Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4386
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| and a biscuit glazed with lavender syrup. | ve lavanta şurubuna bulanmış bisküvi. ve lavanta sosuyla kaplanmış bisküviyle yapılmıştır. | Antique-1 | 2008 | |
| Raspberry mousse cake with layers of jelly. | jöle ile kaplanmış ahududulu mus keki. Arasına jöle döşenmiş frambuazlı pasta. | Antique-1 | 2008 | |
| Enjoy. | afiyet olsun. Afiyet olsun. | Antique-1 | 2008 | |
| The sweet aroma will entice you. | Bu tatlı aroma sizi baştan çıkaracak. Tatlı aroma sizi baştan çıkaracak | Antique-1 | 2008 | |
| A mysterious recipe lies within. | İçinde gizemli bir reçete yatıyor. İçinde gizemli bir tarif saklı | Antique-1 | 2008 | |
| A cake paradise for your taste buds. | Tat alma duyunuz için bir pasta cenneti. Tat alma organınız için bir pasta cenneti | Antique-1 | 2008 | |
| You can 't believe everything they say. | söyledikleri herşeye inanamazsınız. Söyledikleri her şeye inanamazsınız | Antique-1 | 2008 | |
| You can 't believe everything you hear. | Duyduğunuz herşeye inanamazsınız. Duyduğunuz her şeye inanamazsınız | Antique-1 | 2008 | |
| Celebrate your joys with cake! | Neşenizi pasta ile kutlayın! Mutlu anlarınızı pastayla kutlayın! | Antique-1 | 2008 | |
| Cake will make your happiest moments even better. | Pasta mutlu anlarınızı daha da güzelleştirecektir. Pastalar en mutlu anlarınızı daha güzel yapacaktır. | Antique-1 | 2008 | |
| You can 't express everything you feel. | Hissettiğiniz herşeyi açıklayamazsınız. Her hissettiğinizi gösteremezsiniz | Antique-1 | 2008 | |
| Welcome! | Hoşgeldiniz! Hoş geldiniz! | Antique-1 | 2008 | |
| Today's special is Framboise... One Pistachio L'apricot rare cheese cake. | Bugünün spesyalitesi Frambuaz... Bir tane az pişmiş şamfıstıklı L'apricot cheese kek. Günün spesiyali frambuazlı... Pistachio L'apricot az peynirli pasta. | Antique-1 | 2008 | |
| Yes, sir. | Evet efendim. Tabi, efendim. | Antique-1 | 2008 | |
| A mysterious customer and a mysterious man. | Gizemli bir müşteri ve gizemli bir adam. Gizemli bir müşteri ve gizemli bir adam | Antique-1 | 2008 | |
| A classic case of long term kidnapping. | Klasik bir uzun süreli çocuk kaçırma olayı. Klasik bir uzun süreli kaçırma olayı. | Antique-1 | 2008 | |
| The young boy returned alive within two months, | Genç erkek iki ay içinde hayata döndü, Genç iki ay sonra evine sağ salim döndü, | Antique-1 | 2008 | |
| But he had no memory of what he experienced. | fakat başından geçenlerle ilgili hafızasında birşey kalmamıştı. ama yaşadıklarıyla ilgili hiçbir şey hatırlamıyor. | Antique-1 | 2008 | |
| I'm home. | Evimdeyim. Ben geldim. | Antique-1 | 2008 | |
| The head of investigations stepped down from his position, | Soruşturmaların şefi görevinden emekli olmuştu, Soruşturma amirinin rütbesi düşürüldü | Antique-1 | 2008 | |
| and the case was left unsolved. | ve olay çözülmeden kaldı. ve dava çözümsüz kaldı. | Antique-1 | 2008 | |
| Look at what I picked up. | Topladıklarıma bak. Bak ne aldım. | Antique-1 | 2008 | |
