Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 8915
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
then it's 10 years later. | ...ve sonra 10 yıl geçecek. Daha sonra 10 yıl geçmiş olacak. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
These people have waited long enough. | Bu insanlar yeterince beklediler. İnsanlar uzun süre bekledi. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Your guy this Young and Mortensen. | Senin adamın, şu Young ve Mortensen. Senin adamın... Şu Young and Mortensen. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Yes, sir. Think they can actually hit that number? | Evet, efendim. Sence bu rakamlara ulaşabilirler mi? Evet efendim. İstediğimiz rakama ulaşabilirler mi? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Assuming you can deal with the subs. | Alt taraftakilerle anlaşabilirseniz yapabilirler. Diğer işlemleri halledeceğinizi varsayıyorum. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Pull the trigger. | Tetiği çek. İşlemleri başlat. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Ian's not wrong. | Ian haksız değil. Ian yanılmıyor. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
A reversal like this there will be blowback. | Böyle ani bir değişikliğin bazı yan etkileri olacaktır. Böyle ani bir değişikliğe tepkiler gelecektir. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
We should set some meetings for the aldermen whose contracts are affected. | Anlaşmaları olan meclis üyeleriyle bazı toplantılar yapmamız gerek. Anlaşmaları etkilenecek hükümet görevlileriyle görüşmeler ayarlamalıyız. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Ortiz'll squawk the loudest. Start with him. | En çok ses Ortiz'den çıkacaktır. Ondan başla. En çok Ortiz dırdır eder. Onunla başla. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
What about Moretti? You want me to brief him? | Peki ya Moretti? Onu bilgilendirmemi ister misin? Peki ya Moretti? Onunla görüşeyim mi? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I'd rather handle that. I'll make the announcement. | Kendim halletmeyi tercih ederim. Ben bir açıklama yapacağım. Kendin hallederim. Ben de duyuruyu yapayım. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Mona, can you give us a minute? | Mona, bize bir dakika izin verir misin? Mona, bize izin verir misin? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
And close the door, please. | Ve kapıyı kapat, lütfen. Kapıyı da kapat lütfen. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Sit. | Otur. Otur. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
How are you and Mona getting along? | Mona ile aranız nasıl? Mona ile aranız nasıl? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You weren't on board, | Sen McGantry'den uzaklaşma işinin içinde değildin. McGantry ile ayrılma... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
moving away from McGantry. | ...fikrine karşı gibiydin. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I'm wherever you are, sir. | Siz neredeyseniz oradayım, efendim. Kararlarınızın arkasındayım. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I want you on Mona. Sir? | Mona'yı gözlemlemeni istiyorum. Efendim? Mona'ya yakın olmanı istiyorum. Tabi efendim. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Paying close attention. | Yakından takip edeceksin. Yakından ilgilenmeni. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Do you have concerns? Quite the opposite. | Kaygılarınız mı var? Tam tersine. Endişeleriniz mi var? Tam tersi. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I think you can learn a lot from her. Of course. | Ondan öğreneceğin çok şey var. Tabii ki. Ondan öğreneceğin çok şey var. Tabi. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I'll study her closely | Burada olduğu sürece... Burada olduğu sürece... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
as long as she's here. | ...onu çok iyi gözlemleyeceğim. ...ona yakın çalışacağım. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Meaning? Oh, I just figured she was | Bu ne demek? Ben sadece onun çok iyi Yani? Demek istediğim, o... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
A perfect way to position yourself for a run is all I meant. | Sizi yerinizden etmek için harika bir pozisyonda olduğunu demek istedim. Demek istediğim yerinizde gözü olabilir. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Figured she'd want to take on Ross next year. | Gelecek sene Ross'u başa getirmek isteyeceğini düşündüm. Seneye Ross için seçimlere girer diye düşündüm. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I hired you both for a reason. | İkinizi de işe bir nedenle aldım. İkinizi de bir tek sebeple işe aldım. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Never question my judgment. | Benim kararımı asla sorgulamayın. Kararlarımı asla sorgulamayın. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
