Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 8910
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
get off on a technicality. | ...bu işten kurtulamaz. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Time must be taken My wife nearly died. | Ancak zamana ihtiyaç var. Karım neredeyse ölüyordu. Zaman kısıtlı Karım, neredeyse ölüyordu. 1 | Boss-1 | 2011 | ![]() |
And while she relearns how to breathe, | Ve kendi başına nefes almayı öğrenene kadar... O tekrar nefes almayı öğrenirken... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I'm a prisoner in my own home, | ...kendi evimde bir mahkûmum. ...ben evimde tutsağım. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
shuttled to work every day by armed guards, | Silahlı muhafızlar ile işe geliyor... İşe her gün silahlı adamlarla geliyorum. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
strapped into a vise every time I wanna step outside, | ...ne zaman dışarı çıkmak istesem bir mengeneyle sarılıyorum. Ne zaman dışarı çıksam çelik yelek giyiyorum. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
and you have the gall to sit there, | Ve sen de orada yüzsüzce oturmuş deli saçmalarıyla insanı çıldırtıyorsun. Sense burada oturmuş... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
reciting the ramblings of the deranged. | ...bana masallar okuyorsun. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Why hasn't the shooter been found? | Neden ateş eden henüz bulunamadı? Suikastçi neden bulunamadı? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Lack of physical evidence at the scene | Asıl neden olay yerindeki fiziksel kanıt eksikliği... Olay yerindeki delil eksikliği... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
and the inordinate number of people who hate you personally | ...ve sizden kişisel ya da politik olarak nefret eden insan sayısının fazlalığı. ...senden kişisel sebeplerle nefret eden insanlar... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
or hate what you do politically. | ...ve politakanı beğenmeyenler... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
We're exploring all we can as quickly as we can. | Her şeyi yapabildiğimiz kadar hızlı araştırıyoruz. 1 Her olasılığı olabildiğince çabuk araştırıyoruz. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
That said, if there is anything that could have bearing | Lafı geçmişken, araştırmayı yönlendirecek herhangi bir şey... Buna göre, sizinle ilgili her şey... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
moves you've made, conflicts, entanglements it would help to hear them. | ...bir uygulama, fikir çatışması, hatır işi varsa söylemeniz faydanıza olacaktır. Verdiğiniz kararlar, karışıklıklar, çatışmalarınız... Belki bunları duymak yardımcı olur. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Conflicts, entanglements, moves | Çatışma, hatır işi, uygulama... Çatışmalar, karışıklıklar, kararlar... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
you've just described my job. | ...az önce işimi tarif ettiniz. Resmen işimi tanımladın. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
And in 20 years, no one's ever shot at me for it. | Ve son 20 yılda, bunun için bana ateş eden kimse yoktu. Ve 20 yıldır kimse bunlar için beni vurmaya kalkmadı. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Well, now someone has. | Pekâlâ, artık birisi var. Eh... Artık biri var. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
God damn it. | Lanet olsun. Allah kahretsin. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I don't anticipate any hardball questions coming to you, but if they do | Sana zor sorular sormalarını beklemiyorum, ama eğer sorarlarsa Seni zorlayacak sorular sormazlar. Ama sorarlarsa... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I pivot back to you strength, character, courage. | Güçlü, karakterli ve cesur bir şekilde sana yönlendireceğim. Topu sana atarım. Güçlü, karakterli, cesur sana. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Relax, Ben. We've been here before. | Rahatla, Ben. Daha önce de yaptık. Sakinleş, Ben. Daha önce de yaptık bunu. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
This is national. It's still a camera. | Bu ulusal. Yine de bir kamera. Bu ulusal bir yayın. Kamera değişmiyor ya. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You think the kids are up for this? | Sence çocuklar buna hazır mı? Çocuklar buna hazır mı sence? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
They're the whole reason we're doing it here. | Burada bunu yapmamızın tüm nedeni onlar. Bunu yapmamızın tek sebebi onlar zaten. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Do we really need to go over all this again? | Bunu yine tartışacak mıyız? Bunları tekrar tartışacak mıyız? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You look beautiful. | Güzel görünüyorsun. Çok güzel görünüyorsun. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Treasurer, Mrs. Zajac. I'm Sandra Klein. | Sayın haznedar Zajac. Ben Sandra Klein. Muhasebeci bey, Bayan Zajac. Ben Sandra Klein. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Sandra. Ben, please. Maggie. | Sandra. Ben de lütfen. Maggie. Sandra. Lütfen Ben de. Maggie. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I love that suit. Thank you. | Elbiseni beğendim. Teşekkür ederim. Takımınıza bayıldım. Teşekkür ederim. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You look great. You feeling okay? | Harika görünüyorsunuz. İyi hissediyor musunuz? Müthiş görünüyorsunuz. İyi hissediyor musunuz? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I hope this hasn't been too disruptive. | Umarım bu çok rahatsız edici değildir. Umarım tüm bunlar zor olmamıştır. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Well, I admit I was a little resistant | Aslında evimin elimden alınmasına önce biraz karşı çıktım... Şey, en başta evimin böyle... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