| The criminal is still out there running free, | Suçlu hala dışarıda serbestçe dolaşıyor, Suçlu hala özgürce aramızda geziyor | Antique-1 | 2008 | |
| searching for his next... | sıradakini arayarak... ve sıradaki kurbanını arıyor... | Antique-1 | 2008 | |
| There's a new cake shop nearby. | Yakınlarda yeni bir pasta dükkanı var. Yakınlarda yeni bir pastane var. | Antique-1 | 2008 | |
| They're pretty good. | Onlar oldukça iyiler. Oldukça iyiler. | Antique-1 | 2008 | |
| Hey! Open the door! | Hey! Kapıyı aç! Hey! Aç kapıyı! | Antique-1 | 2008 | |
| You're dead. | Sen ölüsün. Öldün sen. | Antique-1 | 2008 | |
| You sick bastard! Why are you taking pictures? | Seni adi! Niçin resimler çekiyorsun? Seni hasta herif! Niye fotoğraf çekiyorsun? | Antique-1 | 2008 | |
| Why are you taking me? Gi beom, what are you doing? | Niçin beni çekiyorsun? Gi beom, napıyorsun? Beni niye çekiyorsun? Gi beom, ne yapıyorsun? | Antique-1 | 2008 | |
| That bastard was taking pictures of the shop. | Bu adi, dükkanın resimlerini çekiyordu. O pislik pastanenin resimlerini çekiyordu. | Antique-1 | 2008 | |
| I know him. | Onu tanıyorum. Onu tanıyorum. | Antique-1 | 2008 | |
| Step outside, sir. | Dışarı gelin efendim. Geri çekilin, efendim. | Antique-1 | 2008 | |
| Come out, now! | Dışarı çık, şimdi! Çık dışarı, hemen! | Antique-1 | 2008 | |
| Hey, calm down! | Hey, sakin ol! Hey, sakin ol! | Antique-1 | 2008 | |
| You bastard! You're dead now! | Seni pislik! Artık ölüsün sen! Seni pislik! Sen artık öldün! | Antique-1 | 2008 | |
| You know how much that car is, idiot? | Bu araba ne kadar biliyor musun gerzek? O araba kaç para biliyor musun, geri zekalı? | Antique-1 | 2008 | |
| They'll lock you up. It's nothing you can't pay for. | Onlar seni kilitleyecek. parasını ödeyemezsen mühim değil. Seni içeri tıkacaklar. Hayatta ödeyemezsin. | Antique-1 | 2008 | |
| Sir, do you know this gentleman? | Efendim, Bu beyefendiyi tanıyor musunuz? Efendim, bu beyi tanıyor musunuz? | Antique-1 | 2008 | |
| No, I don't. Master! | Hayır. Usta! Hayır, tanımıyorum. Küçük bey! | Antique-1 | 2008 | |
| That dimwit is your housekeeper? | Bu budala sizin kahyanız mı? O aptal senin kahyan mı? | Antique-1 | 2008 | |
| Not him. His mother. | O değil, Annesi. O değil. Annesi. | Antique-1 | 2008 | |
| She ran from her abusive husband, | O serseri kocasından kaçtı, Ona kötü davranan kocasından kaçtı, | Antique-1 | 2008 | |
| so my mother took her in. | Bu yüzden annem onu aldı. annem de yanına aldı. | Antique-1 | 2008 | |
| This is Su young. | Bu Su young. Bu Su young. | Antique-1 | 2008 | |
| But she soon passed away, | Fakat o yakın bir zamanda öldü, Ama bir süre sonra öldü. | Antique-1 | 2008 | |
| so we just grew up together. Nice to meet you, Master. | Yani biz beraber büyüdük. Tanıştığımıza memnun oldum Efendi. Bu yüzden beraber büyüdük. Tanıştığımıza memnun oldum, Küçük Bey. | Antique-1 | 2008 | |
| Nice to meet you, Master. | Tanıştığımıza memnun oldum Şef. Tanıştığımıza memnun oldum, Küçük Bey. | Antique-1 | 2008 | |
| That's why he calls you master and works for your family. | Sizi efendi diye çağırmasının ve aileniz için çalışmasının nedeni bu. Sana Küçük Bey demesinin ve ailen için çalışmasının sebebi bu demek. | Antique-1 | 2008 | |