J Just a minute. | Sadece bir dakika. Bir dakika sürer. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I heard you were out. Sorry I didn't | Çıktığını duydum. Üzgünüm ben Çıktığını duydum. Kusura bakma. Ben... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
No. It's been hard. | Hayır. Zor zamanlardı. Bakmadım. Biraz zordu. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
It's cool. It's cool. | Sorun değil. Sorun değil. Sorun değil. Sorun değil. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I'm glad to see you, though. | Seni gördüğüme sevindim ama. Seni görmek güzel ama. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You, too. | Ben de. Seni de. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I've been worried. | Ben çok merak ettim. Endişelendim. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I could tell. | Anlatabilirim. Anlıyorum. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Shavon that was you? | Shavon... Sen miydin? Shavon... Senin işin miydi? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
She took care of you? | Seninle ilgilendi mi? Sana baktı mı? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Thanks. Okay. | Teşekkürler. Tamam. Teşekkürler. Ne demek. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You shouldn't be here. | Burada olmamalısın. Burada olmamalısın. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I see how it is. | Durumu anlıyorum. Anlıyorum seni. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You do? How is it? | Öyle mi? Nasılmış? Öyle mi? Nasılmış? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Back in Daddy's house, trying to be a good girl. | Babanın evine döndün, uslu bir kız olmaya çalışıyorsun. Babanın evine döndün. İyi kız olmaya çalışıyorsun. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Don't be like that. | Böyle yapma. Öyle deme. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I got nothing left because of you. | Senin yüzünden hiçbir şeyim kalmadı. Senin yüzünden her şeyimi kaybettim. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Do you get that? | Bunu anladın mı? Anlıyor musun? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I know. I'm sorry. I'm so sorry. | Biliyorum. Üzgünüm. Çok üzgünüm. Biliyorum. Üzgünüm. Çok üzgünüm. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Listen, you have to get out of Chicago. | Dinle, Chicago'dan gitmek zorundasın. Dinle. Şikago'dan gitmelisin. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
My father, he doesn't allow loose ends. | Babam, yarım kalmış işlere izin vermez. Babam işleri yarım bırakmayı sevmez. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Now I'm a loose end? | Ben yarım kalmış bir iş miyim? Şimdi yarım kalmış iş mi olduk? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Look, I know this is all my fault. Wow. | Bak, biliyorum tüm bunlar benim suçum. Biliyorum. Hepsi benim hatam. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I should | Ben... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Listen, you just you have to go, please. | Dinle, sen, sen gitmelisin, lütfen. Dinle. Sadece... Gitmelisin. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Come with me. | Gel benimle. Benimle gel. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I can't. | Yapamam. Gelemem. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Please, just just go. | Lütfen, sadece, sadece git. Lütfen, sadece... Git. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I'm Ben Zajac, and I approve this message. | Ben Ben Zajac, bu mesajı onaylıyorum. Adım Ben Zajac ve mesajınızı onaylıyorum. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Paid for by "Zajac for Illinois." | "Illinois için Zajac" için ödendi. Karşılıksız kalmayacak... "Illinois için, Zajac'ı seçin." | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Sir? Lunch. Oh, great. | Efendim? Yemek. Harika. Efendim? Öğle yemeği. Harika. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You know what? You can just put it right there on the table. | Biliyor musun? Şöyle masaya bırakabilirsin. Şuraya koyabilirsin. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Oh, I love this one. | Bunu sevdim. Bu benim favorim. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You look so distinguished. | Çok seçkin görünüyorsunuz. Çok seçkin görünüyorsunuz. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Everybody thinks so. | Herkes öyle düşünüyor. Herkes öyle düşünüyor. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Yeah? Everybody? | Öyle mi? Herkes mi? Öyle mi? Herkes mi? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I posted it on Facebook. | Ben Facebook'ta yayınladım. Facebook'a yolladım. