference? | Fark ne? | 247F-1 | 2011 | |
| Deep fried, slow roasted what does it matter, huh? | Fazla kızarmış, yavaşça kavrulmuş ne fark eder, ha? | 247F-1 | 2011 | |
| And how do you know that this thing just won't turn off | Ve bu şeyin kapanmayacağını nereden biliyorsun? | 247F-1 | 2011 | |
| if we just break this thing? | Ya bu şeyi parçalarsak? | 247F-1 | 2011 | |
| I'm not saying that I know for certain. | Kesin olarak bildiğimi söylemiyorum. | 247F-1 | 2011 | |
| See? I knew it. Renee, just don't. | Gördün mü? Biliyordum. Renee, yapma. | 247F-1 | 2011 | |
| Look, I never said that I knew it, all right? | Bak, bunu bildiğimi asla söylemedim, tamam mı? | 247F-1 | 2011 | |
| I'm just saying I know what the worst could be. | Sadece en kötü ne olabileceğini bildiğimi söylüyorum. | 247F-1 | 2011 | |
| Oh, yeah? What's that? | Oh, evet, neymiş o? | 247F-1 | 2011 | |
| Well, this thing can get up to about 250 degrees. | Peki, bu şey 120 dereceye kadar çıkabilir. | 247F-1 | 2011 | |
| Do you want to risk that? | Bu riski almak mı istiyorsun? | 247F-1 | 2011 | |
| Renee You want your skin to fucking melt? | Renee Cildinin erimesini mi istersin? | 247F-1 | 2011 | |
| Renee, just don't, okay? | Renee, yapma, olur mu? | 247F-1 | 2011 | |
| What, you're on his side now? | Ne, şimdi de onun tarafında mısın? | 247F-1 | 2011 | |
| No, I'm not taking any sides. | Hayır, herhangi bir tarafta değilim. | 247F-1 | 2011 | |
| I just don't think that we should do anything that we don't have to do. | Sadece, yapmak zorunda olmadığımız bir şeyler yapmamalıyız diye düşünüyorum. | 247F-1 | 2011 | |
| That's typical Jenna let's just not do anything at all, hmm? | Bu tipik Jenna Hadi sadece hiçbir şey yapmayalım. | 247F-1 | 2011 | |
| Time. | Zaman. | 247F-1 | 2011 | |
| At least that's what Ian's telling us it'll give us time. | En azından Ian'ın bize söylediği bu, bize zaman kazandıracak. | 247F-1 | 2011 | |
| Time? Time? Time for what? | Zaman mı? Zaman... Ne için zaman? | 247F-1 | 2011 | |
| I don't know. To try to get out of here. | Bilmiyorum. Buradan çıkmayı denemek için. | 247F-1 | 2011 | |
| To wait for somebody to come. | Birilerinin gelmesini beklemek için. | 247F-1 | 2011 | |
| Wait for whom? MichaeI? You know as damn well as I do | Kimin için beklemek? Michael mı? Senden benim kadar iyi biliyorsun ki | 247F-1 | 2011 | |
| he's passed out like a fucking baby somewhere. | o bir yerlerde lanet bir bebek gibi bayılıp kalmıştır. | 247F-1 | 2011 | |
| Maybe we'll wait for Wade to come back. | Belki de Wade'in geri dönmesini beklemeliyiz. | 247F-1 | 2011 | |
| Wade is not coming back either. Why would he come back? | Wade de geri gelmeyecek. Neden geri gelsin ki? | 247F-1 | 2011 | |
| He thinks we're at the party. No one is coming back for us. | Partide olduğumuzu sanıyor. Kimse bizim için gelmeyecek. | 247F-1 | 2011 | |
| I am sick of waiting. I want to get out of here now. | Beklemek beni hasta ediyor. Buradan çıkmak istiyorum. | 247F-1 | 2011 | |
| We all want to get out of here. Oh, you want to get out of here? | Hepimiz buradan çıkmak istiyoruz. Oh, buradan çıkmak mı istiyorsun? | 247F-1 | 2011 | |
| You know, I have a life to get back to. | Biliyorsun, geri dönmem gereken bir hayatım var. | 247F-1 | 2011 | |
| Renee: What are you doing? | Ne yapıyorsun? | 247F-1 | 2011 | |
| Well, I think | Şey, bence | 247F-1 | 2011 | |
| I can short out this light. | bu lambaya kısa devre yaptırabilirim. | 247F-1 | 2011 | |
| You know, blow the fuse. | Bilirsiniz, sigortayı patlatmak. | 247F-1 | 2011 | |
| Hopefully | Umalım da bu, | 247F-1 | 2011 | |
| this is tied into the heater controls. | ısıtıcı kontrollerine bağlantılı olsun. | 247F-1 | 2011 | |
| When the power turns off, | Güç kesildiğinde, | 247F-1 | 2011 | |
| the heater will turn off. | ısıtıcı kapanacak. | 247F-1 | 2011 | |
| Hey, will you hand me that toweI? | Hey, şu havluyu verir misin? | 247F-1 | 2011 | |
| Wouldn't that just leave us in the dark? | Bu bizi karanlıkta bırakmayacak mı? | 247F-1 | 2011 |