| Touching story. | Dokunaklı hikaye. Dokunaklı bir hikaye. | Antique-1 | 2008 | |
| He just picked that up from his mother. | Annesinden ona sadece bu kaldı. Annesinden öğrendi işte. | Antique-1 | 2008 | |
| Then he's like a bodyguard. | O zaman o bir badigard gibi. Öyleyse koruma gibi bir şey. | Antique-1 | 2008 | |
| As if! | öyleymiş gibi! Ne demezsin! | Antique-1 | 2008 | |
| He's not? | Değil mi? Değil mi? | Antique-1 | 2008 | |
| He's my responsibility now. There goes enjoying single life. | O şimdi benim sorumluluğumda. Bekar hayatın tadını çıkarmaya devam. Şimdi benim sorumluluğumda. Elveda eğlenceli bekar hayatım. | Antique-1 | 2008 | |
| Every single time. You're taking him in? | Herbir saniye. Onu alıyor musunuz? Yalnız geçirdiğim her an. Onu yanına mı alıyorsun? | Antique-1 | 2008 | |
| So you rejected me | Öyleyse beni geri çeviriyorsunuz? Öyleyse beni... | Antique-1 | 2008 | |
| because you were already dating him... | Çünkü sen onunla çoktan çıktın... onunla çıktığın için reddettin... | Antique-1 | 2008 | |
| Not everyone is gay. | Herkes gey değildir. Herkes gay değildir. | Antique-1 | 2008 | |
| Why is a thug standing here? What now? | Niçin burda bir haydut duruyor? Ne şimdi? Kapıda bir haydutun ne işi var? Şimdi ne oldu? | Antique-1 | 2008 | |
| Ma'am! Please come again! | Hanımefendi! Lütfen yine gelin! Bayanlar! Lütfen yine gelin! | Antique-1 | 2008 | |
| Go away! He must be nice, though. | Git burdan! Yinede hoş biri olmalı. Kaybol! İyi bir insan olmalı. | Antique-1 | 2008 | |
| How else could he stay with that mean old man? | Bu huysuz ihtiyarla başka nasıl kalınırdı ki? Yoksa bu huysuz ihtiyarla nasıl kalabilirdi ki? | Antique-1 | 2008 | |
| He must know everything. | Herşeyi biliyor olmalı. Her şeyi biliyor olmalı. | Antique-1 | 2008 | |
| What Jin hyuk likes and dislikes. | Jin hyuk hoşlandığı yada hoşlanmadığı şeyler. Jin hyuk'un hoşlandığı ve hoşlanmadığı şeyleri... | Antique-1 | 2008 | |
| Even the color of his boxers. | Hatta iç çamaşırlarının rengi. İç çamaşırının rengini bile biliyordur. | Antique-1 | 2008 | |
| Master Jin hyuk. Goddamn it. | Şef Jin hyuk. Lanet olsun. Küçük Bey Jin hyuk. Kahrolası. | Antique-1 | 2008 | |
| How many times did I say to knock? | Kapıyı çalmanı kaç kere söyledim sana? Sana kaç kez kapıya vur dedim? | Antique-1 | 2008 | |
| Breakfast. | Kahvaltı. Kahvaltı. | Antique-1 | 2008 | |
| Idiot. | Gerizekalı. Gerzek. | Antique-1 | 2008 | |
| Soup, egg rolls, and cucumber salad. | Çorba, yumurta dürümü ve hıyar salatası. Çorba, rulo yumurta, ve salatalık salatası. | Antique-1 | 2008 | |
| It's already twelve? | Çoktan 12 olmadı mı? Saat 12 oldu mu? | Antique-1 | 2008 | |
| I have to face that sick cake pervert. | Bu hasta pasta sapığı ile yüzleşmek zorundayım. Şu pasta sapığı hasta herifi görmek zorundayım. | Antique-1 | 2008 | |
| I should just pay you in cake. Save myself some money. | Sana sadece pastayı ödesem iyi olur. Kendim için biraz biriktirmeliyim. Sana para yerine pasta vermeliyim. Para da bana kalmış olur. | Antique-1 | 2008 | |