to having my home taken over, but it's been pretty painless. | ...olmasına karşı çıktım ancak şu ana kadar sorunsuz geçti. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I'm glad to hear it. | Bunu duymak güzel. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
So, we'll start with the two of you, | Pekâlâ, önce ikinizle başlıyoruz... İkinizle başlarız daha sonra... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
then cut and bring in the kids. Sounds good. | ...sonra kesip çocukları getireceğiz. Kulağa hoş geliyor. ...ara verip çocukları getiririz. Kulağa hoş geliyor. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Maggie, can you talk about what you were feeling | Maggie, ateş anında neler hissettiğini biraz anlatır mısın? Maggie, ateş altındayken neler hissettiğini... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
in the moments surrounding the shooting? | ...anlatabilir misin? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You can't really put it into words, the feelings. | O hisleri, kelimelere dökmek gerçekten zor. Hislerimi kelimelere dökmek çok zor. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
It all happened so quickly. | Her şey çok hızlı oldu. Her şey bir anda oldu. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I heard a crack. | Bir patırtı duydum. Bir çatırtı duydum. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Mrs. Kane fell, | Bayan Kane düşmüş ve Ben de üzerimde duruyordu. Bayan Kane düştü. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
and then Ben was on top of me. | Ve Ben üstümdeydi. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Did he say anything? Do you remember? | Bir şey söyledi mi? Hatırlıyor musun? Bir şey söyledi mi? Hatırlıyor musunuz? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
"You're safe." | "Güvendesin." "Güvendesin." | Boss-1 | 2011 | ![]() |
"You're safe." | "Güvendesin." "Güvendesin." dedi. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Sorry. Don't be sorry. | Üzgünüm. Üzülme. Üzgünüm. Üzülmeyin. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Do you need a minute? No. | Bir ara ister misin? Hayır. Ara verelim mi? Hayır. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Feels light. Shit's slow. | Hafif geldi. İşler yavaş. Hafifmiş. İşler kesat. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Sounds like a personal problem. | Bana kişisel sorunmuş gibi geldi. Kişisel bir sorun gibi geldi. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Yeah, well, we all got problems. | Evet, hepimizin sorunları var. Yani, hepimizin sorunları var. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Them Radiohead, beanie wearing motherfuckers get to rolling | Şu walkmenli, bereli piçler buralarda dolaşıyor. Öyle mi? Radiohead denen itler bir şeyler | Boss-1 | 2011 | ![]() |
What I hear the mayor got plans. | Belediye başkanının planları olduğunu duydum. Duyduğum şey... Başkanın planları olduğu. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Look at you. | Haline bak. Genç zenci kendine takım elbise alıp... Şu haline bak. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Young nigga get himself a suit, | Genç adam takım elbiseyi çekmiş... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
reads the paper, and suddenly he's wise to how shit works. | ...gazete okuyor ve aniden işlerin nasıl yürüdüğü anlayacak kadar zeki oluyor. ...gazeteleri okuyor ve birdenbire işlerin nasıl işlediği hakkında bilge kesiliyor. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
All I'm saying is if you think your cut light now | Benim söylediğim, eğer şimdi payının az olduğunu düşünüyorsan Demek istediğim payın şimdi hafif geliyorsa... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Son, your time will come. | Çocuk, senin zamanın gelecek. Evlat, senin de zamanın gelecek. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Meanwhile, don't go trying to get in shit that ain't your domain. | Bu arada, kendi bölgen olmayan yerde burnunu boka sokma. O zamana kadar, bu işlere bulaşma. Senin harcın değil. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You know what I mean? | Ne demek istediğimi anladın mı? Anladın sen onu. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Hey, T. | Hey, T. T. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Damn, coz. | Lanet olsun, kuzen. Vah kuzenim. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Hey, man, I need a place to crash, man. | Hey, adamım, kalacak bir yere ihtiyacım var. Selam dostum. Kalacak bir yer lazım. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
You need a motherfuckin' bath. | Senin lanet bir duşa ihtiyacın var. Banyo yapman da lazım. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Bad. Yeah, that, too. | Çok fena. Evet, o da tabii. Durumun vahim. Evet o da var. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
What about your girl? | Kızından ne haber? Senin kız ne oldu? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