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Well, thank you for that. Of course. | Bunun için teşekkürler. Tabii ki. Teşekkür ederim. Ne demek. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Well, enjoy your falafel. | Falafel'inizin tadını çıkarın. Falafelin tadını çıkarın. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Hey, Patty. Yes, sir? | Hey, Patty. Evet, efendim? Hey, Patty. Buyrun efendim? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Me? Mm hmm. Yeah, you. | Ben mi? Evet, sen. Ben mi? Evet sen. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Come on in. Close the door. | Gir içeri. Kapıyı kapat. İçeri gel. Kapıyı kapat. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Have a seat. | Otur lütfen. Otur bakalım. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You've been working so hard lately. | Son zamanlarda çok fazla çalışıyordun. Son zamanlarda çok çalışıyorsun. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
What is it you're hoping for | Ne bekliyorsun... Kazanırsam ne yapmayı... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
if I win? | ...eğer ben kazanırsam? ...umuyorsun? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
When you win. | Kazandığınız zaman. Kazandığınızda. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Yeah, that, too. | Evet, o da var. Tabi o da var. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Handle correspondence maybe? | Yazışmaları idare etmek belki? Yazı işlerine geçmeyi, belki? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I mean, I wanna go to grad school eventually, | Yani, ben en sonunda yüksek lisans yapmak istiyorum... Okulumu bitirmek istiyorum ama... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
but I'm still trying to figure | ...ama bunu nasıl yapacağımı ...hala ne yapacağımı | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I can't tell you how long I've been thinking about this. | Bunu ne kadar uzun zamandır düşündüğümü size söyleyemem. Bunu ne kadardır beklediğimi anlatamam. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Ooh, there you go. | İşte böyle. Aferin. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
God, you're relentless. | Tanrım, sen acımasızsın. Tanrım, çok insafsızsın. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Some say that's my most endearing quality. | Bazıları benim en sevimli yanım olduğumu söylerler. Bazılar en çekici özelliğim olduğunu söyler. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Some who? | Bazıları kim? Kim onlar? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Well, you, I was hoping. | Aslında sen, öyle umuyordum. Şey, sen, belki. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
This all seems on the level. | Her şey doğru görünüyor. Hepsi normal gözüküyor. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Except there isn't a shred of police work done after the initial report. | İlk rapordan sonra polis işiyle alâkalı parçalama yapılmamış. Ama ilk polis raporundan sonra bir işler dönmüş olabilir. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
But don't you think Kane would be pushing the PD on this? | Ama sen Kane'in bu işte bir direktifi olduğunu düşünmüyor musun? Acaba Kane bu konuda polise baskı yapıyor mu? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I really don't know. | Ben gerçekten bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You should probably ask someone who works for him. | Bence bunu muhtemelen onun için çalışan birine sormalısın. Onun için çalışanlardan birine sormalısın. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I'm asking you. | Ben sana soruyorum. Sana soruyorum. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I don't know it feels wrong. | Bilmiyorum. Yanlış geliyor. Sanki bir şeyler yanlış gibi. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
It doesn't feel wrong to you? | Sana da yanlış gelmiyor mu? Sana da öyle gelmiyor mu? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I don't know what you want me to say. | Ne dememi beklediğini bilmiyorum. Ne dememi bekliyorsun, bilmiyorum. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
These things happen. | Böyle şeyler olur. Böyle şeyler olur. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
These seemingly random things. | Bunlar görünüşte rastgele şeyler. Böyle görünüşte tesadüfi olan şeyler. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Now I'm going to insert the cannula. | Şimdi kanül ekleyeceğim. Şimdi sondayı yerleştireceğim. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I understand wanting to find meaning in it all, | Buna bir anlam vermek istediğini biliyorum... Her şeyi çözmeyi ben de isterim... | Boss-1 | 2011 | ![]() |