Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 4790
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| or "The Hood Guy." | ...ya da ne bileyim Başlıklı adam'dan. | Arrow-1 | 2012 | |
| How about Green Arrow? | Yeşil ok'a ne dersin? Dandik. | Arrow-1 | 2012 | |
| Forgive me. | Kusura bakmayın. Ofisten arıyorlar. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm in the middle of a dinner party, Ms. Smoak, | Ziyafetin tam ortasındaydım, bayan Smoak... | Arrow-1 | 2012 | |
| so I hope this is of some importance. | ...umarım önemli bir şey için arıyorsunuzdur. | Arrow-1 | 2012 | |
| I guess that depends on how you define important. | Sizin için neyin önemli olup olmadığına bağlı aslında. | Arrow-1 | 2012 | |
| See, most people would consider finding a list of names | Çoğu insan sesaltı, morötesi ve görünmez bir mürekkep ile yazılan... | Arrow-1 | 2012 | |
| written in subsonic ultraviolet invisible ink important. | ...bir isim listesi bulmanın önemli bir şey olacağını düşünür. | Arrow-1 | 2012 | |
| But then I already know that, now, don't I? | Bunu zaten biliyordum ama, değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Did you know 7 of the names on the list | Bu isimlerden yedi tanesine kanunsuzun çizik attığını biliyor muydunuz peki? | Arrow-1 | 2012 | |
| That is, if bows had crosshairs. | Tabii yaylarda çizik olsaydı ki yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, it is a rather long list, Felicity, | Oldukça uzun bir listeden bahsediyoruz, Felicity... | Arrow-1 | 2012 | |
| so I would expect there to be some overlap. | ...yani mutlaka isimler bir yerden sonra çakışacaktır. | Arrow-1 | 2012 | |
| Like Doug Miller. | Doug Miller gibi mesela. | Arrow-1 | 2012 | |
| Head of Applied Sciences | Queen Holding'te uygulamalı bilimlerin başındaydı kendisi. Ne olmuş ona? | Arrow-1 | 2012 | |
| at Queen Consolidated. What of him? | Başımız dertte mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Mr. Miller may end up getting an arrow in his stocking, | Bay Miller eşyaların birinde ok bulabilir zira kendisi de listede. | Arrow-1 | 2012 | |
| So, important or not? | Ne düşünüyorsunuz? Önemli mi değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm sorry. Something's come up. | Kusura bakmayın. Bir sorun çıktı da. Her şey yolunda mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| I really do need to take this call. It's my contractor. | Bu telefona cidden bakmam gerekiyor. Müteahhitim arıyor da. | Arrow-1 | 2012 | |
| Of course. Excuse me. | Müsaadenizle. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, the daughter came over, used her key, found dad. | Kızı anahtarını kullanıp içeri girince onu böyle bulmuş. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hat trick to the chest. | Göğsüne üç ok almış. Başlıklı adam. | Arrow-1 | 2012 | |
| That's what I thought at first. | Başta ben de öyle düşündüm ama bu kara oklar onun yaptığı bir şey değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| And neither is the fact that the Hood | Ayrıca Başlıklı birkaç ay önce adamdan zaten kırk milyon dolar çalmıştı. | Arrow-1 | 2012 | |
| It doesn't make sense to kill him now. | Onu şimdi öldürmesi mantıklı değil. Burada garip olan bir şeyler var. | Arrow-1 | 2012 | |
| We're dealing with a copycat. | Bir taklitçiyle karşı karşıyayız. 1 | Arrow-1 | 2012 | |
| <font color=00FF00>♪ Arrow 1x09 ♪</font> <font color=00FFFF>Year's End</font> Original Air Date on December 12, 2012 | Çeviri; AkrieL https://twitter.com/begovic akriel | Arrow-1 | 2012 | |
| A setup, maybe. | Belki biri tuzak kurmaya çalışıyordur. | Arrow-1 | 2012 | |
| You mean someone looking to cover up killing Hunt | Yani biri Hunt cinayetini Başlıklı yapmış gibi gösterip üstünü örtmeye mi çalışıyor? | Arrow-1 | 2012 | |
