Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4389
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| And this is for Mother, the greatest chef. | ve bu anne için, En büyük şef. Ve bu da en büyük usta olan, annem için. | Antique-1 | 2008 | |
| What's with the act? They're your family, man. | Ne cüretle? Onlar senin ailen adamım. Bu rol de neyin nesi? Onlar senin ailen, be adam. | Antique-1 | 2008 | |
| Just keep on yapping. I have my reasons, kid. | Saçmalamaya devam et. Nedenlerim var oğlum. Çene çalmaya devam edin. Kendime göre sebeplerim var, çocuk. | Antique-1 | 2008 | |
| Rich kids are twisted, but you take the cake. | Zengin çocuklar şaşkındır, ama sen pastayı alırsın. Zengin çocuklar numaracıdır, ama sen en felaketisin. | Antique-1 | 2008 | |
| How do you sleep at night? | Geceleri nasıl uyuyorsun? Geceleri nasıl uyuyorsun? | Antique-1 | 2008 | |
| I don't want them worrying about me, that's all. | Benim için endişelenmelerini istemiyorum, hepsi bu. Onların benim için endişelenmesini istemiyorum, hepsi bu. | Antique-1 | 2008 | |
| Go take this to them. | onlar için bunu almaya git. Onlara bunu götür. | Antique-1 | 2008 | |
| Yeah, let's hurry and finish this play. | Evet, acele et ve bu oyunu bitir. Evet, acele edip bu oyunu bitirelim. | Antique-1 | 2008 | |
| He seems the same, right? | Aynı görünüyor değil mi? Aynı görünüyor, değil mi? | Antique-1 | 2008 | |
| Of course. I told you not to worry. | Tabi ki. Sana endişelenmene gerek yok demiştim. Tabii ki. Sana endişelenmemeni söylemiştim. | Antique-1 | 2008 | |
| Even as a child, he's never made us worry about him. | Bir çocukken bile, asla onun için endişelenmemize izin vermezdi. Çocukken bile, bizi asla kendisi için endişelendirmemişti. | Antique-1 | 2008 | |
| That's what troubles me more. | Bu beni daha çok endişelendiriyor. Bu canımı daha da çok sıkıyor. | Antique-1 | 2008 | |
| What, now... | Ne, şimdi... Ne bu şimdi... | Antique-1 | 2008 | |
| I think he's trying too hard since then... | Sanırım o zamandan beri çok uğraşıyor... Bence o zamandan beri kendini çok zorluyor... | Antique-1 | 2008 | |
| Here's your cake! Enjoy. You too. | İşte pastanız! Afiyet olsun. Size de. Buyrun tatlılarınız! Afiyet olsun. Size de. | Antique-1 | 2008 | |
| Yes, sir! | Evet efendim! Evet, efendim! | Antique-1 | 2008 | |
| Delice aux Framboises. Pardon? | Lezzetli aux Framboises. Pardon? Delice aux Framboises. Pardon? | Antique-1 | 2008 | |
| Delice aux Framboises. Delice... | Lezzetli aux Framboises. Lezzetli... Delice aux Framboises. Delice... | Antique-1 | 2008 | |
| Jin hyuk! Yes? | Jin hyuk! Evet? Jin hyuk! Efendim? | Antique-1 | 2008 | |
| Why is that man here? | Bu adam neden burada? O adam neden burada? | Antique-1 | 2008 | |
| He's a regular here. Do you know him? | O bir müdavim. Onu tanımıyor musun? Devamlı müşterimizdir. Onu tanıyor musun? | Antique-1 | 2008 | |
| No, hold on. You come with me. | Hayır, bekle. Benimle geliyorsun. Hayır, bir dakika. Sen benimle gel. | Antique-1 | 2008 | |
| Why? What's wrong? | Neden? Sorun ne? Neden? Sorun nedir? | Antique-1 | 2008 | |