| Is hunger your family trait or something? | Açlık sizin ailnizde kalıtsal mı yoksa ...? Açlık sizin aile özelliğiniz falan mı? | Antique-1 | 2008 | |
| I wouldn't know. I'm an orphan. | Bilemem. Ben bir yetimim. Bilemiyorum. Ben kimsesizim. | Antique-1 | 2008 | |
| And this is a crucial part of the whole learning process. | ve tüm bu öğrenim sürecinin en can alıcı kısmı budur. Dahası bu öğrenme sürecinin çok önemli bir parçası. | Antique-1 | 2008 | |
| Right. I see. | Doğru. Anlıyorum. Anlıyorum. Haklısın. | Antique-1 | 2008 | |
| It's not like you're gonna eat them. | Onlar yiyeceklerin gibi değildir. Onları yemek istiyormuş gibi görünmüyorsun. | Antique-1 | 2008 | |
| Why open a cake shop if you hate it so much? | Madem bu kadar nefret ediyorsun neden bir pasta dükkanı açtın? Madem bu kadar nefret ediyordun neden bir pasta dükkanı açtın ki? | Antique-1 | 2008 | |
| He's right. | Haklısın. Doğru söylüyor. | Antique-1 | 2008 | |
| I was surprised, too. | Bende çok şaşırdım. Ben de şaşırdım. | Antique-1 | 2008 | |
| Like you were any different? | Sen sanki çok mu farklısın? Senin amacın neydi peki? | Antique-1 | 2008 | |
| I followed a boyfriend to Paris. | Paris'e kadar erkek arkadaşımı takip ettim. Paris'e bir erkek arkadaşın peşinden gitmiştim. | Antique-1 | 2008 | |
| It just happened. Now it's about the money. | Birden oldu. Şimdi para ile ilgili. Birden bu işe başladım. Şimdi para için yapıyorum. | Antique-1 | 2008 | |
| This is your so called master, you vermin. | Senin şef olarak çağrılman, seni parazit. Senin ustalığın bu kadar işte, seni pislik. | Antique-1 | 2008 | |
| I think it's honest. What's your story? | Sanırım bu dürüstlük. Senin hikayen nedir? Bence dürüst. Senin hikayen ne? | Antique-1 | 2008 | |
| Why did I open a cake shop? Because... | Neden bir pasta dükkanı açtım? Çünkü... Pasta dükkanı açma sebebim mi? Çünkü... | Antique-1 | 2008 | |
| There's someone I have to meet... | Tanışmam gereken biri var... Buluşmam gereken biri var... | Antique-1 | 2008 | |
| All the customers are women. | Tüm müşteriler kadındır. Tüm müşteriler kadın. | Antique-1 | 2008 | |
| Just a minute! | Bir dakika! Bir saniye! | Antique-1 | 2008 | |
| He's the cake pervert. | O bir pasta sapığıdır. Pasta sapığı. | Antique-1 | 2008 | |
| There's something professional about him. | Onunla ilgili mesleki birşey var. Onda profesyonel havası var. | Antique-1 | 2008 | |
| He's quite impressive. | O oldukça etkili. Oldukça etkileyici. | Antique-1 | 2008 | |
| He picked out all of your new recipes. | Yeni tariflerinin hepsini seçti. Tüm yeni tariflerini fark etti. | Antique-1 | 2008 | |
| That's just the basics. | Bu sadece temel olan. Temel bir kuraldan hareket ediyor. | Antique-1 | 2008 | |
| He's choosing them according to weather and season. | Onları hava durumuna ve mevsimlere göre seçiyor. Onları havaya ve mevsime göre seçiyor. | Antique-1 | 2008 | |
| How is it, sir? | ? Bu nasıl efendim? Nasıl, efendim? | Antique-1 | 2008 | |
| Thank you. Come again. | Teşekkürler. Yine gelin. Teşekkürler. Yine gelin. | Antique-1 | 2008 | |
| Did you see that smile of his? | Onun gülümsemesini gördün mü? Gülümsemesini gördünüz mü? | Antique-1 | 2008 |