| Whoever he was, he's good. | Bunu yapan her kimse oldukça iyi. | Arrow-1 | 2012 | |
| The grouping on hunt's chest was tight. | Hunt'ın göğsündeki üç ok birbirine çok yakın. Bileşik yay kullanmış sanırım. | Arrow-1 | 2012 | |
| The guy's a legitimate archer. | Bu adam oldukça iyi bir okçu. | Arrow-1 | 2012 | |
| We get an arrow, | Oklardan birini bulabilirsek nerede satın aldığına dair bir ipucu bulabiliriz. | Arrow-1 | 2012 | |
| So what are you gonna do? | Ne yapacaksın? | Arrow-1 | 2012 | |
| What anyone does when they need help. | İnsanların yardıma ihtiyacı olduğunda yaptığı şeyi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Call a cop. | Polisi arayacağım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Quentin Lance? | Quentin Lance? Evet. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thanks. Thanks. | Sağ olun. | Arrow-1 | 2012 | |
| Another time. | Sizin için ne yapabilirim Bayan Rochev? | Arrow-1 | 2012 | |
| to start making up for lost time. | Aynen öyle. Ve senin selefin onu sıkıştırmaktan yana değildi. | Arrow-1 | 2012 | |
| of the list. | Şeytani diktatör Stalin tarzında bir güçlü değil tabii. | Arrow-1 | 2012 | |
| Really? | Aynen, amaç o zaten. | Arrow-1 | 2012 | |
| and to report anything suspicious. | ...Malcolm Merlyn'dir. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah. I'm sure it'll work itself out. | Gece 10'da burada olacağını söyledi. | Arrow-1 | 2012 | |
| You embezzled money from the company. | Birileri de Lacroix'u bunu durdurmak için tutmuş. | Arrow-1 | 2012 | |
| I keep making these excuses; | Seni tekrar görmek güzel. | Arrow-1 | 2012 | |
| of the vigilante as his one hour deadline nears. | Anlaşıldı, kontrol ediyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| My name is Oliver queen. For five years, | Benim adım Oliver Queen. Beş yıl boyunca, tek bir amaçla... | Arrow-1 | 2012 | |
| I was stranded on an island with only one goal | ...bir adada mahsur kaldım, o da hayatta kalmaktı. | Arrow-1 | 2012 | |
| To do this, | Bunu yapabilmek için, başka birine dönüşmem gerekti. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's done. And he won't be harmed? | Hallettim. Ve zarar görmeyecek, tamam mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Nor will he ever discover your involvement. | Senin bu işle olan alâkanı da anlamayacak. Sana söz veriyorum. 1 | Arrow-1 | 2012 | |
| You know Digs, when I confront somebody on the list, | Biliyor musun, Dig. Ben listedeki biriyle yüzleştiğimde... | Arrow-1 | 2012 | |
| I tell them they failed the city. | ...ona bu şehri hayal kırıklığına uğrattığını söylerim. | Arrow-1 | 2012 | |
| But tonight... | Ama bu akşam şehri hayal kırıklığına uğratan bendim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Get that hose over to the north face | Şu hortumu binanın kuzey tarafına götür yoksa koca bloku kaybedeceğiz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Danny! Yes, Keith? | Danny? Efendim, Keith? | Arrow-1 | 2012 | |
| Getting a little smokey out here, buddy. | Burayı duman bastı be dostum. Üst katı boşaltıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey you, over here. | Sen, gel bakayım buraya. Bir yardım et. Söndürmemiz gereken bir yer var. | Arrow-1 | 2012 | |
| Any news on Walter? | Walter'dan haber var mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| My contact at the Bureau struck out. | Büro'daki bağlantım bir şey bulamamış. Interpol'daki bağlantım da aynı şekilde. | Arrow-1 | 2012 | |
| They're both saying the same thing. | İkisi de aynı şeyi söylüyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Either my stepfather doesn't want to be found | Ya üvey babam bulunmak istemiyor ya da birisi onun bulunmasını istemiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's been six weeks, Oliver. | Altı hafta oldu, Oliver. | Arrow-1 | 2012 | |