| Go where? | Nereye gidiyorsun? Nereye gidiyorsun? | Antique-1 | 2008 | |
| Mom, I can't leave... Just come with me. | Anne, ayrılamam... Hemen benimle gel. Anne, ben gelemem... Gel benimle işte. | Antique-1 | 2008 | |
| You're Min jun's mother! | Siz Min jun'un annesiniz! Min jun'un annesi! | Antique-1 | 2008 | |
| Don't call Jin hyuk that! What gives you the right? | Jin hyuk diye çağırma onu! sana bu hakkı kim veriyor? Jin hyuk'u böyle çağırmayın! Bu hakkı size kim verdi? | Antique-1 | 2008 | |
| Hurry, Jin hyuk. Let's go! | Acele et, Jin hyuk. Hadi gidelim! Acele et, Jin hyuk. Gidelim! | Antique-1 | 2008 | |
| I said, hurry. Just come! | Acele et dedim. Sadece gel! Acele et, dedim. Gel benimle! | Antique-1 | 2008 | |
| But, Grandma! Come! | Ama büyükanne! Gel! Ama, büyükanne! Gel! | Antique-1 | 2008 | |
| Come on, Jin hyuk! | Buraya gel, Jin hyuk! Haydi, Jin hyuk! | Antique-1 | 2008 | |
| Jin hyuk! | Jin hyuk! Jin hyuk! | Antique-1 | 2008 | |
| Min jun... | Min jun... Min jun... | Antique-1 | 2008 | |
| The name that shook the country in a kidnapping case. | Kaçırılma olayında ülkeyi sarsmış bir isim. Bir kaçırılma olayıyla tüm ülkeyi sarsan isim. | Antique-1 | 2008 | |
| Min jun! | Min jun! Min jun! | Antique-1 | 2008 | |
| The police is concerntrating on looking for the suspect. | Polis şüpheliyi arama konusunda çalışmalarını sürdürüyor. Polis şüpheliyi bulmaya odaklanmış durumda. | Antique-1 | 2008 | |
| After 60 days... | 60 gün sonra... Olaydan 60 gün sonra... | Antique-1 | 2008 | |
| All people are waiting for Min jun... | Tüm insanlar Min jun'u bekliyor... Herkes Min jun'u bekliyor... | Antique-1 | 2008 | |
| The kidnapper didn 't ask for a ransom. | Çocuk hırsızları fidye istemedi. Kaçıran fidye istememişti. | Antique-1 | 2008 | |
| He never tried to contact them. | Asla onlarla temasa geçmeyi denemedi. Aileyle irtibata geçmemişti. | Antique-1 | 2008 | |
| I think his ambulance has just arrived. | Sanırım ambülans henüz varmıştır. Sanırım gelen ambulans onun. | Antique-1 | 2008 | |
| Did you see the culprit's face? | Sanığın yüzünü gördünüz mü? Kaçıranın yüzünü gördün mü? | Antique-1 | 2008 | |
| Everyone assumed I was dead, | Herkes öldüğümü varsaydı, Herkes öldüğümü sanıyordu, | Antique-1 | 2008 | |
| but I came home within two months. | fakat iki ay içinde eve geldim. fakat iki ay sonra eve döndüm. | Antique-1 | 2008 | |
| Having forgotten everything. | Herşeyi unutmuş olarak. Her şeyi unutmuş olarak. | Antique-1 | 2008 | |
| I can't imagine what the heck he did to my son... | Lanet olasıcanın oğluma neler yaptığını hayal edemiyorum... Onun oğluma neler yapmış olacağını düşünmek bile istemiyorum... | Antique-1 | 2008 | |
| Even after being relieved of his position, | Durumunu kurtarımış oldktan sonra bile, Yükümlülüğünden kurtulmuş olmasına rağmen, | Antique-1 | 2008 | |
| he kept coming back to finish his job. | İşini bitirmek için geri gelmeye devam etti. görevinin tamamlamak için gelmeye devam etmişti. | Antique-1 | 2008 | |
| Mrs. KlM! | Bayan KIM! Bayan KIM! | Antique-1 | 2008 | |