What about her? She out. | Ne olmuş? Çıktı. Ne olmuş? Bugün çıkıyor. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
She didn't call you? | Seni aramadı mı? Aramadı mı? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I mean, you know, she not exactly reachable. | Demek istediğim, tam da ulaşılabilen birisi değil. Demek istediğim ulaşılması güç bir kız. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Man, man but listen, man, | Adamım, adamım, dinle adamım. Dostum. Dostum. Dinle beni. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
you gonna help me or not, man? | Bana yardım etmeyecek misin, adamım? Yardım edecek misin etmeyecek mi? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
What the fuck you done got yourself into now? | Bu sefer nasıl bir boka soktun kendini? Bu sefer neye bulaştın lan? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
I just need a place to crash. That's all, man. | Kalacak bir yere ihtiyacım var. Hepsi bu, adamım. Sadece kalacak bir yer lazım. Hepsi bu dostum. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
And this is with, what, 20% Section Eight? | Ve bununla birlikte ne ediyor, Bölüm Sekiz'in %20'si mi? Burada ne varmış? 8. bölüm, %20 mi? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
15. We need to look at upping subsidized housing to 25%. | 15'i. Konut teşvikini %25'e çıkartmayı gözden geçirmeliyiz. 15. TOKİ'ler için kesintiyi %25'e çıkarmalıyız. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
If we tie it to a work requirement That's not viable. | Eğer iş zorunluluğuyla birleştirirsek Bu mümkün değil. Eğer bir anlaşma bağlarsak Uygulanamaz. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
25 triggers additional funding from HUD. | 25 ek yatırım Konut ve Kentsel Gelişim'i tetikler. 25 yaparsak ek getirileri olabilir. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
That coupled with additional cost cutting measures | Ek gider kesintisi ayarlarıyla ikiye katlanabilir. Tamamen tedbirsel kesinti | Boss-1 | 2011 | ![]() |
The number McGantry came in with is reasonable. | McGantry'nin sayısı çok daha makul. McGantry'nin teklifi gayet makul. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
And that conclusion's based on? | Ve bu sonuca neye dayanarak ulaştınız? Bu sonuca nereden vardın? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
This report from the Community Development Commission | Bu rapor Halk Geliştirme Komisyonu'ndan... Bu Kamu İşleri'nin raporu. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
and this one here from City Planning. | ...ve buradaki de Şehir Planlama'dan. Bu da Şehir Planlama'dan. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Sir, there's no reason not to move ahead with the proposal as is. | Efendim, önerinin şu anki gibi sunulmaması için hiçbir neden yok. Şu anki teklifle ilerlememek için bir engel yok, efendim. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
"Nothing is irreparable except a willing capitulation to the status quo." | "Yürürlükteki duruma bilinçli bir yetki devri hariç hiçbir şey telafi edilemez." "Ayrıcalıklar olmadığı sürece hiç bir şey onarılamaz değildir." | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Your words, sir. | Sizin sözleriniz, efendim. Sizin sözünüz, efendim. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
And this is exactly that. | Ve bu tam anlamıyla karşılığı. Bu durum tıpatıp aynı. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Now, if you wanna go that way, fine, | Bu şekilde yapmak istiyorsanız, iyi... Diğer yolu seçerseniz sorun değil. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
but then I can't see any reason for me to be here. | ...ama o zaman, burada durmam için bir neden göremiyorum. Ama o zaman burada olmam için bir sebep kalmaz. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Your alternative? | Senin alternatifin nedir? Alternatif teklifin? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Open up the project to competitive bids. | Projeyi rekabet tekliflerine açın. Projeyi ihaleye açmak. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
Make it clear to the usual suspects | Olağan şüphelilerin bir kayırma, rüşvet ve hayali istihdam yapmadığından emin olun... Olası şüphelilere her şeyi anlatalım. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
there will be no skim, no graft, no ghost hires, | Yolsuzluk, rüşvet ve el altından iş yürütme olmayacak. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
then use the savings to better the community | ...ve tekliflerin getirilerini daha iyi bir topluluk kurmak için kullanın. Kalan parayı halk hizmetleri için kullanırız. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
a health clinic, a technology center. | Bir sağlık ocağı, bir teknoloji merkezi. Sağlık ocağı ve teknoloji merkezi açarız. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
There's no tax revenue in a health clinic. | Bir sağlık ocağından vergi alamıyorsun. Sağlık ocaklarından vergi alınmıyor. | Boss-1 | 2011 | ![]() |
And what's the point in rehabbing the place | Ve eğer yoksul ve azınlıklar kalacaksa ortamı düzeltmenin amacı nedir? O zaman varoş bir bölgede... | Boss-1 | 2011 | ![]() |
if it's just gonna stay a ghetto for poor people? | ...tedavi olanağı sağlamaktaki amacımız nedir? | Boss-1 | 2011 | ![]() |
These sorts of projects raise people out of poverty, | Bu tarz projeler insanları yoksulluktan kurtarmak içindir... Böyle projeler insanları sefaletten kurtarıp... | Boss-1 | 2011 | ![]() |