| No contact from the kidnappers, | Ne kaçıranlar bağlantıya geçti, ne fidye isteyen oldu, ne de yaşadığının kanıtı var. | Arrow-1 | 2012 | |
| I hate to sound | Söylemekten istemem ama Dig. | Arrow-1 | 2012 | |
| What do you want to do? | Ne yapmak istiyorsun? Bilmiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Even my contacts in the Bratva can't dig up a lead. | Bratva'daki bağlantılarım bile eli boş döndü. | Arrow-1 | 2012 | |
| I wasn't talking about Walter. | Walter'dan bahsetmiyordum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Back at fighting weight, looks like. | O hâlde listedekilerle savaşmaya devam. | Arrow-1 | 2012 | |
| And last I checked, there were more than a few names | En son baktığımda, listede halledilmeyi bekleyen bir sürü isim vardı daha. | Arrow-1 | 2012 | |
| Those people aren't going anywhere. | Onlar bir yere kaçmıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| With Walter missing, my family needs me right now. | Walter'in kayboldu, şu anda ailemin bana ihtiyacı var. | Arrow-1 | 2012 | |
| , tell them to bring the plane. | Adamlarını çağır. Uçağı getirmelerini söyle. | Arrow-1 | 2012 | |
| My people will be here shortly. | Adamlarım birazdan burada olacak. Açık artırmaya kadar güvenli bir yerde tutacaktır. | Arrow-1 | 2012 | |
| Do you not think it convenient | Normalde beni bu kadar kolay yakalayabileceğini düşünmüyordun herhalde? | Arrow-1 | 2012 | |
| And, Judge Hinkle is ready to grant them another continuance! | Yargıç Hinkle gelmiş bir uzatma daha verelim diyor! | Arrow-1 | 2012 | |
| So I said, hell, no. | Tabii ki olmaz dedim. Bu duruşma hemen, şimdi başlıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| That a girl. Thanks. | Aferim kızıma. Sağ ol. | Arrow-1 | 2012 | |
| Dad. | Baba. Sen buraya hangi rüzgar attı? | Arrow-1 | 2012 | |
| I need to talk to jo. | Jo'yla konuşmam gerek. | Arrow-1 | 2012 | |
| Is everything ok, Mr. Lance? No. | Her şey yolunda mı, Bay Lance? Değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| What's happening? No. | Neler oluyor? Olamaz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Her brother Danny. | Kardeşi Danny. Dün gece görevdeyken hayatını kaybetmiş. | Arrow-1 | 2012 | |
| Jo, I'm so sorry. No. | Jo, cidden çok üzgünüm. Olamaz. | Arrow-1 | 2012 | |
| No, no! | Olamaz, olamaz! Çok üzgünüm. Olamaz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Jo, it's okay! No! | Jo, sakinleş lütfen. Olamaz. | Arrow-1 | 2012 | |
| I stopped by the Big Belly Burger. | Big Belly Burger'a uğradım. | Arrow-1 | 2012 | |
| I thought maybe you, me and Thea, have some take out, | Sen, ben ve Thea, hamburger yer, oturup, film izleriz diye düşünüyordum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank you, sweetheart. I'm not very hungry. | Sağ ol, tatlım. Pek aç değilim şu an. | Arrow-1 | 2012 | |
| If you change your mind... | Fikrini değiştirirsen... | Arrow-1 | 2012 | |
| I've seen the movie before. | Bu filmi daha önce izlemiştim. Yüklenme bana o kadar. | Arrow-1 | 2012 | |
| I've been gone for a while | Uzun zamandır yoktum ve garip isimli sinema dahisini kaçırmışım herhalde... | Arrow-1 | 2012 | |
| that is Zac | ...kendisi de, Zac... | Arrow-1 | 2012 | |
| Galafinak...is? | ...Galafinak...is mi tam adı? | Arrow-1 | 2012 | |
| I mean, with mom, | Annem diyorum... | Arrow-1 | 2012 | |
| when you and dad disappeared, | ...senle babam ortadan kaybolunca, evde gittikçe fazla zaman geçirmeye başlamıştı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Eventually stopped going out altogether. | Sonunda tamamen eve kapandı. | Arrow-1 | 2012 | |
| What snapped her out of it that time? | Onu o durumdan kim kurtardı? Walter. | Arrow-1 | 2012 |