| The man I thought I would never see again | Bir daha asla görmeyi düşünmediğim adam Bir daha asla görmeyeceğimi sandığım adam... | Antique-1 | 2008 | |
| is now standing before me. | şimdi benim önümde duruyor. şu an karşımda duruyor. | Antique-1 | 2008 | |
| I'm truly sorry. | Gerçekten üzgünüm. Çok üzgünüm. | Antique-1 | 2008 | |
| In the end, I couldn't catch him. | Sonunda, onu yakalayamadım. Sonuçta, onu yakalayamadım. | Antique-1 | 2008 | |
| I wasn't of much help, either. | Çok yardımımda olmadı. Benim de çok yardımım dokunmadı. | Antique-1 | 2008 | |
| Somehow I need to make it up to you. | Bir şekilde bunu telafi etmem gerekiyordu. Bir şekilde bunu telafi etmem gerekiyor. | Antique-1 | 2008 | |
| You don't have to. The kidnapper got away, | Mecbur değilsin. Çocuk hırsızı kaçtı Mecbur değilsiniz. Kaçıran kayboldu, | Antique-1 | 2008 | |
| but the child came back alive, | fakat çocuk yaşamına geri döndü ama çocuk canlı bir şekilde geri döndü, | Antique-1 | 2008 | |
| and 20 years later, he's doing just fine. | ve 20 yıl sonra, o gerçekten iyi idare ediyor. ve 20 yıl sonra, onun için her şey yolunda. | Antique-1 | 2008 | |
| Isn't that more than enough? | Bu yeterli değil mi? Bu yeterli değil mi? | Antique-1 | 2008 | |
| So don't stop coming because of this. | O yüzden bundan dolayı tavır takınmayı bırak. Yani bunun için gelmeyi bırakın. | Antique-1 | 2008 | |
| Twenty five dollars, sir. | 25 dolar efendim. 33.000 Won, efendim. | Antique-1 | 2008 | |
| So you're that kid that got kidnapped! | Yani sen kaçırılan o çocuksun! Demek sen kaçırılan çocuksun! | Antique-1 | 2008 | |
| Stop it. | Kes şunu. Kes şunu. | Antique-1 | 2008 | |
| You, get back to staring at Master. | Sen, şefi izleyenle yeniden bağlantı kur. Ustayı küçümsemekten vazgeçmelisin. | Antique-1 | 2008 | |
| Gi beom. | Gi beom. Gi beom. | Antique-1 | 2008 | |
| Sorry, sir... | Üzgünüm efendim... Üzgünüm, efendim... | Antique-1 | 2008 | |
| It's all right. You know now. | Hepsi bu. Artık biliyorsun. Sorun değil. Artık her şeyi biliyorsunuz. | Antique-1 | 2008 | |
| I thought you deserved it at first. | İlk bakışta bunu hakettiğinizi düşündüm. İlk başta bunu hak ettiğini düşünmüştüm. | Antique-1 | 2008 | |
| I had to give up the one thing I did well. | İyi yaptığım tek şeyden vazgeçmek zorunda kaldım. İyi yaptığım tek şeyden vazgeçmek zorunda kaldım. | Antique-1 | 2008 | |
| Goddamn story of my life. But you have it all. | Hayatımın kahorlası hikayesi. Ama hepsini biliyorsun. Hayatımın kahrolası hikayesi bu. Fakat sen her şeye sahipsin. | Antique-1 | 2008 | |
| At least, I thought so... | En azından, öyle sandım... En azından, öyle sanıyordum... | Antique-1 | 2008 | |
| Even the perfect old man has troubles too. | Muhteşem bir adamın bile korkuları vardır. Mükemmel ihtiyarın bile dertleri varmış. | Antique-1 | 2008 | |
| I'm dozing off, here. | Burda kestiriyorum. Uyuyup kalacağım şimdi. | Antique-1 | 2008 | |
| What kind of apology takes so long? | Ne tür bir özür bu kadar zaman alır ki? Ne çeşit bir özür bu kadar uzun sürer ki?! | Antique-1 | 2008 | |
| So what I said before... | Yani daha önce söylediğim şey... Daha önce dediğim şey... | Antique-1 | 2008 | |
| The whole family thing, I feel sort of bad about it... | Büyük aile meselesi, bununla ilgili bir parça kötü hissediyorum kendimi... Aile olmakla ilgili söylediklerim konusunda kendimi bir hayli kötü hissediyorum... | Antique-1 | 2008 | |
| Forget it. | Unut gitsin. Unut gitsin. | Antique-1 | 2008 | |
| After the incident, I couldn't take all the pity. | Kazadan sonra, tüm acıma hallerine tahammül edemedim. Olaydan sonra, insanlardan çok şefkat göremedim. | Antique-1 | 2008 | |
| I changed my name, moved, and it was hell. | İsmimi değiştirdim, taşındım ve orası cehennemdi. İsmimi değiştirdim, taşındım, her şey cehennem gibiydi. | Antique-1 | 2008 | |
| Everyone still gets worried, | Beni bodigard olarak adlandırırken, Herkes benim için hala endişeleniyor, | Antique-1 | 2008 | |
| putting a so called "bodyguard" on me. | Herkes hâlâ endişeleniyordu. başıma sözde bir koruma diktiler. | Antique-1 | 2008 | |
| So If I ever mess up, | Yani elime gözüme bulaştırırsam eğer, İşleri yüzüme gözüme bulaştırsam bile, | Antique-1 | 2008 | |
| they'll blame themselves for it and so on. | Onlar kendilerini bunun için suçlayacaklar ve diğer şeyler işte. bunun için kendilerini suçlayacaklar. | Antique-1 | 2008 | |
| My point is, | Demek istediğim, Hedefim, | Antique-1 | 2008 | |
| work hard and hike up the sales. | sıkı çalış ve satışları yükselt. çok çalışıp satışları yükseltmek. | Antique-1 | 2008 | |
| Let's show them that I'm doing fine! | Bu konuda başarılı olduğumu onlara gösterelim hadi! Onlara iyi olduğumu gösterelim! | Antique-1 | 2008 | |
| Eh, genius? | oo, dahi? Hey, dahi? | Antique-1 | 2008 | |
| Got it? | tamam mı? Anladın mı? | Antique-1 | 2008 | |
| But seriously, you don't remember anything? | Fakat ciddi ciddi, Hiçbir şey hatırlamıyor musun? Ama gerçekten, hiçbir şey hatırlamıyor musun? | Antique-1 | 2008 | |
| Stop it, please! | Lütfen şunu kes! Kes şunu, lütfen! | Antique-1 | 2008 | |
| Shut up, four eyes! | Kapa çeneni dört göz! Sen sus, dört göz! | Antique-1 | 2008 | |
| Yeah, except for one thing. | Aaah, bir şey hariç. Evet, bir şey dışında. | Antique-1 | 2008 | |
| He was obsessed with cake. | O kafasını pastalarla bozdu. Pasta konusunda takıntılıydı. | Antique-1 | 2008 | |
| He fed me cake every single day. | Herbir gün beni pasta ile besledi. Her gün beni pastayla besliyordu. | Antique-1 | 2008 | |
| I think I was turning ten... | Sanırım 10 yaşıma giriyordum... Sanırım 10 yaşıma basıyordum... | Antique-1 | 2008 | |
| Hurry and blow it out! | Acele et ve üfle! Hadi söndür mumları! | Antique-1 | 2008 | |
| Happy birthday! Congrats, Jin hyuk! | Mutlu yıllar! Tebrikler, Jin hyuk! İyi ki doğdun! Mutlu yıllar, Jin hyuk! | Antique-1 | 2008 | |
| Wow. Thank you, Mom! Happy birthday! | Vaov. Teşekkürler Anne! Mutlu yıllar! Vay. Teşekkürler, anne! Mutlu yıllar! | Antique-1 | 2008 | |
| Slow down, honey. | Yavaş ol hayatım. Yavaş ol, tatlım. | Antique-1 | 2008 | |
| No, it's okay. | Hayır, bu iyi. Her şey yolunda. | Antique-1 | 2008 |